Paylaş
Hadis aktarımında kaynak kullanımı nasıl olmalıdır? Bütün kaynaklar aynı derecede güvenilir midir?
Question
Hadis aktarımında kaynaklar aynı derecede güvenilir mi?
Son zamanlarda her gün kürsülerden, ekranlardan ve sosyal medya mecralarından yüzlerce hadisin herhangi bir kaynak belirtilmeden nakledildiği/paylaşıldığı müşahede edilmektedir. Resulullah’a bir söz isnad etmede gösterilen bu rahat ve müsamahakâr tutum, hadis ilminin kurucu isimlerinin hadis rivâyetinde gösterdikleri hassasiyetten ne kadar uzaklaşıldığını gözler önüne sermektedir. Gerçekte bir ilim, irfan ve hikmet ameliyesi olan hadis rivâyeti ya da nakli yerini artık kuru ve ruhsuz bir paylaşıma bırakmış gözükmektedir. Neticede usûl, yerini usûlsüzlüğe terkederken, ehli olsun olmasın herkes hadis rivâyet sürecininin bir faktörü olmaktadır.
Birçok insanın hatta ilim talebelerinin hadisin sıhhati ile ilgili hataya düşme sebeplerinin başında bir hadisin dillerde büyük şöhret kazanması hatta meşhur ilim erbabının kitaplarında yer alması gelmektedir. Hadisin, büyük bir âlimin eserinde yer alması onun sahîh olması için yeterli bir delil değildir. Dolayısıyla o hadisin asıl kaynaklardan teyit edilmesi gerekir. İbn Hacer el-Heytemî’nin (ö. 974/1567) yaklaşık beş asır önce verdiği bir fetva, hadis aktarımının/paylaşımının iyice kontrolden çıktığı günümüzde de büyük önem arz etmektedir. Bu âlim söz konusu fetvasında, hadis ehlinden olmayan bir âlimin kitabında görülen bir hadise itimad etmenin caiz olmadığını söylerken vaizlerin
çoğunun bu hatayı işlediğini ve bunu yapanların yetkililer tarafından cezalandırılması ve engellenmesi gerektiğini söyler.
Hadis ilmine emek sarfeden büyük âlimler halkın dilinde dolaşan hadisleri toplamak için de büyük çaba harcamışlardır.
Bedruddin ez-Zerkeşî (ö. 794/1392), İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), İbnu’d-Deyba’ (ö. 944/1537), es-Suyûtî (ö. 911/1505), es-Sahâvî (ö. 902/1497) bunların başında gelir. En kapsamlı eser ise İsmail el-Aclûnî’nin (ö. 1162/1749) “Keşfu’l-Hafâ’ ve müzîlü’l-ilbâs ‘amme’ştehere mine’l-e’hâdîs ‘alâ elsineti’n-nâs” adlı eseridir. Adından da anlaşılacağı üzere bu eser halk arasında meşhur olan hadislerin aslının olup olmadığını tespit etmek maksadıyla yazılmıştır. Dolayısıyla eserin herhangi bir hadis için kaynak gösterilmesi yanıltıcı olabilir. Örneğin tasavvuf erbabının sık kullandığı hatta bazı türbelerin ve mezar taşlarının üstüne nakşedilen “İşlerinizde dara düşerseniz kabir ehlinden
yardım isteyiniz” sözü Osmanlı Şeyhulislâm’ı İbn Kemal Paşa’nın (ö. 940/1534) “kırk hadis” derlemesinde yer almaktadır.Ancak Kemalpaşazade’nin Şeyhulislâm olması onun zikrettiği her hadisin sahih olması için yeterli değildir. Nitekim el-Aclûnî de rivâyetin aslı hakkında suskun durarak onu sadece İbn Kemal’e atfetmekle yetinmektedir.
Hafız Münzirî’nin (ö. 656/1258) “et-Terğîb ve’t-Terhîb” adlı eserindeki hadisler de bu bağlamda değerlendirilebilir. Bilhassa “ruviye (rivâyet edildi)” sigasıyla zikrettiği rivâyetlere dikkat edilmelidir. Bu sigayla yer verdiği rivâyetlerin illetli olduğunu kendisi de ifade etmektedir. O ayrıca eserinin girişinde eski âlimlerin terğîb ve terhîb içerikli rivâyetlerin kabulünde gevşek bir tutum sergilediklerini, hatta birçoğunun uydurma rivâyetler zikrettiklerini, dahası onların uydurma olduklarını beyan etmediklerini ifade etmektedir.191 Aslında müellif bunu kitabının girişinde zikretmek suretiyle eserindeki kimi rivâyetler hakkında baştan okuyucuyu uyarmak ister gibidir. Türkçe’ye de tercüme edilen bu eser, günümüzde vaaz ve irşad faaliyetlerinin önde gelen kaynaklarından biri olarak kullanılmaktadır. Eser, Bursevî’nin,
Rûhu’l-Beyân adlı tefsirinde kullandığı temel kaynaklardan biridir. Örneğin Bursevî, hadis olarak bir aslı bulunmayan192 “لـــوالك
االفـالك خـلـقـت لـمـا لـوالك) “Sen olmasaydın âlemi yaratmazdım) sözünü kudsî bir hadis olarak yer yer zikretmektedir.
Sahih rivâyetleri derlemek gibi bir maksatla yazılmayan, hatta sadece zayıf ravileri ve rivâyetlerini derlemek amacıyla yazılan eserlere yapılan atıfların da sahih kaynaklardan teyid edilmesi gerekmektedir. Örneğin büyük muhaddis ed-Dârekutnî’nin (ö. 385/995) fıkhî rivâyetleri toplamak için derlediği es-Sünen’inde sahih, hasen, zayıf ve mevzû her tür hadisin yer aldığı, hatta bazı bölümlerinde hiçbir makbul hadise rastlanmadığı görülmektedir.194 Yine Nîşâburlu hadis hafızı Hâkim en-Nîsâbûrî’nin (ö.405/1014), Buhârî ile Müslim’in el-Câmi‘u’s-Sahîh’lerine almadıkları sahih hadisleri bir araya getirmek maksadıyla telif ettiği eseri olan el-Müstedrek ‘ale’s-Sahîhayn’ı inceleyen Zehebî
(ö. 748/1348) bu eserde sahih olanların yanısıra zayıf ve mevzu haberlerin de yer aldığını tespit etmiştir.
Bu tür örneklerin sayısı elbette çoğaltılabilir. Ancak bu kadarı, maksadı ifade etmektedir. Sonuç olarak hadis paylaşırken ya da naklederken bilinçsiz kaynak kullanımı günümüzde en sık yapılan yanlışlardan biri olarak göze çarpmaktadır. Daha esef verici olan ise ilim erbabı olan kimselerin bu yanlışı yapmalarıdır.
Sırf büyük bir âlimin kitabında yer aldığı için bir hadisin sahih olduğunu tartışmasız kabul etmek ya iyi niyetten ya da cehaletten kaynaklanan bir yaklaşım olmalıdır. Bir tefsîr kaynağında ya da vaaz/irşad kitabında zikredilen bir hadisin sahihliğini tartışmak o kitabın ya da âlimin değerini tartışmak anlamına gelmez. Hadis tarihinde tahrîc adı altında oluşan edebiyat bu tür kaynaklardaki hadislerin asılları olup olmadığını tespit etmeyi hedefler. Dolayısıyla vaaz/irşad ve tefsîr eserlerinde yer alan hadislerin temel muteber hadis kaynaklarından teyid edilmesi ilmî bir sorumluluktur. Dahası en azından hadisin sahihini zayıfından ayırmak için olağanüstü çaba harcayan ilk İslâm büyüklerinin emeklerine karşı saygılı olmak bunu gerektirir.
Öte yandan sosyal medya ortamlarında herhangi bir kaynak gösterilmeden gelişigüzel paylaşılan hadisler/rivâyetler konusunda Müslümanın uyanık olması gerekir. Zira bu tür ortamlarda asılsız birçok sözün Peygamber Efendimize nispet edildiği müşahade edilmektedir. Bu noktada Efendimizin (s.a.s.) “Her işittiğini aktarmak kişiye yalan/günah olarak yeter.” hadisi, aslını öğrenmeden, teyit etmeden hadis paylaşmanın büyük bir vebal olduğunu hatırlatan altın bir öğüt mesabesindedir.
BENZER KONULAR:
- Kurban ile ilgili hadisler arapça türkçe
- Evlilik ile ilgili ayet hadis ve dini sözler
- Müslümanın kanı ancak üç şeyden biriyle helal olur Hadisi ve açıklaması
- Güçlü Müslüman Zayıf Müslümandan Hayırlıdır Hadisi Arapça
- Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur hadisi
- Tümünü görüntüle.
Diyanet Güncel Meselseler
Answer ( 1 )
Hadislerin güvenilirlik dereceleri, aktarım zincirinin sağlamlığına ve içeriğin doğruluk ve tutarlılık açısından incelenmesine bağlıdır. Hadisler, Sahih (sağlam), Hasan (iyi) veya Zayıf (zayıf) gibi farklı sınıflandırmalara tabi tutulurlar. Güvenilirliği yüksek olan hadisler, Sahih veya Hasan kategorisinde yer alırken, güvenilirliği daha düşük olanlar Zayıf hadisler olarak kabul edilir.
Hadislerin güvenilirlik derecesini belirlemek için hadis ilimleri alanında uzmanlaşmış alimler, hadislerin isnad (aktarım zinciri) ve matn (içerik) analizlerini yaparlar. Aktarım zincirindeki ravilerin güvenilirliği, adaleti, hafızalarının gücü, doğru aktarma kabiliyeti gibi faktörler dikkate alınır. Ayrıca, bir hadisin farklı kaynaklarda yer alması ve çeşitli ravi zincirlerinin birbirini teyit etmesi de güvenilirliği artıran faktörlerdendir.
Bununla birlikte, hadislerin güvenilirlik dereceleri konusunda farklı görüşler ve değerlendirmeler olabilir. Farklı hadis koleksiyonları ve hadis ilimleri kitaplarında farklı sınıflandırmalar ve yorumlar bulunabilir. Bu nedenle, güvenilir hadislerin belirlenmesinde güvenilir hadis ilimlerine başvurmak önemlidir. İslam alimlerinin ve hadis ilimlerine vakıf olan uzmanların yorumlarına başvurarak, hadislerin güvenilirliği konusunda daha sağlam bir bilgi edinmek mümkündür.