Paylaş
Düğün adabı (Sünnet, Mekruh ve Haram Düğünler)
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Sünnet, Mekruh ve Haram Düğün Çeşitleri
DÜĞÜN ÂDÂBI:
Nikâhlanan eşler için münasip bir düğün yapılması, böylece nikâhın ilân edilmesi, sünnet olan yaygın bir âdettir. Ancak bunun da sünnete uygun olarak yapılması gerekir. Düğünler başlıca: Sünnet, mekruh, haram olarak üç kısımda incelenebilir.
1 – Sünnet olan düğün:
Haram ve şüpheli şeylerden uzak olan düğündür. Düğünde kadın-erkek birbirine karışmadan, kendi araların da eğlenebilirler. Bu arada edepsizliğe kaçmayan şarkı türkü söylenebilir, def ve davul çalınabilir, münasip oyunlar oynanabilir. Def çalarak ilâhi ve ezgilerle de düğün merasimi yapılabilir.
2 – Mekruh olan düğün;
Bu şüpheli şeylerle karışık olan düğündür. Meselâ davulla beraber zurna ve benzeri çalgı çalınan -içkisiz ve köçeksiz- düğünlerin durumu böyledir. Bâzı çalgılar düğünlerde kerhen câiz görülmekte ise de, aslında harama da sebep olan vasıtalardır; mümkün olduğu kadar kaçınmak gerekir. Birlikte çalınan davul-zurna sesinin, insan nefsini tahrik ettiği, seviyesiz duygu ve hareketlere ittiği bilinen bir gerçektir. Binâenaleyh, harama düşmemek için böyle şüpheli hâllerden de uzak kalmaya çalışılmalı
3- Haram olan düğün:
Haramlarla karışık olan düğündür. Düğünde içki içiliyorsa, namahrem kadın-erkek karışık oluyorsa, çengi-köçek oynatılıyorsa, şehvete hitap eden, fuhşu tahrik eden müstehcen ve seviyesiz müzikler söylenip çalınıyorsa, böyle düğünler şüphesiz ki haram olur. Düğün sâhibinin böyle haramlara önayak olması, davetlilere içki vermesi, içmelerine hak ve imkân tanıması asla câiz değildir. Bunun günahına kendisi de ortak olur.
Düğün yapan kimse, bunu sünnete uygun olarak, ha ram karıştırmadan yapmaya çalışmalıdır. Haram karıştırmadan düğün yapamayacak olanın, böyle bir düğün merasiminden vazgeçmesi gerekir. Çünkü nikâh için toplu düğün töreni şart değildir. Düğün yapmadan da evlen me ve zifaf olabilir.
Düğün için davetlilere ziyafet vermek, yemek yedirmek sünnettir. Bu da düğün sahibinin mâli imkânına uygun olmalıdır. Fuzuli masraflara dalıp, lüks ve israfa kaçmak câiz değildir. İmkân sâhibi dâvetlilerin, düğün sâhibine para, yemek, emek, mal ve eşya bakımından yardım ve bağışta bulunması güzeldir, lâzımdır. Düğüne, zengin-fa kir ayırmaksızın çevre halkını, komşu ve yakınları davet etmeli, hepsine yemek -veya benzeri şeyler- vermelidir. Yalnız zenginleri dâvet edip fakirleri mahrum etmek caiz değildir, haramdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hu susta şöyle buyurmuştur:
“Zenginlerin çağrılıp, fakirlerin terkedildiği düğün dâvet yemeği, ne kötü yemektir!”.
Sünnete uygun ziyâfet ve düğüne dâvet edilen kimsenin, bu dâvete icâbet etmesi de sünnet veya vâcibdir. Dü ğün sahibine “Allah hayırlı ve bereketli eylesin” diye duâ ve tebrikte bulunmak müstehabdır. Fakat haramla karı şık bir dâvetse ve kendisi buna mâni olamayacaksa, ha ram işlenen yere gitmemesi icâb eder. Ne var ki, işlenen bir günahtan halkı vazgeçirebilecek örnek kimseyse, gi dip o günahı önlemeye çalışmalı, önleyemezse oradan uzaklaşmalıdır. Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden, üzerinde içki dolaştırılan sofraya oturmasın”. Diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
“Sizden biriniz bir fenalık görünce onu eliyle değiştirsin; eğer gücü yetmezse diliyle değiştirsin (önle sin); buna da gücü yetmezse kalbiyle (hoş görmesin)…”.
(Düğünün perşembe veya pazar günleri yapılması ve o günlerin gecesinde, yâni cum’a veya pazartesi gecesi zifafa girilmesi, müstehab olarak yerleşmiş âdetlerdendir. “İki bayram arası nikâh” yapmanın ise, hiçbir mahzuru yoktur.)
BENZER KONULAR:
Cevapla