Paylaş
Ebu Talip kimdir? Peygamberimizin amcası ebu talip iman etti mi?
Question
Ebu talib iman etti mi?
EBÛ TÂLİB
أبو طالب
Ebu Talib Abdümenâf b. Abdilmuttalib b. Hâşim el-Kureşi el-Hâşimi (ö. 617) Hz. Peygamber’in amcası.
535 yılında doğdu. Babası Abdülmuttalib b. Hâşim, annesi Fâtıma bint Amr el-Mahzûmiyye’dir. Hz. Peygamber’in amcası ve Hz. Ali’nin babasıdır.
Ebû Tâlib, babasının ardından Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolunun reisi oldu. Haşimoğulları’nın Mekke’de oturduğu mahalle onun adıyla (Şi’bu Ebû Talib) anılmaktaydı. Kåbe hizmetlerinden olan hacılara su ve yiyecek temini vazifeleri (sikaye ve rifåde) kendisine babasından miras kalmışsa da mali durumu bozulduğu için bu görevleri kardeşi Abbas b. Abdülmuttalib’e devretmişti. Bununla birlikte Ebû Talib Kureyş kabilesi içinde önde gelen ve sözü dinlenen bir kimse olarak hayatını sürdürdü.
Babası Abdülmuttalib ölümünden önce, sekiz yaşında olan yetim torunu Hz. Muhammed’in bakımını ve himayesini Ebû Tâlib’e vasiyet etmişti. O Hz. Muhammed’e karşı amcalarının en şefkatlisiydi. Yeğeninin üzerine titrer ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı. Hz. Muhammed’de gördüğü üstün özellikler ve güzel ahlak sebebiyle Kureyş’in ileri gelenlerinin katıldığı meclislere onu da yanında götürmekten mutluluk duyardı. Hatta seyahatlerinde bile onu yanından ayırmazdı. Bazı tarihi kaynaklara göre Hz. Muhammed’i himayesine aldığı ilk yıllarda bir kafile ile birlikte ticaret amacıyla Şam bölgesine gitmeye karar veren Ebû Talib, yol uzun olduğu ve hastalanmasından korktuğu için yeğenini yanına almaktan çekinmiş, ancak onun israrlı talebi üzerine kafileye katılmasına izin vermişti. Ticaret kervamı Şam topraklarındaki Busra’ya vardığında, Bahirá adlı hıristiyan bilgininin tavsiyesi üzerine Ebu Talib Şam’a gitmekten vazgeçip mallarını Busra’da satarak Mekke’ye döndü.
Ebu Talib, Hz. Muhammed’e peygamberlik gelmesinden (bi’set) sonra oğulları Ali ve Ca’fer’in müslüman oluşunu hoşgörüyle karşılamıştır. Kendisini İslam’a çağıran Hz. Peygamber’e, anlattıklarında ve yaptıklarında bir yanlışlık görmediğini, ancak atalarının dinini bırakamayacağını söylemiştir. Bununla beraber yegenini ömrünün sonuna kadar korumuştur. Nitekim Resûlullah Mekkeliler’i açıkça İslam dinine çağırmaya başladığı ve putları terketmelerini istediği zaman buna karşı çıkan ve onu kendilerine teslim etmesini isteyen müşrikleri dinlememiş, bilakis onların baskılarına karşı Hz. Peygamber’in yanında yer almıştır. Hatta Kureyş müşrikleri Resûl-i Ekrem’e ve müslümanlara düşmanlıklarını arttırınca akrabaları olan Haşimoğulları’nı yardıma çağırmış; bunun üzerine kardeşi Ebû Leheb dışındaki yakınları, müşriklerin uyguladığı sosyal ve ekonomik boykota rağmen Mekke’nin Ebû Tâlib’in adıyla anılan mahallesinde (Şi’bü Ebû Tâlib) toplanmışlar ve yaklaşık üç yıl sıkıntı içinde yaşamak zorunda kalmışlardır.
Hz. Peygamber’i ve müslümanları himaye konusunda son derece cesur davranan Ebû Tâlib, İslam’ı kabul etmesi yolunda yeğeninin ısrarlı tekliflerini cevapsız bırakmıştır. Hatta Resûlullah ölümünden önce yanına giderek, hiç değilse son nefesinde Allah’ın birliğini ve kendisinin peygamberliğini kabul ettiğini dile getirmesini (kelime-i şehâdet okumasını) rica etmişti. Ebû Tâlib ise Kureyşliler’in, ölüm korkusundan dolayı müslüman olduğunu ileri sürerek arkasından alay edebileceklerini ifade etmiş, onlara karşı küçük düşmek istemediğini belirterek Resûl-i Ekrem’in teklifine olumlu cevap vermemiştir. Hanımı Hz. Hatice ve amcası Ebû Tâlib’in peşpeşe ölümü Hz. Peygamber’i derinden üzmüş ve bu yıla “hüzün yılı” denilmiştir. Amcasının ölümünden sonra müşrikler Hz. Peygamber’e öncekinden daha fazla baskı uygulamaya başlamışlar ve bu durum Medine’ye göç edinceye (hicret) kadar devam etmiştir.
Ebû Tâlib yeğenini en zor şartlarda savunmasına rağmen İslamiyet’i kabul etme cesaretini gösterememiş ve iman etmemiştir. Muhtelif hadis ve tefsir kaynaklarında, “Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Fakat Allah dilediğini hidayete erdirir” (el-Kasas 28/56) ve “Ne Peygamber’in ne de müminlerin; yakın akrabaları bile olsa, cehennemlik oldukları açığa çıktıktan sonra, müşriklerin bağışlanmalarını Allah’tan dilemeleri uygun değildir” (et-Tevbe 9/113) mealindeki âyetlerin Ebû Tâlib hakkında vahyedildiği söylenmektedir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 434, 441; Buhârî, “Cenâiz”, 81; Tirmizi, “Tefsirü’l-Kur’ân”, 28).
Babası Abdülmuttalib’e benzer şekilde Ebû Tâlib de hayatı boyunca içki gibi bazı kötü âdetlerden ve alışkanlıklardan uzak durmaya çalışırdı. Ebû Tâlib’in, Hz. Peygamber’in çok sevip saydığı ve “ikinci annem” dediği müslüman hanımı Fâtıma bint Esed’den dört oğlu (Talib, Akil, Ca’fer, Ali) ve dört kızı (Ümmü Hânî, Cümâne, Rayta, Esmâ) vardı.
İyi bir şair olan ve Câhiliye döneminin meşhur panayırlarındaki şiir yarışmalarında hakemlik yapan Ebu Talib’in, doksan dört beyitten meydana gelen “Lâmiyye” kasidesini, Hz. Peygamber’i Kureyşliler’e karşı korumak maksadıyla söylediği kaydedilmektedir. Kaynak: Temel islam ansiklopedisi diyanet
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Ebu Talib, İslam peygamberi Hz. Muhammed’in amcasıdır. Hz. Muhammed, Ebu Talib’in himayesi altında büyümüş ve ona büyük saygı göstermiştir. Ebu Talib, Hz. Muhammed’in İslam’ı tebliğ etmesinden önce de ona karşı saygılı ve koruyucu bir tavır sergilemiştir.
Ancak, Ebu Talib İslam dinine girmemiştir. O, putperestliğin geleneksel savunucusu olarak kalmıştır. İslam’ın ilk yıllarında, Ebu Talib, Müslümanların düşmanlarına karşı Hz. Muhammed’i korumuş ve himayesi altında bulunan Müslümanları korumuştur.
Hz. Muhammed’in hicretinden sonra, Ebu Talib de Mekke’de ölmüştür. İslam tarihçileri, Ebu Talib’in ölümünde İslam’a girmemiş olmasına rağmen Hz. Muhammed’e ve İslam’a karşı saygılı olduğunu ve koruyucu bir rol oynadığını belirtmektedirler.