Paylaş
Hafaza melekleri ve kiramen katibin
Question
Hafaza Ve Kirâmen Kâtibin Melekleri
Allah Teâlâ, “Hiçbir can yoktur ki üzerinde bir koruyucu olmasın.” [1][419] buyurarak, her kişinin, meleklerden bir koruyup gözeteni olduğunu bildirmiştir. Bunlara “hafaza melekleri” denir. Hafaza, koruyup gözetenler manasındadır. Kulun yaptığı iyi ve kötü bütün işleri yazarak kaybolmaktan ve unutulmaktan korudukları için, rızkını ve ecelini bilip korudukları için bunlara hafaza melekleri adı verilmiştir.[2][420] Hafazanın, kişiyi menfaatlarına sevkedip, zararlarından sakındıran akıl olduğu da söylenmiştir.[3][421]
Allah Teâlâ’nın vazifelendirdiği bu melekler, aynı zamanda kulu, mukadder olmayan belalardan da korurlar.[4][422] Bu konuda Ebû Ümâme’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanın bal tasından sinekleri kovaladığı gibi, her mü’minin başından belaları kovalayan ve onu belalara karşı koruyan yüzaltmış melek vardır. Eğer kul, şeytandan kendi kendini korumaya bırakılmış olsaydı, şeytan göz açıp kapayıncaya kadar insanı kapıverirdi”.[5][423]
İnfitar Sûresi’nde bu bekçi ve koruyucu meleklerin yanısıra katip (yazıcı) meleklerden bahsolunarak, “Sizin üstünüzde gerçek bekçiler ve yaptığınız herşeyi bilen çok şerefli yazıcılar vardır.” [6][424] buyurulur. Bu âyetle Allah Teâlâ sanki şöyle demektedir: “Ey kâfirler, siz ahiret gününü yalanlıyorsunuz. Halbuki sizin için görevli melekler, o günde, ona göre hesaba çekilesiniz diye yaptığınız şeyleri yazıyorlar.”[7][425] Bunlar Allah katında çok itibarlı ve kıymetlidirler ve görevli oldukları insanın bütün yaptıklarını ve konuştuklarını yazarlar.[8][426] Adeta kameralar ve teyplerle ses ve görüntülerini tesbit ederler. İnsanın hurma çekirdeğinin zarı ve fitilciği kadar, yani incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz saydığı işlerini bile bu melekler kaydederler.[9][427]
Ekseri âlimlerin görüşüne göre bu melekler, sadece yaptıklarımızı değil, aklımızdan geçirdiğimiz şeyleri de bilirler.[10][428] Allah Teâlâ buyurur ki:
“Yoksa Biz o (kâfirlerin) içlerinde gizlediklerini ve aralarında gizli konuşmalarını işitmez miyiz sanıyorlar. Hayır, (yanılıyorlar). Onların yanında bizim elçilerimiz var, (her yaptıklarını) yazıyorlar”. [11][429] Binâenaleyh Allah’ın bu işle görevlendirdiği melekleri, işlerini şüphesiz kusursuz yapar. Mü’minin buna inanması gerekir. Böylece inanan insan da elbetteki gizli olsun açık olsun bütün işlerine ve sözlerine dikkat eder.
İbn Ebû Hatim Rasûlullah (a.s)’ın şu hadisini rivayet eder:
“İki durum dışında sizden ayrılmayan kirâmen kâtibin meleklerine iyi davranınız. O iki durum, tuvalet için çıktığınız ve hanımınızla cinsî münâsebette bulunduğunuz hallerdir. Binâenaleyh sizden biri yıkanırken ya bir duvarı, ya bineğini veya bir kardeşini siper edinerek yıkansın”. Bir başka hadiste Rasûlullah (a;s.),
“İki hafaza meleğinin her gün Allah Teâlâ’ya gönderdiği kulun günlük faaliyet sayfasının başında ve sonunda istiğfar bulunursa, yani kul günün başında ve sonunda Allah’dan bağışlanma istemiş, istiğfar etmiş ise, Allah Teâlâ, “O sayfanın iki ucu arasında ne varsa hepsini kulum için affettim.” buyurur.” demiştir.[12][430]
Yine rivayete göre herbir insanın o iki hafaza meleği, insan öldüğünde, kabrinin başına dururlar. Eğer o insan müslümansa kıyamete kadar orada teşbih ederler, tekbir getirirler ve lâilâheillallah derler. Bunların sevabı o kişiye yazılır. Eğer o kişi kâfir ise, bu iki melek kıyamete kadar ona lanet okurlar.[13][431]
“O (insanın) önünden ve arkasından, onu izleyen (mu’akkıb) melekler var. Onu Allah’ın emriyle korurlar…” [14][432] âyetinde de “mu’akkıb meleklerden” bahsedilir. İbn Cüreyc, bu meleklerin, katip melekler olduğunu söyler.[15][433] Âlûsî, bir yerde, bu meleklerin, hafaza meleklerinden ayrı olduğunu ve dolayısıyla insanın yanında çeşitli meleklerin görevli olarak bulunduğunu söylerken[16][434], bir başka yerde mu’akkıb meleklerin, kulun sözlerini ve fiillerini yazarak muhafaza eden, onun peşinden ayrılmayan melekler olduğunu söyler.[17][435]
Alimlerin çoğuna göre “mu’akkıb” melekler, hafaza melekleridir. Bunlar gece ve gündüz nöbet değiştirmek üzere birbirlerinin peşisıra geldikleri için ve de kulların işlerini dikkatle takip edip yazdıkları için bu ismi almışlardır[18][436]. Bazı müfessirler, önünde ve arkasında böyle izleyen ve gözleyen melekler bulunan kulun, sadece Hz. Muhammed (a.s) olduğunu söylemişlerdir; fakat bu zayıf bir tefsirdir.[19][437] Muakkıb meleklere; gözünden hiçbir şey kaçmadığı ve insanın yaptığı, söylediği herşeyi tastamam tesbit ettiği için, bir de onu önünden arkasından gelecek her türlü tehlikeye karşı korudukları için, “Önünden, arkasından onu izleyen melekler..” denilmiştir .
İbn Kesîr’in garip ve zayıf bulduğu bir rivayete göre Hz. Osman (r.a), Rasûlullah (a.s)’ın yanına gelip,
“Ey Allah’ın Peygamberi, her kulun beraberinde kaç melek bulunduğunu bana haber ver!” der. Rasûlullah (a.s.),
“İnsanın sağında iyiliklerini, solunda da kötülüklerini yazmakla görevli bir melek vardır. Sağındaki melek, solundakinin âmiri olup, kul bir iyilik işlediği zaman, hemen on misliyle sevap yazar. Kul kötülük işlediği zaman, soldaki melek âmirine, “Yazayım mı?” diye sorar. O, “Belki istiğfar eder, yaptığına pişman olur.” diyerek, onu bekletir. Bu üç kere tekrar eder. Üçüncü soruşta sağdaki melek, ‘Yaz, Allah bizi ondan[20][438] kurtarsın, o ne kötü bir arkadaş; Allah’ı düşünmesi ve bizden utanması ne kadar az..” der. Allah Teâlâ’nın:
“İnsanın sağında ve solunda oturan ve yaptıklarını tesbit etmekte olan iki (melek) vardır, insanın yanında onu gözetleyip söylediği her sözü kaydeden bir (melek) hazır bulunmaktadır.” [21][439] âyetinde bildirdiği bu meleklerdir. Biri insanın önünde, diğeri arkasında olmak üzere iki melek daha vardır, “insanın önünde ve arkasında onu izleyen (mu’akkıb) melekler vardır.” [22][440] âyetinde bahsedilenler de bunlardır. “Bir melek de insanın kâkülünden tutmuş olarak bekler: Kul, Allah’a karşı alçak gönüllülükle başını eğince, o melek onun başını yükseltir. Eğer Allah’a karşı kibirlenirse, o kulun başını da alçaltır. Ayrıca iki melek de insanın dudakları ile görevlidir. Onlar sadece kulun bana getirdiği salavâtı kaydederler. Bir melek insanın ağzında, yılanların girmesini önlemekle görevlidir. İki gözünde de iki melek görevlidir. Bu on melek her insanda vardır. Gündüzleri görevli olan melekler, gece gelen meleklerle nöbet değiştirirler. Böylece her insan üzerinde yirmi melek görevlidir…” demiştir”. [23][441]
Bazıları, “Mu’akkıb melekler, kul üzerinde nöbetleşe vazifeli olup, nöbet değiştirerek birbirlerini tâkîben gelen meleklerdir. Gece görevli olan melekler, gündüz vakti olunca göğe çekilirler, onların yerine gündüz melekleri gelir. Böylece birbirlerini takip ettiklerinden, Şunlara “mu’akkıb” (takip eden) ismi verilmiştir.” derler. Katâde bu görüşte olanlardandır. İbn Abbas (r.a.) ve Mücâhid’e göre ise, “Her insanın, Allah’ın emriyle kendisini koruyan hafaza melekleri vardır. Bunlar, insandan ancak eceli bitince ayrılırlar”. Mücâhid’den gelen bir başka rivayete göre de, “Her kul ile beraber, uykusunda ve uyanıkken onu, cinlerden, insanlardan ve haşerattan koruyan bir melek vardır. Bunlardan herhangi biri o kula zarar vermek için geldiğinde, “Çekil git!” diyerek onu korur. Ancak Allah Teâlâ’nın, o kula isabet etmesini takdir ettiği şeyler müstesna..”[24][442]
İbn Kesîr de kul üzerinde görevli melekler hakkında şunları söyler: “Kulun, iyi olsun kötü olsun bütün yaptıklarını ve konuştuklarını yazarak muhafaza eden, gece başka, gündüz başka melekler olduğu gibi; kulu takip eden melekler de vardır. Gece başka, gündüz başka olan bu melekler, kulu hadiselerden ve kötülüklerden korurlar. Buna göre kulun bir sağında, bir solunda, işlerini yazan iki melek; bir önünde, bir arkasında, onu muhafaza eden diğer iki melek bulunmaktadır. Dolayısıyla kul dört melek arasındadır. Dört melek gündüz, dört melek de gece görevli olduğuna göre, her insan için görevli sekiz melek vardır…” [25][443]
“Gaybı bilen O (Allah)’dır. Gaybını kimseye göstermez (bildirmez). Ancak beğenip seçtiği peygamber müstesna. Çünkü o peygamberinin önüne, arkasına gözetleyiei (melekler) kor; Rablerinin peygamberliklerini tam tebliğ ettiklerini bilsin diye (böyle yapar).” [26][444] âyetinde bahsedilen melekler, bütün kullarla birlikte bulunan hafaza melekleri midir, yoksa peygamberlere has koruyucular mıdır? Kimilerine göre bunlar, her kulu koruyan ve takip eden meleklerdir.[27][445] Fakat âyetin zahiri, bunların ayrıca özel koruyucu melekler olduğunu göstermektedir. Ayrıca “Rasûlullah (a.s.)’a melek vahiy getirdiği zaman, onu, önünden ve arkasından koruyan, şeytanın ona melek gibi görünmesine engel olan başka melekler de gönderilirdi.” şeklinde Dahhâk’dan rivayet edilen haber; “Rasûlullah (a.s)’ı cinlerdin koruyan melekler gönderilirdi” şeklinde, İbrahim en-Nehâîden rivayet edilen haber “Cebrail (a.s) ile birlikte, gelen şeyin Allah’ın vahyi olduğunu bilmesi için dört de muhafız melek gelirdi.” şeklindedir; İbn Abbas (r.a)’dan, gelen rivayet[28][446] de, âyette bahsedilen meleklerin, hafaza ve mu’akkıb meleklerden başka olduğunu göstermektedir.
“O (Allah) kullarının üstünde tek hâkimdir ve siz (kulların)a koruyucu (melekler) gönderir….” [29][447] âyetinde bahsedilen melekler hakkında da farklı tefsirler yapılmıştır. İbn Kesîr’e göre bunlar, insanın bedenini koruyan meleklerdir.[30][448] Taberî’ye göre, insanı gece gündüz nöbetleşe takip edip, yaptıklarını yazan meleklerdir. Süddî’ye göre de hem bunlar hem onlardır, yani hem hafaza melekleri, hem de mu’akkıb meleklerdir.[31][449] Kıyamet günü herbir insana verilip de insanların, “Bu kitaba ne oluyor, küçük-büyük hiçbir şey bırakmayıp, sayıp dökmüş.” [32][450] diyeceği kitaplar, işte bu meleklerin, tâat, günah ve mubah… insanın ne işi varsa hepsini yazdıkları kitaplar, yani amel defterleridir.[33][451] Hz. Peygamber (a.s) bir hadislerinde,
“Her birinize görevlendirilmiş cinlerden bir arkadaş, meleklerden bir arkadaş vardır..” [34][452] buyurur ve bir başka hadiste de, insanın kalbine kötü düşünceler vermekle görevli bir şeytan ve iyi düşünceler vermekle görevli bir melekten bahseder.[35][453] Hadiste bahsedilen melek ayrı bir görevli midir, yoksa hafaza meleklerinden biri midir, bilemiyoruz.
Her gün ve her gece nöbet değiştiren hafaza meleklerinin hep aynı melekler olup olmadığı hususunda da farklı şeyler söylenmiştir: Kimileri, “Gece ve gündüz melekleri hep aynıdır. Gündüzün bitiminde gece melekleri gelir; gecenin bitiminde de aynı gündüz melekleri gelir.” demişlerdir. Kimileri, “Gündüz melekleri değişmez. Ama gece melekleri, insan ölene kadar hep yenilenir.” demişlerdir. Kimileri de “Günahları yazan melekler değişmez; ama iyilikleri yazan melekler, Allah Teâlâ hakkında hüsn-i zanna sebep olacağı için değişir.” demişlerdir.[36][454]
Hafaza meleklerinin, görevli oldukları kişi öldükten sonra nerde durdukları hususunda da, kimileri, “Kesinlikle gökteki ibadet yerlerine giderler.” derken, kimileri de -yukarıda geçtiği gibi- “Ölen mü’min ise, kabrinin başında dururlar ve dirilişe kadar ona istiğfar ederler.” demiştir.[37][455]
“(O gün) herkes, beraberinde, bir sürücü ve bir şahit olduğu halde (mahşere) gelir.”[38][456] âyet-i kerîmesi; meşhur tefsirine göre, hesap gününde, meleklerin, insanlarla beraber şahit olarak geleceklerini anlatmaktadır. Bu refakatçi ve şahit meleklerin, dünyada iken o insan üzerinde görevli hafaza melekleri olduğu ve duruma göre insanın lehine, aleyhine her konuda şahidlik yapacakları söylenmiştir.[39][457]
Bu hususta Hz. Osman (r.a), “İyilikleri yazan melekle kötülükleri yazan melek, biri sürücü, biri şahit olarak gelir.” demiştir.[40][458] İbn Abbas (r.a) ve Dahhâk’a göre de, kulu hesap meydanına süren meleklerdir, ama şahit olan, kulun elleri ve ayaklarıdır.[41][459] Ayette bahsedilen “sürücü”nün ölüm meleği; “şahid”in ise Rasûlullah (a.s) olduğu da söylenmiştir.[42][460]
Bütün bu farklı yorumlarda değişmeyen husus, bu dünyada insanın hep yanında olan, bir taraftan onu korurken, bir taraftan da yaptığı ve söylediği herşeyi kaydeden meleklerin bulunduğu; âhirette de onu hesaba götürecek ve hakkında şahidlik edecek meleklerin ve başka şahidlerin olacağıdır. Müslüman buna inanmak zorundadır. Çünkü bunlar âyetlerde anlatılmakta, hadislerde izah edilmektedir. Bir insan da buna şuurlu bir şekilde inanırsa, elbette işlerinde ve sözlerinde olumlu değişiklikler olacaktır. Tek basma olduğu zaman da, insanlar arasında bulunduğu zaman da, aynı davranış içinde olacaktır. Çünkü bilecek ki her halinde yanında Rabbinin şahidleri ve elçileri bulunmaktadır. Binâenaleyh meleklere iman prensibi, diğer prensipler gibi, sadece bir kabul ve bilgiden ibaret olmayıp, insanın işlerine ve davranışlarına tesir eden önemli bir husustur.
Fahreddin Râzî, insanın yaptıklarını yazan bu melekler ve yazma işi hakkında bazı kimselerin tenkidlerini özetler ve o sorulara bazı mantıkî cevaplar verir. Düşüncelerimize yeni ufuklar açacak özellikte olduğu için, bunları aynen almakta fayda vardır. O şöyle diyor:
“Kirâmen kâtibin meleklerinin hazır bulunması konusunda, bazı kimseler, birkaç bakımdan tenkidde bulunmuşlardır:
“a- Bu melekler, ya hava, ateş, rüzgar gibi latif, yahut da galiz, yani katı cisimlerden mürekkebdir. Eğer latif cisimlerden mürekkep iseler, şiddetli bir rüzgarın esmesi ile elin hareket etmesi, kolun hızla sallanması veya mesela bir kamçının sallanması gibi en ufak bir nedenle bünyelerinin bozulması gerekir. Eğer katı cisimlerden mürekkep iseler, onları görmemiz gerekir. Çünkü onlar, yanımızda olduğu halde, onları görmemiz mümkün olmuyor ise, yanımızda kendilerini görmediğimiz ve seslerini duymadığımız başka güneşlerin, ayların, fiillerin ve borazanların olması da mümkündür. Ama böyle bir iddiada bulunmak, tecâhüldür, yani bile bile bilmezmiş gibi davranmaktır. O meleklerin sahifelerini, kendilerini ve kalemlerini inkâr da böyledir.
“b- Eğer bu yazdırma işi, faydasız ise, abes bir iştir. Abes ise, Allah için mümkün değildir. Yok eğer bunda bir fayda var ise, ya Allah ya da kul için olan bir faydadır. Birincisi imkansızdır; çünkü Allah Teâlâ için fayda ve zarar sözkonusu olamaz. Bu izah ile; Allah Teâlâ’nın, unuturum veya hata ederim korkusu ile bu amelleri yazdırdığını söyleyen kimsenin görüşünün de bâtıl olduğu ortaya çıkmaktadır, ikinci ihtimal de imkansızdır. Çünkü bu konuda söylenilebilecek en ileri şey, bu yazdırmanın, kıyamet günü insanlar aleyhine şahidlik ve delil olacağıdır. Fakat bu da zayıftır. Çünkü Allah Teâlâ’nın zulüm ve haksızlık etmeyeceğini bilen bir kul için, böyle delil ortaya koymaya gerek duyulmaz. Allah’ın zalim olmadığını bilmeyen için ise, “Allah, meleklere, bu şeyleri haksız yere kul aleyhine yazmayı emretmiş olabilir.” diye düşünebileceği için, bu deliller fayda vermez.
“c- Kalbin fiilleri, yani gönlümüzden geçirdiğimiz inanç, düşünce ve niyetler görülemez ve hissedilemez. Dolayısıyla bunlar, gaybî şeyler babından olmuş olur. Gaybı ise, “Gaybın anahtarları, O’nun yanındadır. Onları ancak O bilir.” [43][461] âyetinde de ifade edildiği gibi, ancak Allah Teâlâ bilir. Bu fiiller meleklerce bilinemediğine göre, onların kalbin fiillerini yazmaları imkansızdır. Halbuki âyet, ister kalb fiillerimiz olsun, ister başka fiillerimiz olsun meleklerin yaptığımız herşeyi yazdıklarını ifade etmektedir.
“Yukarıdaki görüşlerin sahibi olanların birinci iddialarına şöyle cevap verilir: Bu şüphe, şu iki temel prensibe dayanılarak, bizce (Ehl-i Sünnet’çe) giderilir:
“1- Bize göre, bir varlıkta hayalın olması için, bünyenin olması şart değildir. Yani, bünyesi olmayan, ama hayatı bulunan varlıklar olabilir.
“2- Duyular sağlam olup, görülecek varlık hazır olduğu ve diğer şartlar bulunduğu zaman, mutlaka o varlığın idrak edilmesi, yani görülmesi gerekmez. Yani bütün şartlar mevcut olduğu halde, o varlık görülmeyebilir. Çünkü birinci prensibe göre, meleklerin, parçalandığı dağıldığı halde, hayâtiyyetini sürdürebilen latif cisimler olmaları mümkündür, ikinci prensibe göre de, keşif cisimler oldukları halde, onların, kendilerini göremediğimiz varlıklar kabilinden olmaları da mümkündür.
“İkinci iddialarının cevabı da şöyledir: Allah Teâlâ, kullarına, kendileri ile ilgili konuları, kendi aralarında alışkın oldukları şekilde anlatır. Çünkü bu, mananın onlar tarafından anlaşılmasında, daha açık bir yoldur. Kullar nazarında hesaba çekmenin en açık ve bilinen şekli, şahidlerle birlikte yazılı bir belge ortaya koymak olduğu için, kıyamet gününde hesaba çekilecekleri şeyler için de, böyle birşeyle yüzyüze geleceklerdir. Dolayısıyla onlar için ortaya dağıtılan kitablar çıkarılacak, aynen padişahın adil şahitlerinin, ona asi olup, emrine karşı çıkan kimseler aleyhine şahidlik edip, “Padişah sana şunu şunu verdi; şöyle şöyle iyilikler yaptı. Sen ise ona karşı çıkıp, şöyle şöyle yaptın.” demeleri gibi, orada da melekler hazır olacak ve o insanlar aleyhine şahidlik yapacaklar. Allâhu a’lem..
“Üçüncü iddialarına da şöyle cevap verilir. Bu konuda söylenebilecek en son söz, âyetlerdeki bu genel ifadenin, organlarımızın fiilleriyle ilgili olmasıdır ve bu manada olması imkansız değildir”.[44][462]
“İnsan, amellerini meleklerin yazıp kaydettiğini bilince, bu bilme insanın günahlardan daha fazla sakınmasına sebep olur. Çünkü meleklerin yüceliğine ve mertebelerinin üstünlüğüne inanan kimse, bir günah işleme gayretine girip, meleklerin de kendisini seyrettiğini bilince, meleklerden utanma hissi, insanı o günaha yönelmekten alıkor. Bu, tıpkı o insanın saygı duyduğu bir başka insandan dolayı o günahı işlemekten utanmasına benzer, insan amellerini, meleklerin tek tek saydığını bildiğinde, bu bilme insanı günahtan alıkoyan birşey olur. Yine insan, günahlarını, onların yazdığını bildiğinde, bu alıkoyuculuk daha da mükemmel olur”.[45][463]
[1][419] Târik: 86/4.
[2][420] Taberî, 30/65, 91; Razî, 23/54; Âlûsî, 30/96.
[3][421] Âlûsî, 30/96.
[4][422] İbn Kesîr, 7/265.
[5][423] Âlûsî, 30/96.
[6][424] İnfitar: 82/10,12.
[7][425] Râzî, 22/551.
[8][426] Taberî, 30/65.
[9][427] Âlûsî, 30/65
[10][428] Siracüddin, s. 145-150
[11][429] Zuhruf: 43/80.
[12][430] İbn Kesîr, 7/234.
[13][431] Âlûsî, 30/65
[14][432] Ra’d: 13/11.
[15][433] Taberî, 13/78.
[16][434] Âlûsî, 30/65.
[17][435] Âlûsî, 13/11-112.
[18][436] Râzî, 13/405.
[19][437] Taberî, 13/78,79,80.
[20][438] Râzî, 13/406
[21][439] Kaf: 50/17,18.
[22][440] Ra’d: 13/11.
[23][441] Taberî, 13/77; İbn Kesir, 4/74; Râzî, 13/405
[24][442] Taberî, 13/76-78; İbn Kesir, 4/73
[25][443] İbn Kesîr, 4 /73.
[26][444] Cin: 72/26,27.
[27][445] Taberî, 29/88; İbn Kesîr, 7/140; Âlûsî, 29/96.
[28][446] Taberî, 29/88; İbn Kesîr, 7/140.
[29][447] En’am: 6/61.
[30][448] İbn Kesîr, 3/33.
[31][449] Taberî, 7/139.
[32][450] Kehf: 18/49.
[33][451] Râzî, 9/473.
[34][452] Dârimî, Rakâik, 25(2/306).
[35][453] Tirmizî, Tefsir, Bakara: 2/33(5/219).
[36][454] Alusi,7/175.
[37][455] A.g.e., a.y.
[38][456] Kaf: 50/21.
[39][457] Taberî, 7/139.
[40][458] Âlûsî, 26/183.
[41][459] Taberî, 26/101.
[42][460] Âlûsî, 26/183.
[43][461] En’am: 6/59.
[44][462] Râzî, 22/552-553
[45][463] Razi,13/408.
BENZER KONULAR:
- Kiramen Kâtibin
- Kiramen Katibin ne demek? Kısaca
- Kiramen katibin melekleri
- Yazıcı melekler Kiramen Katibin
- Hafaza melekleri ve kiramen katibin
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Hafaza melekleri; koruyan melekler anlamına gelmektedir. Kulun yaptığı iyi ve kötü bütün işleri yazarak kaybolmaktan ve unutulmaktan korudukları için, rızkını ve ecelini bilip korudukları için bunlara hafaza melekleri adı verilmiştir. Allah Teâlâ’nın vazifelendirdiği bu melekler, aynı zamanda kulu, mukadder olmayan belalardan da korurlar.