Paylaş
Eski Türkler ve Batıl İnançları
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Türkler ve Batıl İnanışları
Toplum hafızasında varolanlar, yüzyıllar boyunca korunup, inancın zayıfladığı anlarda, dinin yerine konulmuş ve inanç haline getirilmişlerdir. Türkler Müslüman olduk tan sonra eski inanç, adet, gelenek ve göreneklerini terk etmek zorunda kalsalar da, birçok inanışları günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Her ne kadar başka milletlerin hurafelerinden etkilenilse de, günümüzde Türk toplumu en fazla yine eski Türklerin inançlarından kalma hurafelerden etkilenmişlerdir. Hurafeler tek tek incelenir ken kaynaklarına değinilecektir. Fakat günümüze kadar gelen bazı eski Türk inançları aşağıda açıklanmıştır.
Eski Türkler Şamanist idiler. Çin kaynaklarının ver dikleri haberlerden anlaşıldığına göre, eski orta Asya Şamanizminin esasları Gök Tanrı, güneş, ay, yer, su, ata (cedd-i âlâ) ateş (ocak) kültleri idi.
a- Yer-Su Kültleri
Kutsal yerler ve bölgeler, Türk düşünce tarihinde önemlidir. Bazı yerlerin toprağının ve suyunun kutsal ruhlar tarafından korunulduğuna inanılır. Türk efsanelerinde; yerin ve göğün Han’ın oğulları olduğu inancı vardır.
Yer-su tanrıları, adakları kabul ederler, zaten az şey le kanaat ederler. Bir paçavra bile onlar için yeterlidir.
Dağ, Ağaç, Orman Kültü
Yer-su ruhlarının en önemli temsilcisi dağdır. Şamanist dağ kültü, gök tanrı kültüyle ilgili bir kült olmuştur.
Hunların eski vatanı olan “Yeni-si-şan” veya “Şan-din şan” sıra dağlarındaki “Han-yoan” dağı, Hunların her yıl gök tanrıya kurban kestikleri dağdı.
Kutlu Özen, bu külte bağlı ilk adak yerlerinin Hacı Bektaş-ı Veli’yle birlikte Suluca Karahöyük civarında meydana gelmeye başladığını söylemektedir. Şimdiki Ha cıbektaş ilçesi sınırları içinde bulunan Arafat Dağı, Min der Kaya, Zemzem Pınarı, Ak Pinar, Hamurkaya, Çama şir Kaya, Bektaşlar, Hırkadağı ve bu dağ üzerinde bulu nan Devecik Ardıcı, yer-su kültüne ait bilinen ilk adak yerleridir.
Her milletin kutsal kabul ettiği dağ, tepe, su, ağaç v.b. şeyler vardır. Günümüzdeki kutsal mekânların dağ tepe lerinde olduğunu görüyoruz. Bunun kaynağı çok eski de virlere kadar iner. Eski Yahudiler Sina Dağı’nı, Araplar Arafat dağını, Yunanlılar Olimpos’u, Hintliler Himala ya’yı, Moğollar Burhan-Kaldun’ı takdis etmişlerdir. On asırdan beri Müslüman Türkler arasında da dağ ve ağaç kültürünün derin izlerine rastlanmaktadır. Bunun Anado lu’daki örneklerinden biri Kızılcahamam’ın içinde bir tepedeki ağaçtır. Bu tepeye çıkanlar, o ağaca adak olarak paçavra ya da ip bağlarlar.
Büyük dağlar diğer milletlerde olduğu gibi Türklerin dinî inanışlarında da önemli bir yer tutmuştur. Dağların Tanrı ile konuşup, ilgi kurduğuna inanırlardı. Abdülkadir Inan, Eski Türk Dini Tarihi adlı eserinin 22.sayfasın da şunları naklediyor: “Eski Türkler, dağlara mübarek/mukaddes, büyük ata ve büyük hakan anlamlarına gelen sıfatlar verirlerdi. Her boyun ve her oymağın kendine mahsus kabul ettiği bir dağı olduğu gibi, boylardan kurulan büyük teşekküllerinde kutsal kabul edilen ortak dağları vardı.”
Mukaddes dağlar ve onların ruhları adına çok muhteşem ayin ve törenler yapılır. Ötüken ormanlarının, Gök Türkler, Uygurlar devrinde bütün Türklerce mukaddes sayıldığını biliyoruz. Bu ormanlardaki ağaçlara dokunmak kesin olarak yasaktır. İlkbahar gelince Karakoyunlu kadınları bu ağaçlara çiçekler bağlarlar. Kurban edilen hayvanların kemiklerini bu ormana gömerler. Ormanda mukaddes ocak vardır. Burada “Şah Ahmet’in tahti” bulunuyormuş. Eski Türklerde dağ ve üzerindeki orman ve ağaç kutsal sayılır. Özellikle kayın ve karaçam ağaçları kutsal sayılır.
Türklere göre cennette “Kutsal ağaç” ile bu ağacın kökünde de bir “Ana Tanrı” vardır. Kayın ağacı bütün insan lığın atası olan bir “Kadın Ana”yı içinde saklar. Örneğin, Uygurların Türeyiş Destanında, gökten inen bir ışıkla, kayın ağacından beş çocuk çıkmıştır.
Bu külte bağlı inançlar günümüzde de görülüyor. Ba lıkesir sınırları içindeki Kazdağı, her yıl 13 Ağustos – 11 Eylül arasında Alevi Tahtacı Türkmenleri tarafından ka filelerle ziyaret edilmektedir. 40 Sivas- Divriği yöresinde de dağ kültüne bağlı 50’ye yakın adak yeri bulunmaktadır. Eski Türk inançları bütünüyle yaşamaktadır.
Yer-su kültüne bağlı inanç sistemi içinde yer alan “ağaç ve orman kültü” yalnız Türklerde değil diğer kavimlerde de önemli bir yer tutmuştur.
Taş, Kaya, Pınar Kültü Yer-su kültüne bağlı inanç sistemi içinde taşla rin ve kayaların da kutsallığına inanılmaktadır. Türk kavimlerinde çok eski devirlerden beri yaygın bir inanca göre, büyük Türk Tanrısı, Türklerin ilk hakanına “yada” denilen sihirli bir taş armağan etmişti ki bununla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır, fırtına çıkarır.
Günümüzde de devam eden bu inanç, Divriği yöresin de, taşlardan ve kayalardan oluşmuş adak yerlerinden geçenlerin, bazen tek, bazen de ev halkı sayısınca oralara taş bırakma şeklinde devam etmektedir. Ayrıca çocuksuz kadınların satıldığı taşlar/kayalar “Satı Taşı” olarak adlandırılırlar.
Türklerde nehirlerin kavuştukları yerler, kutsal sayı hır. Örneğin Uygurlar Orhun ve Selenga nehirlerinin birleştikleri yere büyük bir önem vermişlerdir. Kutsal sularin, kaynaklarını cennetten aldığına inanılmaktadır. İrtiş nehri bunlardan biridir. Kaynağını cennetten aldığına inanılan bir ırmak ta Hintlilerin Ganj nehridir. Bu konu Hint mitolojisinde önemli bir konudur.
Su kültüne bağlı adak yerleri, halkın şifa maksadı ile gitmiş olduğu adak yerleridir. Bunun dışında çeşitli dilekler için de ziyaret edilir. Ana sütü az olan kadınlar, Divrigi, Erikli, Akmeşe, Güllüce, Çamurlu köylerindeki süt pi narına giderler. Pınardan içerler ve yıkanırlar. Adak olarak horoz keserler. Ayrıca hayvanların yemesi için, gözenin başına bulgur dökerler.
b. Şamanizm’de Ayin, Tören ve Bayramlar
Şamanizm’de ayin ve törenleri yöneten, insanlarla ruhlar arasında aracılık yapan insanlara “kam” denirdi. Türkler Müslüman olduktan sonra kamlar yeni hayat şartlarına ve dine uymak zaruretini anlamış olacaklar ki, muska (bitig) lar kullanmışlar, eski şaman dualarına peygamberlerin, meleklerin, evliya ve şeyhlerin adlarını sok muşlardır.
Fal baktırmak, Şamanizmde varolan ve bırakılamayan bir alışkanlıktır.
İlkbahar bayramı Müslüman Kazak, Kırgızlarda ve Başkurtlarda “kımız murunduk” adıyla son yıllara kadar mayıs ayında yapılırdı. Başkurt kadınları, ilkbaharı, er kekleri karıştırmadan “Karga Boy” adıyla kutlarlardı. Bu törende kargalara darı, süt koyarlardı. Bu törene küçük erkek çocukların bile katılması yasaktı.
Ayrıca, evlenme ve doğum törenleri de bugün birçok hurafesiyle yaşatılmaktadır. Bir de “al karısı, albastı” denilen lohusa kadına musallat olan bir ruha inanılır. Tüm bu konulara yeri geldikçe değinilecektir.
Eski Türkler, hakkında verilen bu bilgiler, günümüz deki birçok hurafenin kaynağını anlamamıza yardımcı olacaktır.
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Eski Türkler ve Batıl İnançları
Eski Türkler, Şamanizm ve Gök Tanrı inancını benimsemiş bir halktır. Bu inanç sistemleri, onların dünyayı ve içindekileri anlamalarına yardımcı olmuştur. Eski Türkler, doğanın bir parçası olduklarına ve doğayla uyum içinde yaşamaları gerektiğine inanıyorlardı.
Eski Türklerin batıl inançları, bu inanç sistemlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu inançlar, doğanın güçlerinden ve ruhlarından korkmalarına neden olmuştur. Eski Türkler, bu güçlerden korunmak için çeşitli uygulamalarda bulunmuşlardır.
Eski Türklerin batıl inançlarından bazıları şunlardır:
Eski Türklerin batıl inançları, günümüzde de bazı Türk topluluklarında devam etmektedir. Örneğin, nazar boncuğu takmak, yeni doğmuş bir bebeğin başına tuz serpmek ve bazı şeylerin uğurlu veya uğursuz olduğuna inanmak gibi uygulamalar, günümüzde de yaygın olarak görülmektedir.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Eski Türklerin tarih boyunca çeşitli dönemlerinde farklı inanç sistemleri ve batıl inançları olmuştur. Eski Türkler, göçebe bir hayat tarzı sürdürdükleri için doğa, gökyüzü, toprak, su gibi unsurlara büyük bir saygı göstermişler ve bu unsurlara çeşitli mitolojik anlamlar yüklemişlerdir. İşte eski Türklerin bazı inançları:
Bu inanç sistemleri zaman içinde değişmiş ve gelişmiştir. Eski Türklerin inançları, İslam’ın etkisi altında da dönüşmüş ve uyum sağlamıştır. Ancak, bu eski inançlar Türk kültüründe hala belirli geleneksel unsurlar olarak yaşamaktadır.