Dua için belirtilen özel zamanlar

Question

Dua için en uygun zamanlar

Dua icin en uygun zamanlar

DUA İÇİN LÜTFEDİLEN ZAMANLAR

Sonsuz rahmet sahibi olan Allah (c.c), kulunun yaptığı duaları kabul için açık taahhüt vermekle kalmamış, ayrıca özel zamanlarda sağanak sağanak rahmet indirmiştir. Üstelik bu zamanı yılın belli bir günü hapsetmemiş, günlere, haftalara, aylara ve yıla yaymıştır. Kendisine yönelen kulunu kabul için gün içinde birçok özel vakit tayin ettiği gibi hafta ve yıl için de de özel zamanlar lütfedilmiştir. Hatta bir hadiste şu müjde verilmiştir:

“Her Müslümanın her gün kabul edilecek bir duası vardır. Kişi bu duayı yaptığı zaman Allah ona icabet eder.”

Peki bu zamanlar nelerdir?

GECE VE SEHER VAKTİ

Salih kullardan övgü ile bahseden Rabbimiz onlar hak kında “Onlar seher vakitlerinde dua ederlerdi.” buyurur.

Allah Resûlü (sas) ise “Allah her gün, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semâsına iner:

– Dua edecek yok mu? İcabet edeyim. İsteyen yok mu? İstediğini vereyim. Bağışlanma dileyen yok mu? Bağışlayayım.” buyurur.
Bütün peygamberler gibi Allah Resûlü (sas) de geceleri dua etmeye özen göstermiş, ashabına bu nimeti fırsat bilmelerini, gece uyandıkları zaman dua ve ibadet etmelerini tavsiye etmiştir.

Medine valisi Ziyâd, sahabilerden Kilâb b. Ümeyye’yi Übülle’ye vali olarak atamıştı. Vali olmak istemeyen Kilâb bundan son derece rahatsız oldu. Ancak zulme uğramaktan çekindiği için itiraz etmeden Übülle’ye gitti. Sikıntısını bir türlü üzerinden atamamıştı. Bir gün yolda Osman b. Âs ile karşılaştı. Onu çok sıkıntılı gören Osman b. Âs:

– Niçin bu kadar üzgün görünüyorsun, diye sordu. Kilab b. Ümeyye:

– Şu adam, istemediğim hâlde beni Übülle’ye gönderdi, dedi. Osman b.Âs:

– İstersen sıkıntının gitmesi için sana bu konuda Resûlullah’tan duyduğum bir hadisi söyleyeyim, dedi. Sahabi başı ile evet anlamında işaret edince şu hadisi nakletti:

“Allah’in peygamberi Dâvûd (as) gece olunca ev halkına şöyle derdi.

– Ey Dâvûd ailesi kalkıp namaz kılın! Bu saat duaların kabul edildiği saattir. Sihirbazlar hariç herkesin duası kabul edilir.”

Osman b. As’ın tavsiyesine uyan Kilâb b. Ümeyye gece kalktı dua edip Rabbine yalvardı. Oldukça rahatlamıştı. Sabah leyin cesaretle kalkıp yola koyuldu. Gemiye binip Medine’ye geri döndü. Şehre varınca doğruca Ziyâd’ın yanına gitti. Ona:

-İstifa ediyorum, görevi istediğine ver, dedi. Ziyâd dili tutulmuş gibi bir şey söylemeden istifasını kabul etti.
Peygamber Efendimizin gece ibadeti ve duası hakkında söyledikleri ciltlere sığmayacak kadar çoktur. Bunlardan bir kaçında şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın kuluna en yakın olduğu zaman gecenin son zamanlarıdır. Bu saatlerde Allah’ı ananlardan olmaya güç yetirenler bunu yapsın! Gece namazına sımsıkı sarılın. O sizden önceki salih kişilerin âdetiydi. Gece namazı, Allah’a yakınlık, günahtan uzak durma, hataların affedilmesi ve hastalıkların vücuttan atılmasına vesile olur.”

“Gecede bir saat vardır ki, Müslüman bir kul o saate denk gelip Allah’tan dünya veya ahiretine dair bir hayır isterse, Allah mutlaka istediğini ona verir. Bu her gece için geçerlidir.”

“Biri abdestli olarak yatağına girer, uykusu gelinceye kadar Allah’ı zikreder, gece olunca kalkıp Allah’tan dünya ve ahirete dair bir şey isterse, istediği ona mutlaka verilir.”

Amr b. Abese bir gün Allah Resûlü’ne (sas):

– Ya Resûlallah! Bana senin bildiğin benim cahil olduğum bir şeyi öğretir misin? Birbirinden daha faziletli olan zaman var mıdır, diye sorar. Allah Resûlü (sas) “Gecenin son zamanları.” buyurur.

ÖĞLE VAKTİ

Peygamber Efendimizin önem verdiği zamanlardan biri. de öğle vaktidir. Onun bu hâli kendisini yedi ay misafir eden Eyüb Sultan’ın dikkatinden kaçmamıştı. Evlerinden ayrılacağı zaman:
Ya Resûlallah! Keşke evimizde daha fazla kalsaydın! Birlikte olduğumuz günlerde senin yaptıklarını gözledim. Güneş batıya meylettiğinde elinde dünya işi varsa onu mut laka bırakır, uyuyorsan biri tarafından uyandırılmış gibi kalkar, abdest ya da gusül alırdın. Sonra dört rekât namaz kılardın. Namazı ağır ağır, teenni ile eda ederdin, dedi. Allah Resûlü (sas):

– Ey Ebû Eyyûb! Güneş tepeye çıktığında gökyüzü ve cennetin kapıları açılır. Öğle namazı vaktinin sonuna kadar da kapanmaz. Bu saatte yaptığım hayırların gökyüzüne yükselmesinden hoşlanıyorum, bu yüzden o zamanı ibadetle değerlendiriyorum, buyurdu.

EZAN VE KAMET ARASI

Ezan İslâm’ın şiarı, Mi’râc-1 İlâhî’ye çağrıdır. Onun okunduğu zamanlar çok özel zamanlardır. Bunun için Allah Resûlü (sas) ezan okurken dinlemeyi, müezzinle birlikte tekrarlamayı, bitince dua etmeyi tavsiye buyurmuştur.

Ezana verilen bu önemi gören sahabilerden biri:

– Ya Resûlallah! Müezzinler derece bakımından bizden üstün müdür, diye sordu. Peygamber Efendimiz soruyu eza nın okunduğu vaktin önemine dikkat çekerek cevaplamayı tercih buyurmuştu.

“Ezan okurlarken sen de onunla birlikte tekrar et! Bitince dua edip Allah’tan iste! Böyle yaparsan sana mutlaka icabet edilecektir.”
“Ezan okunduğu zaman gök kapıları açılır, dualar kabul olur.” buyuran Allah Resûlu (sas) “Ezan ve kamet arasında yapılan dualar geri çevrilmez.” buyurur.

Bu müjdeyi alan sahabe:

am-Nasıl dua edelim ya Resûlallah, diye sorunca “Allah’tan af ve afiyet isteyin.” buyurmuştur.[13]

Ezan ile ilgili bir başka lütuf da Allah Resûlü’nün (sas) şe faat müjdesidir.

“Kim ezan okunduğunu duyduğunda:

اللهم رب هذه الدعوة التامة والصلاة القائمة آت محمدا الوسلة والفضيلة وابعثه مقاما محمودا اللذي وعدته

Ey bu tastamam davetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesile ve fazileti ver. O’nu vaat ettiğin makama ulaştır.’ diye dua ederse kıyamet günü şefaatim onun için helâl olur.” buyurmuştur.

Hanım sahabilerden Nevvar binti Mâlik (r.anhâ) anlatıyor:

“Benim evim Mescid-i Nebevi’nin etrafında bulunan en yüksek evdi. Bilâl-i Habeşî önceleri benim evimin damında ezan okurdu. Her gün seher vakti gelir, evin önünde bir köşe de oturur, bazen de uzanarak fecrin doğmasını beklerdi. Fecir doğunca:

Ey Allah’ım! Dininin yerleşip yayılması hususunda bize Kureyşlilere karşı yardım ettiğin için sana binlerce hamd olsun, diye dua ederdi. Vakit gelince ezan okur namaz için Mescid-i Nebevî’ye giderdi. Hiçbir gün bu duayı terk ettiğini görmedim.”

CUMA GÜNÜ

Peygamber Efendimizin “Güneşin üzerine doğduğu en hayır li gün Cuma’dır.” buyurduğu bu gün, Müslümanların bayramı kabul edilmiştir. Müslümanlar bugüne büyük önem atfetmiş, perşembe günü ikindiden itibaren bu mübarek güne maddî ve manevi olarak hazırlanmaya başlamayı âdet edinmişlerdir.

Bugün yapılan duanın önemine ve kabule şayan olacağına dikkat çeken Allah Resûlü (sas) “Cuma gününde bir saat vardır ki, Müslüman o saatte namaz kılar, dua eder, hayırlı şeyler isterse mutlaka verilir.” buyurmuştur.

Bu saat ne zaman ya da hangi zamandadır?

Ebû Mûsâ el-Eşarî, “Allah Resûlü’nden (sas) bu zamanın imamın minbere oturmasından namazı bitirinceye kadar geçen süre içinde olduğunu duydum.” demektedir.

Enes b. Mâlik ise konu ile ilgili şu hadisi rivayet eder:

“Kim Cuma sabahı sabah namazından önce üç kere derse, deniz köpüğü kadar günahı olsa bile affedilir.

Bir başka hadiste ise Allah Resûlü (sas):

“Kim Cuma namazından sonra yedi kez İhlâs, Felak ve Nâs surelerini okursa diğer Cuma’ya kadar kötülüklerden korunur.” buyurur.
Bazı hadislerde Cuma günü ikindiden sonraki zamanın duanın kabul zamanı olduğu bildirilmiştir. “O günde bir an vardır ki, onda Allah’tan bir şey isteyip de Allah’ın istediğini vermediği hiç bir Müslüman bulunmaz. O vakti ikindiden sonra günün sonunda arayın!”

Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor:

“Bir seferinde Allah Resûlü (sas) Cuma gününden bahse derken ‘Onda bir saat vardır ki, bir Müslüman namazı kılarken bu saatte Allah’tan bir şey isterse, isteği mutlaka yerine getirilir. buyurdu. Eliyle de bu sürenin kısa olduğuna işaret etti.”

Allah Resûlü’nün (sas) vefatından sonra bu saatin kaldı rılıp kaldırılmadığı ve hangi zaman olduğu konusunda farklı görüşler ortaya atılmıştı. Ebû Hüreyre, Ka’b’a Tevrat’ta bu ko nuda bir hüküm olup olmadığını sordu. Ka’b:

– Evet duaların kabul olduğu saat, her yılın bir Cuma’sındadır, dedi. Ebû Hüreyre ona itiraz etti.

– Hayır bu saat her Cuma’da vardır, dedi.

Bunun üzerine Ka’b yeniden Tevrat’a baktı. Ebû Hürey re’nin haklı olduğunu görünce hemen yanına gidip durumu anlattı.

Ebû Hüreyre daha sonra Abdullah b. Selam’a uğrayarak onunla da konuştu. Hadisi anlatınca Abdullah b. Selam: – Bu saatin hangi saat olduğunu biliyorum. İkindiden sonra, akşama kadar olan zamandır, dedi. Ebû Hüreyre:

– Bu nasıl olur. Resûlullah hadiste “Namazda iken” bu yurdu. Hâlbuki bu saatte namaz kılınmaz, dedi. O:
Başka bir hadisde “Biri bir mecliste oturup da namazı beklediğinde o kişi namazda gibidir.” buyurmadı mı, dedi. Ebû Hüreyre:

– Evet, dedi.

ÜÇ AYLAR

Üç aylar olarak adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan aylarına oldukça önem veren Allah Resûlü (sas), bu aylar yaklaştığında:

اللهم بارك لنا في رجب وشعبان وبلغنا رماضان

“Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl! Bizi Ramazan’a eriştir!” diye dua buyurarak özlemini dile getirirdi. Bu aylara duyduğu sevgiyi ve verdiği önemi ifade için de “Receb Allah’ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır.” buyururdu.

Peygamber Efendimizin Şaban ayında çokça oruç tut ması terbiyesi altında yetişen ve torunu gibi sevdiği Üsâme b. Zeyd’in dikkatini çekmişti. Bir gün:

– Ya Resûlallah! Başka aylarda Şaban ayındaki kadar oruç tuttuğunu görmedim. Bunun sebebi nedir, diye sordu. Peygamber Efendimiz:

Recep ile Ramazan arasında kalan bir ay olduğu için in sanlar onun hakkında gafil davranıyorlar. Halbuki bu ay amelle rin âlemlerin Rabbine yükseldiği aydır. Amelim Rabbime yükse lirken oruçlu olmak isterim, buyurmuştu.

BERAT GECESİ

Allah Resûlü (sas) belli gecelerde daha çok ibadet etme ye özen gösterir, söz ve örnekliği ile ashabını da teşvik ederdi. Berat gecesi ile ilgili “Yüce Allah, Şaban ayının yarısı olduğunda dünya semasına iner ve Kelp kabilesinin koyunlarının tüylerinin sayısından çok kimsenin günahını bağışlar” buyurmuştur.

Hz. Âişe (r.anhâ) bu geceye ait yaşadığı bir anısını şöyle anlatır:

“Şaban ayının ortalarıydı. Allah Resûlü (sas) o gece benim yanımda kaldı. Gece yarısı uyandığımda Allah Resûlü yanımda yoktu. Etrafa bakındım, fakat göremedim. Bu durumdaki her kadın gibi beni de kıskançlık tuttu. Hemen kalkıp örtüme bürün düm. Hanımlarının odalarına tek tek baktım. Hiç birinde bula madım. Odama geri döndüğümde onu yere düşen bir elbise gibi secdeye kapanmış bir hâlde buldum. Sürekli dua ediyordu. Başını secdeden kaldırdı sonra tekrar secdeye vardı. Secdede iken

‘Allah’ım! Gazabından rızana, azabından affına, senden sana sığınırım, sen kendini sena ettiğin gibisin. Sana kardeşim Dâvûd (as) söylediği gibi söylüyor, Rabbimin toprağına yüz sürüyorum.’ diye dua etti.

Namazını bitirdikten sonra yanıma geldi. Yatağa girdiğin de benim kırıldığımı, ağırdan aldığımı fark etti.

– Bu nefis ne ey Hümeyra, buyurarak dua etti. Kendisini yatakta bulamayıp aradığımı anlatınca elini omzuma attı.

Bu omuzlar Şaban’ın ortasındaki geceyi ne kadar kötü karşılamış! Bu gece Allah dünya semâsına iner. Müşrikler ve kin dar insanlar hariç bütün kullarını bağışlar, buyurdu.”

RAMAZAN AYI

Allah Resûlü (sas) Ramazan ayına ayrı bir önem verir, ibadetlerini artırır, hiç olmadığı kadar cömert olurdu. “Kim inanarak karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı ihya ederse geçmiş günahları affedilir.” [29) buyurur, Ramazanı dolu dolu yaşayarak en güzel bir şekilde ihya ederdi.

Bu ayda yapılan ibadet ve duaların önemini anlatmak için, “Ramazan’da okunan tesbihat, başka zaman okunan tesbihattan bin kere daha faziletlidir.”; “Oruçlunun iftar anında reddedilmeyecek bir duası vardır.  O zaman:

اللهم لك صمت وبك آمنت وعليك توكلت وعلى رزقك أفطرت

‘Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum. Sana inandım. Sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açıyorum.’ diye dua edin.”  buyurmuştur.

Ramazan ayında duaların kabul olduğu yalnız bir değil pek çok zaman vardır. İftar anı bunlardan biridir. Allah Resûlü (sas):

“Oruç tutan herkesin iftar vaktinde kabul olacak bir duası vardır. O kişinin duasının karşılığı dünya ya da ahirette ihsan buyrulur.”

Hz. Âişe Ramazan gelince Peygamber Efendimize:

– Ya Resûlallah! Ramazan geldi. Nasıl dua edeyim, diye sordu. Allah Resûlü (sas):
اللهم إنك عفو تحب العفوفاعف عنا
Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet!’ diye dua et!” buyurdu.

Ramazan ayındaki diğer zamanlara işaret eden Peygam ber Efendimiz “Ramazan’da üç gece vardır ki bunları değerlendi remeyen kişi pek çok hayrı kaçırmış olur. Bunlar Ramazan’ın on yedinci gecesi, yirmi birinci gecesi ve son gecesidir.” buyurdu. Hz. Ömer:

– Ya Resulallah! Bu saydıklarınız Kadir gecesinin dışında ki geceler mi, diye sorduğunda

– Evet, buyurmuştur.

KADİR GECESİ

Kur’an-ı Kerîm’in bin aydan daha hayırlı olduğunu bil dirdiği¹361, bir ömre bedel gece hakkında. Allah Resûlü (sas) “Kim Kadir gecesini inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.” buyurmuştur.

Kadir gecesine ulaşırsam ne diyerek dua edeyim, diye soran bir sahabiye “Ey Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.” diyerek dua et.” buyurur.

AREFE GÜNÜ

Özel zamanlardan biri de Arefe günüdür. Allah Resûlü (sas) o gün hakkında şöyle buyurur:

“Allah’ın Arefe gününden daha fazla kullarını cehennem ateşinden azad ettiği gün yoktur.”

Bu gün yapılacak dua için “Duaların en hayırlısı Arefe günü yapılan duadır.” buyuran Peygamber Efendimiz, yapılacak en hayırlı duanın peygamberlerin sürekli söylediği dua olan:

La havle vela kuvvete illü billah” olduğunu“ لا حول ولا قوة إلا بالله bildirmiştir.

BAYRAM GÜNLERİ

Bayramlara çok önem veren Allah Resûlü (sas) o günü sabah erkenden kalkar, yakınları ve onların çocuklarıyla bir likte tekbirler getirerek namazgâha giderdi. Kadınların ve kız çocuklarının namazgâha gelmesini isterdi.

O zamanlar da yapılan duaların kıymetli olduğunu ifade için “Ramazan ve Kurban bayramı gecelerini, sevabını Allah’tan umarak ibadetle ihya edenlerin kalbi, -bütün kalplerin öldüğü günde- ölmeyecektir.” buyurmuştur.

HAC-UMRE

Hac ve Umrenin fazileti hakkında çok şey söyleyen Allah Resûlü (sas) bunların birinde “Umre diğer umreye kadar işle nen günahlara kefaret olur. Kabul olunmuş haccın ödülü cennet ten başkası değildir.” buyurmuştur.

Allah Resûlü (sas) yalnızca belli günlerde veya günün belli zamanlarında değil hayatının her ânında dua dua Allah’a yal varıp yakarırdı. Tabiat hâdiselerinde de, yağmur yağdığında fırtına başladığında, güneş ya da ay tutulduğunda da hemen ellerini semâya kaldırırdı.

Hz. Âişe (ra) annemiz anlatıyor:

“Allah Resûlü (sas) gökyüzünde kapalılık veya bulut gör düğünde işini bırakırdı. Hatta namazda bile olsa selam verdik ten sonra devam etmez, bir süre gökyüzüne bakar:

-Allah’ım! İndireceğin şeyin şerrinden sana sığınırız, der.

Hava açarsa Allah’a hamd eder, yağmur yağarsa iki üç kere -Allah’ım! Onu hayırlı ve faydalı kıl! diye dua ederdi.”

Allah Resûlü (sas) yılın belli zamanlarında da dua ederdi. Ashabına her ay ya da yılın başlangıcında şu duayı okumaları ni emretmiştir:

“Allah’ım! Bizi bu aya emniyet, iman, selamet ve İslâm ile girdir.”

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2024-03-15T19:53:22+03:00

    Dilin kendi kendine karışık dualar etmesi Selamünaleyküm,teheccüd ve akşam namazlarında diğer vakitlere nazaran daha fazla dua edip(sağlık,başarı,aile,eş,arkadaş konularına özel dular ve esmalar gibi)ve kuran okuyorum gün içerisinde bu okuduğum dualar ve okuduğum ayetleri dilim karışık bi şekilde ara ara tekrarlıyo bu iyi bir şey mi çünkü hangi sureyi veya duayı okuduğumu dahi anlamıyorum o an sadece ağzımdan ayetler dökülüyor.

Cevapla