Paylaş
Halvet (Nikahsız olan kadın ve erkeğin baş başa kalması)
Question
HALVET
(Kadınla Bir Odada Yalnız Kalmak)
Halvet, bir erkek ve bir kadının bir yerde yalnız başlarına kalmasına denir. (Nikâh akdinden sonra ve birleşmeden önce kadın ve erkeğin baş başa kalmasını ifade eden fıkıh terimidir)
Halvet ikiye ayrılır. Sahih halvet, fâsid (haram olan) havet. Sahih halvet nikâhlı eşlerin baş başa kalmasıdır. Ancak bu konumuz dışı olduğu için burada sadece sahih olmayan halveti işleyeceğiz. Bu konuyu nikâh bahsinde işledik. Biz burada konumuzla alakalı yönünü inceleyeceğiz.
Rasulullah (sav) bu hususla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Hiç bir kimse yanında mahremi olmadan bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü üçüncüleri şeytan olur.”
Rasulullah (sav) in kullandığı ifade genel bir ifâdedir. Herkesi kapsıyor. Her hangi bir gruba veya cinse hitap etmiyor. Burada ne zâhidlerden ne de nefsine düşkün olanların herhangi birisine hitap var. Hitap hepsine bir dendir. Çünkü zahidde olsa, nefsine uymuşta olsa kimse kendinden emin olamaz Peygamber dahi nefsinden emin olmadığını söylüyor. Halbuki Peygamberlik öyle bir makam ki en büyük veliler dâhi o makama çıka maz. Zira velayetin nihâyeti, Peygamberliğin bidâyetidir. bir kişinin veliliği peygambere ve onun şeriatine uygun olmadığı sürece asla doğrulanmaz. Veli gizli, âşikâr bütün hallerinde peygambere ve onun sünnetine tam bir uygunlukla yapışması gerekir. Yoksa yalancı bir bidatçı olur, onun zühdü asla kabul edilmez. Bir âkidin ibâdetinin kabul olabilmesi için şeriatı tebliğ eden Peygambere ta’zim (saygı) göstermesi, hürmet göstermesi, Rasulün getirdiği kitaba kemâli edeple uyması gerekir. Eğer kitap ve sünnetten her hangi bir şeyi boş verirse kendisini fitnenin içinde bulur.
“Şeytan insana inkâr et, kâfir ol der. İnkâr edince de “ben senden beriyim, uzağım” der. ”
Bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak şu kıssa anlatılır.
İbadetiyle meşhur sürekli ibâdethânede yaşayan bir zat vardı. Duasıyla hastalar şifa buluyor, deliler iyileşiyordu. Kendisine bir deli yada hasta getirildiğinde iyileşmesi için dua etmek maksadıyla manastira kapatıyor du. O yörenin ileri gelenlerinden birisinin çok güzel bir kızı hastalanıp ken disine getirilince onu da manastira kapattı. Yanına gidip onunla başbaşa kalınca o ilk bakışta çarpılıyor. Onunla ilişki kurmasını söylüyor sonra da gelip – Onu öldür, manastırın bir tarafına göm. Gelip senden kızı istedik lerinde:
Öldü dersin. Senin sözüne inanırlar. Çünkü sen onların gözünde itibarlı birisin. Eğer bu dediğimi yapmazsan onlar gelip kızı bu halde bulurlarsa seni öldürürler.
O şeytan ki daha ilk başta adamı aldatmıştı. Kızın yanına gitmek iste meyince ona garanti vermişti bir şey olmaz diye. Taki onları başbaşa
bırakıncaya kadar
Adam şeytanın dediğini kabul edip kızı öldürerek manastırın içine gömdü.
Kızın sahipleri gelip sorunca kızın öldüğünü ve kendisinin onu defnettiğini söyledi. Gelenler bu söze inanıp geri döndüler.
Fakat şeytan boş durmadı. Kızın kardeşine gidip bu âbidin kıza yaptıklarını ve öldürüşünü haber verdi. Bu sözünün doğruluğuna inanmanız için gidin Manastirn filan yerini kazın kardeşinizi bulacaksınız, dedi. Kızın yakınları manastıra gelip söylenen yeri kazdılar. Kızı bulup çıkardılar. Abidi alıp asmak için götürdüler. Tam ip boğazına takılacağı esnada şeytan gelip,
– Bütün bunları senin başına getiren benim. Seni şu anki durumundan kurtarabilirim, dedi. Abid:
– Öyle ise yap, dedi. Şeytan;
– Ancak tek bir kere bile olsa bana secde etmen şartıyla kurtarırım, dedi. Adam secde etti ve onun yüzünden kâfir oldu. Yine de asıldı. Bunun
üzerine şeytan ondan yüz çevirip: – Ben senden beriyim, uzağım dedi.
Başı Allah’a sonu şeytana kulluk. Câhilin ibâdeti budur işte. Akıllı insanın görevi ibâdetiyle mağrur olmamak, övünmemektir.
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:
Rasululah (sav) Hz. Aişe (r.a.) in yanına girince onunla birlikte bir erkeğin oturduğunu gördü. Kaşlarını çattı yüzü değişti. Aişe (r.a.): – Ey Allah’ın Rasulü bu benim süt kardeşimdir, dedi. Peygamber (sav); – Kardeşlerinizin kimler olduğuna bakın (dikkat edin)” buyurdu.
Kayın (Kocanın Erkek Kardeşi) Ná mahrem midir? Ukbe b. Âmir (r.a.) Rasulullah (sav) den naklediyor:
“Rasulullah (sav):
– Kadınlarn yanına girmekten sakındın, dedi. Ensardan bir adam
– Kaynı da mı? deyince Rasulullah (sav): – Kayın ölümdür, buyurdu.
Hadiste görüldüğü üzere müslüman hanımların kocasının erkek akra balarına karşı da tesettüre bürünmeleri gerekir.
Kadınların Devlet Başkanı Olması
İslam Hukukuna göre halife/devlet başkanı olmanın bir şartı da erkek olmaktır. Bu konuda hiçbir ihtilaf yoktur. “Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler.”(174) âyeti kerimesi kadının devlet başkanı olmasının haram olmasına dair en büyük delildir.
İmam Kurtubi (rh) bu âyetin tefsirinde şöyle der:
“Erkekler kadınların ihtiyaçlarını temin edip onları korumakla sorum ludur. Dolayısıyla yöneticiler, savaşçılar ve hakimler onlardan olacaktır. Bu alanlarda kadınlara bir sorumluluk yoktur.”
İbni Kesir (rh) ise şöyle tefsir ediyor:
“Peygamberlik erkeklere has/özel kılındığı gibi aynı şekilde devlet başkanlığı ve hakimlik görevleri de erkeklere özeldir.”
Kur’an-ı Kerim’de Belkıs kıssasında geçen “Ben onlara bir kadını
hükmeder buldum” âyetinin zımnen kadının devlet başkanı olabile ceğini ifade etmektedir diye bir takım ehliyetsiz kişiler görüş beyan etmek tedirler. Bakınız İmam Kurtubi (rh) bu âyetin tefsirini çağımızın bir takım dejenere olmuş kafalannın aksine nasıl yorumluyor?
“Bu âyet kadının halife olamayacağına delildir ve bu meselede ihtilaf yoktur.”
imam Gazáli de:
“Kadının imâmeti kabul edilmez” diyor.
Vehbe Zuhayli ise meseleyi şöyle toparlıyor: “Erkeklik şartı bu makamın büyük bir güç ve dayanıklılık göstermesi ve kadınların genelinin böyle bir hükmün altından kalkamayacaklarına, zor lanacaklarına istinaden şart koşulmuştur.”
Yine çağımızın büyük âllimlerinden A. Muhammed Şakir bu konuyu şöyle değerlendiriyor:
“Çağımızın kadınlar dış etkilerin büyük tesiriyle kibir, gurur ve isyan ile doludur. Erkeklerle her alanda eşitlik peşindeymiş gibi görünüyorlarsa da temelde ev içinde ve dışında erkeklere tasallut ve görüşlerini dayatma peşindeler. Kur’an ve sünnette çok açık naslarla sabit olan islam şeriatine karşı açık bir isyan ve eylem içerisindedirler. Kelimenin tam anlamıyla sorumluluk alanlarına girmeyen bölümlerde bile erkeklerin üzerinde sulta kurma peşindedirler.
İbni Hazım kadına imamlığın/devlet başkanlığının verilemeyeceğine dair islam ulemasının icmasını naklederek şöyle der:
“Ehl-i kıble firkalarından hiçbirisi kadının imamlığına cevaz vermemiştir.” Imam Kurtubi de aynı görüştedir.
Hz. Aişe (r.a.) Cemel günü Hevdec (185) ile olsada evinden çıktığına bin pişman olur. Sonraları “evlerinizde oturun” ayetini okuyup ağladığı, bu ağlamasının şiddetinden peçesi ve baş örtüsünün islandığı rivayet edilmektedir. Cemel gününde Amar b. Yâsir Hz. Aişe’ye:
– Allah senin evinde oturmanı emretrnişti, deyince Aişe (r.a.): Sen daima hakkı söylersin, diye mukabelede bulunmuştur.
İmam Kurtubi’nin Hz. Aişe (r.a.) la ilgili anlattığı bu rivayet onun devlet başkanlığı/hilafet peşinde koşmadığı aksine Hz. Ali ile Muaviye arasında çıkabilecek bir savaşı önlemek amacıyla etrafındakilerin telkiniyle gittiği rivâyetiyle birleşince daha net anlaşılmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) in iran hükümdarının ölüp yerine kızının geçme si üzerine söylediği:
“Kendilerine bir kadının hükmettiği millet asla iflah olmaz.” hadisi şerifi de bu konuda en açık naslardan birisidir.
İmâmul Haremeyn İbnu’l-Cüveyni’nin bu konudaki görüşüyle yaptığımız nakilleri bitiriyoruz. O şöyle diyor:
“Hiç bir kadına devlet başkanı ve halife seçiminde müracaat edilmemiştir. Böyle bir şey söz konusu olsaydı en öncelikli olarak Fâtıma (r.a.) a sonra Efendimizin hanımlarına müracaat edilmesi gerekirdi. Bizler herhangi bir zaman diliminde kadınların devlet başkanı seçiminde bir rol lerinin olduğunu bilmiyoruz.”
Kaynak: Delilleriyle Kadın ve aile ilmihali ravza yayınları
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Halvet, bir erkek ve bir kadının bir yerde yalnız başlarına kalmasına denir.
Rasulullah (sav) halvet konusunda bizleri çok şiddetli bir şekilde uyarmaktadır. Şöyle buyuruyor Rasulullah (sav);
“Hiç bir kimse yanında mahremi olmadan bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü üçüncüleri şeytan olur.”
Bu uyarı ve ikaz herkesi kapsamaktadır. Sadece belirli gruba veya belirli kişilere değildir bu uyarı. Genel olarak bütün herkesi kapsamaktadır.
Demek o ki; nikah olmadan bir erkek ve bir kadının kapalı bir yerde kimsenin olmadığı bir alanda başbaşa kalmaları doğru değildir. Müslüman buna yani halvet konusuna çok dikkat etmelidir.
Halvet, İslam’da nikahsız olan bir erkek ve bir kadının baş başa kalmalarını ifade eder. İslam hukukuna göre, nikah bağı olmadan bir erkek ve bir kadının yalnız bir ortamda bulunması, mahremiyetin ihlali anlamına gelir ve dinen hoş karşılanmaz. Çünkü bu tür durumlar, ahlaki sınırları zorlayabilir, kötü niyetli söylentilere yol açabilir ve zina gibi haram eylemlerin gerçekleşme ihtimalini artırabilir.
İslam ahlakı ve toplumsal düzeni koruma amacıyla, Müslümanlar arasında halvet durumundan kaçınılması tavsiye edilir. Evlilik dışı cinsel ilişkilerin önlenmesi, aile yapısının korunması ve toplumun ahlaki değerlerinin yüceltilmesi için İslam dini, erkekler ve kadınlar arasında mahremiyetin korunmasını emreder. Nikah bağı olmadan baş başa kalma durumu, bu temel prensiplere aykırıdır ve dinen hoş görülmez.