Paylaş
Fatiha suresi hakkında bilgi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kuranda 1. sure olan Fatiha suresi ile ilgili kısaca bilgiler
Fatiha kelime anlamı olarak ilk, evvel, başlangıç gibi manalara gelir. Fatiha suresi kuran-i kerimin ilk suresidir. Fatiha suresi peygamber efendimize Mekke şehrinde iken geldiği konusunda ortak bir görüş mevcuttur. Bu sure 7 ayetten oluşmaktadır. Fatiha suresi bazı hadislere göre ümmü-ülkur’an yani kur’an’ın anasıdır. Fatiha suresi her namaz kılan Müslümanın her rekatta okuması gereken bir suredir. Fatiha suresi Şifa niyetine sevap kazanma ve dua niyetine Hayatımızın her anında okuyabileceğimiz bir suredir.
Fatiha suresi konusu ve içerdiği mesajlar
Fatiha Süresi Nedir? Fatiha suresiyle ilgili geniş bilgi
Kur’ân-ı Kerîm’in İlk sûresi.
“Fatiha”, “bir yeri veya bir şeyi açan” anlamındaki “fâtih” sıfatından isme nakledilmiş bir kelime olup, sonundaki kapalı “te” harfi bu nakli belirtmekte veya mübalağa anlamı vermektedir; kelimenin müennes (dişil) olduğunu gösteren bir alamet değildir. Kısa bir anlatımla, Kur’ân’ın mukaddimesi durumunda olduğundan Fatthatu’l-Kitâb veya el-Fâtiha, bu mübarek surenin adı olmuştur. Yirmiden fazla ismi, daha doğrusu vasfı vardır. Bu da onun pek şerefli olduğunu gösterir. Diğer surelerin aslı, kökü, tohumu ve Kur’ân’ın özü durumunda olduğundan Ümmü’l-Kur’ân, Ümmü’l-Kitâb, el-Esâs; başlı başına yeterli olduğundan el-Vâfiye, el-Kâfiye; Arş-ı ilâhînin altındaki hazineden indirildiği ve kelimenin tam manasıyle ulvî manalar hazinesi olduğu için el-Kenz; namazın her rekâtında ve daha birçok vesile ile tekrarlanan yedi âyetli bir sûre olması itibariyle es-Seb’u’l-mesânî namazda okunması vacip olduğundan Suretu’s-Salât; hastalıklara şifa olması itibariyle eş-Şifâ, eş-Şâfiye bu surenin ilimleri arasındadır.
Fatiha sûresi, tam olarak inen ilk sûre olup Mekke’de ve Hz. Muhammed (s.a)’in peygamberliğinin başlangıç döneminde nazil olmuştur. Yedi âyet olduğu noktasında fikirbirliği bulunmakla beraber, besmeleyi müstakil bir âyet saymayanlar kısmını bir âyet sayarlar. İmâm Şafiî’nin de aralarında bulunduğu birçok bilgine göre Kur’ân’da surelerin başında yazılı besmeleler hem Fâtiha’da hem de diğerlerinde surenin ilk âyetini teşkil eder, dolayısıyla namazda cehren okunur. Hane-fîler’e göre sûre başlarındaki besmeleler surelerden birer cüz olmaksızın, Kur’ân’ın müstakil bir âyetidir, namazda sirren (içten) okunur. İmâm Mâlik’e göre, Besmele Nemi sûresinin 30. âyeti dışında, Kur’ân’dan olmadığından namazda sirren di okunmaz.[11] Na ibadet hayatının esası olması hasebiy-le müminler bu sureyi her gün en az onyedi defa okumakla mükelleftirler; zira Hz. Peygamber, “Fâtiha’sız namaz olmaz” buyurmuşlardır. Şu kadar var ki, Hanefî mezhebinde namazda Kur’ân’dan bir miktar okunması farz olmakla beraber, özellikle Fâtiha’nın okunması farz değil vacip olarak nitelendirilmiştir. Fakihlerin çoğunluğuna göre ise namazda Fâtiha’nın okunması farz anlamında olmak üzere vaciptir; okunmazsa namaz geçerli olmaz.[12]
Fasılası mim ve nun harfleridir. Âyet sonlarında durulduğunda, yüksek bir mûsikî değeri olan bu harfler, medd-i arız sebebiyle, “yâ” harf-i meddinin 2 ila 4 elif miktarı uzatılması sayesinde, şevk verici bir ahenk sağlarlar. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.) Fâtiha’yı her âyet sonunda durarak okurlardı.
Gerek tefsir kitaplarında gerekse Fatiha sûresi hakkında Özel olarak kaleme alman çok sayıdaki risalede bu surenin derin anlamlarına dair geniş açıklamalar yapılmıştır. Aşağıda bu hususta özet bilgiler verilecektir.
Fâtiha’nın başında “hamd yalnız Allah içindir” derken kullar, besmeledeki rahman ve rahîm vasıflarının delâlet ettiği nimetlere şükürle mukabele etmiş olmaktadırlar. Bazı müfessirler Önce “şöyle deyiniz” anlamına gelen bir fiilinin mukadder olduğunu belirtirler. Hamd için zaman ve mekân zarfı zikredilmeyip istimrar (süreklilik) ifade eden isim cümlesi kullanılması ve “hamd”in başındaki “istiğrak lamı” (kapsam ifade eden lâm harfi) bütün hamdlerin evvelen ve bizzat O’na ait olduğunu gösterir.
Daha sonra bu hükmün delili olarak “çünkü O, Rabbu’l-âlemîndir; çünkü rahmandır, rahîmdir ve çünkü din gününün mâlikidir” buyurulur. Hüküm vasfa bağlandığından burada sıfatlar, daha Önce değinilen liyakatin sebebini bildirirler. Böylece bütün mekânlar, bütün zamanlar, bütün yaratılmışlar ve bütün nimetler O’nun olduğundan, bütün hamdlerin de O’na ait olması gerektiği vurgulanmış olur. “Allah” lafz-ı celâli diğer bütün esmâ-ı hüsnânın mânâlarını kendinde toplamış olup, Ulûhiyyetin alem-i hâssıdır {özel ismidir). Bununla beraber, bu icmali bir nebze açıklamak üzere Ulûhiyyetin başlıca özelliklerini ifade eden belli başlı vasıflara yer verilmiştir. Rabb: O’nun fiilî sıfatlarına, hükmünü yürütmesine, bütün mahlukları yaratıp ihtiyaçlarını vermesine, onları kemale erdi-rip idare etmesine delâlet eder. Rabbu’l-âlemîn: Tüm cüzleriyle bütün âlemlerin ve özellikle hepsine üstün olan akıllı varlıkların yegâne Rabbi demektir. Rabb, “Bir şeyi, kademe kademe kemâline eriştiren, yani terbiye eden” anlamınadır. Rabbu’l-alemîn denince, her insan, kendi görebildiği kadar olsun, zihninden bütün âlemlere bir resmi geçit yaptırınca, terbiye kanununun ve muazzam bir rububiyyetin asarını müşahede eder. Nitekim, kendisi, gözle görülemeyecek kadar küçük bir hücre iken, halden hale geçirilerek, rububiyyet mucizesi olarak yeryüzünün halifesi makamına getirilmekte, matlub olan geçit resminden sonra, dünya sahnesinden kaybolmaktadır. İradesiyle gelmeyen, iradesiyle varlığını sürdürmeyen ve iradesiyle gitmeyen insanlar ve diğer mahluklar, mütemadiyen her gün akıp akıp gidiyorlar. Rabbu’l-âlemin, yarattığı her mahluk için bir kemal noktası tayin etmiş ve oraya yükselmesi için ona bir meyil vermiştir. Her mahlûk, o noktaya doğru giderken, o uzun seferinde kendisine yardım eden, zararları giderip engelleri kaldıran, işte bu ilahî terbiyedir. Halbuki “Rabb” yerine hâlık veya başka bir vasıf kullanılsaydı bu maksat anlatılmış olmazdı. Diğer taraftan, Hâlık’ı kabulde fazla ihtilaf yoktur, ama varlığı devam ettiren rubûbiyyeti, birçok insan inkâr etmektedir. Kur’ân ise rubûbiyyeti vurgulamak istemektedir.
Cevapla