Eyyüb isminin anlamı ve hikayesi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Eyyüb ne demek Arapça yazılışı,

ايوب

EYYÜB: Arapça. 1- Sabırlı. 2- Dönen, pişman olan. Günahlarına tevbe eden. Kur’ân’da adı geçen peygamberlerden. Hazret-i Eyyüb aleyhisselâm: Hz. Eyyüb (a.s.), Hz. Ishâk (a.s.)’ın soyundandı. Annesi, Hz. Lüt (a.s.)’in kızı idi. Babası Musa ile Nemrud’un
Hz. İbrahim (a.s.)’i ateşe atip yakmak istediği gün Hz. İbrahim (a.s.)’a iman edenlerdendi.

Hz. Eyyüb (a.s.), Hz. Yakub (a.s.)’in zamanında idi ve onun dama di olmuştu. Hz. Eyyüb (a.s.)’in yurdu, Ürdün beldelerinden olan Beseniye nâhiyesi idi. Pek çok malı ve Dimaşk (Şam) tarafında nice emlâki vardı.

Hz. Eyyüb (a.s.) misafirsiz gecelemez, sofrasında fakir bulundurma dıkça yemek yemez, açların karınlarını doyurmadıkça kendi karnını doyurmaz, çıplakları giydirmedikçe kendisi giyinmezdi. Yetimleri ve dulları giydirir, bunları da Hz. Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlerin şükrânesi olarak yapardı.

Kendisine peygamberlik verilişi, Hz. Yakup (a.s.)’ın zamanında idi.

Hz. Eyyüb (a.s.)’ın dini, Hz. İbrahim (a.s.)’in tevhid dini idi.

Cenab-ı Hakk, Hz. Eyyüb (a.s.)’ı çetin bir imtihana tâbi tuttu. Bütün malları ve mülkleri elinden gitti, o şükretti. Hasta oldu, sabretti.

Bedeninde yaralar açıldı, yine sabretti. Zevcesi ona hizmete devam etti. O sabreder ve ibâdete devam eder idi. Hanımı Rahime hanım ona bir gün dedi ki: – Yà Eyyüb! Allahü Azîmüşşana duâ et de sana sihhat ve afiyet versin.

Eyyüb aleyhisselâm hanımına sordu: – Kaç yıl sağlıkla, âfiyetle vakit geçirdim ben?

– Seksen yıla yaklaşıyor.

– Bu seksen yıl sağlıkla ömür sürdükten sonra şimdi on sekiz yıl hastalığıma sağlık dilemeye Rabbimden utanır, hayâ duyarım. Hele sağlık günlerim kadar hastalık günlerim de dolsun, dedi…

Hz. Eyyüb (a.s.)’in sabri on sekiz yıl devam etti. Sonra şifa buldu. Vücudu evvelki gibi sağlam ve güzel oldu. Allahü Teâlâ, Hz. Eyyüb (a.s.)’dan bütün musibetleri giderdi. kiden sahip olduğu nimet lerle, birlikte bir mislini daha ona lütfetti. Hz. Eyyüb (a.s.) en ağır musibetlere katlanmakta bir sabır timsali oldu.

Eyyübel-Ensári (Eyüp Sultan): Hz. Halid bin Zeyd Ebû Eyyübel-Ensari Medineli’dir. Hazreç kabilesinin önemli kollarından Neccaroğulları hanedanının reisidir. Şeceresinde görüleceği üzere birkaç batin yu karıda hem ana, hem baba tarafından Hz. Peygamberimizin nesebi
ile birleşmektedir.

En son vefât eden sahabilerden ve ilk müslümanlardan olan Hz. Halid’in babasının adı Zeyd’dir. Annesinin adı Hind’dir. Künyesi Ebû Eyyüb’dür.

Hz. Peygamber (s.a.v.) vahiy kâtibi olan Hazret-i Halid hicretten önce Mekke’ye gelerek Hz. Peygamberle görüşmüştür. Akabede biat eden müslüman olanların arasına girmişti. Islâm’ı kendi arzu suyla kabul etmiştir.

Hz. Halid bin Zeyd Mekke’den Medine’ye göç ederek orada yerleş miştir. Aradan zaman geçtikten sonra Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicret edeceği haberi alınır alınmaz bütün Medineliler bu müstesna misafiri karşılamak için her gün Medine’nin dışında günlerce bekleyip yolunu gözlemişlerdi.

Coşkun sevgi ile karşılanan Hz. Peygamber Medineli müslümanlar arasında ağır ağır ilerledi. Kendisine “Yâ Resûlullah bana misafir ol”, diyerek devesinin ipini çekenlere “Devemi kendi haline bırakınız o beni nereye götürürse ben o hanenin misafiri olacağım” diye rek müslümanlarca yapılan teklifleri nazik bir şekilde reddetmiş tir. Kusva adındaki devesi üzerinde Hz. Peygamber (s.a.v) Medine sokaklarında döndü dolaştı nihayet Hz. Halid bin Zeyd’in hanesi önünde çöktü. Bunun üzerin Hz. Peygamber Hz. Halid bin Zeyd’in misafiri olmuştu.

Halid bin Zeyd’in evinde misafir olan Resûl-i Ekrem Mescid-i Nebi tamamlanıncaya kadar tam yedi ay burada kaldı. Hiçbir müslüma nın ulaşamadığı mihmandarlık derecesine yükselerek seçkin saha biler arasında yüksek mevkini almıştır.

Ebû Eyyüb Ensårî (r.a.) der ki: “Resûlullah (s.a.v.), evime geldiği zaman, evimin alt katına misafir olmuştu. Ben ve zevcem Ümmü Eyyüb, yukarida bulunuyorduk. Kendisine: ‘Babam, anam sana feda olsun ya Resûlullah! Ben, benim yukarıda olmamı, senin de alt katımda bulunmanı iyi görmüyor, ağır buluyorum! Sen yukarı çık, yukarıda ol! Biz inelim aşağıda bulunalım’ dedim.

‘Ya Ebá Eyyüb! Evin alt katında bulunmamız, bize daha uygun ve elverişlidir, buyurdu, alt katta oturdu. Biz de meskende onun üstünde bulunduk. O sırada, içinde su bulunan testimiz kırıldı.
rağına gömer mi? Onlar çekilir çekilmez toprağıma defnettikleri büyüklerinin cesedini çıkartır vahşi hayvanlara yediririm.” Bizans İmparatoru’nun tahrik ve tehdit edici bu sözlerine ceva ben Yezid “Şüphesiz defnettiğimiz kişi müslüman ulularındandır. Vasiyeti üzerine buraya defnedilmiştir. Yoksa onu yadellere bırak mazdım. Bizer buradan çekildikten sonra, Islâm ulularından Halid bin Zeyd’in kabri açılır da naşı vahşi hayvanların önüne atılır ve bunun haberi bana ulaşırsa İslâm diyarındaki kiliseleri yıkar taş üstünde taş bırakmam. Hıristiyanları da kılıçtan geçiririm” demesi üzerine Bizans Imparatoru anlaşma cihetine gider. Hatta Hz. Halid bin Zeyd’in kabri Bizanslılarca korunur. Aradan geçen uzun zaman lar ve bilhassa Lâtinler’in Istanbul’u istilâsı sırasında Hz. Halid bin Zeyd’in mezarının iz ve işaretleri ortadan kaldırılmış olduğu zan nedilmekte idi.

Fatih Sultan Mehmed Bizans surlarını dört bir yandan kuşatmişti. Otağını Topkapı karşısındaki Maltepe kışlası civarına kurdurmuştu. Akşemmseddin Hazretleri de halen Ok Meydanı diye anılan yere çadırını kurdurmuştu.

İstanbul kuşatılmişti. O ilk günlerde Fatih Sultan Mehmed Hocası Akşemseddin’i otağına dâvet etmiş ve devrin âlimleriyle sohbet toplantısı düzenlemişti. Bu toplantı sabaha kadar sürmüştü. Sabah namazı kılındıktan sonra Fatih Sultan Mehmed Han Akşemseddin hazretlerine:

– “Ey benim mürşidim, tarihi kaynakların verdiği malumata göre Resûl-ü Ekrem’in mihmandarı Eyyüb el-Ensari, Bizans surları yakı nında defnedilmiştir. Himmetinizle onun kabri şeriflerini bulmayı arzulamaktayım” der. Bunun üzerine Akşemseddin Hazretleri par mağı ile Eyüp semtini göstererek “Sultanım ben her gece şu semte bir nur indiğini görmekteyim, muhtemelen Resûl-i Ekrem’in mih mandarı Halid bin Zeyd’in kabri o caniptedir.” demesi üzerine ma hiyetindekilerle birlikte halen türbenin bulunduğu yere gelinir ve Akşemseddin “İşte Hz. Halid bin Zeyd’in kabri burasıdır” der. Baş ve ayak uçlarına iki çınar diker. Eyüp Hz. Halid camisinin iç avlusunda ki büyük çınarın Akşemseddin tarafından o gün dikilen çinarlardan biri olduğu rivayet edilmektedir.
Fatih; Hz. Halid bin Zeyd’in kabrini keşfetmiştir. Ancak daha çok emin olmak ister. Bunun için de akşam silahtarını çağırır ve şöyle der:

– “Şu yüzüğümü al, Akşemseddin’in Hz. Halid bin Zeyd’in kabri ola rak işaretlediği yerin ortasına göm. Baş ve ayak ucuna Akşemseddin tarafından dikilen iki çınar fidanını da yerinden sök. Yirmi adım kıble tarafına aynı şekilde muntazamca dik. Kimseye görünmeden gizlice git ve dön.” der.

Silahtarağa verilen emri aynen yerine getirir. Ertesi günü Fatih Akşemseddin’e haber göndererek: “Mürşidim, Halid bin Zeyd’in kabri olarak işaretlediğiniz yerin üzerine bir türbe inşa ettireceğim, herhangi bir hataya düşülmemesi için yapılan tespitin tarafınızdan bir daha kontrolünü arzulamaktayım” der.

Yapılan dåvet üzerine yine aynı yere gelen Akşemseddin ilk işaret lediği yere giderek “işte burasi Halid bin Zeyd’in kabridir. Burada altın bir yüzük görüyorum. Onu çıkarıverin. Şurayı da kazınız. İnşaallahü teâlâ iki arşın derinlikte yazılmış bir mermer zuhur ede

cektir,” der.

Gerçekten Akşemseddin’in söylediği yer kazıldığında Silahtarağa’nın gömdüğü Fatih’in altın yüzüğü ve “Burası Hz. Halid bin Zeyd’in kabridir” yazılı mermer bulunmuştur.

Eyyüb Sabri Paşa: Bahriye amirallerinden olup Sultan Abdülhamid Han’ın kumandanlarındandır. Çok çalışkan âlim ve şâir bir zât-ı muhterem idi. Birçok eserleri vardır. Bir eserin başındaki beyiti şöy ledir:

“Tabi-i şer-i şerif olmayanın dünyada Hâli pek müşkil olur mahkeme-i ukbâda.”

1891 yılında vefât etmiştir.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2024-01-29T19:01:39+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Eyyüb isminin anlamı

    Eyyüb ismi, Arapça kökenli bir isimdir. “Ayb” kelimesinden türetilmiştir ve “tövbekâr, Allah’a dönük” anlamına gelir.

    Eyyüb ismi, aynı zamanda, İslam dininde önemli bir yere sahip olan bir peygamberin ismidir. Hz. Eyyüb, sabrı ve metaneti ile tanınan bir peygamberdir.

    Eyyüb isminin hikayesi

    Hz. Eyyüb, Yemen’de yaşamış bir peygamberdir. Çok zengin ve mutlu bir hayat sürmüştür. Ancak, bir gün başına bir dizi felaket gelmiştir. Tüm mal varlığını, çocuklarını, hatta sağlığını kaybetmiştir.

    Hz. Eyyüb, bu felaketlere rağmen Allah’a olan inancını ve sabrını kaybetmemiştir. Allah’a dua etmiş ve ona güvenmiştir.

    Sonunda, Allah Hz. Eyyüb’ün duasını kabul etmiş ve onu tüm sıkıntılarından kurtarmıştır. Hz. Eyyüb, tekrar zengin ve mutlu bir hayata kavuşmuştur.

    Hz. Eyyüb’ün hikayesi, İslam dünyasında sabır ve metanetin sembolü olarak kabul edilir.

    Eyyüb isminin yaygınlığı

    Eyyüb ismi, hem Türkiye’de hem de İslam dünyasında yaygın olarak kullanılan bir isimdir. Bu isim, genellikle erkek çocuklara verilir.

    Eyyüb isminin anlamı ve hikayesi, bu ismin popüler olmasının nedenlerinden biridir. Ayrıca, bu isim, güçlü ve kararlı bir kişiliği simgelediği için de tercih edilmektedir.

    En iyi cevap

Cevapla