“Hadis” Denildiğinde Ne Anlaşılmalıdır?

Question

Dini Kavram Olarak “Hadis”

Dini Kavram Olarak Hadis

“Hz. Peygamber şöyle buyurdu” ifadesiyle nakledilen her bilgi hadis midir? “Hadis” denildiğinde ne anlaşılmalıdır?

“Hz. Peygamber şöyle buyurdu” ifadesi genellikle nakledilen bilginin Hz. Peygamber’e ait olduğu şeklinde anlaşılır. Ancak bu ifadeyle nakledilen bilginin Hz. Peygamber’e ait olduğu, söyleyen kişinin uzmanlık bilgisi ve bilgilendirmesiyle anlaşılabilir. Bu ifadeyi kullanan kişi hadis alanında uzman ve bizzat kendisi naklettiği bilginin Hz. Peygamber’e ait olduğunu tespit etmiş veya Buhâri ve Müslim gibi sadece sahih (Hz. Peygamber’e ait olduğu tespit edilmiş) hadisleri ihtiva eden bir hadis kitabından aldığını belirtmişse ilgili sözün Hz. Peygamber’e ait olduğu düşünülebilir. Aksi takdirde söz konusu ifade sadece nakledilen bilginin Hz. Peygamber’e nispet edildiğine işaret eder. Asıl itibariyle hadis kelimesi mutlak olarak kullanıldığında Hz. Peygamber’e nispet edilen bilgi anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle hadis ilmi geleneğinde bir haberin hadis olarak nitelendirilmesi için sadece Hz. Peygamber’e nispet edilmesi esas alınmakta, ona ait olduğunun tespiti araştırma sonucunda belirlenmektedir. Araştırma sonucunda Hz. Peygamber’e ait olduğu tespit edilmişse “sahih hadis”, ona ait olmadığı tespit edilmişse “mevzu hadis”, karar verilememişse “zayıf hadis” olarak isimlendirilmektedir. Buna göre Hz. Peygamber’e nispet edilen her bilgi hadis olarak anılır. Ancak bu o bilginin mutlaka Hz. Peygamber’e ait olduğu anlamına gelmez.

Görüldüğü üzere hadis, Hz. Peygamber’e nispet edilen bilgiler olup bunlar içerisinde ona ait olan sahih hadisler bulunduğu gibi mevzu hadisler de yer alır. Konunun anlaşılabilmesi için burada sahih ve uydurma hadislere birkaç misal vermek yerinde olacaktır. “Allah ve âhiret gününe inanan kimse güzel (faydalı) söz söylesin veya sussun” (Buhari, “Edeb”, 31, 85; Müslim, “İman”, 74), “Hiçbirini kendisi için istediğini, (Müslüman) kardeşi için de istemedikçe olgun mümin olamaz” (Buhâri, “İman”, 7; Müslim, “İman”, 71, 72), “Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır…” (Buhâri, “İman”, 41; Müslim, “İmâret”, 155), “Allah Teâlâ gündüz günah işleyenin tevbesini kabul etmek için gece; geceleyin günah işleyen kimsenin tevbesini kabul etmek için de gündüz bekler. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam eder” (Müslim, “Tevbe”, 31), “Allah sizin bedenlerinize/fiziki yapınıza değil kalplerinize bakar” (Müslim, “Birr”, 33), “Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken devesinin yanına geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek, “Allah’ım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim’, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır” (Müslim, “Tevbe”, 7) hadisleri Hz. Peygamber’e ait olduğu tespit edilmiş sahih hadislerdir.

“Dünyanın ömrü yedi bin senedir, biz yedinci binin içindeyiz” şeklindeki rivayet ise, öncelikle kıyâmetin zamanını Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğini ifade eden ayete aykırıdır. Nitekim A’râf suresi 187. ayette, “(Ey Peygamber!) Müşrikler sana (alaylı bir üslupla), ‘Şu kıyamet gemisi ne zaman demir atacak; ne vakit gelip çatacak?” diye sorarlar. De ki: “Bu sorunun cevabını yalnız rabbim bilir. Kıyamet vakti hakkında O’ndan başkası bilgi veremez… Üstelik o sizi ansızın yakalayacaktır.’ (Ey Peygamber!) Sen sanki kıyametin ne zaman kopacağını biliyormuşsun yahut bilmek zorundaymışsın gibi, gelip ikide bir sana bunu soruyorlar. Onlara bir kez daha de ki: “Kıyametin ne zaman kopacağını yalnız Rabbim bilir” Ne var ki Mekke halkının müşrik çoğunluğu bu gerçeği bir türlü anlamıyor.” Bu rivayet aynı zamanda kıyametin vaktiyle ilgili sorulan soruya Hz. Peygamber’in “Benim de sorandan farklı bilgim yok, bilmiyorum” (Buhâri, “İman”, 37, Müslim, “İman”, 1) şeklinde verdiği cevaba başka bir ifadeyle sahih olan hadislere de aykırıdır. Bu durum onun uydurma olduğunun alametidir. “Bir kimse Yasin suresini dinlerse, Allah yolunda yirmi dinar harcamış gibi olur. Okursa yirmi hac sevabı kazanır. Yazar ve onu içerse karnına bin nur, bin bereket, bin rahmet ve bin rızık girer. Ondan her türlü hastalıkları yok eder” (Suyüt, el-Leâli, 1, 233). Görüldüğü gibi bu rivayette “Yasin suresini okumak yirmi hac yerine geçer? denilerek İslâm’ın farzlarından hac ibadetine gerek kalmadığı anlayışından söz edilmektedir. Ayrıca Yasin suresini yazıp içmenin her türlü derde deva olduğu ifade edilmek suretiyle muskacılık teşvik edilmektedir. Bu tavır ise, Kur’ân-ı Kerim’in gönderiliş amacına aykırıdır. Zira Kur’ân insanlara doğru yolu göstermek amacıyla gönderilmiştir. “Patlıcan her derde devadır” sözünde olduğu gibi akıl ve gözlemlere ters düşen, tarihi gerçeklerle bağdaşmayan uydurma hadisler de vardır. Uydurma hadislerle ilgili eser yazan âlimler belirli bazı konulardaki hadislerin uydurma olduğunu tespit etmişlerdir. Belirli tarihlerde bazı olayların meydana geleceğini haber veren hadisler, kıyâmetin belirli bir zamanda kopacağını ifade eden hadisler, bekârlığı öven hadisler, ticareti yeren hadisler, aklı öven veya yeren hadisler, mezheplerden bahseden, mezhep imamlarını öven veya yeren hadisler, belirli yiyecek, içecek ve bitkiler hakkındaki hadisler söz konusu eserlerde uydurma olarak nitelenmektedir.

Netice itibariyle “Hz. Peygamber şöyle buyurdu”, “Hz. Peygamber şöyle yaptı” ve benzeri ifadelerle nakledilen her bilgi hadistir. Ancak bu, nakledilen bilgilerin Hz. Peygamber’e ait olduğunu değil ona nispet edildiğini ifade eder. Bunların Hz. Peygamber’e ait olup olmadığına ise araştırma sonucu karar verilir.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

  1. Hadis, İslam dini terminolojisinde kullanılan bir terimdir. Hadis, Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sözleri, fiilleri, takrirleri ve onaylarından oluşan rivayetlerin toplamıdır. Hadisler, İslam’ın temel kaynaklarından biri olarak kabul edilir ve Kuran-ı Kerim’in yanı sıra Müslümanların yaşamlarını yönlendirmede büyük bir öneme sahiptir.

    Hadisler, Sahabe olarak bilinen Hz. Muhammed’in döneminde yaşayan ve onunla doğrudan temas halinde bulunan Müslümanların sözlü aktarımları yoluyla nesilden nesile ulaşmıştır. Sahabelerin, Hz. Muhammed’in öğretilerini anlamalarını, kaydetmelerini ve aktarmalarını sağlamak için büyük bir özen gösterdikleri bilinmektedir.

    Hadisler, İslam hukuku, ibadetler, ahlak, aile, ticaret gibi çeşitli konularda rehberlik sağlar. Hadislerin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması, hadis ilminin bir parçası olan hadis tenkit (eleştiri) ve hadis usulü (metodoloji) çalışmalarıyla gerçekleştirilir.

    Hadisler, İslam toplumu için önemli bir rehberlik kaynağıdır ve Müslümanlar, sahih (doğru) ve güvenilir hadislere dayanarak dini bilgilerini güçlendirmeye çalışırlar. Hadislerin incelenmesi, hadis alimlerinin uzmanlık alanına giren bir konudur ve hadis ilmi, İslam’ın anlaşılması ve yaşanması açısından büyük bir öneme sahiptir.

    En iyi cevap

Cevapla