Paylaş
Dünya-Ahiret dengesi nasıl olmalıdır?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
DÜNYA-AHİRET DENGESİ
Yüce Allah, her şeyi ölçü ve denge içerisinde yaratmıştır.[1] Kullarına da ölçü ve denge içerisinde hareket etmelerini emretmiş, onları aşırıya kaçmaktan sakındırmıştır.[2] Bu dengenin tesis edileceği en önemli alan ise dünya-ahiret alanıdır. Nitekim dinimiz İslâm, bu dengenin tesis edilmesi için çeşitli tavsiyelerde bulunmaktadır.
Dünyanın, ahiretin tarlası olduğu gerçeğini hiç unutmamalıyız. Çünkü bu düşünceye sahip olan mü’minler, ebedi mutluluk bahşeden ahireti elde etmek için, bir tarla mesabesinde olan dünyayı en iyi şekilde değerlendirmiş olacaklardır. Bunu yaparken de dünya işlerini tümüyle terk etmeyecek, iki âlem arasında bir denge gözeteceklerdir. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de, sadece dünyayı isteyenleri kınamakta, böyle kimseler için ahirette hiçbir payın bulunmadığını ifade etmektedir.[3] Gerçek mü’min tavrının ise şu şekilde olması gerektiğini duyurmaktadır: “Onlardan, ‘Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru diyenler de var. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.”[4] Bir diğer ayet-i kerimede de dünya ve ahiret dengesinin nasıl sağlanması gerektiğini Yüce Allah, bize şöyle haber vermektedir: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.”[5]
Çağımızda gitgide dünyevileşen, ahireti unutup bütün dikkat ve meşguliyetini maddi konulara yoğunlaştıran bir toplum ile karşı karşıyayız. Bu durum insanlık için bir felaketin habercisidir. Bunun içindir ki Efendimiz bizi şöyle uyarmaktadır: “Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.”[6] Bu felaketten kurtuluş ancak dinimizin esaslarına sarılmakla mümkün olacaktır. Bu durumda olan kimseleri ikaz etmesi sadedinde Efendimizin şu sünneti dikkate şayandır: Peygamberimiz (s.a.v.) bir hasırın üzerinde uyumuş ve hasır yanağına iz yapmıştı: Ashab: ‘Ya Resulallah, keşke sana bir şilte bulsaydık’ dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünya ile benim misalim; bir ağacın altında gölgelenip sonra terk edip giden yolcunun misali gibidir.”[7] Konuyla ilgili İmam Şâfiî’nin şu tespiti de çok önemlidir: Dünya malına bağlanma! Ahireti ise iste, onun için çalış! Her işinde Allah’ı hatırla. Böyle yaparsan kurtulmuşlardan olursun. Hutbemizi bir ayet-i kerimenin meali ile bitirelim: “(Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah’ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?”[8]
——————-
[1] Kamer, 54/49.
[2] Lokman, 31/19.
[3] Bakara, 2/200.
[4] Bakara, 2/201-202.
[5] Kasas, 28/77.
[6] Tirmîzî, “Zühd”, 43.
[7] Tirmîzî, “Zühd”, 44.
[8] Kasas, 28/60.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da müminler, dünya işleri ile ahiret hazırlıkları arasında bir denge kurmaya teşvik edilir. İslam, ahirette başarıya ulaşma nihai hedefini akılda tutarak, bu dünyada sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirmenin önemini kabul eder. İslam’da dünya ve ahiret arasındaki dengeye ilişkin bazı temel ilkeler şunlardır:
Unutulmamalıdır ki, dünya ve ahiret arasındaki denge, kişilerin içinde bulunduğu şartlara, sorumluluklara ve yeteneklere göre değişebilir. İslam, insani durumların çeşitliliğini kabul eder ve ahireti nihai odak noktası ve hedefi olarak tutarken her bir kişiye kendi benzersiz koşullarına uygun bir denge kurması için rehberlik sağlar.