Hafaza melekleri ve kiramen katibin

Question

Hafaza Ve Kirâmen Kâtibin Melekleri

Hafaza melekleri ve kiramen katibin

Allah Teâlâ, “Hiçbir can yoktur ki üzerinde bir ko­ruyucu olmasın.” [1][419] buyurarak, her kişinin, meleklerden bir koruyup gözeteni olduğunu bildirmiştir. Bunlara “hafaza melekleri” denir. Hafaza, koruyup göze­tenler manasındadır. Kulun yaptığı iyi ve kötü bütün işle­ri yazarak kaybolmaktan ve unutulmaktan korudukları için, rızkını ve ecelini bilip korudukları için bunlara hafa­za melekleri adı verilmiştir.[2][420] Hafazanın, kişiyi menfaatlarına sevkedip, zararlarından sakındıran akıl olduğu da söylenmiştir.[3][421]
Allah Teâlâ’nın vazifelendirdiği bu melekler, aynı zamanda kulu, mukadder olmayan belalardan da korur­lar.[4][422] Bu konuda Ebû Ümâme’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurmuştur:
“İnsa­nın bal tasından sinekleri kovaladığı gibi, her mü’minin başından belaları kovalayan ve onu belalara karşı koru­yan yüzaltmış melek vardır. Eğer kul, şeytandan kendi kendini korumaya bırakılmış olsaydı, şeytan göz açıp ka­payıncaya kadar insanı kapıverirdi”.[5][423]
İnfitar Sûresi’nde bu bekçi ve koruyucu meleklerin yanısıra katip (yazıcı) meleklerden bahsolunarak, “Sizin üstünüzde gerçek bekçiler ve yaptığınız herşeyi bilen çok şerefli yazıcılar vardır.” [6][424] buyurulur. Bu âyetle Allah Teâlâ sanki şöyle demektedir: “Ey kâfirler, siz ahiret gününü yalanlıyorsunuz. Halbuki sizin için gö­revli melekler, o günde, ona göre hesaba çekilesiniz diye yaptığınız şeyleri yazıyorlar.”[7][425] Bunlar Allah katında çok itibarlı ve kıymetlidirler ve görevli oldukları insanın bü­tün yaptıklarını ve konuştuklarını yazarlar.[8][426] Adeta ka­meralar ve teyplerle ses ve görüntülerini tesbit ederler. İnsanın hurma çekirdeğinin zarı ve fitilciği kadar, yani incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz saydığı işlerini bile bu melekler kaydederler.[9][427]
Ekseri âlimlerin görüşüne göre bu melekler, sadece yaptıklarımızı değil, aklımızdan geçirdiğimiz şeyleri de bilirler.[10][428] Allah Teâlâ buyurur ki:
“Yoksa Biz o (kâfirle­rin) içlerinde gizlediklerini ve aralarında gizli konuşmalarını işitmez miyiz sanıyorlar. Hayır, (yanılıyorlar). On­ların yanında bizim elçilerimiz var, (her yaptıklarını) ya­zıyorlar”. [11][429] Binâenaleyh Allah’ın bu işle gö­revlendirdiği melekleri, işlerini şüphesiz kusursuz yapar. Mü’minin buna inanması gerekir. Böylece inanan insan da elbetteki gizli olsun açık olsun bütün işlerine ve sözle­rine dikkat eder.
İbn Ebû Hatim Rasûlullah (a.s)’ın şu hadisini ri­vayet eder:
“İki durum dışında sizden ayrılmayan kirâmen kâtibin meleklerine iyi davranınız. O iki durum, tu­valet için çıktığınız ve hanımınızla cinsî münâsebette bu­lunduğunuz hallerdir. Binâenaleyh sizden biri yıkanır­ken ya bir duvarı, ya bineğini veya bir kardeşini siper edinerek yıkansın”. Bir başka hadiste Rasûlullah (a;s.),
“İki hafaza meleğinin her gün Allah Teâlâ’ya gönderdiği kulun günlük faaliyet sayfasının başında ve sonunda is­tiğfar bulunursa, yani kul günün başında ve sonunda Allah’dan bağışlanma istemiş, istiğfar etmiş ise, Allah Teâlâ, “O sayfanın iki ucu arasında ne varsa hepsini ku­lum için affettim.” buyurur.” demiştir.[12][430]
Yine rivayete göre herbir insanın o iki hafaza mele­ği, insan öldüğünde, kabrinin başına dururlar. Eğer o in­san müslümansa kıyamete kadar orada teşbih ederler, tekbir getirirler ve lâilâheillallah derler. Bunların sevabı o kişiye yazılır. Eğer o kişi kâfir ise, bu iki melek kıyame­te kadar ona lanet okurlar.[13][431]
“O (insanın) önünden ve arkasından, onu izleyen (mu’akkıb) melekler var. Onu Allah’ın emriyle korurlar…” [14][432] âyetinde de “mu’akkıb meleklerden” bahsedilir. İbn Cüreyc, bu meleklerin, katip melekler olduğunu söy­ler.[15][433] Âlûsî, bir yerde, bu meleklerin, hafaza meleklerin­den ayrı olduğunu ve dolayısıyla insanın yanında çeşitli meleklerin görevli olarak bulunduğunu söylerken[16][434], bir başka yerde mu’akkıb meleklerin, kulun sözlerini ve fiillerini yazarak muhafaza eden, onun peşinden ayrılmayan melekler olduğunu söyler.[17][435]
Alimlerin çoğuna göre “mu’akkıb” melekler, hafaza melekleridir. Bunlar gece ve gündüz nöbet değiştirmek üzere birbirlerinin peşisıra geldikleri için ve de kulların işlerini dikkatle takip edip yazdıkları için bu ismi almış­lardır[18][436]. Bazı müfessirler, önünde ve arkasında böyle iz­leyen ve gözleyen melekler bulunan kulun, sadece Hz. Muhammed (a.s) olduğunu söylemişlerdir; fakat bu zayıf bir tefsirdir.[19][437] Muakkıb meleklere; gözünden hiçbir şey kaçmadığı ve insanın yaptığı, söylediği herşeyi tastamam tesbit ettiği için, bir de onu önünden arkasından gelecek her türlü tehlikeye karşı korudukları için, “Önünden, arkasından onu izleyen melekler..” denilmiştir .
İbn Kesîr’in garip ve zayıf bulduğu bir rivayete göre Hz. Osman (r.a), Rasûlullah (a.s)’ın yanına gelip,
“Ey Allah’ın Peygamberi, her kulun beraberinde kaç me­lek bulunduğunu bana haber ver!” der. Rasûlullah (a.s.),
“İnsanın sağında iyiliklerini, solunda da kötülüklerini yazmakla görevli bir melek vardır. Sağındaki melek, solundakinin âmiri olup, kul bir iyilik işlediği zaman, he­men on misliyle sevap yazar. Kul kötülük işlediği zaman, soldaki melek âmirine, “Yazayım mı?” diye sorar. O, “Bel­ki istiğfar eder, yaptığına pişman olur.” diyerek, onu bek­letir. Bu üç kere tekrar eder. Üçüncü soruşta sağdaki me­lek, ‘Yaz, Allah bizi ondan[20][438] kurtarsın, o ne kötü bir arka­daş; Allah’ı düşünmesi ve bizden utanması ne kadar az..” der. Allah Teâlâ’nın:
“İnsanın sağında ve solunda oturan ve yaptıklarını tesbit etmekte olan iki (melek) vardır, in­sanın yanında onu gözetleyip söylediği her sözü kaydeden bir (melek) hazır bulunmaktadır.” [21][439] âyetinde bildirdiği bu meleklerdir. Biri insanın önünde, diğeri ar­kasında olmak üzere iki melek daha vardır, “insanın önünde ve arkasında onu izleyen (mu’akkıb) melekler var­dır.” [22][440] âyetinde bahsedilenler de bunlardır. “Bir melek de insanın kâkülünden tutmuş olarak bekler: Kul, Allah’a karşı alçak gönüllülükle başını eğince, o melek onun başını yükseltir. Eğer Allah’a karşı kibirlenirse, o kulun başını da alçaltır. Ayrıca iki melek de insanın du­dakları ile görevlidir. Onlar sadece kulun bana getirdiği salavâtı kaydederler. Bir melek insanın ağzında, yılanla­rın girmesini önlemekle görevlidir. İki gözünde de iki me­lek görevlidir. Bu on melek her insanda vardır. Gündüz­leri görevli olan melekler, gece gelen meleklerle nöbet de­ğiştirirler. Böylece her insan üzerinde yirmi melek görev­lidir…” demiştir”. [23][441]
Bazıları, “Mu’akkıb melekler, kul üzerinde nöbetleşe vazifeli olup, nöbet değiştirerek birbirlerini tâkîben gelen meleklerdir. Gece görevli olan melekler, gündüz vakti olunca göğe çekilirler, onların yerine gündüz melekleri ge­lir. Böylece birbirlerini takip ettiklerinden, Şunlara “mu’akkıb” (takip eden) ismi verilmiştir.” derler. Katâde bu görüşte olanlardandır. İbn Abbas (r.a.) ve Mücâhid’e göre ise, “Her insanın, Allah’ın emriyle kendisini koruyan hafaza melekleri vardır. Bunlar, insandan an­cak eceli bitince ayrılırlar”. Mücâhid’den gelen bir başka rivayete göre de, “Her kul ile beraber, uykusunda ve uya­nıkken onu, cinlerden, insanlardan ve haşerattan koru­yan bir melek vardır. Bunlardan herhangi biri o kula za­rar vermek için geldiğinde, “Çekil git!” diyerek onu korur. Ancak Allah Teâlâ’nın, o kula isabet etmesini takdir etti­ği şeyler müstesna..”[24][442]

İbn Kesîr de kul üzerinde görevli melekler hakkın­da şunları söyler: “Kulun, iyi olsun kötü olsun bütün yap­tıklarını ve konuştuklarını yazarak muhafaza eden, gece başka, gündüz başka melekler olduğu gibi; kulu takip eden melekler de vardır. Gece başka, gündüz başka olan bu melekler, kulu hadiselerden ve kötülüklerden korurlar. Buna göre kulun bir sağında, bir solunda, işlerini yazan iki melek; bir önünde, bir arkasında, onu muhafaza eden diğer iki melek bulunmaktadır. Dolayısıyla kul dört me­lek arasındadır. Dört melek gündüz, dört melek de gece görevli olduğuna göre, her insan için görevli sekiz melek vardır…” [25][443]
“Gaybı bilen O (Allah)’dır. Gaybını kimseye göster­mez (bildirmez). Ancak beğenip seçtiği peygamber müstes­na. Çünkü o peygamberinin önüne, arkasına gözetleyiei (melekler) kor; Rablerinin peygamberliklerini tam tebliğ ettiklerini bilsin diye (böyle yapar).” [26][444] âyetinde bahsedilen melekler, bütün kullarla birlikte bu­lunan hafaza melekleri midir, yoksa peygamberlere has koruyucular mıdır? Kimilerine göre bunlar, her kulu ko­ruyan ve takip eden meleklerdir.[27][445] Fakat âyetin zahiri, bunların ayrıca özel koruyucu melekler olduğunu göster­mektedir. Ayrıca “Rasûlullah (a.s.)’a melek vahiy getirdi­ği zaman, onu, önünden ve arkasından koruyan, şeytanın ona melek gibi görünmesine engel olan başka melekler de gönderilirdi.” şeklinde Dahhâk’dan rivayet edilen haber; “Rasûlullah (a.s)’ı cinlerdin koruyan melekler gönderilir­di” şeklinde, İbrahim en-Nehâîden rivayet edilen ha­ber “Cebrail (a.s) ile birlikte, gelen şeyin Allah’ın vahyi ol­duğunu bilmesi için dört de muhafız melek gelirdi.” şeklindedir; İbn Abbas (r.a)’dan, gelen rivayet[28][446] de, âyette bahsedilen meleklerin, hafaza ve mu’akkıb meleklerden başka olduğunu göstermektedir.
“O (Allah) kullarının üstünde tek hâkimdir ve siz (kulların)a koruyucu (melekler) gönderir….” [29][447] âyetinde bahsedilen melekler hakkında da farklı tefsirler yapılmıştır. İbn Kesîr’e göre bunlar, insanın bedenini ko­ruyan meleklerdir.[30][448] Taberî’ye göre, insanı gece gündüz nöbetleşe takip edip, yaptıklarını yazan meleklerdir. Süddî’ye göre de hem bunlar hem onlardır, yani hem hafaza melekleri, hem de mu’akkıb meleklerdir.[31][449] Kıyamet günü herbir insana verilip de insanların, “Bu kitaba ne oluyor, küçük-büyük hiçbir şey bırakmayıp, sayıp dökmüş.” [32][450] diyeceği kitaplar, işte bu meleklerin, tâat, gü­nah ve mubah… insanın ne işi varsa hepsini yazdıkları ki­taplar, yani amel defterleridir.[33][451] Hz. Peygamber (a.s) bir hadislerinde,
“Her birinize görevlendirilmiş cinlerden bir arkadaş, meleklerden bir arkadaş vardır..” [34][452] buyurur ve bir başka hadiste de, insanın kalbine kötü düşünceler vermekle görevli bir şeytan ve iyi düşünceler vermekle görev­li bir melekten bahseder.[35][453] Hadiste bahsedilen melek ay­rı bir görevli midir, yoksa hafaza meleklerinden biri mi­dir, bilemiyoruz.
Her gün ve her gece nöbet değiştiren hafaza melek­lerinin hep aynı melekler olup olmadığı hususunda da farklı şeyler söylenmiştir: Kimileri, “Gece ve gündüz me­lekleri hep aynıdır. Gündüzün bitiminde gece melekleri gelir; gecenin bitiminde de aynı gündüz melekleri gelir.” demişlerdir. Kimileri, “Gündüz melekleri değişmez. Ama gece melekleri, insan ölene kadar hep yenilenir.” demişlerdir. Kimileri de “Günahları yazan melekler değişmez; ama iyilikleri yazan melekler, Allah Teâlâ hakkında hüsn-i zanna sebep olacağı için değişir.” demişlerdir.[36][454]
Hafaza meleklerinin, görevli oldukları kişi öldükten sonra nerde durdukları hususunda da, kimileri, “Kesin­likle gökteki ibadet yerlerine giderler.” derken, kimileri de -yukarıda geçtiği gibi- “Ölen mü’min ise, kabrinin başın­da dururlar ve dirilişe kadar ona istiğfar ederler.” demiştir.[37][455]
“(O gün) herkes, beraberinde, bir sürücü ve bir şa­hit olduğu halde (mahşere) gelir.”[38][456] âyet-i kerîme­si; meşhur tefsirine göre, hesap gününde, meleklerin, in­sanlarla beraber şahit olarak geleceklerini anlatmakta­dır. Bu refakatçi ve şahit meleklerin, dünyada iken o in­san üzerinde görevli hafaza melekleri olduğu ve duruma göre insanın lehine, aleyhine her konuda şahidlik yapa­cakları söylenmiştir.[39][457]
Bu hususta Hz. Osman (r.a), “İyilikleri yazan me­lekle kötülükleri yazan melek, biri sürücü, biri şahit olarak gelir.” demiştir.[40][458] İbn Abbas (r.a) ve Dahhâk’a göre de, kulu hesap meydanına süren meleklerdir, ama şahit olan, kulun elleri ve ayaklarıdır.[41][459] Ayette bahsedilen “sürücü”nün ölüm meleği; “şahid”in ise Rasûlullah (a.s) olduğu da söylenmiştir.[42][460]
Bütün bu farklı yorumlarda değişmeyen husus, bu dünyada insanın hep yanında olan, bir taraftan onu ko­rurken, bir taraftan da yaptığı ve söylediği herşeyi kayde­den meleklerin bulunduğu; âhirette de onu hesaba götürecek ve hakkında şahidlik edecek meleklerin ve başka şahidlerin olacağıdır. Müslüman buna inanmak zorunda­dır. Çünkü bunlar âyetlerde anlatılmakta, hadislerde izah edilmektedir. Bir insan da buna şuurlu bir şekilde inanırsa, elbette işlerinde ve sözlerinde olumlu değişiklik­ler olacaktır. Tek basma olduğu zaman da, insanlar ara­sında bulunduğu zaman da, aynı davranış içinde olacak­tır. Çünkü bilecek ki her halinde yanında Rabbinin şahidleri ve elçileri bulunmaktadır. Binâenaleyh meleklere iman prensibi, diğer prensipler gibi, sadece bir kabul ve bilgiden ibaret olmayıp, insanın işlerine ve davranışlarına tesir eden önemli bir husustur.
Fahreddin Râzî, insanın yaptıklarını yazan bu melekler ve yazma işi hakkında bazı kimselerin tenkidlerini özetler ve o sorulara bazı mantıkî cevaplar verir. Dü­şüncelerimize yeni ufuklar açacak özellikte olduğu için, bunları aynen almakta fayda vardır. O şöyle diyor:
“Kirâmen kâtibin meleklerinin hazır bulunması ko­nusunda, bazı kimseler, birkaç bakımdan tenkidde bu­lunmuşlardır:
“a- Bu melekler, ya hava, ateş, rüzgar gibi latif, ya­hut da galiz, yani katı cisimlerden mürekkebdir. Eğer la­tif cisimlerden mürekkep iseler, şiddetli bir rüzgarın es­mesi ile elin hareket etmesi, kolun hızla sallanması veya mesela bir kamçının sallanması gibi en ufak bir nedenle bünyelerinin bozulması gerekir. Eğer katı cisimlerden mürekkep iseler, onları görmemiz gerekir. Çünkü onlar, yanımızda olduğu halde, onları görmemiz mümkün olmuyor ise, yanımızda kendilerini görmediğimiz ve sesleri­ni duymadığımız başka güneşlerin, ayların, fiillerin ve borazanların olması da mümkündür. Ama böyle bir iddi­ada bulunmak, tecâhüldür, yani bile bile bilmezmiş gibi davranmaktır. O meleklerin sahifelerini, kendilerini ve kalemlerini inkâr da böyledir.
“b- Eğer bu yazdırma işi, faydasız ise, abes bir iştir. Abes ise, Allah için mümkün değildir. Yok eğer bunda bir fayda var ise, ya Allah ya da kul için olan bir faydadır. Birincisi imkansızdır; çünkü Allah Teâlâ için fayda ve zarar sözkonusu olamaz. Bu izah ile; Allah Teâlâ’nın, unuturum veya hata ederim korkusu ile bu amelleri yazdırdığını söyleyen kimsenin görüşünün de bâtıl olduğu ortaya çıkmaktadır, ikinci ihtimal de imkansızdır. Çün­kü bu konuda söylenilebilecek en ileri şey, bu yazdırma­nın, kıyamet günü insanlar aleyhine şahidlik ve delil ola­cağıdır. Fakat bu da zayıftır. Çünkü Allah Teâlâ’nın zu­lüm ve haksızlık etmeyeceğini bilen bir kul için, böyle de­lil ortaya koymaya gerek duyulmaz. Allah’ın zalim olma­dığını bilmeyen için ise, “Allah, meleklere, bu şeyleri hak­sız yere kul aleyhine yazmayı emretmiş olabilir.” diye dü­şünebileceği için, bu deliller fayda vermez.
“c- Kalbin fiilleri, yani gönlümüzden geçirdiğimiz inanç, düşünce ve niyetler görülemez ve hissedilemez. Do­layısıyla bunlar, gaybî şeyler babından olmuş olur. Gaybı ise, “Gaybın anahtarları, O’nun yanındadır. Onları ancak O bilir.” [43][461] âyetinde de ifade edildiği gibi, ancak Allah Teâlâ bilir. Bu fiiller meleklerce bilinemedi­ğine göre, onların kalbin fiillerini yazmaları imkansızdır. Halbuki âyet, ister kalb fiillerimiz olsun, ister başka fiil­lerimiz olsun meleklerin yaptığımız herşeyi yazdıklarını ifade etmektedir.
“Yukarıdaki görüşlerin sahibi olanların birinci id­dialarına şöyle cevap verilir: Bu şüphe, şu iki temel pren­sibe dayanılarak, bizce (Ehl-i Sünnet’çe) giderilir:
“1- Bize göre, bir varlıkta hayalın olması için, bün­yenin olması şart değildir. Yani, bünyesi olmayan, ama hayatı bulunan varlıklar olabilir.
“2- Duyular sağlam olup, görülecek varlık hazır ol­duğu ve diğer şartlar bulunduğu zaman, mutlaka o var­lığın idrak edilmesi, yani görülmesi gerekmez. Yani bü­tün şartlar mevcut olduğu halde, o varlık görülmeyebilir. Çünkü birinci prensibe göre, meleklerin, parçalandığı dağıldığı halde, hayâtiyyetini sürdürebilen latif cisimler ol­maları mümkündür, ikinci prensibe göre de, keşif cisimler oldukları halde, onların, kendilerini göremediğimiz varlıklar kabilinden olmaları da mümkündür.
“İkinci iddialarının cevabı da şöyledir: Allah Teâlâ, kullarına, kendileri ile ilgili konuları, kendi aralarında alışkın oldukları şekilde anlatır. Çünkü bu, mananın on­lar tarafından anlaşılmasında, daha açık bir yoldur. Kullar nazarında hesaba çekmenin en açık ve bilinen şek­li, şahidlerle birlikte yazılı bir belge ortaya koymak oldu­ğu için, kıyamet gününde hesaba çekilecekleri şeyler için de, böyle birşeyle yüzyüze geleceklerdir. Dolayısıyla onlar için ortaya dağıtılan kitablar çıkarılacak, aynen padişa­hın adil şahitlerinin, ona asi olup, emrine karşı çıkan kimseler aleyhine şahidlik edip, “Padişah sana şunu şu­nu verdi; şöyle şöyle iyilikler yaptı. Sen ise ona karşı çıkıp, şöyle şöyle yaptın.” demeleri gibi, orada da melekler hazır olacak ve o insanlar aleyhine şahidlik yapacaklar. Allâhu a’lem..
“Üçüncü iddialarına da şöyle cevap verilir. Bu ko­nuda söylenebilecek en son söz, âyetlerdeki bu genel ifade­nin, organlarımızın fiilleriyle ilgili olmasıdır ve bu ma­nada olması imkansız değildir”.[44][462]
“İnsan, amellerini meleklerin yazıp kaydettiğini bi­lince, bu bilme insanın günahlardan daha fazla sakınmasına sebep olur. Çünkü meleklerin yüceliğine ve merte­belerinin üstünlüğüne inanan kimse, bir günah işleme gayretine girip, meleklerin de kendisini seyrettiğini bilin­ce, meleklerden utanma hissi, insanı o günaha yönelmek­ten alıkor. Bu, tıpkı o insanın saygı duyduğu bir başka insandan dolayı o günahı işlemekten utanmasına benzer, insan amellerini, meleklerin tek tek saydığını bildiğinde, bu bilme insanı günahtan alıkoyan birşey olur. Yine in­san, günahlarını, onların yazdığını bildiğinde, bu alıkoyuculuk daha da mükemmel olur”.[45][463]


[1][419] Târik: 86/4.
[2][420] Taberî, 30/65, 91; Razî, 23/54; Âlûsî, 30/96.
[3][421] Âlûsî, 30/96.
[4][422] İbn Kesîr, 7/265.
[5][423] Âlûsî, 30/96.
[6][424] İnfitar: 82/10,12.
[7][425] Râzî, 22/551.
[8][426] Taberî, 30/65.
[9][427] Âlûsî, 30/65
[10][428] Siracüddin, s. 145-150
[11][429] Zuhruf: 43/80.
[12][430] İbn Kesîr, 7/234.
[13][431] Âlûsî, 30/65
[14][432] Ra’d: 13/11.
[15][433] Taberî, 13/78.
[16][434] Âlûsî, 30/65.
[17][435] Âlûsî, 13/11-112.
[18][436] Râzî, 13/405.
[19][437] Taberî, 13/78,79,80.
[20][438] Râzî, 13/406
[21][439] Kaf: 50/17,18.
[22][440] Ra’d: 13/11.
[23][441] Taberî, 13/77; İbn Kesir, 4/74; Râzî, 13/405
[24][442] Taberî, 13/76-78; İbn Kesir, 4/73
[25][443] İbn Kesîr, 4 /73.
[26][444] Cin: 72/26,27.
[27][445] Taberî, 29/88; İbn Kesîr, 7/140; Âlûsî, 29/96.
[28][446] Taberî, 29/88; İbn Kesîr, 7/140.
[29][447] En’am: 6/61.
[30][448] İbn Kesîr, 3/33.
[31][449] Taberî, 7/139.
[32][450] Kehf: 18/49.
[33][451] Râzî, 9/473.
[34][452] Dârimî, Rakâik, 25(2/306).
[35][453] Tirmizî, Tefsir, Bakara: 2/33(5/219).
[36][454] Alusi,7/175.
[37][455] A.g.e., a.y.
[38][456] Kaf: 50/21.
[39][457] Taberî, 7/139.
[40][458] Âlûsî, 26/183.
[41][459] Taberî, 26/101.
[42][460] Âlûsî, 26/183.
[43][461] En’am: 6/59.
[44][462] Râzî, 22/552-553
[45][463] Razi,13/408.

BENZER KONULAR:

Hafaza Melekleri ve Görevleri

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2021-10-06T21:57:38+03:00

    Hafaza melekleri; koruyan melekler anlamına gelmektedir. Kulun yaptığı iyi ve kötü bütün işle­ri yazarak kaybolmaktan ve unutulmaktan korudukları için, rızkını ve ecelini bilip korudukları için bunlara hafa­za melekleri adı verilmiştir. Allah Teâlâ’nın vazifelendirdiği bu melekler, aynı zamanda kulu, mukadder olmayan belalardan da korur­lar.

    En iyi cevap

Cevapla