Paylaş
En Büyük Hazine “Kanaat”
Question
İslamda:Kanaat
Bir mü’min için en kâmil vasıflardan biri kanaattir Tok gözlülük diye ifade ettiğimiz kanaat en büyük bir zenginliktir Kanaat; insanın payına düşene razı olması, azla yetinip, ihtiyaçlarını karşılayabileceği maddi imkânlara sahip olduktan sonra; başkalarının elindekilere göz dikmemesi ve aşırı kazanma hırsından kurtulmasıdır. İnsanın dünya malına karşı büyük bir düşkünlüğü vardır Peygamber Efendimizin: “Şayet Âdemoğlu için iki dere mal olsa üçüncü bir dere (mal olmasını) temenni eder.”hadis-i şerifi bu ihtirası ortaya koymaktadır
Dinimizde kanaatkârlığın önemi vurgulanırken, dünyaya ve mala karşı aşırı düşkünlük de şu ayeti kerime ile yerilmiştir: “Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akletmeyecek misiniz?”1
Mal, insan için gaye değil sadece bir vasıtadırMüslüman bu vasıtadan faydalanırken onu asla gaye haline getirmemelidir. Şayet mal gaye haline gelecek olursa insanın gönlünü servet sevdası bürür ve neticede paranın kölesi olur Kalbin içine bir yılan gibi çöreklenen para sevdası insanı Allah’a ibadetten uzaklaştırır ve kendisine taptırmaya başlar. İnsan kendini bu korkunç akıbete sürükleyen hırsın boynunu kanaat kılıcı ile vurabilir.
Bir mü’min, Allah’ın verdiğine razı olursa hırs onun kalbinde yer tutamaz. insan, hırsı atıp kanaati alırsa, şerefli bir zafer kazanmış olur Zira nefis orduları, hırs denilen silâhla, kalbi mağlûp ve perişan etmek ister, insan da ona kanaat silâhı ile karşı koymalıdır. Lodos çıkınca karlar nasıl erirse, kanaatin yer tuttuğu bir kalpten hırs ve buna bağlı bulunan kötü huylar da aynen o şekilde yok olur. Şüphesiz kanaatkâr olmak, az çalışmak ve tembellik anlamlarına gelmez. Kuran-ı Kerim’de: “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”2 “Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.”3 buyrulmak suretiyle, gerekli ölçülere uyan hiçbir kimsenin emeğinin, çalışmasının zayi edilmeyeceği dile getirilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de; kanaatkârlığı, tokgözlülük ve gönül zenginliği olarak değerlendirmiş, kanaat eden kişiyi övgüyle anmış ve kanaatkârlığı şükrün en ileri derecesi saymıştır.
İnsanın Allah’ın kendisine ihsan ettiği nimetlere kanaat gösterip hamd etmesi gerekir. Şayet haline şükredip kanaat etmezse, eline geçenin daima çoğalmasını isterse bir şeyi on olsa, yüz olsun der. Yüz olur, bin olmasını arzular. Bin olur, on bini hayal eder. Arzusu yerine geldiğinde de yüzbin sevdasına tutulursa artık ihtiras ateşine kapılmıştır Böylesinin gözünü milyonlar da doyurmaz. İhtiraslı kimse, meşru yollarla erişemediği menfaatlere, gayr-i meşru usuller ile ulaşma sevdasına kapılır. Gece ve gündüz huzursuzdur. Gönlün zenginliği ise para ile değil kanaatledir. Kanaat sahibi olmayan insan, varlıklı da olsa fakirdir. Kanaatkâr insan; yoksul da olsa, göz ve gönül tokluğu gibi bir zenginliğe sahiptir.
Günümüzde hırsının esiri olan, varoluş gayesini hiçe sayan, mal-mülk aşkıyla ömür tüketen insanlığın Efendimizin:
“Kanaat tükenmeyen bir hazinedir”4
“Gerçek zenginlik, mal çokluğu ile değil, gönül tokluğu iledir.”5
“…kanaatkâr ol ki, insanların Allah’a en çok şükredeni olasın.”6 mesajlarından alacağı çok dersler vardır.
Her canlı gibi hepimizin ömrü sayılı günlerle sınırlıdır. O nedenle, Rabbimizin bizlere lütfettiği her nimete şükrederek, bu kısacık dünya hayatımızı O’nun rızasına uygun olarak geçirmeye gayret edelim. Sahip olduğumuz sayısız imkânı göz ardı etmeyelim. Servet ve şöhretin şımarttığı insanlardan değil; kanaat ve şükrü hazine olarak kabul eden insanlardan olalım.
—————————-
1.En’am, 6/32
2. Necm, 53/ 39
3. Kehf, 18/30
4. Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, II, 151
5. Buhârî, Rikak, 15; Müslim, Zekât, 130
6. İbn Mâce, Zühd, 24
7. Tirmizî, Daavât,
Benzer Konular:
- Wolfgang von Goethe (Volfgang von Gote)’nin “En büyük hazine kanaatkâr olmaktır.” Sözünün sizde çağrıştırdığı duygu ve düşünceleri anlatınız.
- kanaat nedir? kanaatkarlık ne demek kısaca
- Kanâat ne demek? Kısaca
- Farklı din ve kültürde yetişmiş insanlar Allah’ın varlığına kanaat getirilebilir mi?
- İman Ve Huzur
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
İslam’da, Kur’an’dan veya Hz. İşte İslam’da kanaat kavramıyla ilgili bazı önemli noktalar:
İçtihat: İçtihat, İslam’da nitelikli alimler (müctehidler olarak bilinir) tarafından yürütülen bağımsız akıl yürütme ve yorumlama sürecini ifade eder. İslami ilkelerin ve değerlerin, İslam’ın birincil kaynaklarında açıkça ele alınmayan yeni veya karmaşık konulara uygulanmasına izin verir.
Kapsam ve Yetki: İçtihat tipik olarak içtihat (fıkıh) ve yasal hükümler konularında uygulanır. Alimlerin Kur’an, Sünnet (Peygamberin gelenekleri), fikir birliği (icma’) ve analojik muhakeme (kıyas) anlayışlarına dayalı olarak hukuki görüşler türetmelerine olanak tanır. Bununla birlikte, içtihat yetkisinin, İslam hukuku hakkında derinlemesine bilgiye sahip nitelikli alimlerle sınırlı olduğuna dikkat etmek önemlidir.
Görüş Çeşitliliği: İçtihat, İslami hukuk çerçevesinde çeşitli görüşlere izin verir. Farklı bilim adamları, mevcut kanıtları anlamalarına ve yorumlamalarına bağlı olarak farklı sonuçlara varabilirler. Bu çeşitlilik, İslam hukukunun dinamik doğasını ve belirli konularda meşru çoklu yorumların olabileceğinin kabulünü yansıtır.
İçtihadın Koşulları: İçtihat, uygun nitelikler ve anlayış olmadan kimsenin fikir oluşturması için açık bir lisans değildir. Kuran, Sünnet, Arap dili, hukuk ilkeleri ve İslam hukukunun metodolojileri hakkında kapsamlı bilgi gerektirir. İçtihatla uğraşan âlimlerden bu alanlarda ustalık sahibi olmaları ve katı ilmi standartlara bağlı kalmaları beklenir.
Âlimlere Saygı ve Farklı Görüşler: İslam, nitelikli âlimlere ve onların tefsir ve hukuki hükümlerdeki uzmanlıklarına saygı duymanın önemini vurgular. Müslümanlar, saygın kaynaklardan bilgi aramaya ve rehberlik için bilgili bilim adamlarına danışmaya teşvik edilir. İslami hukuk geleneğinde görüş farklılıklarının olabileceği kabul edilmektedir ve bu tür farklılıkları ele almak için saygılı diyalog ve bilimsel söylem teşvik edilmektedir.
Taklid ve Takip Eden Alimler: Bağımsız yorumlama için gerekli niteliklere sahip olmayan genel Müslüman nüfus için taklid uygulaması (nitelikli bir alimi takip ederek) tavsiye edilir. Bu, bireylerin kapsamlı bir çalışmadan geçmiş ve İslam hukuku alanında uzmanlığa sahip bilim adamlarından rehberlik istemelerine olanak tanır.
İçtihadın devamı: İçtihat, belirli bir zaman dilimi veya belirli sayıda âlim ile sınırlı değildir. Müslüman toplumun tarih boyunca karşılaştığı değişen koşullara ve zorluklara uyum sağlayan, devam eden bir süreçtir. Yeni meseleler ve meydan okumalar, her neslin nitelikli alimleri tarafından içtihadın uygulanması yoluyla ele alınır.
Özetle, İslam’daki ictihad kavramı, İslam’ın birincil kaynaklarından açık bir rehberliğin bulunmadığı konularda, nitelikli bilim adamlarının bağımsız muhakeme ve yorum yapmasına izin verir. İslami hukuk çerçevesindeki görüşlerin çeşitliliğini kabul ederken, aynı zamanda uygun niteliklere bağlı kalmanın, bilimsel uzmanlığa saygı duymanın ve saygılı diyaloğa girmenin önemini vurgulamaktadır.