Paylaş
Hac nedir? Haccın tanımı, mahiyeti ve hükmü
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Hac ne demek? Hac ibadetinin Tanımı Ve Mahiyeti
Haccın tanımı kısaca
“Hacc” sözlükte, kastetmek, yönelmek ve -bazı dil bilginlerine göre- saygı duyulan bir kişiye veya yere yönelmek anlamlarına gelir.
Dini bir terim olarak ise hac, belirli vakitte Arafat’ta bulunma ve usulüne uygun olarak Kabe’yi tavaf etme fiillerinden oluşan bir ibadettir. Haccın temel öğleri (rükünleri) Hanefîler’e göre bu iki fiilden ibaret olmakla birlikte, diğer mezheplere göre yapılacak tanımda rükün sayılan diğer fiillerin de gözonüne alınması gerekir. Hac eden kişiye “hac” (hacı) denir; çoğulu “huccâc” veya “hacîc”dir.
Doğru kabul edilen görüşe göre hicrî 9. senenin sonlarında farz kılınan hac, İslâm’ın beş şartından (temel hükmünden) bindir. “Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” (Âl-i imrân 3/97) anlamındaki âyet-i kerîme, bu farziyetin Kur’ân’dan delilidir. İbn Ömer’in Hz. Peygamber’den rivayet ettiği şu hadis-i şerif de sözkonusu farziyetin Sünnet’ten delilini teşkil etmektedir: “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka İlâh olmadığına, Muham-med’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve hac yapmak”
(Buhârî, İman, 1; Müslim, iman, 19, 5; et-Tirmİzî, İman, 3).
Sahabe döneminden beri bütün bilginler gücü yeten kimsenin, ömründe bir kere hac yapmasının farz-ı ayn olduğu hususunda icmâ etmişlerdir. Buna göre hac ibadeti, Kitap, Sünnet/ve İcma-i ümmet ile sabit olan en kuvvetli farzlardan biridir.
Ömründe bir defa hac yapmış olan müslüman, bu farzı yerine getirmiş olur. Çünkü Ebû Hureyre’nin rivayetine göre Hz. Peygamber bir hutbesinde: “Ey insanlar! Allah sizlere haccı farz kılmıştır. O halde hac ediniz” buyurmuş, bunun üzerine bir adam, “Her sene mi, ey Allah’ın Rasulü?” diye sormuş, sorusuna cevap alamayınca aynı soruyu üç defa tekrarlamış, sonunda Rasûlullah “Şayet evet deseydim vacip (farz) olurdu, buna da gücünüz yetmezdi…” diye cevap vermiştir (Müslim, Hac, 73).
Bilginler, şartları gerçekleştiğinde haccın hemen yerine getirilmesi gerekli bir fariza mı (“vücub ale’l-fevr”) yoksa geniş zaman İçinde yerine getirilmesine müsaade edilmiş bir görev mi (“vücub ale’t-terâhi”) olduğu hususunda farklı kanaate sahiptirler. Fakihlerin çoğunluğuna (Ebû Hanî-fe’den nakledilen iki görüşten daha sahih kabul edilenine, Ebû Yusuf’a, Malikî mezhebinde tercih edilen görüşe ve Ahmed b Hanbel’e) göre, şartları gerçekleştiğinde haccın geciktirilmemesi gerekir. Üzerine hac farz olan kişinin bunu sonraki seneye veya senelere bırakması günahtır. Hatta bu bilginlerin içtihadına göre, uzun yıllar bu görevi erteleyen kişinin tanıklığı da kabul edilmez. Zira, vecibenin tehiri küçük günah olmakla birlikte günahta ısrar etmek kişiyi fâsık kılar. Bununla beraber, farz olduğu yıldan sonraya erteleyip daha sonra hac görevini yerine getiren kişinin bu ifası kaza değil edâ sayılır ve böylece günahı da kalkar.
Şafiî’ye ve Hanefîler’den Muhammed b. Hasen’e göre İse, haccın vücubu “fevrî” değildir, ilk kez farz olduğu yıldan sonraya bırakmamak sünnet ise de, daha sonraya da bırakılabilir. Ancak gelecekte hac edebilme imkânlarını yitireceği endişesi varsa, ertelemesi haram olur.
Kişi, gelecek seneye veya senelere sağ çıkıp çıkamayacağını bilemeyeceğinden, imkânı olduğunda bir an önce bu görevi yerine getirmesi ihtiyatlı bir davranış olur. Yukarıda belirtilen iki görüş de, bu davranışın dinen daha çok tasvip gördüğü noktasında birleşmektedir.
Kutsal zaman ve kutsal mekân inancı hemen hemen bütün dinlerde mevcuttur. Ulûhiyyetin tezahür ve tecelli ettiği ve kutsal kabul edilen şahısların yaşadığı veyahutta kutsal sayılan olayların cereyan ettiği mekânlar, bu inançları paylaşanlarca mukaddes kabul edilmiştir. Gerek ulûhiyyete yaklaşmak, gerekse kutsal şahsiyetlerin yardım ve şefaatini celbedebilmek için mukaddes diye kabul edilen mekânların belirli zamanlarda ziyareti de dinî vecibelerden sayılmıştır. Bu tür ziyaretler bütün dinlerde mevcuttur. Budizm’de Buda’nın şehri Benares önemli bir ziyaret yeridir. Yahudilikte tanrının tecelli ettiği Sina dağı ve Kudüs başlıca hac yeridir. Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın yaşadığı yerler, Beytlehem, Nasıra ve özellikle Kudüs şehri ile Hıristiyan aziz ve azizelerinin yaşadıkları yerler ve katolikler için Vatikan önemli hac mekânlarıdır.
Gerçek Hayat-İslamda inanç ibadet
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hac, İslam dininde belirli bir zaman ve yerde, belirli ibadetleri yerine getirerek yapılan kutsal bir yolculuktur. Hac, Müslümanlar için Farz-ı Ayn (bireysel olarak her müslümana farz olan) bir ibadettir.
Hac, Mekke şehrinde bulunan Kâbe’yi ziyaret etmek, Safa ve Merve tepeleri arasında sa’y yapmak, Arafat’ta vakfe yapmak, Müzdelife’de konaklamak, Mina’da şeytan taşlama ritüellerini gerçekleştirmek ve diğer belirli ibadetleri yapmak şeklinde tanımlanabilir.
Hac ibadeti, Müslümanlar için manevi bir yolculuktur ve birçok anlam içerir. Hac, Allah’a itaat etmek, bağışlanma dilemek, Allah’ın huzurunda kendini yeniden değerlendirmek, tevbe etmek, birlik ve kardeşlik duygularını pekiştirmek, cennetin sevaplarını kazanmak gibi hedefleri içerir.
Hac, Müslümanlar için önemli bir ibadettir çünkü Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından emredilmiş ve kendisi de bu ibadeti yerine getirmiştir. Hac, birçok hüküm ve ritüeli içerir ve belirli zaman dilimlerinde yerine getirilir.
Haccın hükmü Farz-ı Ayn olduğundan, Müslümanlar için hac ibadeti yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur. Ancak, fiziksel, mali ve sağlık açısından buna muktedir olan Müslümanlar için geçerlidir. Hac ibadeti, Müslümanlar için bir hayat boyu bir defa yapılması gereken bir ibadettir. Hac farizasını yerine getiren bir Müslüman, ibadetini tamamladığında Allah’ın rızasını kazanır ve günahları bağışlanır.
Hac, İslam dininin beş temel ibadetinden biridir ve müslümanlar için büyük bir manevi değere sahiptir. Her yıl dünya çapında yüz binlerce Müslüman, hac ibadetini yerine getirmek üzere Mekke’ye gelir ve bu kutsal yolculuğu gerçekleştirir.