Eski kültür ve medeniyetlerde Kadın

Question

Geçmişten günümüze kadının toplumdaki yeri

Eski kultur ve medeniyetlerde Kadin

Eski Mısırda Kadın

Mısır denilince burayı yöneten Firavunlar akla gelir. Firavunlar ırklarının safiyeti bozulmasın diye kendi kız kardeşleriyle evlenirlerdi. Kadınlarda çoğunlukla evli oldukları kardeşlerini iktidar hırsıyla öldürerek iktidarı tek başlarına ellerine almak isterlerdi.

Firavunlar tek bir evlilikle yetinmez birçok kadınla ilişki kurardı. Firavunların bu adetleri daha sonraları halkada yayıldı.

Eski Mısır medeniyetinde;

1- Kadın vücudunun çoğunu açık bırakan çekici kıyafetler giyerek kendisini erkeklerin beğenisine sunardı.

2- Çoğu zaman beraber olmak için kadın, erkeğe teklifte bulunurdu.

3- Kadın makyajına dikkat etmediği takdirde dışlanır ve aşağılanırdı.

4 Evlilik öncesi kadın erkek ilişkisi olur ve bu kınanmazdı.

5- Dansözler çıplak bir vücutla çalgı eşliğinde erkekleri eğlendirirlerdi.

6- Kadın evlilikte söz hakkı sahibi olmadığı gibi, mal-mülk edinmede de herhangi bir hakka sahip değildi. 7- Kadını zorlamak, dövmek ve zulmetmek normal karşılanan bir durumdu.

Hint Medeniyetinde Kadın

Hindistan, eski çağlardan beri din, dil, edebiyat ve felsefeyi kutsal ve milli bir miras olarak korumuş ve yaymıştır.

Hint toplumunda insanlar tabakalara ayrılmış ve her tabakanın uyması gereken kurallar konmuştur. “Kast” sistemi adı verilen bu teşkilat içerdiği ahlaki değerlerle birçok insanı tehdit altına almıştır. Halka özgü inanç ve ayin usullerini bünyesinde bulunduran Brahman’cilik “Kast” siste mi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Tüm insanların uymak zorunda olduğu genel kurallar

1- Brahman’a hürmet

2- İneği yüceltme

3- Nesli artırma görevi

4 Çocuk düşürmeyi Brahman öldürmeyle eş suç sayma

5- Bekar adamı toplum dışında tutma

6- Evlenmeyi mecburi kılma

7- Tabakalar arası geçiş yasağı

“Kast” sistemini göz önünde bulunduracak olursak, Hint Mediniyetinde Kadının konumunu açıklığa kavuşturmak zor olmayacaktır.

1- Kadın, Tanrının hizmetçisi ve kocasının kölesi olarak bilinirdi.

2- Brahman dilerse bir kadın ömür boyu mabede hizmet etmek zorun dadır. Mabede adanan kızlar Brahman’ın istekleri doğrultusunda yaşam larını sürdürürlerdi. 3- Evlilik kadının tercihi ile olmaz, babası veya erkek kardeşi onu dilediklerine verirlerdi. Kadının esçme hakkı olmadığı gibi, boşama hakkı da bulunmazdı.

4 Kadının erkekten arta kalan artık ve kalıntılardan yaratıldığına inanılırdı.

5- 19. Y.Yıla kadar kadın ölen eşinin arkasından yakılmaktaydı. (2) Eğer yakılmayı kabul etmezse, ona insan muamelesi yapılmaz bir hayvan gibi davranılır ve kadının ölümü tercihüten başka seçeneği kalmazdı.

6- Kadın özgür bir şekilde yaşayamaz, bilim ve felsefeyi öğrenemezdi. Ancak yüksek tabaka insanı öğrenim görebilirdi.

Eski İran Toplumunda Kadın

İran’ı yöneten ve kendilerine Kisra denen krallar devlet yönetiminde ve yasa koymada tek yetkili kişi idiler. Krala ve devlete ihanet eden kim olur sa olsun başı vurdurulur yahut çarmığa gerilerek cezalandırılırdı.

Önceleri birçok tabiat tanrısına tapan İran kabileleri daha sonraları Zerdüşt dinini benimsediler.

Iran medeniyetinde kadının konumunu şu şekilde açıklayabiliriz.

1- İran hukukunda kadın yanlış bir hareket yaptığı yahut zina işlediği zaman öldürülürdü.

2- Kadın erkek için fedakârlıkta kusur yapamayacağı gibi kendisi birçok haktan mahrumdu.

3- Savaşçı bir millet olan İranlılar, kadının görevinin doğurmak ve ev işlerini yapmak olduğunu söylemişlerdir.

4- Neslin devamı için kadın ve erkeğe evlenmek şarttı. Çocuk doğurmak ve savaşa asker yetiştirmek fazilet olarak bilinirdi.

5- Evlilikte kadının seçme hakkı olmadığı gibi erkek isterse kız kardeşi veya kızıyla evlenebilirdi.

6- Savaş veya herhangi bir durumda evin reisi ölürse; dul kalan eşi, evin düzeninin bozulmaması için oğluyla evlenirdi.

7- Savaşa daha çok asker yetiştirmek için, erkek kendi karısı dışında birçok köle ve cariye ile de beraber olurdu.

Eski Asur ve Anadolu Medeniyetinde Kadın

Asurlular ile ilgili bilgiler, Anadolu’da Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de bulunan birçok yazılı belgeden öğrenilmiştir. Ayrıca ele geçirilen bir takım mektuplar, eski Asur ve Anadolu medeniyetinde kızların çocuk yaşında nişanlandığını ortaya koymuştur.

Bulunan mektuplardan yola çıkarak Eski Asur ve Anadolu’da kadının durumunu şu maddelerle sıralayabiliriz:

1- Boşama erkeğin isteğine göredir.

2- Kadın genellikle kendi isteğiyle değil, babası veya bir başka büyüğünün isteği üzere evlenirdi.

3- Eski Anadolu’da nişan akdi konusunda kontrat yapılmaz, erkek isterse nişanı bozabilirdi.

4- Bir kız, daha çocukluk çağında iken, herhangi bir büyüğü tarafından söz verilip nişanlanırdı. Kızın ailesi kızlarını, erkeğin ailesine oğulları için ilerde bir eş olarak seçilebileceğini vaad ederken, erkek de o zaman küçük olmuş olurdu.

Anadolu’nun diğer uygarlıklarında; bazen kadını devlet yönetiminde görmek mümkündür.

Hititlerde, tavananna denilen ana kraliçe kraldan sonra gelirdi. Kral savaşa gittiğinde ülke yönetimini kraliçeye bırakırdı. Ayrıca kral ölünce ana kraliçe yeni kralın yanında görevine devam ederdi.

Çin Medeniyetinde Kadın

Çin medeniyetinde giyim, sınıflar arası farkı yansıtacak kadar belirgin özelliklere sahipti. Uzun elbise giyme imtiyazı memurlarla, yüksek zümre den olan kişilere aittir. Giyim kadın ve erkekte duruma göre değişiklik gös- terirdi. Vücudun büyük bir kısmını örtmeyen kadın kıyafetleri, erkeklerink ine oranla daha canlı renklere sahipti.

Kadınlar saçlarına altın, gümüş ve değerli taşlardan firketeler takarlardı. Genç kızlar firketeyi on beş yaşına basınca çocukluktan kadınlığa geçtiğini gösteren bir törenle takardı.

Bir dinden çok Çin’in ahlak yasasını içeren Konfucius’un sisteminde kadınlar için yedinci ayın yedinci gününde düzenlenen bir bayram vardı.

Bu bayramda kadınlar, çocuk sahibi olabilmek ve yaptıkları işlerde ustalık kazanabilmek için yıldız tanrısına yakarırlardı.

1- kadın, çok erkek doğurmakla ün kazanır, saygı görürdü. Erkek doğur mayan kadın hem ailesinden hem de toplumdan dışlanırdı.

2- Kıza evleneceği kişiyi zifaftan önce görmeye müsamaha gösterilmez di. Kadın kocasına ve kocasının annesine hizmet etmekle yükümlüydü. Bu hizmet ebedi olarak devam ediyordu, ölüm onu bu hizmetten hür kılıncaya kadar.

3- Kadın, erkekle aynı haklara sahip değildi. Ev ortamında bile kadın ile kocası arasında kadının uymasi gereken kurallar vardı. Sadece kocasına hizmet etmek zorundaydı. Ayrıca kadınla kocası arasında kadının uyması gereken kurallar vardı. Sadece kocasına hizmet etmek zorundaydı. Ayrıca kadın kocası ile oturup yemek yiyemezdi. Bütün işlerini bitirdikten sonra kocasından arta kalan yemeklerle karnını doyurmaya çalışırdı.

4 Çin medeniyetinde kadının güzelliği ve soyu önemli olduğu gibi sağlığı da çok önemliydi. Hastalıklı bir kadına acıma ve yardım yoktur. Hasta kadının değeri bir kölenin değeri kadar yoktu.

5- Erkek evlenmekten kaçınamazdı. Çünkü bekârlık suçtu. Geçmişlere kurban adama göre den mahrum kalırdı. Din adamları bu konuda diğer halkla aynıydı. Hiç kimse evlilikten kaçınamaz, eğer kaçınırsa ayıplanırdı.

Çoğunlukla çocuklar annelerini tanırlardı ama babalarının kim olduğunu bilmezlerdi.

Eski Japon Medeniyetinde Kadın

Tarih ve kültür bakımındian Japon ve Çin medeniyetinin birçok ortak özelliğinin olduğunu görürüz.

Japon medeniyetinde kadının durumunu göz önünde bulundurduğumuzda Çin medeniyeti ve diğer birçok medeniyetten az bir farkla aynldığını görürüz. Bu medeniyetin en önemli özelliği Geyşa denen hayat kadınlarının olmasıydı.

Japon toplumunda Geyşa olmayan kadınlarında zina yapması normal bir olaydı. Kadın yakalanmadığı sürece yaptığından sorgulanamazdı.

Geyşa “Gey” ve “Şa” kelimelerinden oluşur. Japon fahişelerine verilen isimdir.
Ayrıca kadının beğenilme arzusunu aşmış durumdaydı. Yalnız kocası değil yabancı erkekler tarafından bile beğenilmek ve takdir edilmek isterdi.

Kadın erkeğin kötü ahlakına ve kendisine yapılan zulme karşı koyamadığı gibi boşama hakkı da yoktu. Şayet kocası onu boşarsa kadın kendisine zinayı meslek edinirdi. Ne olursa olsun kocasına bağırma ve karşı çıkma hakkı yoktu.

Yunan Medeniyetinde Kadın

Ünlü felsefecileri içinde barındıran Yunan medeniyeti altın bir çağ yaşamasına rağmen kadınlara karanlık bir çağ yaşatmıştır. Felsefe alanında tarihe adını yazdıran Sokrat, Eflatun, Aristo gibi felsefecilerin döneminde kadının değeri çok düşük ve aşağı bir seviyedeydi.

Yunan toplumunda kadın evinin ve kocasının hizmetçisi pis kokan, hor ve hakir görülen değersiz bir eşya gibiydi. Bütün özgürlüğü elinden alın mış olan kadın kendi babası veya kocası tarafından çok kolay bir şekilde satılıp harcanabiliyordu. Eski Yunan filozoflarının kadın hakkında söyledikleri sözler kadının o döneme ait konumunu ortaya koymaktadır.

Eflatun “kadın elden ele orta mali olarak gezmelidir.” demiştir. Yine Aristo “Kadın yaratılışta yan kalmış bir erkektir.” demiştir.

Kadının miras hakkı olmadığı gibi boşama hakkı yoktu. Boşama durumunda hakimin huzuruna çıkıp savunma yapamazdı.

Yunan mitolojisine göre kadın bütün kötülüklerin ve günahların başı olarak nitelendirilir. Ünlü Yunan hikayecisi HESIOD’a göre ilk kadının adı PANDORA’dır. Topraktan ve sudan yaratılmıştır. Kötülüklerin kapalı olduğu kapağı açmış ve bütün kötülüklerin dünyaya yayılmasına sebep olmuştur.

Yunan toplumunda fuhuşda oldukça yaygındı. Sanat adına fahişelerin çırılçıplak resimleri yapılmış, evleri siyasetçilerin ve edebiyatçıların uğrak yeri olmuştur.

Ünlü filozoflarında içinde yer aldığı Yunan toplumunda homoseksüellik yaygın bir hal almış ve bu sapık ilişki normal bir hale gelmişti. Erekler arası böylesi sapık bir ilişki söz konusuyken, erkek karısını kısır olduğu takdirde akrabalarından herhangi biriyle yatırma hakkına sahipti. Şayet kadın kısırsa erkek onu boşardı.

Eski Roma Medeniyetinde Kadın

Roma medeniyetinde yüceltilmiş olan kuvvet, harb, iktisat ve ziraat hayatına da yansımıştır. Bu kuvvet hissi her alana yansıdığı gibi her dönemde de etkinliğini korumuştur. Ancak bu şehirleşme ve medeniyyet teki ilerleme sâdece kadının etrafındaki vahşeti artırdı. (11)

Asırlar boyunca krallıkla yönetilen Roma İmparatorluğu zulmüyle insanlar tehdit altına almıştır. İmparatorluğun kuvvete dayalı zulmü erkeğin olduğu gibi kadının da hayatına aksetmiştir.

* Roma medeniyetinde kadına hiçbir medeni hak verilmemişti. Mülk ve miras edinme hakkı yoktu. Kendi hayatıyla ilgili bütün kararları kocası verir, özgürlüğü kocasının insafina kalmıştı.

* Kadın eğer zina eder veya kocasının hazine anahtarını çalarsa kocası tarafından idam edilirdi.

* Kadın erkeğe karşı suçsuz dahi olsa kendini savunmak için hakim karşısına çıkamaz. Çünkü toplumun o dönemdeki genel fikri kadın daima suçlu ve kötüdür.

* Kadının evdeki konumunu kocası belirlerdi. Eğer kocası isterse evin efendisi olabiliyordu. Kadına kocası değer vermezse kimse onu sevmez ve hep aşağılanırdı.

• Roma toplumunda kadın ailesi tarafından itiraz hakkı tanınmadan satılabiliyordu. Evin erkeği karısını satabildiği gibi çocuklarını da satabilme hakkına sahipti.

* Roma toplumunda kadının kız çocuk doğurması büyük bir suçtu.

* Kadınların en büyük görevleri erkekleri mutlu etme, şiir, şarkı ve dans yoluyla onları neşelendirmekti.

* Roma kanununda fahişelere vesika verilir ve fahişelik kınanmaz.

* Roma toplumunda kadın etkin bir konumda olmadığı gibi vatandaş olma hakkı da yoktu. Üstünlük ve yaşam haklan sadece erkeğe verilmişti.

Eski Yunan ve Sparta gibi topluluklarda babanın otoritesine dayalı ped erşahpi bir aile düzeni vardi. Kadın ticareti serbestti. Kadının yönetimde bir fonksiyonu yoktu.

Yahudi Medeniyetinde Kadın

Musevilik olarak da bilinen Yahudilik ilk büyük ve tek tanrılı bir dindir. M.O. 7. yy.’da Mısır ve Filistin’de ortaya çıkmış olan bu din çok sınırlı böl gelerde etkin olup istikrar kuramamıştır. Musevilik yahudi dini olma sebebiyle son derece milliyetçi bir dindir. Yahudilerden başka kimseye asla üstünlük verilmez. Ama İslâm’a göre; Tevrat’ın Hz. Musa’ya vahyedilen özgün metni korunmadığı için bu din kaynağındaki vahiyden uzaklaşmıştır.

Yahudilik erkek egemenliğini ilk kurumlaştıran dindir. Muharref Tevrat’ta erkeğin ne derece üstün kılındığı kadının ise nasıl düşürüldüğü açıkça belir tilmektedir.

Yahudi inanışına göre Tanrı;

Kadının ve yılanın soyunu ebedi olarak düşman kılmıştır.
Kadına tüm doğumlarda sonsuz acılar içinde kıvranmayı ceza olarak vermiştir.

– Kadın bütün kötülüklerin kaynağıdır.

– Kadın yaratılışından beri erkeğin başına beladır.

– Yahudi zihniyetine göre, kadın erkeği baştan çıkardığı için tanrı tar findan cezalandırılmıştır.

Diğer birçok uygarlıkta olduğu gibi Yahudilikte de kadın kısır olursa terkedilir ve gerek toplum gerekse ailesi tarfından dışlanır. – Kadın miras ve mal-mülk edinme hakkına sahip değildir.

– Kölelik ve fahişeliğin yaygın olduğu yahudi toplumunda kadının siyasi hiçbir hakkı yoktur.

– Zina ve livatanın yaygın olduğu Yahudi toplumunda; bekarlık büyük suç sayılmıştır.

– Evlilikler kaçırma ve satın alma şeklinde olurdu.

– Evlenen kadın her yönüyle kocasının malı oluyor ve kocası ona isteğini yapabiliyordu.

Hristiyanlıkta Kadın

Hristiyanlık, Musevilikten sonra gelen çok kapsamlı tek tanrılı bir dindir. Bu din Hz. İsa’ya vahyedilmiştir.

Roma imparatorluğunun bi sömürgesi olarak zulüm ve yokluk içinde yaşayan Filistin halkın aşağı tabakası ve köleler bir kurtuluş olarak bu dini seçtiler. Yahudiliğin bir kavim dini olarak sürdürülmesi Roma zulmünden kurtulmak isteyen halkı bu dine sevk etmişti. Sömürüye karşı çıkması ve eşitliği savunması bir takım kitlelere oldukça çekici gelmişti.

Bu yeni dinin eşitlik ve sürürüye karşı çıkması nedeniyle kadınlar içinde bir kurtuluş umudu haline gelmişti. Her türlü çirkefin ve zulmün yaşandığı Roma’da en çok düşürülen ve değer görmeyenlerin başında kadınlar yer almaktaydı. Çok kısa sürede kadınlar kitleler halinde bu dine girdiler.

Yapılan araştırmalara göre Hz. İsa’nın havarilerinden sonra Hristiyanlığı ilk kabul eden “Malderena” isimli “fahişe” bir kadının olduğu ortaya çıkmıştır.

İnsanlar bu yeni din ile böylesi bir kurtuluşu umarken Hristiyanlığın Roma imparatorluğunun resmi dini ilan edilmesiyle beraber köle ve yoksul halk yine baskı altına girdi. Bu dönemde özellikle hor ve hakir görülen kadınlardı. Egemenlik tamamiyle erkeklerin elindeydi.

Inanışa göre; “erkek kadın için yaratılmadı ama kadın erkek için yaratıldı.” Bu düşünce resmileşen hristiyan dininde kadının yerini belir lemiş oldu.

Hristiyanlığın resmi din olarak kabul edilip sahiplenildiği Avrupa’dan bir kaç örnek vermek istiyorum.

Plinly: Ay hâli kadının lânetlendiğinin delilidir. Ay halindeki kadın mahsulleri kurutur. Bağ ve bahçeleri bozar, arıları öldürür.

Montha-lant: Kadın gece gibi karanlıktır, karışıklıklar içinde ve her yerde yaşar. Erkeklerin kadınlara bazı haklar tanıması, onların aptal lığındandır. Kadın bir asalak gibi yaşadığından erkeğe ihtiyacı vardır.

Ortaçağda kadın, erkeğin kölesi durumundadır. Erkek kadını istediği şekilde kullanabiliyor. Yoksul kesimden evlenmek isteyenler derebeyler den izin almak zorundaydılar. Evlenmek isteyenlerle öncelikle dere beyler beraber oluyor ve o kadınların iradesini ve kişiliğini ayaklar altına seriyorlardı.

Sadece fakir kesimin kadını böylesi bir uygulamaya tabi tutulmuyor. Yüksek zümre dediğimiz şovalyeler de kendi isteklerine cevap vermedikleri yahut hoşlanmadıkları hanımlarını çeşitli cezalara tabi tutuyor, boşuyor yahut satabiliyorlardı.

Hristiyan toplumunda kadın tam manasıyla şer, felaket ve fitne çıkaran bir bela olarak nitelendirilirdi.

İslamiyetten Önceki Arap Toplumunda Kadın (Cahiliye döneminde)

“İslamdan önce Arap toplumunda kabilelerin bir çoğunun kız çocuğu sahibi olmalarının kendilerini alçaltıp utandıracağına inanıyorlardı.

Bu kabilelerden herhangi bir kişinin kızı olduğunda ya onu öldürmesi gerekiyor ya da milletin bütün ayıplamalarına, töhmetine kulağını tıkaması gerekiyordu.

Nitekim Kur’an-ı Kerim bu hususu şöyle açıklıyor:

“Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdelenince öfkelenir ve yüzü kapkara kesilir, bu müjdeden ötürü milletten saklanır, acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak yaşatsam mı yoksa toprağa mı gömsem”

“Cahiliyye devri Araplarına pederşahi (baba otoritesine dayalı) bir aile yapısı vardı. Evlenme bilhassa göçebe Araplarında karı-koca arası bir hayat ortaklığı fikrinden çok, mehir karşılığı erkeğin kadına sahip olması şeklinde anlaşılırdı. Koca istediği sayıda onları geçindirmek kaydıyla evlenebilirdi. Kocanın ölümü halinde kadın diğer mallar gibi kocanın mirasçılarına geçerdi.” Bu mirasçı isterse onunla evlenir, isterse başkasıyla evlendirerek mihri kendisi alırdı.

Arap kadınlar süslenme ve elbiseye çok önem verirlerdi. Bilhassa dışarı çıkarlarken imkanları ölçüsünde en iyi şekilde giyinip süslenirlerdi.

Köle kesiminde kadın, adeta bir hayvan gibi, boynunda tasmayla pazarlarda alınıp satılmaktaydı. Kadınların sahipleri üzerlerinde sınırsız bir hakka sahiptiler.

Yoksulluğun ve yozlaşmanın had safhada olduğu Arap toplumunda fuhuş alabildiğine yaygınlaşmış, kirlenme toplumun tümüne yayılmıştı. Evlilikler, günlük, haftalık ve aylık olarak mut’a şeklinde yapılabiliyordu.

Aristokrat kesimin kadınlarına böyle bir uygulama yapılmadığı gibi bu zümrenin kadınları ticaret yapabiliyorlardı.

Cahiliyede nikâh dört çeşitti;

a- Kız velisi tarafından nişanlanır sonra da evlendirilirdi.

b- Kadın hayızdan temizlenince kocası tarafından başka bir erkekle yatılmak üzere gönderilirdi. Kadının hamileliği yattığı adamdan belli oluncaya kadar kocası onunla yatmazdı. Hamile kalırsa onu sever ve bunu da çocuğun mükemmelliği için yapardı.

c- On kişilik bir grup erkek toplanıp kadınla beraber olurdu. Hamile olup çocuk doğurunca o adamların hepsini toplar ve şöyle derdi: Yaptığınız işi biliyorsunuz. Ben doğurdum. Ey falanca bu oğlundur derdi. Ona seçtiği adamın ismini verir ve adam buna itiraz edemezdi. Kadın çocuğuna baba seçerken daha çok en zengin ve kabilelere üstün olanını tercih ederdi.

d- Birçok adam bir kadına giderler ve kadın buna itiraz etmezdi. Bunlar fahişelerdi. Evlerinin kapısına işaret koyup kaynak dikerlerdi. Sonra hamile kalıp doğurunca çocuğuna istediği erkeği baba seçerdi. Cariyelerin bazıları fuhşu meslek haline getirmişti.

Avrupa ve Amerika Medeniyetinde Kadın

Avrupanın en eski ve köklü devlet yapısına sahip İngiltere de yakın tarihe kadar kadın vatandaş kabul edilmiyor, insan yerine konmuyordu. Hiç bir mülkiyet hakkı olmadığı gibi, kazandığı mallara dahi sahip olamıyor, hatta giymiş olduğu elbise dahi kendisine ait sayılmıyordu.

Büyük İngiliz filozofu Herbert Spencer şöyle diyor:

“İngiltere de erkekler karılarını 5. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar az bir para karşılığı satıyorlardı. Bundan daha kötüsü evlenen çiftlerin kadınlarına nikah akdinden sonra laik yada ruhani grupların seçkin tabakaları 24 saat süreyle el koyuyorlardı. Hatta parlemento 1567 yılında aldığı bir kararla kadının bağış yapmasını dahi yasakladı. ”

Muhammed Reşid Rıza İngiliz karılarına 5 paund gibi çok cüz’i bir para karşılığı daha çok yakın zamana kadar sattıklarını yazmaktadır.

Aynı durum Amerikada da benzer şekilde cereyan etmektedir. Amerikalı eşler belli aralıklarla kanlarını birbirleriyle değiştirmektedirler.

Almanyada üssüzler kampı açılmış, İsveçliler nüfus gerilemesini önlemek için tıpkı Mısır Firavunlarının yaptığı çirkinliği halkına tavsiye etmiştir.

Sosyalizmde Kadın

Sosyalizm yada eski adıyla Komünizm bütün kutsal değerlere savaş açmış bir ideolojidir. Özgürlükte hiç bir sınır tanımayan bu anlayışın kadınla ilgili görüşü aslında herkesin malumudur.

Özetle;

1- Kadın ve erkek bu sistemin aynı işleri yapabilecek birer parçasıdır.

2- Kadın çalışmak, üretmek zorundadır.

3- İstediği şekilde istediği erkekle ilişki kuracaktır. Nikâh onun cinsi bağımsızlığını engeller.

4- Çocuk sahibi olduğunda (nikâhsız olarak) evde kalıp annelik yapamaz. Çünkü fabrikada çalışmak zorundadır.

Dini Siteler

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    1
    2025-04-30T06:07:39+03:00

    Kadınların eski kültürlerdeki yeri, dini metinlerdeki konumları ve günümüze kadar toplum içindeki rollerindeki değişim oldukça kapsamlı bir konudur. Aşağıda bu üç başlığı ayrı ayrı özetleyerek sana genel bir çerçeve sunuyorum:

    1. Eski Kültür ve Medeniyetlerde Kadın
    Kadının toplumdaki yeri, tarih boyunca yaşanılan coğrafyaya ve medeniyete göre değişmiştir:

    Sümerler ve Mezopotamya: Kadınlar özellikle dini görevlerde yer alabiliyor, rahibe olabiliyordu. Bazı kadınlar mülkiyet sahibi olabilir, ticaret yapabilirdi.

    Antik Mısır: Kadınlar birçok hakka sahipti. Miras bırakabilir, boşanabilir, tapınaklarda görev alabilirlerdi.

    Yunan Medeniyeti: Kadının konumu daha sınırlıydı. Kamu hayatında yer almaz, ev işleriyle sorumlu olurdu. Ancak Sparta’da kadınlar daha özgür ve eğitimliydi.

    Roma İmparatorluğu: Kadınların mülk edinme ve boşanma hakları vardı. Zengin kadınlar sosyal hayatta etkiliydi.

    Türkler (Göktürkler, Uygurlar): Kadın erkek eşitliğine dayalı bir yapı vardı. Kadınlar yönetimde söz sahibi olabiliyordu; “Hatun” unvanlı kraliçeler önemli bir rol oynardı.

    2. Dini Açıdan Kadın (İslamiyet Odaklı Örnek)
    İslamiyet’te Kadın:

    Kadın ve erkek Allah katında eşit kabul edilir. (Kur’an: Hucurat 13, Nisa 1)

    Kadınlar miras, evlenme, boşanma gibi medeni haklara sahiptir.

    Hz. Muhammed döneminde kadınlar ticaret yapmış, savaşlara katılmış, eğitim almıştır. Hz. Aişe, hem hadis ilminde hem de eğitimde öncü kadınlardandır.

    Ancak zamanla kültürel etkilerle kadının konumu bazı bölgelerde kısıtlanmıştır.

    Diğer dinlerde:

    Yahudilikte: Kadın kutsaldır ancak ibadet rollerinde sınırlı görevler alır.

    Hristiyanlıkta: Meryem Ana kutsal bir figürdür. Fakat Kilise tarihinde kadın liderliği tartışmalıdır.

    Hinduizm ve Budizm: Bazı dönemlerde kadınların yeri geriye itilmiş, ancak mistik geleneklerde önemli kadın figürler de vardır.

    3. Geçmişten Günümüze Kadının Toplumdaki Yeri
    Orta Çağ ve Yeni Çağ: Avrupa’da feodal sistemde kadınlar çoğunlukla baskı altındaydı. Bazı soylu kadınlar dışında toplumda etkin roller alamazlardı.

    Sanayi Devrimi: Kadınlar fabrikalarda çalışmaya başladı. Ekonomik katkıları arttı ama haklar sınırlıydı.

    20. Yüzyıl: Kadınlar birçok ülkede seçme-seçilme hakkı kazandı. Eğitim, sağlık, siyaset ve iş hayatında daha aktif roller üstlendiler.

    Günümüz: Kadınların hak mücadelesi sürmektedir. Kadınlar artık hukuk, siyaset, bilim, sanat gibi alanlarda daha görünür hale gelmiştir. Ancak hâlâ toplumsal cinsiyet eşitliği tüm dünyada tam sağlanmış değildir.

    Bu üç ana başlık, kadınların tarih boyunca geçirdiği dönüşümü anlamak için temel bir çerçeve sunar.

    En iyi cevap
    1
    2025-04-30T06:32:56+03:00

    ​Eski kültür ve medeniyetlerde kadının yeri, toplumların inanç sistemleri, sosyal yapıları ve kültürel değerleri doğrultusunda farklılık göstermiştir. Aşağıda bazı önemli medeniyetlerde kadının konumuna dair genel bir değerlendirme sunulmuştur:​

    Antik Yunan
    Antik Yunan’da kadınlar, genellikle kamusal hayattan uzak tutulmuş ve yasal haklardan mahrum bırakılmışlardır. Kadınlar, evlilik yoluyla babalarının vesayetinden kocalarının vesayetine geçerlerdi. Ancak, bazı kadınlar dini roller üstlenmiş, özellikle rahibeler ve kehanette bulunan kadınlar toplum içinde önemli figürler olmuşlardır. ​

    Antik Roma
    Antik Roma’da kadınlar, aile içinde önemli roller üstlenmişlerdir. Özellikle Vesta rahibeleri gibi dini görevlerde bulunan kadınlar, toplumda saygı görmüşlerdir. Ancak, genel olarak kadınların siyasi ve hukuki hakları sınırlıydı. ​

    Mezopotamya
    Mezopotamya’da kadınlar, özellikle evlilik ve aile hayatında belirli haklara sahipti. Evlilik akitleri yazılı belgelerle kayıt altına alınırdı ve bu belgeler kadınların haklarını koruma amacı taşırdı. ​

    Eski Türkler
    Eski Türk toplumlarında kadınlar, sosyal ve siyasi hayatta aktif roller üstlenmişlerdir. Kadınlar, aile içinde erkeğin yanında yer almış, sorumlulukları paylaşmış ve toplum hayatında etkili olmuşlardır. Ayrıca, kadınlar siyasi alanda da önemli roller üstlenmişlerdir. ​
    Akademik Kaynak ∣ Düşünce Kuruluşu

    İslamiyet Öncesi ve Sonrası
    İslamiyet öncesi Arap toplumunda kadınların durumu genellikle olumsuzdu; kız çocuklarının diri diri gömülmesi gibi uygulamalar mevcuttu. İslamiyet’in gelişiyle birlikte kadınların hakları korunmuş, miras, eğitim ve sosyal hayata katılım gibi konularda düzenlemeler getirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de kadınların haklarına dair birçok ayet bulunmaktadır.​

    Bu bilgiler, farklı medeniyetlerde kadının toplum içindeki yerini ve rollerini genel hatlarıyla ortaya koymaktadır. Daha detaylı bilgi için ilgili kaynaklara başvurabilirsiniz.​

Cevapla