Paylaş
Duanın kabul olmasının şartları
Question
Duanın Şartları
“Dua edenin duasını kabul ederim”
Bakara suresi 186
Duâ, Peygamber (A.S.) Efendimizin tabirleriyle- «ibâdetin beynidir.» Bu bakımdan onu ibâdet anlamında kullanmışlardır. Çünkü Allah’ın her şeyi kendi kudretinde bulundurduğuna gönülden inanan mü’minin bu inanç ve şuurla el kaldırıp dileğini arzetmesi güzel bir ibâdettir. Öyle ki kulluğunu, aczini, mahviyetini dile getirmesi ve her şeyin Allah’a ait olduğunu bilip teslimiyet göstermesi; ölçüsüz ve sınırsız olan ihtirasını O’nun kapısına yönelerek belli bir ölçüde tutması ibâdetin özünü, mutluluğunun mayasını oluşturur.
O halde yaradanın mülkünde, O’nun denetimi altında verdiği nimetlerle yaşamını sürdüren mü’minin zaman zaman el kaldırıp durumunu dile getirmesi, dileğini arzetmesi; haram lokmadan, küfür ve bozgunculuktan uzak bir gönül, yalan ve iftiradan, haksızlık ve kırıcılığa bulaşmaktan temiz bir dil ile olmalı değil midir? Aksi halde yapılan duâ ilâhî huzura yükselmez.
Peygamber (A,S.) Efendimiz bu hususu şu sözleriyle belirterek buyurmuştur ki:
«Adam, sacı-sakalı birbirine karışmış ve toztoprak içinde kalmış bir halde yolculuğunu uzatır da ellerini kaldırıp «Ya Rabbî! Ya Rabb!» der. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği de haramdır. Haram ile gıda-lanır. Artık onun duası nerede, nasıl kabul olur?»
Konuyu bu açıdan değerlendirirken duanın şu şartlarla makbul tutulacağı sonucuna varılmıştır:
1. Duâ edenin, ihtiyacının karşılanmasında, dileğinin yerine getirilmesinde tek ve nihaî kudretin Allah’a ait olduğunu bilmesi,
2. Bütün sebep ve vasıtaların, hikmet ve esrarın Cenâb-ı Hakk’ın kudret elinde bulunduğuna inanması,
3. Doğru bir niyet, arınmış bir kalb ve yatışmış bir gönül huzuru içinde istekte bulunması; gaflet içinde kararsız ve anlamsız bir kalb perişanlığı içinde olmaması,
4. Vicdanını katılık ve siliklikten, mide ve kanını haram ve murdardan uzak tutması,
5. Dileğini, kabul olunur ümidiyle dile getirip tam bir teslimiyet basireti içinde söylemesi şarttır.
Allah’tan istenilecek şeyin ise :
a) Aklî yönden uygun olması,
b) Dince sakıncalı bulunmaması,
c) İnsan haklarına dokunmaması, millet hakkını zedelememesi,
d) Yakınlara zarar getirecek, ya da onları üzecek ölçü ve anlamda olmaması şarttır.
Büyük Velî Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (R.A.) bu konuda diyor ki: «Duanın kabul olunmasının yedi şartı vardır:
1. Gönülden inleyip sıkıntı ve ihtiyacın acısını için için duyarak göz yaşları içinde Allah’a yalvarmak,
2. Allah korkusunu üstün bir saygı anlayışı doğrultusunda hissetmek,
3. Kararsızlık ve şüpheden uzak tam bir ümit beslemek,
4. Bıkmadan dilek ve haceti sık sık edeple dile getirmek,
5. Genel ölçüde istemek, umuma yönelik bir niyetle hayır, rahmet ve yardım dilemek,
6. Helâl lokma ile gıdalanmak,
7. Farz ibâdeti vaktinde yerine getirmeye çalışmak.» İlim adamlarından İbn Atâ’ (R.A.) diyor ki:
«Duanın rükünleri, kanatları, sebepleri ve vakitleri vardır: Rükünleri uygun biçimde yerine getirilirse kuvvet kazanır. Kanatlarına uygun biçimde yapılırsa huzura yükselir. Sebeplerine uygun yapılırsa yerine getirilme şansına erişir. Vakitlerine uygun olursa kurtuluş sağlar.
Rükünleri : Kalb huzuruna, şefkat ve merhamet duygusuna, alçak gönüllülüğe erişmektir. Kanatlan, doğruluktur. Vakitleri, seher vaktidir. Sebepleri, Peygamber (A.S.) Efendimize salât-u selâm ile başlamaktır.»
Tasavvufçulardan bazısına göre, duanın şartı dörttür:
1. Vahdet (Allah’ın birliğine imân etmenin şuuru) içinde kalbi korumak,
2. Halk arasında dile hâkim olmak, onu çok ölçülü kullanmak,
3. Gözü haramdan muhafaza etmek,
4. Mideyi haramdan pak ve arınmış bulundurmak. Büyük Velî İbrahim Edhem (K:S.) Hazretlerine soruldu :
— Bizim ne halimiz var ki, duâ ediyoruz bir türlü kabul olmuyor? Cevap verdi :
— «Çünkü siz Allah’ı bildiniz ama O’na itaat etmediniz. Peygamber (A.S.) Efendimizi bildiniz, fakat O’nun sünnetine uymadınız. Kur’ân’ı öğrendiniz, ama onunla amel etmediniz. Allah’ın nimetlerinden yediniz, onun şükrünü yerine getirmediniz. Cenneti bildiniz, fakat arzu etmediniz. Cehennemi bildiniz, ama ondan sakınıp kaçınmadınız. Şeytanı bildiniz, fakat onunla savaşmadınız, aksine ona uydunuz. Ölümü bildiniz, ama onun için hazırlanmadınız. Ölülerinizi defnettiniz, fakat onlardan ders ve ibret almadınız. Kendi ayıplarınızı bırakıp başkasının ayıp ve kusurlarıyla uğraştınız, bu durumda duanız nasıl kabul olsun?
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Duada samimi olmak gerekir. Dua ettiğimiz şeyin zıddına bir davranış ve hareketlerde bulunmamalıyız. Ne olursa olsun duayı kabul edecek kişi sadece Rabbimiz (cc)’tur. Rabbimiz (cc)’a hakkıyla kul olmalıyız. Ona hakkıyla kul olabilmek için ibadetlerimize dikkat etmeliyiz. Emir ve nehiylerini yani yasaklarını yerine getirmeliyiz. Yediğimiz şeylerin helalinden olması için dikkat etmeliyiz ve bu konuda çok titiz davranmalıyız.
Duanın kabul olmasının şartları, İslam alimleri tarafından farklı şekillerde ele alınmıştır. Ancak, genel olarak kabul edilen şartlar şunlardır:
İman: Dua eden kişinin iman sahibi olması gerekir.
İhlas: Dua eden kişinin duasında samimi olması gerekir.
İstikamet: Dua eden kişinin Allah’ın emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması gerekir.
Sabır: Dua eden kişinin duasının kabul edilmesini beklemesi gerekir.
Acele etmemek: Dua eden kişinin duasının hemen kabul edilmesini beklememesi gerekir.
Kusurlarını itiraf etmek: Dua eden kişinin kendi kusurlarını itiraf etmesi gerekir.
Allah’a güvenmek: Dua eden kişinin Allah’a güvenmesi gerekir.
Bu şartların yanı sıra, duanın kabul olması için şu noktalara da dikkat etmek gerekir:
**Dua, Allah’a ibadet etmenin bir şeklidir. Bu nedenle, dua ederken Allah’ın huzurunda olduğumuzu unutmamalıyız.
**Dua ederken, Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmamalıyız.
**Dua ederken, Allah’tan başka kimseden yardım istememeliyiz.
**Dua ederken, Allah’ın bize verdiği nimetlere şükretmeliyiz.
**Dua ederken, Allah’tan başka kimseden korkmamalıyız.
Dua, Allah’ın kuluna kulluk etmesinin bir yoludur. Dua ederken, Allah’ın huzurunda olduğumuzu unutmamalı ve samimi bir şekilde dua etmeliyiz.