Paylaş
Dört Mezhebe göre “Orucun şartları”
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
4 MEZHEBE GÖRE ORUCUN ŞARTLARI
Hanefi Şafii Maliki Hanbeli mezheplerine göre Orucun şartları
1. Orucun Farz Olmasının Şartları:
Fakihler orucun farz olması için aşağıda zikredilen şartları ileri sürmüşlerdir:
1- Müslüman olmak: Hanefîlere göre Müslüman olmak orucun farz olmasının şartı olup, Cumhura göre orucun sahih olmasının şartıdır. Dolayısıyla kâfire oruç tutmak farz değildir. Hanefilere göre, kafir Müslüman olursa, ondan oruçlarını kaza etmesi istenmez. Cumhura göre, kâfirin tuttuğu oruç mürted bile olsa, sahih değildir. Onlara göre, yine kâfir ile mürted kişiye oruç tutmadığı oruçlarn kaza etmek gerekmez. Bu ihtilafın kaynağı, kâfirlerin de şer’i yükümlülüklere muhatap olup olmaması meselesidir. Hanefîlere göre, kafirler şeriatin teferruatla ilgili olan ibadetlerinden sorumlu değillerdir. Cumhura göre, küfür hållerinde kâfirler de şeriatın teferruati ile ilgili meselelerine muhataptırlar. Bu görüş, kâfirlerin İslam ile muhatap olmaları manasında ifade edilmiştir. Kafir önce Müslüman olmakla sorumlu, sonra oruç ve benzeri ibadetler muhataptır. Zira oruç tutmaları sahih değildir. Çünkü oruç bizzat bedenle yapılan bir ibadettir, niyete ihtiyacı vardır. Namaz gibi bunun şartı da Müslüman olmaktır. Bu sebeple ahirette onların azapları arttırılır. Fakat küfür durumunda iken onlardan bu ibadetleri yapmaları istenmez. Bu farklı görüşe göre ahirette onlara yapılacak azabın kat kat olması meselesi ortaya çıkmaktadır. Hanefilere göre, azap tek olup kafir olmaktan ötürüdür. Cumhura göre ise, küfürden ötürü ve şer’i teklifleri terketmekten ötürü azap katlanır.
Ramazan ayında eğer bir kâfir Müslüman olursa, geride kalan günleri oruç tutar, geçmiş günleri ittifakla kaza etmez. Çünkü Allah teala bir ayette şöyle buyuruyor: “Kafir olan kimselere söyle de: Eger küfürlerine son verirlerse, geçmiş günahları örtülūr. ” (Enfal, 38). Bunun yanında, kafir iken kaçınılan ibadetleri kaza etmeyi vacip kalmak Islam dan nefrete yol açabilir. Mürted olmak ise, orucun sahih olmasına engeldir. Çünkü Allah teala şöyle buyuruyor: “Eğer Allah’a şirk koşarsan, elbette amelin yok olacaktır. ” (Zümer, 65).
Fakat bir kafir Ramazan’da gündüzün Müslüman olursa, Hanbelflere göre, günün geride kalan kısmında oruç tutması ve sonradan kaza etmesi lazımdır. Çünkü bu kişi ibadetin bir kısmına yetişmiştir. Dolayısıyla o ibadeti yerine getirmek onun için gereklidir. Bu mesele namazın vaktinin bir kısmına yetişmeye benzer. Hanefîlerle Malikiler ve Şafiilere göre, Ramazan’da gündüzün Müslüman olan kişinin akşama kadar yemekten sakınması müstchaptır. Bunun sebebi, oruçlu kimselere kendini benzeterek vaktin hakkına ve saygınlığına riayet etmektir. Malikilere göre, bu günün kaza edilmesi müstehaptır. Hanefilere göre kazası lazım gelmez. Şafiilerde esah olan görüşe göre, bu günü kaza etmek gerekmez. Çünkü bir günlük orucu eda edecek kadar bir zaman yoktur. Yine esah olan görüşe göre, geride kalan zamanda yemek içmekten sakınmak da gerekmez. Çünkü bu kişi bir özür sebebiyle iftar etmektedir, dolayısıyla misafir ile hastaya benzer. Fakat mürted kişi Müslüman olursa, Şafif ve Hanbelflere göre, küfür durumundayken terkettiği ibadetleri kaza etmesi gerekir. Çünkü Müslüman olmakla bunu kabullenmiştir. Kul haklarında olduğu gibi, mürted olmakla bu ibadetlerin farziyeti üzerinden düşmez.
2- Ergenlik çağında ve akıllı olmak: Çocuk ile deliye, baygın kişiye ve sarhoşa oruç tutmak farz değildir. Çünkü oruca ehil olmadıkları için bunlara hitap yönelmemektedir. Bu durum Hz. Peygamber (a.s)’in şu hadisinin manasından anlaşılmaktadır: “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: Balig oluncaya kadar çocuktan, aklı yerine gelinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan. ” Bir kimsenin aklı yok olursa aklı bulunmadığı sürece oruç tutmakla sorumlu değildir. Delinin, baygin kişinin, sarhoşun tuttuğu oruç geçerli değildir. Çünkü bunların niyet etmeleri mümkün değildir.
Mümeyyiz kız ve erkek çocukların oruçlan namazda olduğu gibi sahihdir. Şafif, Hanefî ve Hanbelilere göre, temyiz çağındaki çocuklara velilerinin orucu emretmeleri farzdır. Ancak yedi yaşında oruç tutmaya güçlerinin yetmesi şarttır. On yaşına geldikten sonra terkederlerse bundan ötürü hafifçe dövülmeleri gerekir. Bunun sebebi namazda olduğu gibi, oruca alıştırmaktır. Ancak oruç tutmak daha zordur. Bunun için çocuğun oruca gücünün yetmiş olmasına itibar edilmiştir. Çünkü namaza gücü yetenlerin oruca güçleri yetmeyebilir.
Malikilere göre çocuklara oruç tutmalan emredilmez. (Namaz böyle değildir.) Erkek çocuğu balig oluncaya, kız çocuğu adeti başlayıncaya kadar oruç tutma mecburiyetinde değildir. Baliğ olunca bedenle yapılan ibadetler bunlara farz olur.
Eğer bir çocuk, Ramazan’da gündüzün baliğ olursa Hanefîlere göre, günün geride kalan kısmında oruç tutar. Bu Müslüman olan kafire benzer. Daha sonraki günlerde ise oruç tutarlar. Çünkü sebep ve ehliyet gerçekleşmiştir. Oruca ehil olduklan günü kaza etmezler. Bunun gibi Ramazan’ın daha önce geçen günlerini de kaza etmezler. Çünkü oruca chil olmadan önceki günlerde oruç tutmakla muhatap değillerdir. Ramazan’da baygın olan kimse, Hanefîlere göre, bayıldığı günü kaza etmez. Çünkü niyetle beraber imsaktan ibaret olan oruç bulunmaktadır. Zahirde ondan bu imsak vaki olmuştur. Çünkü esas olan Müslümanın Ramazan gecelerinde niyetten boş olmamasıdır. Daha sonraki günleri kaza eder, çünkü niyet bulunmamıştır. Ramazan’ın ilk gecesinde eğer bir kişi bayılırsa o gecenin gündüzü hariç diğer tutamadığı günleri kaza eder. Çünkü Müslümanın zahiri durumu, oruca niyet etmiş olmaktır.
Bütün Ramazanı baygın geçiren kimse, Ramazanı baştan sona kaza edecektir. Çünkü baygınlık kuvvetleri zayıflatan ve aklı yok etmeyen bir nevi hastalık gibidir. Dolayısıyla geciktirme için özür sayılır, fakat farzın düşmesi için özür sayılmaz,
Deli olan kişi Ramazanın bir bölümünde ayılırsa, geçmiş günleri kaza eder. Çünkü Ramazan orucunun farz olmasının sebebi, bu ayda bulunmaktır, bu da vuku bulmuştur. Zimmet sebebiyle vacip olma ehliyeti de gerçekleşmiştir, her hangi bir engel bulunmamıştır. Arada bir engel bulunmaksızın farz olması gerçekleşirse, o ibadetin kazası gerekir. Eğer delilik hâli, orucu tutma imkânı bulunan bütün ayı içine alırsa, bunda güçlük olduğu için kaza etmez. Bayılmak ise böyle değildir. Çünkü genel olarak baygınlık bütün vakti kapsamaz. Baygınlığın uzaması nadirdir. Nadir olan durumlara göre hüküm koymakta ise bir güçlük yoktur.
Özet olarak: Kısa aralıklarla bayılmak ve delirmek orucun farz olmasına ve kaza edilmesine engel teşkil etmez. Fakat bütün ayı içine alacak bir delirme olursa sahibine kaza gerekmez. Bayılmada ise kaza etmek gerekir. Sarhoşluk da bayılmak gibidir:
Malikilere göre: Delinin oruç tutması sahih değildir. Meşhur olan görüşe göre, deli daha sonra iyileşirse orucunu kaza etmesi gerekir. Dayandığı delil Hz. Peygamber (a.s)’in şu hadisidir: “Ayılıncaya kadar deliden kalem kaldırılmıştır.” Ibni Rüşd şöyle demiştir: Bu görüşle zayıflık vardır. Yine mutlak olarak baygın kişinin orucu sahih değildir. Eğer bir gün veya daha fazla baygın kalırsa tutamadığı günleri kaza etmesi gerekir. Yarım gün gibi az bir zaman baygın kalırsa, sabah vaktinden sonra yanm gün veya daha az bir zaman baygın kalırsa kaza etmez.
Bir kimse gece vakti bayılıp da sabah vakti girdikten sonra ayılırsa, niyet zamanını kaçırdığı için orucunu kaza etmesi gerekir. Çünkü niyet vaktinde akıllı değildi. Namazlardan sadece ayıldığı zamanki namazı kaza eder. Baygınlık ile uyku hali farklı olaylardır. Çünkü bayılma, uyku ile delirme arasında bir olaydır.
Bütün gün boyunca kişi uyusa bile mutlak olarak orucunu kaza etmez. Sarhoş olmak baygınlık gibidir. Ancak o günde orucunu devam ettirmek lazımdır. Bir kimse gece sarhoş olsa ve aklı bulunmadığı halde sabah vakti girse iftar etmesi caiz değildir ve o günü kaza etmesi gerekir.
Şafiilere göre: Ramazanda gündüzün çocuk ergenlik çağına erişirse yahut delinin aklı başına gelirse bu kâfirin Müslüman olmasına benzer. Esah olan görüşe göre, bunlara kaza gerekmez. Yine esah olan görüşe göre, gündüzün geri kalan kısmında oruç tutmalan lazım gelmez.
Bayılmak, mürted olmak ve sarhoşluk sebebiyle kaçınlan oruçların kazası farzdır. Temelinden kafir olup Müslüman olanla delilere kaza gerekmez. Ancak delime olayı kişinin aklını giderecek bir maddeyi geceden bilerek alması suretiyle olmuşsa, böyle kişilerin deli olduğu günleri kaza eL aclcri geri Kafir kişilerin kaçırdıkları oruçlan kaza etmeleri farz değildir. Çünkü bunu farz kılmakla kişileri 1slâm’dan nefret ettimek söz konusudur. Aynı zamanda, Allah tealâ, konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Kâfir olan kimselere de ki: Eger küfürlerine son verirlerse geçmiş günahları örtülür. ” (Enfal, 38). Çocuk ile deliye de kaçırdıkları oruçların kazası farz değildir. Çünkü teklif kalemi onlardan kaldırılmıştır.
Bir kimse mürted olduktan sonra delirse yahut sarhoş olsa, esah olan görüşe göre, deli olduğu yahut sarhoş bulunduğu bütün günleri kaza etmesi gerekir. Çünkü mürtedliğin hükmü devam etmektedir. Sarhoşluk böyle değildir. Ay başı olan kadın, özürsüz olarak orucunu terkeden, niyetlenmeyen, seferi olan, hasta olan kimselerin oruçlanni kaza etmeleri farzdır. Bu konu ileride gelecektir.
Hanbelilere göre: Eğer küçük çocuk Ramazanın gündüz vaktinde oruçlu iken ergenlik çağına girerse, ister erkek olsun, ister kız olsun on beş yılını tamamlayarak yahut ihtilâm olmak suretiyle ergenlik çağına ulaşırsa, ihtilafsız orucunu tamamlar. Eğer gece niyet etmişse kazası gerekmez. Orucunu başının nafile sonunun farz olmasına bir engel sayılmaz. Bu nafile bir orucu tamamlamayı adamak gibidir.
Ramazan ayı içerisinde deli kişi ayılsa, ihtilafsız geride kalan günlerde oruç tutacaktır. Kişi ister kasıtlı bir hareketi ile delirmiş olsun ister olmasın, geçmiş günleri kaza etmesi gerekmez. Malikiler bu görüşe muhaliftir. Hanefîler de bu meselede farklı düşünmektedirler. Zira delilik kişinin üzerinden yükümlülüğü kaldırmaktadır. Kişi deli bulunduğu zamanlarda, küçüklük ve çok yaşlılık zamanlannda olduğu gibi kaza etmesi gerekmez.
Kafirin Müslüman olduğu yahut küçük çocuğun ergenlik çağına girdiği yahut delinin ayıldığı günü kaza cumesi ve gerida kalan günde oruç tutma konusunda iki türlü rivayet vardır: En sahih rivayete göre, o günde oruç tutmak ve Ramazan dışında onu kaza etmek lâzım gelir. Bunun sebebi, vakte saygı göstermektir. Bir sebebi de hilalin görülmesi sebebiyle delinin bulunmasıdır. Aynıca bu kişi namazda olduğu gibi, orucun vaktinden bir kısmına ulaşmıştır. Bunun gibi, özürsüz olarak orucunu bozan herkese o günün orucunu tutmak ve başka zamanda kaza etmek lazım gelir. Bir kimse sabah vaktinin gimediğini zannederek yese fakat sabah vakti gimiş bulunsa; güneşin battığını zannederek iftar etse, fakat güneş batmamış olsa; niyet etmeyi unutan kimse oruç bozsa yahut ay başı ve lohusa durumundaki kadın temizlense; kadın zorla iftar ettirilse sonra ay başı veya lohusa olsa; mukim kişi kasten orucunu bozduktan sonra yolculuğa çıksa yahut seferi kimse yolculuktan gelip namazlan kısaltmaya engel olacak bir müddet ikamet etse; orucunu bozmuş bulunan hasta iyileşse, bütün bu durumlarda günün geride kalan kısmını da oruç tutması ve o günü kaza etmesi gerekir. Uyku ise oruca mani değildir, ister gündüzün bir kısmında, ister hepsinde bulunsun.
Özet olarak: Cumhura göre, devam eden delilik orucun kazasını gerektirmez. Malikilerde meşhur olan görüşe göre gerektirir. Bayılmak ise ittifakla kazayı gerektirir. Şafif ve Hanbelîlere göre, gündüz bir an ayılırsa baygın olan kimsenin oruç tutması geçerlidir. Eğer baygınlık bütün gün sürerse oruç sahih olmaz. Hanefîlere göre, baygın kimsenin orucu mutlak olarak sahihtir. Malikîlere göre ise, orucu sahih değildir, ancak yarım gün veya daha az bir zaman baygınlık geçirmişse bu kişinin orucu sahihtir. le
3- Oruç tutmaya gücü olmak (sıhhatli bulunmak) ve mukim olmak: Hasta ve seferi olanlara oruç tutmak farz değildir. Eğer iftar ederlerse icma ile bu günleri kaza etmeleri farzdır. Eğer oruç tutarlarsa tuttuklan oruç sahihtir. Bu görüşün dayandığı delil Allah teala’nın şu ayetidir: “Sayılı günlerde oruç tutunuz. Sizden her kim hasta yahut seferde olursa diğer günlerden sayılı günlerde oruç tutsun. Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin bir fakiri yedirecek fidye vermeleri gerekir. Kim gönül isteği ile bir hayır yaparsa o kendisi için çok hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için çok daha hayırlıdır. ” (Bakara, 184). Yolcu seferden döndüğü zaman o günün geride kalan kısmında oruç tutar. Bu mesele hayızdan temizlenen kadının duruman benzemektedir.
Yaşlılık sebebiyle oruç tutmaya gücü bulunmayanlara oruç tutmak farz olmadığı gibi, hayız,hamile veya emzikli olan kadınlara da aciz olduklar için oruç tutmak farz değildir. Yolcuya oruç tutmanın farz olmaması için yolculuğa çıktığı mesafenin namazların kısaltılmasını caiz kılacak bir uzaklıkta olması şart koşulmuştur. Hanefiler dışındaki cumhura göre ise oruç bozmanın mübah olması şart koşulur. Çünkü ruhsatlar günaha dayanmamaktadır. Hanefflere göre oruç bozmanın mübah olması şart değildir. Çünkü ruhsatın var olma sebebi olan sefer vaki olmuştur. Hanbeliler dışındaki cumhura göre, yolculuğun sabah vakti girmeden başlamış olması şarttır. Mukim bir kişi onuçlu olarak sabahlasa, sonradan yolculuğa çıksa orucunu bozamaz. Çünkü oruç hem sefer halinin, hem de ikamet durumunun birleştiği bir ibadettir. Dolayısıyla ikamet yönü ağır basmıştır. Çünkü sefer asıldır. Fakat bir kimse oruçlu olarak sabahlayıp sonradan hastalansa, iftar etmeyi mübah kilan bir özür bulunduğu için orucunu açar. Yolcu ikamete niyet etse yahut hasta şifa bulsa, iftar etmek haram olur.
Hanbeliler bu şartı ileri sürmediler. Fakat en faziletlisi, sefere çıkan kimsenin oruç tutmaya niyetlendiği günün orucunu tamamlamasıdır. Bunun sebebi, yolcuya orucunu bozmayı mübah kılmayanların ihtilafından çıkmak, namazda olduğu gibi, ikamet hükmünü sefer hükmüne galip kılmaktır.
Hanefiler orucun farz olması için başka bir şart daha ileri sürmüşlerdir. Bu şart da usul yönünden anlaşılan manadır: Bu mana da daru’l-harp’te Müslüman olan kimsenin orucun farz olduğunu bilmesi yahut -zaruri olarak bilmesini gerektirece ği için- Islam ülkesinde bulunmaktır.
2. Orucun Sıhhatinin Şartları:
Hanefiler (1) orucun sıhhati için üç şart ileri sürmüşlerdir: Niyet, oruca aykır hususlardan (hayız ve nifas gibi) ve orucu bozan hâllerden uzak olmak. Kadın hayız olursa orucunu bozar ve kaza eder.
Malikiler (2) orucun sıhhati için dört şart ileri sürmüşlerdir. Niyet, hayız ve nifastan temizlenmek, Müslüman olmak, oruç tutmanın yasaklanmadığı bir vakitte bulunmak. Bayram günü oruç tutmak sahih değildir. Malikiler yine orucun sıhhati için akıllı olmayı da şart koşmuşlardır. Delinin ve baygın kişinin tuttuğu oruç sahih değildir. Bunlara oruç tutmak vacip de değildir.
Şafiiler (3) yine dört şart ileri sürmüşlerdir. Müslüman olmak, akıllı olmak, bütün gün boyu hayız ve nifastan temizlenmiş olmak niyet etmek. Kafirin, delinin, temyiz çağında olmayan çocuğun, hayız ve nifas durumundaki kadının orucu sahih değildir.
Hanbeliler (4) orucun sıhhati için üç şart ileri sürmüşlerdir. Müslüman olmak, niyet etmek, hayız ve nifas hallerinden temizlenmiş olmak.
Bundan anlaşılıyor ki, fakihler orucun sıhhatinde niyet, bütün gün boyu hayız ve nifas durumundan temizlenmek üzerinde ittifak etmişlerdir. Müslüman olmak ise, cumhura göre şarttır. Hanefilere göre, orucun farz olmasının şartıdır. Niyet bahsini ise geniş bir şekilde açıklayacağız.
a) Taharet:
Fakihler, cünüplükten temizlenmenin orucun sıhhatinin şartı olmadığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Çünkü cünüplüğün giderilmesi mümkündür, aynca cünüplük genel olarak gece, bazan da gündüz meydana gelir. Hz. Aişe ile Ümmü Seleme’den rivayet edildiğine göre: “Hz. Peygamber (a.s) Ramazanda ihtilam olmaksızın cinsel ilişki sebebiyle cünüp olarak sabaha girer, sonra orucuna devam ederdi. ” (1) Yine Ümmü Seleme’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Resulullah (a.s) ihtilam değil, cinsi ilişkiden ötürü cünüp olarak sabahlar, sonra orucunu bozmaz, kazasını da yapmazdı. ” (2) Cünüp olarak sabahlayıp temizlenmeyen kimse yahut sabah vaktinden önce temizlenen hayızlı kadın, sabah vakti girdikten sonra yıkanırsa, o günün orucu sahihtir.
b) Oruçta Niyet:
Niyet, bir şeye kastetmek olup kalpten bir işi yapmaya inanmak ve o işe tereddütsüz olarak azmetmektir. Burada niyetten maksat orucu kastetmektir. Bir kimse geceden yarının Ramazan olduğunu ve kendisinin bu ayda oruç tutacağını kalbinden geçirirse niyet etmiş olur.
Niyet şart mıdır, rükün müdür?:
Fakihler, orucun bütün çeşitlerinde niyetin istendiği konusunda ittifak etmişlerdir. Oruç ister farz, ister nafile olsun fark etmez. Bu niyet ya şart yahut rükün yolu ile yapılır. Bilmek gerekir ki, şart, bir şeyin hakikat ve mahiyetinden dışarıda olan şeydir. Rükün ise Hanefîlere göre, bir şeyin mahiyetinden bir parçadır. Çünkü Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyetlere bağlıdır.” Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyuruyor: “Sabah vaktinden önce oruca azmetmeyen kimsenin orucu yoktur. ”
Hz. Aişe’den merfu olarak rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu: “Sabah vakti girmeden önce, her kim geceden niyet etmezse orucu yoktur. ” Ayrıca oruç halis bir ibadettir. Namazda olduğu gibi niyete ihtiyacı vardır.
Hanefîler, Hanbeliler ve Malikîler racih olan görüşe göre, niyeti şart olarak kabul etmişlerdir. (6) Çünkü Ramazan orucu ve Ramazan dışındaki oruçlar ibadettir. Ibadet ise Allah’ın emri ile yalnız Allah rızası için kulun kendi isteği ile yaptığı işin ismidir. Kendi isteği ve ihlas da niyet olmadan gerçekleşmezler. Dolayısıyla, ibadetleri ådetten ayırdetmek için, orucu niyetsiz olarak eda etmek sahih değildir.
Şafiilere göre (1) niyet, orucu bozan işlerden kaçınmakta olduğu gibi, rükündür.
Niyetin yeri kalptir. Sadece dil ile yapılan niyet, kesin olarak yeterli değildir. Yine niyeti dil ile söylemek kesin olarak şart değildir. 2) Fakat Malikiler dışındaki cumhura göre, niyeti dil ile söylemek sünnettir. Malikilere göre ise, en iyisi niyeti telaffuz etmemektir.
Niyetin Şartları:
1- Niyeti Geceden Yapmak:
Oruca geceden niyetlenmenin şart olduğu hususunda ittifak vardır. (3) Dayandığı delil, daha önce geçen hadistir: “Sabah vakti girmeden önce geceden niyet etmeyenin orucu yoktur. ” Namazda olduğu gibi niyet ibadetlerin başında yapılır.
Fakat bazı fakihler, bazı oruç çeşitlerinde niyet vaktini sınırlamada zaman zaman kolaylık göstermişlerdir.
Hanefilere göre: Bütün oruçlarda mümkün olursa sabah vakti girmeden önce yahut geceden niyet etmek en faziletlisidir. Çünkü sabah vaktinin girme zamanında niyet etmek, gerçekten geceden niyetlenmek ise takdiri olarak ibadetin ilk kısmına yakındır.
Bir kimse, sabah vakti girdikten sonra niyet ederse, eğer oruç borç ise, icma ile caiz değildir. Eğer bu onun farz olan Ramazan orucu veya nafile oruç ile belirlenmiş bir adak orucu ise, bunu yapmak caizdir.
Oruç iki türlüdür:
a) Geceden niyet edilmesi ve belirlenmesi şart olan oruçlar: Bu oruçlar, zimmette sabit olan oruçlardır. Ramazan orucunun kazası: başlanmış bir nafile orucun kazası, bütün çeşitleri ile kefaret oruçları bu türlü oruçları teşkil ederler. Yemin kefareti, temettu ve kıran haccı oruçlan, mutlak adak orucu da yukandaki çeşide dahildir. Mesela, bir kimsenin “Allah bana şifa verirse oruç tutacağım” demesi gibi. Eğer şifa bulursa bu orucu tutmak zimmette sabit olur. Böyle bir orucu geceleyin niyetlenmeksizin tutmak caiz değildir.
b) Geceden niyetlenmek ve belirlemek şart olmayan oruçlar: Bu oruçlar Ramazan orucu, zamanı belirlenmiş adak orucu, müstehap ve mekruhlar ile bütün nafile oruçlar gibi, belli bir zamana bağlı olan oruçlardır. Bu gibi oruçlara geceden, gündüzün yarısından öncesine kadar (öğleden öncesine kadar) niyetlenmek esah görüşe göre, sahihtir. Gündüzün ortası, sabah vaktinin doğuşundan kuşluk vaktine kadar geçen zamandır.
Malikilere göre: (1) Niyetin sahih olması için, güneşin battığı andan gecenin son kısmına kadar yapılması gerekir yahut sabah vaktinin doğması ile beraber yapılması gerekir. Birinci durumda yani akşamdan niyetlenilmesi durumunda niyetten sonra yeme, içme, uyuma, cinsi ilişkide bulunmanın bir zaran yoktur. Bayılmakla deli olmak böyle değildir. Eğer iki durum sabah vaktine kadar devam ederse, orucu iptal ederler. Değilse iptal etmezler. Bir kimse gündüzün güneş batmadan önce gelecek gün için oruç tutmaya niyetlense yahut bulunduğu günde zevâlden önce oruç tutmaya niyetlense, nafile de olsa bu oruç sahih olmaz.
Şafiilere göre: 2) Ramazanda farz oruç için yahut kaza ve adak gibi oruçlar için geceden niyetlenmek şarttır. Sahih olan görüşe göre, gecenin ikinci yarısında niyetlenmek şart değildir. Niyetten sonra vakit varsa yemek ve cinsî ilişkide bulunmak niyete zarar vermez. Bunun gibi uyuduktan sonra uyanınca niyeti yenilemek vacip değildir.
Zevalden önce nafile oruca niyet etmek sahihtir. Çünkü: “Hz. Peygamber (a.s) bir gün Hz. Aişe’ye şöyle buyurdu: “Yanınızda öğle yemeği var mıdır?” Hz. Aişe de:
“Hayır” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s): “O halde ben oruç tutuyorum” buyurdu. Hz. Aişe: “Hz. Peygamber başka bir gün de bana: “Yanınızda yiyecek bir şey var mıdır?” diye sordu. Ben de “Evet” dedim. Bunun üzerine: “O halde ben orucumu açıyorum” buyurdu.” (3) Hadiste zevalden önceki zaman tahsis edilerek belirtildi. Çünkü gada zevalden önce yenilen yemeğin adıdır. Aşa zevalden sonra yenilen yemeye denilir. Zeval vakti aynı zamanda sabit ve malum bir vakittir. Gündüzün büyük bir bu vakit ile erişilir. Açıktır ki, orucun sahih olması için orucu bozan şeylerden gündüzün başından itibaren kaçınmak gerekir.
Hanbelilere göre: (4) Durum Şafiflerde olduğu gibidir. Vacip veya farz olan oruç geceden bir niyet olmaksızın sahih olmaz. Çünkü daha önce geçtiği üzere bu konuda şu hadis vardır: “Sabah vaktinden önce oruca azmetmeyen kimsenin orucu yoktur.” Nafile oruca gelince fecirden sonra birşey yeyip içmediği takdirde gündüz vaktinden önce yapılan bir niyetle sahih olduğu gibi Şafiflerin hilafına bundan son ra yapılan niyetle de sahih olur. Dayandıkları delil Hz. Aişe hadisidir: “Hz. Aişe şöyle demiştir: Bir gün Hz. Peygamber (a.s) benim yanıma girdi ve: “Yanınızda bir şey var midır?” diye sordu. Biz de: “Hayır” dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ben oruç tutuyorum. ” (1) Aşura hadisi de buna delalet etmektedir: “Bugün Aşure günüdür. Allah tealâ bu günü oruç tutmayı sizlere farz kılmamıştır. Ben tutuyo rum. Dileyen oruç tutsun, dileyen tutmasın. ” 2) Namazın nafilesi farza göre daha hafiftir. Çünkü nafile namazlarda ayakta durmak şart değildir. Seferde binek üze rinde kıbleye işaret etmese de namaz kılmak caizdir. Oruç da böyledir. Seferde zor luk çoğaldığı için affedilmiştir. Bu, Ebu’d-Derda, Ebu Talha, Muaz, Ibni Mes’ud, Huzeyfe, Said b. Müseyycb, Said b. Cübeyr, Nahaf ve Rey ashabının görüşleri dir.
Bana göre, bu görüş en kuvvetli görüştür. Hz. Aişe hadisi, “Oruca geceden ni yetlenmeyenin orucu geçerli değildir.” hadisini tahsis etmektedir. Belki birinci ha dis ikinci hadisten daha sağlamdır. Nitekim Ibni Kudame de böyle söylemiştir.
2- Farz Oruçlarda Geceden Niyetlenmek:
Bu husus cumhura göre şart olup Hanefilere göre şart değildir. Hanefiler şöyle demişlerdir: (3)Daha önce geçen şartta açıkladığımız gibi, Ramazan orucu, zamanı belirlenmiş adak orucu ve mutlak nafile oruçlarda niyeti belirlemek ve tayin şart değildir. Çünkü oruca mahsus zaman Ramazan ayıdır. Ramazan gibi, bizatihi belir lenmiş olan bir adak orucu sınırlı bir vakitte yapılan bir ibadettir. Bu vakitte ancak Ramazan orucu, adanan vakitte de adak orucu tutulur.
Sıhhatli ve mukim olan bir kimsenin Ramazan ayını başka bir vacip niyeti ile eda etmesi sahih olur. Fakat yolcunun Ramazan’da niyetlendiği oruç sadece farz olan oruç yerine geçer. Hasta kimse başka bir vacibe niyetlenirse onun da Rama zanda tuttuğu oruç Ebu Hanife’ye göre, niyet ettiği oruç için geçerli olur. Çünkü bu durumda vacip olduğu için vakti, en önemli olan oruç ile meşgul etmiştir. Zamanı gelinceye kadar Ramazan orucunu tutmakta serbesttir. Hidaye sahibi ile Buhara alimlerinin çoğu bu görüşü tercih etmişlerdir. Çünkü bu kişi takdiren åciz durum dadır.
İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’e göre, başka bir vacip için niyetlen dikleri zaman tuttuklan orucun mutlaka Ramazan orucu yerine geçeceği konusun da misafir ile mukim, sıhhali ile hasta arasında her hangi bir fark yoktur. Çünkü ruhsat özürlü kişilerin sıkıntı çekmemeleri için sabit olmuştur. Bu sıkıntıya kaulaninca, özürsüzlere katılmış olur.
Cumhura göre: (1) Vacip olan oruçta niyeti tayin etmek vaciptir. Bu da yann Ramazandan orucu tutmaya niyet etmektir. Yahut Ramazanın kazasına yahut kefa retine yahut her hangi bir adağına niyet etmektir. Mutlak oruç niyeti yeterli degil dir. Çünkü oruç vakte bağlı bir ibadettir. Beş vakit namaz ile bunların kazalannda olduğu gibi, niyetlerini önceden belirlemek gerekir.
Bir kimse Ramazan ayında, başka bir oruca niyetlenirse bunlardan hiç birinin yerine geçmez.
3- Niyetin Kesin Olması:
Hanefilere göre: (3) Belli bir zaman ile kayıtlandınlmış olan oruçta niyetin ke sin olması şart değildir. Eğer bir kimse Şaban ayının otuzuncu gününde oruç tutma ya niyet eder de bu günün Ramazandan olduğu ortaya çıkarsa, o gün Ramazandan sayılır. Hangi niyet ile yapılırsa yapılsın, fark etmez. Ancak bu kişi seferi ise yahut başka bir vacip için niyetlenmişse ona sayılır.
Daha önce de açıkladığımız gibi, Hanefîlere göre, şüpheli günde farz ve vacip olan her oruç ile nafile ile farz arasında teraddütlü olarak niyet edilen oruçlar tahri men mekruhtur. Ancak kesin bir niyetle tutulan oruç, yani tereddütlü olmayan oru ca niyetlenmek mekruh değildir.
Cumhura göre: (4) Niyetin mutlaka kesin olması gerekir. Bir kimse şüpheli gü nün gecesinde, “Eğer yarın Ramazandan ise farz oruca niyetleniyorum, Ramazan dan değilse tuttuğum oruç nafiledir” şeklinde niyetlenirse yahut niyetini tayin ettiği başka bir vacip oruca niyetlenirse mesalâ, adak bir orucun yerine yahut kefaret oru cu yerine niyetlenirse bu oruç sahih değildir, niyet de sahih değildir, hiç birisinin yerine geçmez. Çünkü zikrettiği iki oruçtan hiç biri hakkında kesin bir niyeti yok tur. Çünkü Ramazan orucunu kesin olarak belirlememiştir.
Bir kimse “İnşaallah yarın ben oruç tutacağım” der de dileme kelimesinden eğer niyetinde tereddüt ve şüphe bulunduğunu kastederse kesin olmadığı için bu ki şinin niyeti bozulur. Eğer bu kelimeden tereddüt ve şüphe değilde bilakis mübarek olma manasını kasteder yahut hiç bir şeyi kastetmezse niyeti bozulmaz. Çünkü bu sözden kasu, onun orucunu Allah’ın dilemesi ve yardımı ile tuttuğudur. Nitekim iman da “InşAllah ben müminim” demekle bozulmaz. Diğer ibadetler de böyledir, niyetlerinde inşaAllah sözünün zikredilmesi ile bozulmazlar.
Fakat Ramazanın sonunda olduğu gibi, oruç tutulan bir günden sonra zan mey dana gelse bu tereddüt zarar vermez. Şahitlik veya esirin durumunda olduğu gibi araştırma halinde meydana gelen zan da zarar vermez. Bir kimse Ramazanın otu zuncu gününü, eğer Ramazandan ise Ramazan diye niyetlense bu niyet kendisi için yeterlidir ve tuttuğu oruç eğer o gün Ramazandan ise sahihtir, çünkü asıl olan Ra mazanın devamıdır. Onun orucu, zevali sabit olmayan bu asıl üzerine kurulmuştur. Bu kişinin tereddüdünün bir tesiri yoktur. Çünkü bu kişi kesin olarak oruç tutmaya azmetmiştir, bu niyetini kuvvetlendirmiştir. Fakat Şaban’ın otuzuncu gecesi yapi lan niyet böyle değildir. Çünkü bu niyetin dayanacağı bir temel yoktur, yani istis hap söz konusu değildir.
Bir kimse, güvenilir kimselerin şahitliği ile Ramazandan olduğuna inanarak ertesi gün için oruca niyet etse tuttuğu oruç sahih olur.
Esir, hapis yahut benzer kimseler Ramazan ayının girip girmediği hususunda şüpheye düşseler araştınp içtihat ederek bir ay oruç tutarlar. Bu kıble ve vakit konu sunda içtihat etmeye benzer. Bu içtihat da bazı işaretlere dayandınlır: ilk bahar, son bahar, sıcak, soğuk mevsimler gibi. Bir kimse içtihat etmeksizin bir ay oruç tutsa ve bu ay da Ramazan ayına tesadüf etse, bu oruç Ramazan için değildir. Çünkü niyette tereddüt olmuştur. Yine bir kimse Ramazan için içtihatta bulunup bir karara vara maz da tereddüt içinde kalırsa, Nevevî’ye göre el-Mecmu’unda zikrettiği üzere onun oruç tutması lazım gelmez.
Orucun Farz Olduğuna Niyet Etmek: Bütün mezheplerin ittifakıyla orucun farz oluşuna niyetlenmek şart değildir. Şafiilerce itimat edilen görüş budur. (1) Na mazda tesbit edilen niyet böyle değildir. Çünkü Ramazan orucu baliğ olan kişi için ancak farz yerine geçer. Namaz böyle değildir. Zira namaz iade edilince iade edilen nafile olmuş olur.
Bunun gibi, ittifakla orucun sünnet veya eda olduğunu belirlemek, Allah teala’ya nispet etmek de şart değildir. Şafiilerce sahih olan görüş budur. Çünkü oruç niyeti ile maksat gerçekleşmektedir. Orucu belirlemek bunların yerine geçer.
4- Her Gün İçin Ayrı Ayrı Niyet Etmek:
Cumhura göre bunu yapmak şart olup Malikflere göre şart değildir. Cumhura göre, Ramazanın her bir günü için ayn aynı niyet etmek şarttır. Çünkü her bir günün orucu kendi başına bir ibadettir, başka bir güne bağlı değildir. Dayandığı delil, bir günün orucunu bozan şeyin diğerini bozmamasıdır. Dolayısıyla her bir gün için ayn olarak niyet etmek şarttır.
Malikilere göre: Ramazanın başında tek bir niyet yeterlidir. Bütün Ramazan ayında bir tek niyet ile oruç tutmak yeterlidir. Ramazan ayının kefareti, adam öldür- menin kefareti yahut Zıhar kefareti gibi peşpeşe tutulan oruçlarda da tek bir niyet yeterlidir. Bunlan sefer yahut hastalık ve benzeri sebeplerle kesmediği müddetçe yahut hayız ve nifas deli gibi zorunlu bir durum sebebiyle bozmadığı müddetçe hüküm böyledir. Eğer orucu kesen bu gibi durumlar meydana gelirse yeniden ni yetlenmek gerekir., tek bir niyet yeterli olmaz. Oruca baştan başlamak her ne kadar farz değilse de niyeti yenilemek gerekir. Geçmiş olan günlerde tutulan oruç sahih olup peşpeşe olma özelliğini kaybetmez. Fakat niyet yenilenir. Tek bir niyetin ye terli olduğu oruçlarda her gece niyetlenmek ise menduptur. Dayandıklan delil, Ra mazan ayında oruç tutmanın farz oluşudur. Bunun delili Allah tealâ: “Sizden her kim Ramazanda bulunursa oruç tutsun. ” ayetidir. Ay, tek bir zamana verilen isim dir. Başından sonuna kadar oruç tutmak tek bir ibadettir. Bu ise namaz ve hacca benzer, tek bir niyet ile eda edilebilir.
Niyetin Şekli ve Tesiri:
Hanefilere göre: (1) Ramazan orucu ile zamanı belirlenmiş adak oruçların mut lak bir niyet ile tutulması sahihtir. Bunun gibi nafile ve başka bir vacip niyeti ile de tutulması sahihtir. Daha önce bu husus açıklanmıştır. Ramazan orucunun niyetini geceden yapmak vacip değildir.
Malikilere göre: 2) Niyet belirlenmiş olmalı, geceden yapılmalı ve kesin ol malıdır.
Şafiilere göre: (3) Ramazanda yapılan niyetin kamil mânâda tam olması için bu yılın Ramazan’ın farzını Allah rızası için eda etmek üzere, ertesi gün oruç tutmaya niyet etmek gerekir. Mutemed olan kavle göre farz olduğunu tayin vacip değil dir.
Hanbelilere göre: (4) Yarın oruçlu olacağı hatında olan kimse, niyetlidir. Ra mazan orucu olarak yahut kazasını yahut adak veya kefaret orucunu tutmaya kal binden niyet etmek vaciptir. Orucu belirleme yanında farz olduğuna niyetlenmek vacip değildir.
Hanefiler dışındaki müçtehitler, niyetin geceden yapılmasının vacip olduğun da ittifak etmişlerdir. Bunun gibi Şafiſler dışındaki âlimler, oruç tutmak niyeti ile yahut sahur niyeti ile yiyip içmenin de niyet sayılacağı hususunda ittifak etmişler dir. Ancak bununla birlikte oruç tutmamayı niyet eden kişinin sahurda yeyip-içme si niyet değildir. Orucun bütün çeşitlerinde sahura kalkıp yemek yemek Şafiflere göre niyet yerine geçmez. Ancak sahur yemeğini yerken oruç tutmak aklından ge çer de niyet ederse o takdirde bu sahihtir. Mesela, sahurda yemek yerken oruca niyet etmek, fecir zamanında orucun bozulması korkusu ile yemek yememek gibi.
Niyetin tesiri, sevabı gerçekleştirmektir. Kişi niyet ettiği andan itibaren üzeri- ne sevap terettüp eden Şer’i oruç tutma hükmü verilir. Çünkü bundan öcesinde Al- lah’a ibadet kastı bulunmamaktadır. Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyuruyor: “Her- kes için ancak niyet ettiği vardır. ” Dolayısıyla gündüz temizlenen ay başı veya ni fas durumundaki kadının geride kalan günü nafile niyeti ile oruç tutması sahihtir. Bunun gibi yeni müslüman olan kafirin geride kalan günü de nafile olarak oruç tut ması sahihtir. Ancak bunlann sabah vakti girdikten sonra hiç yemek yememeleri ve oruç bozan bir iş yapmamaları gerekir.
Orucun Şartları Konusunda Mezheplerin Görüşlerinin Özeti:
Hanefilere göre: Orucun şartlan üç türlüdür: Farz olmasının şartları, yerine getirilmesinin farz olmasının şartlan, yerine getirilen orucun sahih olmasının şartları .
Orucun farz olmasının şartlan dört olup bunlar Müslüman olmak, akıllı olmak, ergenlik çağına girmiş olmak, daru’l-harpte Müslüman olan için orucun farz oldu ğunu bilmek yahut Islam ülkesinde bulunmaktır. Bütün Ramazan boyunca deli bu lunan kimsenin bu ayı kaza etmesi gerekmez. Ramazan ayının bir kısmında aklı ba şına gelen deli kişi geçen oruçlar kaza eder. Bütün Ramazan boyunca baygın olan kimse, bütününü kaza eder. Ramazan esnasında bir gün baygınlık geçiren kimse bu günü kaza etmez. Çünkü bu günde oruç tutmuştur. Oruç niyetle beraber bulunan imsaktan ibarettir. Bu durum ise olmuştur. Daha sonraki günleri kaza edecektir.
Orucun yerine getirilmesinin (edasının) farz olmasının şartlan ikidir: Sıhhat, yani Hastalık, hayız ve nifastan uzak olmak, bir yerde ikamet etmiş olmak. Seferiye orucun edası farz değildir. Ancak bu iki grup kişiye orucun kazası farzdır.
Ramazan orucunu yerine getirmenin sahih olmasının şartlan ise üçtür. Bunlar dan biri niyetlenmektir. Niyet etmeksizin orucu eda etmek sahih değildir. İkincisi hayız ve nifas gibi engellerden kurtulmuş olmaktır. Hayız ve nifas durumundaki kadınların tuttukları oruç sahih değildir. Bunların tuttukları oruçlan kaza etmeleri gerekir. Üçüncü şart, orucu bozan, ifsad eden hallerden uzak olmaktır.
Malikilere göre: Orucun şartları üç nevidir: Farz olmasının şartlan, sıhhati nin şartlan, hem farz olmasının hem de sıhhatinin şartları. Toplamı yedidir. Müslü man olmak, ergenlik çağında olmak, akıllı olmak, hayız ve nifas hallerinden temiz lenmiş olmak, sıhhatli olmak, mukim olmak ve niyet etmek.
Orucun farz olmasının şartlan üçtür: Ergenlik çağına girmiş olmak, bir yerde ikamet etmek ve sıhhatli olmak. Temyiz çağında olsa bile çocuğa oruç tutmak farz değildir, fakat oruç tutması caizdir. Velisinin ona orucu emretmesi vacip ve men dup değildir. Hasta yahut oruç tutmaktan âciz kişiye (ikrâh ve cebir altında olan kişi de aciz sayılır) ve yolcuya da oruç tutmak farz değildir. Bunların oruçlanını kaza et meleri gerekir.
Sıhhatinin şartlan ise ikidir: Birincisi Müslüman olmaktır. Üzerine farz olsa da kâfir kişinin orucu sahih değildir. Kafir kişi orucu terkettiği için, kafir olmasına ilave olarak azap edilecektir. İkinci şart oruç tutmaya müsait zaman bulunmaktır. Bayram günlerinde tutulan oruç sahih değildir.
Hem farz olma hem de sahih olmanın şartlan üçtür: Birincisi, hayız ve nifas hallerinden temizlenmiş olmaktır. Hayız ve nifas durumundaki kadınlara oruç tut mak farz değildir, tutsalar sahih olmaz. Bu hallerinden temizlendikten sonra kaza etmeleri lazımdır. Hayız ve nifas kanından temizlenmekle hemen oruca başlamala n farz olur.
İkincisi akıllı olmaktır. Çünkü aklı yok olan kişi aklının yok olduğu zamanlar da oruç ile yükümlü değildir. Deli ile baygın kişiye oruç tutmak farz değildir. Oruç tutsalar sahih değildir. Meşhur olan görüşe göre, mutlak olarak delinin delilik duru mundan ayıldığı zaman tutamadığı günlerin orucunu tutması farzdır. Eğer baygın kişinin baygınlığı bir gün yahut daha fazla bir zaman devam ederse yahut bir günün ekserisinde baygın olursa yine tutamadığı günlerin orucunu kaza etmesi farzdır. Fecirden sonra günün yansını yahut daha azını oruçlu olarak geçirdikten sonra bay gınlık geçiren kişiye o günün kazası farz değildir. Sarhoş kişi kaza etmenin vacip olması hususunda baygın kişi gibidir. Ancak sarhoş kişinin ayıldıktan sonra günün geride kalan kısmını oruçlu geçirmesi lazımdır.
Uyuyan kimseye gelince, ayin başında geceden oruca niyetlendiği zaman mut lak olarak tutamadığı günlerin kazasını yapması gerekmez.
Üçüncü şart niyet etmektir. Racih ve åzhår olan görüşe göre, niyet orucun sih hatinin şartudır. Çünkü niyet, bir şeyi yapmayı kastetmektir. Malumdur ki, bir şeyi kastetmek, onun mahiyetinden farklı bir şeydir. Ramazan ayı ile Ramazan orucu nun kefareti, katil ile zıhar kefaretlerinde olduğu gibi, peşpeşe tutulması farz olan oruçlarda tek bir niyet yeterlidir. Ancak hastalık yahut sefer ve benzeri sebeplerle peşpeşe oluşunun kesilmemiş olması şarttır. Tek bir niyetin yeterli olduğu oruçlar da her gece ayn ayn niyetlenmek menduptur.
Özet olarak, şu kişilerden orucun farzıyeti düşer: Çocuklar, deliler, hayız ve ni fas durumundaki kadınlar, baygın kişiler, yolcular, bünyesi zayıf olup oruç tutmak tan âciz olan kişiler, şiddetli susuzlukla karşılaşanlar, hastalar, hamile kadınlar, em- zikli kadınlar, çok yaşlı kimseler.
Şafiilere göre: Orucun şartlan iki türlüdür: Farz olmasının şartları, sahih ol masının şartlan. Orucun farz olmasının şartları dörttür:
a) Müslüman olmak: Aslında kafir olan kimseye oruç farz olmayıp namaz gibi dünyada iken kendisinden bu ibadeti yerine getirmesi istenmez. Ancak terkettiğin den ötürü ahirette azap edilir. Dinden çıkarak mürted olan kimseye oruç, kazası is tenecek şekilde farzdır. Yani Müslüman olduktan sonra kazasını yapması kendisin den istenir.
b) Ergenlik çağına girmiş bulunmak: Çocuğa oruç tutmak farz olmadığı gibi, kazasını yapmak da farz değildir. Yedi yaşındayken çocuğa namaz kılması emredi lir. On yaşında iken kılmadığından ötürü hafifçe azarlanıp dövülebilir.
c) Akıllı olmak: Delinin oruç tutması ne eda olarak ne de kaza olarak farz değil dir. Ancak bazı ilaçlar ve maddelerle kendi fiilinin eseri olarak aklı kaybolan kim seye tutamadığı günlerin kazası gerekir. Sarhoş da bunun gibidir. Sarhoş kişiye tu tamadığı günlerin kazası gerekir. Yanlışlıkla sarhoşluk verici maddeyi alıp da sar hoş olan ve oruç tutamayan kişilere sarhoşluk boyunca tutamadıklan günleri kaza etmek gerekmez. Çünkü bunda bir kasit yoktur.
d) Oruç tutmaya gücü yetmek: Yaşlılık yahut iyileşmesi umulmayan bir hasta lik, hayız ve nifas gibi durumlarda oruç tutmaktan âciz olan kimselerin oruç tutması farz değildir. Çünkü bunlar şer’an acizdirler. Hastalığın ölçüsü, teyemmüm etmeyi mübah kılan hastalıktır. Bu hastalık durumunda oruç tutması güç olan yahut kendi sine şiddetli bir zarar dokunacak olan kişiye oruç tutmak farz değildir.
Orucun sahih olmasının şartları da dörttür:
a) Oruçlu iken Müslüman olmak: Aslında kafir olan yahut sonradan mürted olan kimsenin oruç tutması sahih değildir.
b) Gündüz boyunca akıllı olmak yahut temyiz çağında olmak: Temyiz çağında olmayan çocuk ile delinin oruçları geçerli değildir. Çünkü bunlarda niyet yoktur. Temyiz çağındaki çocuğun orucu ise sahihtir. Sarhoş yahut baygın kimsenin orucu sahih değildir, fakat azhar olan görüşe göre, sarhoşluk ile bayılma, gündüzün bir vaktinde ayılma bulunduğu takdirde zarar vermez. Sahih olan görüşe göre, yine bü tün günü kaplayan uyku håli de oruca zarar vermez. Çünkü bu durumda oruçla yü kümlü olma ehliyeti bulunmaktadır.
c) Gündüz boyunca hayız ve nifas durumlarından temizlenmiş olmak: Hayız ve nifas durumundaki kadınların orucu icma ile geçerli değildir. Gündüz esnasında eğer hayız, nifas yahut mürted olma yahut delirme durumları ortaya çıkarsa oruç bozulur.
d) Vaktin oruç tutmaya elverişli olması: Bayram günleri ile teşrik günlerinde ve şüpheli günde oruç tutmak geçerli değildir. Bunun gibi, Şaban’ın son on beş gününde oruç tutmak da geçerli değildir. Ancak bir kimse bütün yıl boyunca oruç tut mayı adet edinse yahut bir gün oruç tutup bir gün oruç bozmayı yahut Pazartesi ile Perşembe günlerinde olduğu gibi haftanın belirli günlerini oruç tutmayı adet cdin mişse ve bu günler de Şaban’ın son yarısına yahut şüpheli güne tesadüf etmişse bun dan ötürü bir şey gerekmez, oruç geçerlidir. Yine bayram günlerinde bir adak için yahut kaza orucu için yahut kefaret oruçu için niyetlenmişse yahut Şaban ayının son on beş gününe ilk on beş gününü de ilave etmişse bunun bir zararı yoktur, oruç sahihtir.
Niyet ise bir rükündür. Her gün için ayn ayrı niyet etmek şartur. Farz olan oruçlarda niyeti geceden yapmak farz olup nafile oruçlarda geceden niyetlenmek farz değildir. Nafile oruçlarda zevalden önceki bir vakitte niyetlenmek yeterlidir. Yine niyeti belirlemek de farzdır. Farz oruçlarda farz olduğunu ayrıca belirlemek icab etmez.
Bunun gibi bilerek cinsî ilişkide bulunmaktan, kendi kendini tatmin etmekten ve kasten kusmaktan uzak durmak da rükündür. Nitekim orucu bozan hällerde açıklayacağız.
Hanbelilere göre: (1) Orucun şartları iki türlüdür: Farz olmasının şartlar, sihhatinin şartları. Farz olmasının şartları dörttür.
a) Müslüman olmak: Mürted de olsa kâfirin tuttuğu oruç sahih değildir. Çünkü oruç bedenle yapılan bir ibadet olup niyete muhtaçtır. Namazda olduğu gibi, şarla- nindan biri Müslüman olmakur. Kafir ve mürted kişilerin tuttukları oruç sahih de ğildir. Bir kimse oruçlu bulunduğu bir günde mürted olsa orucu bozulur. Çünkü Al lah teala bir ayette şöyle buyuruyor: “Eger Allaha eş koşarsan, amelin yok olur. ” Eğer mürted kişi tekrar İslâma girerse bu günün kazasının yapması gerekir.
b) Ergenlik çağına girmiş olmak: Temyiz çağında da olsa, çocuğa oruç tutmak farz değildir. Çünkü hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Kalem üç taifeden kaldi rilmıştır. ” Çocuk bunlardan biridir. Temyiz çağındaki çocuğa, oruç tutmaya gücü yettiği takdirde velisinin oruç tutmasını emretmesi vaciptir. Bunun gibi orucu ter kettiğinden ötürü onu hafifçe azarlayıp dövmesi de vaciptir. Bunun sebebi, namaz larda olduğu gibi çocuğun oruca alışmasıdır.
c) Akillı olmak: Deliye oruç tutmak farz değildir. Çünkü daha önce geçen ha dis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Kalem üç taifeden kaldırılmıştır. Bunlann biri de delidir. Delinin tuttuğu oruç sahih değildir. Çünkü niyet etme imkânı yoktur. Temyiz çağında bulunmayan çocuğa oruç tutmak farz değildir. Mümeyyiz çocuk oruç tutacak olursa namazda olduğu gibi sahihtir. Günün bir kısmında deliren kim seye geride kalan kısmını oruçlu geçirmek ve kazasını yapmak lazımdır. Çünkü o vakitte yeme-içme haramdır. Bir sebebi de vaktin bir parçasına ehliyetli olarak ye tişmesidir. Fakat bir kimse bir tam gün veya daha fazla zaman delirecek olursa, deli olarak geçirdiği günleri kaza etmesi gerekmez. Baygın kişi böyle değildir. Baygın kişiye baygın olduğu günlerin kazası gerekir, baygınlık uzasa bile. Çünkü baygin lik bir hastalık olup yükümlülüğü, sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır. Gece den niyet ettikten sonra deliren yahut baygınlık geçiren kimsenin orucu gündüzün bir kısmında aklı başına geliyorsa sahihtir. Bunun gibi, bütün gün boyunca uyuyan kimsenin tuttuğu oruç da sahihtir. Çünkü gündüz uyumak normaldır. Uyku bütünü ile kişinin duygulannı yok etmez. Sarhoş kişinin tutamadığı oruçlarını kaza etmesi farzdır. Ister bile bile sarhoş olsun ister yanlışlıkla sarhoş olsun, hüküm aynıdır.
d) Oruç tutmaya muktedir olmak: Yaşlılık yahut iyileşmesi umulmayan hasta lik sebebiyle oruç tutmaktan aciz olan kişiye oruç tutmak farz değildir. Çünkü bu kişi acizdir. Dolayısıyla oruçla sorumlu değildir. Dayandığı delil Allah teala’nın: “Allah hiç kimseyi gücünün yetmediğinden sorumlu tutmaz. ” ayetidir. İyileşmesi umulan hastalığa gelince, bu hastalıktan kurtulunca oruç tutması, tutamadığı gün leri de kaza etmesi gerekir.
Orucun Sıhhatinin Şartları Dörttür:
a) Niyet etmek: Kişinin tutacağı oruca, farz olan her günün orucuna geceden tayin ederek niyet etmesi gerekir. Yanılarak yahut unutarak niyet edilmezse de oruç sahih olur. Bir kimsenin oruca niyetlendikten sonra sahura kadar yeyip, içmesi ve cinsi ilişkide bulunması oruca zarar vermez. Farz olan oruçlarda farz olduğuna ni yetlenmek icab etmez. Vacip oruçlarda da vacip olduğuna niyetlenmek vacip değil dir. Çünkü orucu belirlemek yeterlidir. Zevâlden sonra da olsa, sabah vakti girdik ten sonra oruç bozan her hangi bir işi işlememek şartıyla nafile oruçlara gündüzün niyetlenmek sahihtir.
b) Hayız ve nifas durumlarından temizlenmiş olmak: Hayız ve nifas durumundaki kadınların tuttuklan oruç sahih değildir. Hatta oruç tutmaları haramdır. Gece vakti kanı tamamen kesilirse oruç tutmaları farzdır. Yıkanmaları şart değildir. Tutamadıkları günleri kaza etmeleri de farzdır.
c) Müslüman olmak: Mürted bile olsa, kâfirin tutacağı oruç sahih değildir.
d) Akıllı olmak: Yani temyiz çağında olmak. Yedi yaşına ulaşmamış olan mümeyyiz olmayan çocuğun tutacağı oruç sahih değildir.
Cevapla