Paylaş
Eşimin kardeşinin bizimle yaşaması
Question
Eşimin kardeşinin bizimle yaşaması Uygun mu ?
Katınla yaşamak caiz mi? Veya baldız ile aynı evde yaşamak
Bu konuda mahremiyet nedir
Cevap:
Mahrem, Saygıya ve gizlenmeye değer şey, kendileriyle evlenmek haram olan yakın hısım, İslâm’ın kendileriyle evlenilmesini yasakladığı belli hısımları ifade eden bir fıkıh terimi. Çoğulu meharim gelir.
Evlenme engelleri mutlak ve nisbi olmak üzere ikiye ayrılır. Birincisi hiç bir şekilde ortadan kalkmayan sürekli engeller olup, bazı yakın nesep hısımları ile, evliliğe bağlı sıhri hısımlar ve süt hısımları bu gruba girer. Din ayrılığı, iddetli olma ve evli bulunma gibi engeller ise geçici ve nisbi olup, bu vasıflarda değişiklik meydana gelince engel kalkar. Mahrem sayılan nesep hısımları Kur’ân-ı Kerim’de şöyle belirlenmiştir: “Size, annenizle, kızlarınızla, kız kardeşlerinizle, halalarınızla, teyzelerinizle, kardeş kızlarıyla, kızkardeş kızlarıyla, sizi emziren süt annenizle, süt kardeşlerinizle, eşlerinizin annesiyle, cinsî temasta bulunduğunuz karılarınızdan olan ve evinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram kılındı. Eğer anneleri ile cinsî temasta bulunmamış iseniz onlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. Sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleriyle evlenmeniz ve iki kızkardeşi bir arada almanız da haram kılındı. Cahiliyet devrinde geçen ise, artık geçmiştir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir” (en-Nisâ, 4/23).
Ayetteki kan hısımlarını dört maddede toplayabiliriz:
1) Ana, ananın anası, babanın anası ve yukarıya doğru bunların anaları,
2) Kız, oğul kızı, kızın kızı, oğlun kızının kızı ve aşağıya doğru bunların kızları.
3) Kız kardeş, kız kardeşinin kızı,
erkek kardeşin kızı ve bunların aşağıya doğru kızları.
4) Halalar ve teyzeler. Ana ve babanın halaları ile teyzeleri de bu yasağın kapsamına girer. Yalnız zikrettiğimiz bu hala ve teyzelerin, amca ve dayıların hiçbirinin kızı ile evlenme yasağı bulunmaz.
Süt emme yoluyla meydana gelen hısımlık da mahremlik doğurur. Başkasının, küçük erkek veya kız çocuğunu süt emme devresinde emziren bir kadın bu çocuğun süt annesi, sütün meydana gelmesine sebep olan koca da, süt babası olur. Artık bu çocuk süt emziren ailenin öz oğlu gibi mahremlik hükümlerine tabi olur. (bk. “Süt Hısımlığı” maddesi). Kayın valideler, kendisiyle cinsel temasta bulunan eşin başka erkekten olan kızı da bu yasak kapsamına girer.
Mahremlik fitne korkusu olmadıkça, bu yakın hısımların gerektiğinde yalnız başına kalmalarını, birlikte yolculuk yapmalarını ve tesettürsüz olarak yani başı, kol ve ayakları örtüsü olarak görüşmeyi mümkün kılar. Bu sayılanlar, biri diğerinin yanına, yabancı erkeklerin yanına çıkarken giyilmesi gereken dış elbise ve baş örtüsünü örtünmeksizin çıkabilir (bk. “Tesettür” maddesi).
Nûr Suresinde, bir kadının yanına çıkabileceği erkekler şöyle sıralanır: “Ey Muhammed! Mümin kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar, görünmesi zarurî olanlar dışında ziynetlerini kendi kocalarından veya babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kız kardeşlerinin oğullarından veya kadınlarından veya sahip oldukları cariyelerden veya cinsî iktidarı olmayan hizmetçilerden veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak çağda olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler”
Bu ayette belirtilen kimselerle görüşürken, kadının tesettür durumunu şu şekilde tesbit edebiliriz:
Karı-koca birbirinin bütün bedeni ne bakabilir. Bunda bir sakınca bulunmaz.
Kocası dışındaki diğer sayılan erkeklerin yanında yüz, el ve ayaklarla, iş ve hizmet sırasında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bu kısımlara bakmaları helâldir. Çünkü bunların yakınlıkları sebebiyle bir arada ve birlikte bulunması zaruret gereğidir; fitne de söz konusu olmaz. Ancak, kadın karın ve sırt kısmını kocası dışında bu yakınlarının yanında da açamaz; bu arsızlıktır. Erkeğin erkeğe karşı olduğu gibi, kadının kadına karşı örtmesi gereken yerler göbekle diz kapağı arasıdır. Bunun dışında kalan yerlere hem cinsinin bakması mümkün ve caizdir. Ancak, gayrimüslim kadınlar bundan istisna edilmiştir. Onların mümin kadınları bu derece tesettürsüz görmesi sakıncalı sayılmıştır. İktidarsız olan veya yaşlılığı sebebiyle kadınlara karşı ilgisi kalmamış bulunan erkekler de diğer mahremlere benzetilmiştir. Küçük çocuklar ise henüz emir ve yasaklarla yükümlü değildirler. Ancak, onlara, karşı cinsle ilgili anlayışı ölçüsünde edeb öğretilmesi gerekir (el-Kurtubî, el-Câmi’li Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1965-1966, VI, 222-238; Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1936, IV, 3496-3509; Mevdudî, Tefhîmü’l-Kur’an, Terceme, Heyet, İstanbul 1986, III, 468-479).
Kadınlara mahrem olan veya özel izin verilen bu erkeklerin dışında kalanlara karşı örtünmeleri ve yabancı erkeklere bakmaktan sakınmaları emredilirken, aynı konuda karşı cins hakkında da şöyle buyurulmaktadır:
“Ey Muhammed! Mümin erkeklere söyle, gözlerini (fitne sebebi olabilen namahreme bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar: Böyle davranmak onlar için daha temiz ve daha hayırlıdır. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır” (en-Nûr, 24/31).
Erkek ve kadında ilk cinsel etkilenme bakışla başlar. Gözden kalbe duygu iletişimi olur. Anlamlı bakışlar zinaya kadar götürebilir. Bu yüzden mahrem veya izinliler dışında gözlerin bakışı için sınır getirilmiştir. Fitne korkusu bulununca bu sınır daha da dar tutulabilir. Süt kardeşlerin birbiri yanında veya bir kadının kayın biraderi veya eniştelerinin yanında tesettüre riayet etmesi gibi.
Hz. Peygamber yol kenarında oturan bazı sahabileri görünce; “Yol kenarlarında oturmaktan sakının” buyurdu. Sahabiler; “Buraları bizim oturup konuştuğumuz yerlerdir” deyince; “Eğer burada oturursanız yolun hakkını verin” buyurdu. “Yolun hakkı nedir” sorusuna ise Allah elçisi şöyle cevap verdi: “Yoldan gelip geçenleri seyretmemek, yoldan eza veren şeyleri kaldırmak, selâm almak ve emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l münker yapmak ” (Buhârî, Mezâlim, 22; Ebû Dâvud, Edeb, 12; Ahmed b. Hanbel, III, 36, 47, IV, 30).
Sonuç olarak İslâm, kadın-erkek ilişkilerinde, insan yaradılışına en uygun olan ölçüleri getirmiş, nefis ve şeytanın etkisini kırabilecek güçte önleyici tedbirleri almıştır. Birlikte ve bir ailenin fertleri olarak yaşamak zorunda bulunan yakın hısımlar arasında ebedi evlenme yasağı koyarak, geçit vermez mahrem bir alan belirlemiştir. Evlenmeleri mümkün ve caiz olan yabancı erkek ve kadınların görüşmesinde tesettürün emredilmesi, iffetin korunması ve kalbin vesveseden kurtarılması amacına yöneliktir. Hz. Peygamber’in eşlerinden bir şey istenmesi gerekliğinde, konuşmanın perde arkasından yapılmasını bildiren “hicab” ayetinde; “Bu, sizin de onların da kalbleri için daha temizdir” (el-Ahzâb, 33/53), kadınların sokağa çıkarken dış elbise giyinmelerini bildiren “cilbab” ayetinde; de Bunun, onların tanınıp, kendilerine eziyet yapılmamasına daha yakındır” (el-Ahzâb” 33/59) buyurulması bunu ifade eder.
Benzer Konular:
Answer ( 1 )
İslam’da, eşinizin kardeşinin sizinle aynı evde yaşaması durumu, belirli şartlara ve sınırlamalara tabidir. İslam’da aile ilişkileri ve aile üyelerinin bir arada yaşaması önemli bir değerdir, ancak bu durumda dikkate alınması gereken bazı faktörler bulunmaktadır.
İslam’da, evlilik birliği önceliklidir ve eşlerin birbirlerine sadakat göstermeleri, birlikte yaşamaları ve birbirlerine destek olmaları beklenir. Bu nedenle, eşinizin kardeşiyle aynı evde yaşama konusunda, eşinizle sizin aranızdaki ilişkinin etkilenmeyeceği ve aile huzurunun sağlanacağı şekilde bir düzenleme yapılması önemlidir.
Bununla birlikte, İslam’da evlilik birliğinin gizlilik ve mahremiyetle korunması gerektiği vurgulanır. Eşinizin kardeşinin aynı evde yaşaması durumunda, mahremiyetin ve gizliliğin korunması için uygun tedbirler alınmalıdır. Örneğin, ayrı yatak odaları veya özel alanlar düzenlemek gibi önlemler alınabilir.
Eşinizin kardeşiyle aynı evde yaşamanın aile içinde uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesi, herkesin haklarının ve ihtiyaçlarının gözetilmesini gerektirir. Aile üyeleri arasında saygı, anlayış ve hoşgörü temel prensiplerdir. Herkesin yaşam alanında uyum içinde yaşaması ve birbirlerine saygı göstermesi önemlidir.
Sonuç olarak, eşinizin kardeşinin sizinle aynı evde yaşaması İslam’da mümkün olabilir, ancak aile huzurunu ve evlilik birliğini korumak için uygun düzenlemelerin yapılması önemlidir. Eşlerin birbirlerine sadakat göstermeleri, mahremiyetin korunması ve aile içinde saygı ve anlayışın sağlanması İslam’ın öğretileriyle uyumludur.