Ehl-i bidat, ehl-i furkat, firka-i dâlle (sapmış fırka) kavramları

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Mezhep mensuplarının kendileri dışındakiler için kullandıkları Ehl-i bidat, ehl-i furkat, firka-i dâlle (sapmış fırka) gibi kavramlar nasıl anlaşılmalıdır?

Ehl i bidat ehl i furkat firka i dalle sapmis firka kavramlari

Bidat, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan, şer’î bir delile dayanmayan inanç, ibadet ve davranışlara denilmektedir. Bunlara inanan ve bunları uygulayanlara ise ehl-i bidat denir.

Bidatin kapsamıyla ilgili âlimlerin farklı görüşleri vardır. Bazı âlimlere göre örf ve âdet türünden olan davranışlar bidat kavramının dışında kalır. Yapılmasında mahzur bulunmayan “iyi bidat” (bid’at-ı hasene, bid’at-ı mahmûde, bid’at-ı hüdâ) ile yapılması yasaklanan “kötü bidat” (bid’at-ı seyyie, bid’at-ı mezmûme, bid’at-ı dalâl) diye ikiye ayrılır. Bu ayrımı tenkit edenler de vardır. Çünkü onlara göre bidat iyi olamaz, iyi bidat denilenler esasında bidat olmayan şeylerdir. Burada ihtilaf bir terim anlaşmazlığından ibarettir. Sonradan ortaya çıkan, dinî mahiyette görülmeyen ve dinî esaslara da ters düşmeyen fikir ve davranışlara bazıları iyi bidat demekte, diğerleri ise bunları bidat kapsamına dâhil etmemektedir. Sünnî kelamcılar, “ehl-i bi dat” tabiriyle, Resûlullah ile ashabın akait alanında takip ettiği yolun (sünnet) dışında kalan mezhep sahiplerini kastederler (R. Yaran, “Bid’at”, DIA, VI, 129-131).

Ehl-i bidat (ehlü’l-bid’a, çoğulu: ehlü’l-bida’), “dinle ilgili olarak yeni görüş ve davranışları benimseyenler” anlamında kullanılmaktadır. Genellikle “sünnetin terk edilmesi”, Resûlullah ile ashabının akaid alanında takip ettikleri yoldan sapılması olarak değerlendiril mektedir. Selefi âlimler sünnet dışı saydıklarından kelam ile uğraşan Sünnî âlimleri de ehl-i bidat saymış; sünnet dışı görüşleri savunduklarını iddia ettikleri mezhepleri ehl-i bidat olarak kabul etmişlerdir (Y. Ş. Yavuz, “Ehl-i Bid’at”, DIA, X, 501).

Ümmetin firkalara bölüneceğine dair rivayetlerin bir kısmında yer alan kurtuluşa erecekler için “cemaat (el-cemâa), ana bünye, ge nel çoğunluk (es-sevâdu’l-a’zam)” ifadeleri geçmektedir. Bunun kar şıtı olarak bu ana bünyeden kopanlar için ayrılanlar anlamında “ehl-i furkat” terimi kullanılmaktadır. Hâricîlerle savaşa başlamadan önce askerlerine hitap eden Emevî komutanı “onlar furkat ehli (ehlü’l furka), siz cemaat ehlisiniz” ve “sizler çoksunuz, onlar azlar” demiştir (Taberî, Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, VI, 245).

Kur’ân’da “hep birlikte (cemîan) Allah’ın ipine tutunun, fırkalara bölünüp parçalanmayın” (Al-i İmran, 3/103) buyrulmuştur. Bir olmak, birlik olmak, cemaat halinde kalmak emredilmiştir. Bölünmek ve fırkalar halinde ayrışmak ise yasaklanmıştır.

Dalâlet, haktan yüz çevirip bâtıla yönelme, ilahî buyruklara ay kın davranma anlamına gelmektedir. Bu durumda olanlara da sapmış, sapkın anlamında “ehl-i dalâlet” denilmektedir. Genellikle sapmış fırkalar anlamında fırak-ı dâlle (el-firaku’d-dâlle) terimi kullanılmaktadır. Kur’ân’da “bu Benim doğru yolumdur; onu takip edin, sizi onun yolundan saptırıp parçalayacak başka yolları takip etmeyin” (En’âm 6/153) buyurulmuştur. Yetmiş üç firka rivayetinde kurtuluşa erecek bir fırkanın dışında kalanlar yetmiş iki fırka bu sapmış kişilerin oluşturduğu gruplar anlamında “firak-ı dâlle” olarak görülmektedir. Dolayısıyla fırak-ı dâlle, yazara göre değişmektedir. Ehl-i Sünnet’in temel prensiplerinden biri ehl-i kıbleyi tekfir etmemektir. Ancak bazı müellifler İslâm dışında oldukları halde kendilerini İslâm’a nispet eden firkalar hakkında başlıklar açıp burada ele aldıkları grupların imanını ve ahiretteki durumunu tartışmaktadırlar.

Klasik mezhepler tarihi kaynaklarından birini yazan ve aynı za manda Sünni mezheplerden Eş’arîliğin kurucusu sayılan Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin kaydettiğine göre Hz. Peygamber’den sonra insanlar bir çok konuda ihtilafa düşmüşlerdir. Birbirlerini dalâlete düşmek, yol dan çıkmakla itham ederek birbirlerinden uzak olduklarını ifade et mişlerdir. Böylece aynı fırkalar ve hizipler olmuşlardır. Eş’arî’ye göre “İslâm, onları birleştirir ve hepsine şamil olur, kapsamı içerisine alır.” (el-Eş’arî, Makâlâtü’l-İslâmiyyîn, I, 33). Ancak bizzat Eş’arî’yi mez hebinin imamı kabul eden Abdülkâhir el-Bağdâdî eserinde, kendile rini İslâm’a nispet eden ancak Müslüman olmayan grupları ele aldığı başlıklar açmıştır. Dolayısıyla bu tasnifler mezhepler hakkında eser yazanlara göre değişebilmektedir. Örneğin İbn Hazm’a göre Hanefîler ve Eş’arîler Ehl-i Sünnet dışında, Mürcie mezhebinden fırkalardır. Ehl-i Sünnet’e en yakın Mürcie firkası Ebû Hanîfe’nin iman tarifiyle ilgili görüşlerini mezhep edinenlerdir. Ehl-i Sünnet’e en uzak fırkalar dan biri ise Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin taraftarlarıdır. İbn Hazm ken dince Eş’arî’nin görüşünden bir sonuca varır. Eş’arî’nin “kişi küfür izhar etse, diliyle teslis inancında olduğunu belirtse ve haça tapınsa bile iman sadece kalbin inanmasıdır” demiştir (İbn Hazm, el-Fasl, II, 10). Dolayısıyla mezheplerin görüşlerinin hangi kaynaktan alındığına dikkat edilmeli, öncelikle kendi eserleri esas alınmalıdır. Kaynak 88 soru cevap

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    0
    2023-05-09T19:43:35+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    “Ehl-i bidat,” “ehl-i furkat,” ve “firka-i dâlle” gibi kavramlar, İslam dininde farklı inanç gruplarını veya mezhepleri tanımlamak için kullanılan terimlerdir.

    “Ehl-i bidat” terimi, İslam dininde yer alan ana akımlar dışındaki inanç gruplarını ifade etmek için kullanılır. Bu gruplar, İslam’ın temel öğretilerine ek olarak kendi yorumları veya uygulamaları da benimsemiş olabilirler. Bazı İslam alimleri ehl-i bidat’ı sapkın ve yanlış yolda olanlar olarak görürken, diğerleri ise daha ılımlı bir yaklaşım benimseyerek onları yanlış anlamaları nedeniyle hatalı olduğunu düşünebilirler.

    “Ehl-i furkat” terimi, İslam’da farklı mezhepleri veya gruptaki insanları tanımlamak için kullanılır. Bu terim genellikle, diğer grupların öğretilerini reddeden veya onların mezheplerinden ayrılmış olan kişileri tanımlamak için kullanılır.

    “Firka-i dâlle” terimi, sapmış veya yanlış bir yol izleyen bir grup insanı tanımlamak için kullanılır. Bu gruplar, İslam’ın temel öğretilerine karşı çıkan, yanlış anlayan veya yanlış yorumlayan kişileri ifade edebilir. Bu grupların insanları, çoğu zaman doğru yoldan sapmış, sapkın ve yanlış bir yola yönlendirildikleri için dâlle (sapmış) olarak nitelendirilirler.

    Ancak bu terimlerin kullanımı, farklı kaynaklarda farklı şekillerde yorumlanabilir ve bazen bu terimler farklı siyasi, sosyal ve kültürel bağlamlarda kullanılabilir. Dolayısıyla, bu terimlerin kullanımı hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, belirli bir kaynağa veya konuya odaklanmanız gerekebilir.

Cevapla