Duası İcabet Olunan Kişiler ve Hangi Duaya İcabet Olunur?

Question

Duası Kabul Olanlar – Duanın Kabul Olduğu Yer ve Vakitler

Duasi Icabet Olunan Kisiler ve Hangi Duaya Icabet Olunur

Zorda kalmış kişinin duasına, Mutlak olarak facir olsun kafir olsun mazlumun duasına, Babanın çocuğuna yaptığı duaya, Adil İmamın duasına, Salih Kişinin duasına, İtaatkar çocuğun anne ve babası na yaptığı duaya, Sefer edenin yaptığı duaya, Oruçlunun iftar anında yaptığı duaya, Müslümanın din kardeşinin gıyabında yaptığı duaya, Zulüm veya akrabalık bağını kesme olmaksızın veya dua ettim icabet olunmadı demediği müddetçe Müslümanın duasına icabet olunur. Tövbe edenin duasına da icabet olunur öyle ki Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah (cc)’nin her gündüz ve gecesinde cehennemden azat ettiği kulları vardır ve her bir affedilen kul için icabet olunan dua vardır. [yani yaptığı bu icabet olunan tövbe sebebiyle affedilmiştir]

İbnul Cezeri’nin “Zorda kalmışın duasına icabet olunur.” Sözü hakkın da şöyle derim. Bu kişinin duasına icabet olunacağı Kuranı kerimde şu ayette zikredilmektedir: “Zorda kalanın duasına kim icabet ediyor…” (Neml, 27/ ve yine zorda kalanların duasına ica bet olunacağını bildiren kayanın mağaranın ağzını kapattığı üç küşü hadisi vardır. Bu üç kişi zorda kalmışlardır ve Allah (azze ve celle) dualarına icabet etmiştir. Bu hadis ise Buhari, Müslim ve diğer kitaplarda yer alır.

İbnul Cezeri’nin “Mutlak olarak facir olsun kafir olsun mazlumun du asına, icabet olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Bu duruma Tirmizi’nin hasen olduğunu söyleyip rivayet ettiği şu hadis işaret eder: “Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Üç dua vardır ki icabet olunması hususunda şüphe yoktur; Mazlumun duası, sefer edenin duası ve Babanın çocuğuna olan duası.” Bu hadisi aynı şekilde Ebu Davud ve Bezzar’da rivayet etmiş tir. Taberani’nin rivayeti hakkında ise Münziri isnadının ceyyid olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde bu hadisi Ahmed, Ukbe bin Amir (r.anhu)’dan şu şekilde rivayet etmiştir: “Üç kişi vardır ki duaları icabet olunur; Babanın duası, Sefer edenin duası, Mazlumun duası.”

Bu hadisin benzerini, Ebu Hureyre (r.anhu)’dan Beyhaki, ‘Şuabul İman’ adlı eserinde ve Bezzar, Ahmed, Tirmizi, İbn Mace rivayet etmişlerdir: “Üç kişi vardır ki duaları reddolunmaz, Adil imamın duası, Oruçlunun iftar edinceye kadar duası ve mazlumun duası reddolunmaz.” Tirmizi bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Buhari, Müslim ve diğer âlimler, İbn Abbas (r.anhuma)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: “Nebi (s.a.v) Muaz’ı

Yemen’e göndereceği zaman şöyle dedi: “Mazlumun bedduasını almaktan sakın [kork]. Zira Allah’la bu beddua arasında [bedduanın kabulüne] perde [engel] mevcut değildir. Bu konuyla alakalı birçok hadis vardır. Ebu Davud et Tayalasi Ebu Hureyre (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: “Mazlumun duasına icabet olunur şayet bu mazlum facir dahi olsa çünkü fucuru kendi nefsinedir.” Bu hadisin benzerini Enes (r.anhu)’dan Ahmed şu şekilde rivayet etmiştir: “Mazlumun duasına icabet olunur velev ki facir dahi olsa.” Aynı şekilde bu hadisi Bezzarda rivayet etmiştir.

Münziri ve Heysemi şöyle demişlerdir: Bu hadisin isnadı hasendir. Ah med ve İbn Hibban ise ‘Velevki bu dua eden mazlum facir olsa.” Şeklinde rivayet etmiştir.

İbnul Cezeri’nin “Babanın çocuğuna yaptığı duaya, Adil İmamın dua sına icabet olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Bu hususa burada zikrettiğimiz hadisler işaret ediyor.

İbnul Cezeri’nin “Salih kişinin duası kabul olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Bu sözü gelecek olan şu hadislerle kayıtlamak gerekir: “Müslümanın duası günah için veya akrabalık bağını kesmek için olmadıkça reddolunmaz.” İleride gelecek olan hadiste, Müslüman kişinin duası ka bul olur demesi, salih kişinin duası kabul olur demeye ihtiyaç bırakmıyor. Çünkü Müslüman lafzı kullanıldığında içine öncelikli olarak salih kişide girer. [yani Müslümanın duası kabul oluyorsa salih Müslümanın duası öncelikle kabul olur. Bu sebeple musannifin ileride gelecek olan Müslüma nin duası kabul olur sözü yeterli idi bir daha salih kişinin duası kabul olur demeye gerek bile yok.]

İbnul Cezeri’nin “itaatkar çocuğun anne ve babasına yaptığı dua kabul olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Böyle demesinin sebebi, Bezzar’ın Ebu Hureyre (r.anhu)’dan rivayet ettiği şu hadisten dolayı dolayıdır: “Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu: Allah (azze ve celle) bir kişinin derecesini yükseltir. O kişi bu derecenin yükselmesi neredendir [ne sebebi iledir) diye sorun ca. Allah (azze ve celle): “Çocuğunun sana duası sebebiyledir.” buyurur.” Heysemi bu hadisin, Asım bin hedle dışındaki ravileri sahih hadis rivayet eden ravilerdendir. Asım ise hasen hadis rivayet eden ravilerdendir. Ve bu hadisin birçok farklı senedi vardır. Ve yine çocuğun, anne babasına olan duasına icabet olunacağına, kayanın mağara ağzını kapatıpta mağarada mahsur kalan üç kişi hadisi işaret etmektedir. Bu üç kişi salih amellerini vesile edinerek Allah (azze ve celle)’ye dua ettiler. Onlardan birisi, anne ve babasına itaatkâr olan bir çocuktur ki Allah (azze ve celle)’ye bulun dukları halden kurtarması için salih amelleriyle tevessülde bulundukların da bu kişi Anne babasına olan bu itaatiyle tevessülde bulunmuştur. Allah (azze ve celle)’de bu salih amelinden dolayı duasına icabet etmiştir. Bu hadis sahih ve uzun bir hadistir.

İbnul Cezeri’nin “Sefer edenin yaptığı duaya, Oruçlunun iftar anında yaptığı duaya icabet olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Az önce zikret tiğimiz hadisler bu kişilerinde dualarına icabet oluncağına işaret eder.

İbnul Cezeri’nin “Müslümanın kardeşi için gıyabında yaptığı duaya icabet olunur.” Sözü hakkında şöyle derim: Musannifin duası icabet oluna caklar arasında zikrettiği bu sınıfa, Müslim ve diğer âlimlerin, Ebu Derda (r.anhu)’dan rivayet ettikleri şu hadis işaret etmektedir: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Müslüman kul, kardeşinin gıyabında ona dua ederse me lekte dua ettiğin şeylerin aynısı sana da verilsin der.”

Ve yine aynı şekilde bu hususa Ebu Davud ve Tirmizi’nin Abdullah bin Ömer (r.anhuma)’dan rivayet ettikleri şu hadis işaret etmektedir: “Rasulul lah (s.a.v) şöyle buyurdu: “En hızlı icabet olunan dua gaibte olanın gaibte olana yaptığı duadır.” Tirmizi bu hadisin garip olduğunu söylemiştir.

Taberani, İbn Abbas (r.anhuma)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: “Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İki dua vardır ki bunlarla Allah (azze ve cel le) arasında perde [engel] yoktur; Mazlumun duası ve kişinin, Müslüman kardeşinin gıyabında yaptığı dua.”

Ebu Davud ve Tirmizi Ömer bin Hattab (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmişlerdir: “Nebi (s.a.v) den umre yapmak için izin istedim. Bana izin ver di ve şöyle dedi: “Ey kardeşim bizi de duanda ortak et ve bizi [duanda] unutma.” Ömer (r.anhu) Rasulullah (s.a.v)’in kendisine hitaben kullandığı kardeşçiğim ifadesi hakkında şöyle der: “Bana öyle bir söz söylemiş oldu ki, onun yerine tüm dünyaya sahip olmam beni o kadar sevindirmezdi.”

İbnul Cezeri’nin “Zulüm veya akrabalık bağını kesme olmaksızın veya dua ettim icabet olunmadı demediği müddetçe Müslümanın duasına ica bet olunur.” Sözü hakkında söyle derim: “Bu hususa Tirmizi’nin hasen sahih olduğunu söyleyerek ve Hâkim’in isnadı sahihtir diyerek Ubade bin Samit ‘den (r.anhu) rivayet ettikleri şu hadis işaret eder: “Muhakkak ki Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:”Hiçbir müslüman olmasın ki, Allah’a içinde günah veya akrabalık bağını kesmenin olmadığı bir dua etmesin ki muhakkak ki Allah o duasına şu şekilde icabet eder: Ya kulun ettiği duayı acil bir şekilde verir veya o dua sebebiyle duanın misli bir kötülüğü o ki şiden uzaklaştırır.

Ve yine bu hadisle aynı manada, Ebu Said el Hudri (r.anhu)’dan Ahmed, Bezzar, Ebu Ya’la ve Hâkim şu hadisi rivayet etmiştir: “Nebi (s.a.v) şöyle buyurdu:”Hiçbir müslüman olmasın ki, Allah’a içinde günah veya akrabalık bağını kesmenin olmadığı bir dua etmesin ki muhakkak ki Allah o duasına şu üç şekilden birisiyle karşılık verir icabet eder]: Ya kulun et tiği duayı acil bir şekilde kabul eder veya duasını o kişi için ahiret gününe saklar veya o dua sebebiyle duanın misli bir kötülüğü o kişiden uzaklaş tirır.” Münziri bu hadisin, ceyyid isnatlarla rivayet edilmiştir dedi. Hâkim isnadının sahih olduğunu söylemiştir.

Buhari, Müslim ve diğer âlimler, Ebu Hureyre (r.anhu)’dan şu hadi si rivayet ettiler: “Sizden biriniz, dua ettim duama icabet olunmadı deyip acele etmediği müddetçe duasına icabet olunur.” Müslim ve Tirmizi ‘nin rivayetinde şöyle gelir: “Kul günah veya akrabalık bağını kesme duasında bulunmadıkça ve acele etmedikçe duası kabul edilir.

Ey Allahın Rasulü! Acele etmek nedir? Denildi.

Rasulullah (s.a.v)’de: Duâ ettim de kabul olunmadı der ve o anda vaz geçerek duayı bırakır. Buyurdu.”

Bu konuyla alakalı Ahmed ve Ebu Ya’la ‘nın Enes (r.anhu)’dan sahih hadis rivayet eden ravilerin senediyle rivayet ettikleri hadiste vardır.

İbnul Cezeri’nin “Tövbe edenin duasınada icabet olunur öyle ki Rasu lullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah (azze ve celle)’nin her gündüz ve gecesinde cehennemden azat ettiği kulları vardır ve her bir affedilen kul için icabet olunan dua vardır. [yani yaptığı bu icabet olunan tevbe sebe biyle affedilmiştir]” sözü hakkında şöyle derim: Bu hadisi Ahmed, Ebu Hureyre ve Ebu Said el Hudri (r.anhuma)’dan rivayet etmiştir. Heysemi bu hadisi rivayet eden Ahmed’in ravileri sahih hadis rivayet eden ravilerdir demiştir. İsnadında Eban bin Ayyaş var denilmiştir ki bu ravi metruktur.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim gecenin bir kis minda uyanır ve akabinde:

لا إله إلا الله وحده لا شريك له، له الملك وله الحمد، وهو على كل شيء قدير الحمد لله، وشبحان الله، ولا إله إلا الله، والله أكبر، ولا حول ولا قوة إلا بالله

“Allah’tan başka ibâdete lâyık ilah yoktur. O’nun ortağı yoktur. Mülk ancak o’nundur. Hamd de yalnız o’nadır. O, herşeye gücü ye tendir. Bütün hamd Allah’a mahsûstur. Allah noksan sıfatlardan mü nezzehtir. Allah’tan başka İbâdete edilmeye lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve Allah en büyüktür. Her türlü değişim ve gücün kaynağı sadece Allah’tır der ve sonra U “Allahım! Beni bağışla.” sözünü söyler veya dua ederse, o kişiye icabet edilir. Eğer abdest alıp namâz kılarsa namazı kabul olunur ”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi Buhari, Ubade bin Samit (r.anhu)’dan rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu sahabeden hadisi, Ahmed, Darimi, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Hibban, İbn Mace ve Taberani rivayet etmiştir.

Hadiste geçen “Her kim gecenin bir kısmında uyanırsa” sözü uy kusundan bir ses çıkartarmayla beraber uyanmak demektir.

Hadisteki uyanırsa ve bu zikri yaparsa ifadesinin zahirinden bu zikri uyandıktan hemen sonra ertelemeksizin yapılması gerektiği Jls [hemen peşi sıra şunu derse) ifadesindeki feo harfinden anlaşılıyor. Hadisin zahirinden anlaşılan duaya icabet olunması uykudan uyanan kişinin hadiste geçen zikrin tamamını yapmasıyla mümkün olacağıdır.

Rasulullah (s.a.v) Allahım beni bağışla ifadesini tek başına zikretti bu lafız hadiste sonradan gelen dua ederse lafzının içine dâhil olmasına rağmen özellikle tek başına zikredilmesinin sebebi ise şudur: günahların bağışlanması Allah’a duayla yönelenlerin talep ettiği en büyük şey olduğundan dolayıdır.

Bu kitabının bazı nüshalarında hadisin sonunda şu lafızda vardır:

ولا حول ولا قوة إلا بالله العلى العظيم

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim şu beş kelimeyle dua ederse Allah (azze ve celle)’den her ne isterse Allah ona istediğini verir:

لا إله إلا الله وحده لا شريك له، له الملك وله الحمد، وهو على كل شيء قدير، لا

إله إلا الله، ولا حول ولا قوة إلا بالله

‘Allah’tan başka ibâdete lâyık ilah yoktur. O’nun ortağı yoktur. Mülk ancak o’nundur. Hamd de yalnız o’nundur. O, herşeye gücü yetendir. Allah’tan başka İbâdet edilmeye lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve Allah en büyüktür. Her türlü değişim ve gücün kaynağı sadece Allah’tır. ”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Taberani, el Kebir adlı eserinde Muaviye (r.anhu)’dan rivayet etmiştir. Muaviye (r.anhu) şöyle demiştir: “Ben Rasulullah (s.a.v)’den şöyle derken işittim: Her kim şu beş kelimeyle dua ederse… Deyip hadisin devamını zikretmiştir.”
Münziri; ‘Terğib ve Terhib’ adlı kitabında şöyle demiştir: Taberani, ‘el Kebir’ ve ‘el Evsat’ adlı eserlerinde bu hadisi, hasen isnadla rivayet etmiştir.

Bu beş kelimenin ilki: له الملك وله الحمد : ikincisi وهو على كل شيء قدير : üçüncüsü  لا إله إلا الله : Dorduncusü Beşincisi: kelimeleridir.

Rasûlullah (s.a.v.) bir adamın: “Ya zelcelali vel ikram [Ey celal ve ikram sahibi ]” dediğini işitti ve bunun üzerine şöyle buyurdu: “Duâ kapısı sana açıldı (sana icabet olunacak] dilekte bulun! (Tirmizi)

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Hâkim Muaz bin Cebel (r.anhu)’dan rivayet etmiştir. Tirmizi bu hadisi rivayet ettikten sonra hasen olduğunu söylemiştir.

Hadiste dua eden kişinin duasına başlarken “Ya zel celali vel ikram “demesinin duasına icabet olunmasına sebep olduğuna delil vardır. Muhakkak ki Allah (azze ve celle)’nin rahmeti çok geniştir.

Duasi Kabul Olanlar Duanin Kabul Oldugu Yer ve Vakitler

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah (azze ve celle)’nin in J (Ey Merhametlilerin en merhatmetlisi,) Ya erhamer rahimin di yen kişileri gözetlemekle görevli meleği vardır. Kim bunu üç kere söyler se Melek’te ona: Muhakak ki Merhametlilerin en merhametlisi [Allah (azze ve celle) sana yöneldi, (istediğini) İste der.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi Ebu Umame (r.an hu)’dan Hâkim rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir. Anacak Zehebi buna itiraz etmiş ve Kamil bin Talha, Fudale ‘den bu hadisi rivayet ettiğini ve Fudale isimli ravi hakkında leyse bi şeyin der ve Fudale nerede sahihlik nerede? Der. [Fudalenin olduğu senenin sahih olması hiç mümkün olur mu diyerek itiraz eder.]

Hadiste geçen “Muhakkak ki merhametlilerin en merhametlisi [Allah (azze ve celle)] sana yöneldi.” ifadesinde kasıt; Sana rahmet ile yumuşaklik ile ve dua ettiğin şeye icabet etmekle yöneldi manasındadır.

Şöyle denilmiştir; bütün bu kelimeyi söyleyen insanlara özel birer me lek görevlendirilmiştir.

Ve yine şöylede denilmiştir: bütün bu kelimeyi söyleyen kişilere görevlendirilen meleğin, tek bir melek olduğu da söylenilmiştir. İlk zikretti ğimiz bu sözü söyleyen her insan için ayrı ayrı melekler görevlendirilme si görüşü daha doğrudur. Çünkü bu zikri söyleyen Allahın kulları [bunu söyleyerek duaya başlayanlar] çoktur ve farklı farklı beldelerdededir. Bu sebeple tek melek değilde her bir kişi için ayrı melek görevlendirilmiştir.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah’tan üç kere Cenneti isterse, Cennet; Allah’ım onu Cennete sok diye dua eder. Her kim de üç kere Cehennem’den korunmak isterse Cehennem Allah’ım onu Cehennem’den koru diye dua eder.

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi Enes bin Malik (r.an- hu)’dan Tirmizi ve İbn Hibban rivayet etmiştir. Aynı şekilde bu sahabeden Nesai kitabında, İstiaze bölümünde her gündüz ve gece yapılacak istiaze diye ve İbn Mace, Zühd bölümünde rivayet etmişlerdir. Hâkim, hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Zehebi ise ona itiraz etmemiştir. Ibn Hibban da hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

Hadiste geçen “Cennet ve Cehennem dedi” sözü, hadisin zahiridne açık olduğu üzere bu sözleri hakikaten cennet ve cehennemin söyledikleridir. Allah (azze ve celle) bu ikisinde hayat ve konuşmaya kudret yaratır.

Şöyle de denilmiştir: Bu ikisi lisani halleri ile söylemiştir yoksa hakiki olarak konuşmak ile söylememiştir.

Ve yine şöylede denilmiştir burada mudaf hazf (silinme) olmuştur. Cümlenin aslı şöyledir: Cennetin bekçileri dedi ve Cehennemin bekçileri dedi şeklindedir.

Ebu Ya’la, Buhari ve Müslimin şartlarına uygun olarak şu hadisi riva yet etmiştir: “Kul yedi kere cehennemden Allah’a sığınırsa (korunmayı talep eder) cehennem ya rabbi falanca kulunu cehennemden koru der.” Ebu Davud et Tayalasi ‘nin rivayetinde “Kim cenneti istiyorum derse Cennette: Allahım onu cennete girdir der.”

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:  “Senden başka hak ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin. Gerçekten ben kötü işler yapmışım” (En- biya, 21/87) “Hangi Müslüman bu duayı yaparsa muhakkak ki Allah onun duasına icabet eder.” (Tirmizi, Hâkim, Ahmed)

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Tirmizi, Hâkim ve Ahmed, Sad bin Ebi Vakkas (r.anhu)’dan rivayet etmişlerdir. Tirmizi de geçen hadisin lafzı şöyledir: “Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yu yunus’un balığın karnında iken yaptığı duâ olan: s aa ý JI. “Senden başka hak ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle sen, her şeyin üstündesin doğrusu gerçekten ben kötü işler yapmışım.” (Enbiya, 21/87) ‘Hangi Müslüman bu duayı yaparsa muhakkak ki Allah onun dua sina icabet eder.” Bu hadisi aynı şekilde Nesai’de rivayet etmiştir. Hâkim, hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Kendi rivayet ettiği isnadda şu ziyade de vardır: “Bir adam Ey Allahın Rasulü bu dua sadece Yunus (aleyhisselam)’a mı has yoksa bütün müminler için midir’?diye sordu. Rasulullah (s.a.v)’de şöyle cevap vermiştir: Sen Allah (azze ve celle)’nin şu sözünü okumadın mı?  “Onu sıkıntıdan kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız.” (Enbiya,21/88)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim münadi (ezan okuyan müezzzin) nida ettiği zaman şöyle derse:

اللهم رب هذه الدعوة القائمة والصلاة النافعة صل على سيدنا محمد وارض عنى

رضا لا تسخط بعده

Ey bu kılınacak (icabet edilecek] olan davetin ve faydalı olan na mazın rabbi olan Allahım! Seyyidimiz Muhammed’e (s.a.v) salat [rah- met] et ve kendisinden sonra bir daha bize kızmayacağın şekilde biz den razı ol.” Allah (azze ve celle) muhakkak ki duasına icabet eder.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi Taberani el Evsat adlı kitabında ve Ahmed, Cabir bin Abdullah bin Haram (r.anhu)’dan rivayet etmiştir. Ancak bu hadisin isnadında İbn Lehia vardır.

Hâkim, isnadının sahih olduğunu söylererek Ebu Umame (r.anhu)’dan şu hadisi rivayet etmiştir: Hâkimin bu rivayetinde nidayı işiten kişi ni dayı tekrar eder ve nida bittiğinde şöyle der, lafzıyla gelir: ata , pain الأعوة التامة الصادقة المستجاب لها دعوة الحق ، وكلمة التقوى، أحينا عليها وأمتنا عليها وابعضنا olay, ii lui a laly le “Bu eksiksiz, dosdoğru kendisine icabet olunan, hak davetin [çağrının] ve takva kelimesinin rabbi olan Allahım! Bizleri bunun üzerine [davetin, namaza davet) yaşat, bunun üzerine öldür, bizleri bu kelime üzerine dirilt ve bizleri ölüler ve diriler olarak bu kelime nin en hayırlıları eyle.” Ve daha sonra ihtiyacını Allah (azze ve celle)’den istesin.” Bu hadisin ravilerinde ise Ufeyr bin Ma’den isimli birisi vardır ki vahidir. Hâkim’in bu ravinin hadisine sahih demesi, hadisin sahih olması için yeterli değildir.

Buhari ve Sünen ashabi, Cabir bin Abdullah (r.anhu)’dan şu hadisi ri vayet etmişlerdir: “Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim müez zinin okuduğu ezanı dinledikten sonra:
اللهم رب هذه الدعوة التامة والصلاة القائمة
وعدته kılınmak üzere olan bu namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e ve sileyi, fazileti ihsan et. Bir de kendisine va’d ettiğin Makam Mahmûd’u verip oraya ulaştır.” Derse kıyamet günü şefaatim o kişi için helal olur.”

Hadiste geçen” livail ala, “Bu kitabın nüshalarını çoğunda bu şekilde gelmiştir. Bu kitabın dışında ise şu lafızlarla gelmiştir: “ia, “الدعوة النامة

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim her gün mümin erkek ve kadınlar için yirmi yedi veya yirmi beş kere, iki adetten birisi kadar, Allah’a istiğfarda bulunursa o kişi duası icabet olunan ve kendisi sebebiyle yeryüzü ehlinin rızıklandırıldığı kimselerdendir.”

Musannifin de (rahimehullah) dediği gibi hadisi, Ebu Derda (r.an- hu)’dan Taberani, el Kebir adlı kitabında rivayet etmiştir. Heysemi ise şöyle demiştir: Bu hadisin isnadında Osman bin Atike vardır ki birçok âlim bu ravinin sika olduğu cumhur ise zayıf olduğunu söylemiştir dedi. Geri kalan ravileri sika sika ravilerdir.

Hadiste, bu iki adetin özellikle belirtilmesi sadece Rasulullah (s.a.v)’in bildiği bir hikmetten dolayıdır. Bu iki adetten birisini artırma veya eksilt me olmaksızın yapmak gerekir.

Bu amel için büyük bir fazilet vardır Mümin erkekler ve kadınlar için istiğfarda bulunan kişi bu amel için büyük bir fazilet vardır ki o fazilette; duası icabet olunan ve yeryüzünün kendisi sebebiyle rızklandırıldığı kim selerden olmuş olur ki bu kimselerde Allah’ın salih kullarıdır.

BENZER KONULAR:

Cevapla