Paylaş
Hanefi Mezhebine Göre Cihad
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
SİYER
S.1. Cihadın hükmü nedir?
C.1 Cihat farz-ı kifayet olup, bir grup yerine getirdiği takdirde diğer lerinden düşer, hiç kimse yapmazsa bütün Müslümanlar günahkar olur. Bize hücum edip saldırmasalar bile, kâfirlerle cihat etmek vaciptir. Çocuk, köle, kadın, kör, yaşlı ve sakatlara cihat farz değildir.
S.2. Müslümanların topraklarını işgal eden düşmanla mücadele etmede Şeriatın hükmü nedir?
C.2. Düşman bir Islam memleketine saldırırsa, bütün Müslümanlara müdafaa vacip olur, kadın eşinin, köle mevlasının izni olmadan savaşa gider.
S.3. Müslümanlar bir şehri muhasaraya aldıklarında ne yapmalılar?
C.3. Müslümanlar, darü’l-harpte bir şehri veya bir kaleyi muhasara ya aldıklarında öncelikle orann ahalisini İslâm’a davet ederler, Islam’ı kabul ettikleri takdirde derhal harpten vazgeçilir. Müslüman olmayı reddederlerse haraç vermeye davet edilirler, haraç verdikleri takdirde Müslümanların leh ve aleyhlerine olan hukuk onlara da tatbik edilir.
S.4. Islam davetinin ulaşmadığı bir milletle savaşmak caiz midir?
C.4. İslam davasını işitmemiş bir milletle ancak davayı duyurduktan sonra harp edilebilir.
Bir defa davayı işiten kimselere ikinci bir çagrı yapmak müstehap olup, vacip degildir. Islam’ı kabul etmedikleri takdirde, Müslümanlar onlara karşı Allahtan yardım talep edip, harp açar ve mancınıklarla tas atma, esyalari yakma, üzerlerine su bırakma, agaç ve ziraatlarini kesme gibi savas taktiklerini kullanabilirler. Kafirler içinde esir Müslüman veya tacirler olsa da ateş etmek caizdir. Müslüman çocuk veya esirleri siper yaparlarsa, kafirleri kastederek ateş edilir. Islam ordusu emniyetli ve büyük ise, beraberlerinde Kur’anı kerimi götürme ve kadınların çıkmasında bels yoktur, ancak emniyetli olmayan küçük bir bölükle çıkmaları mekruhtur.
S.5. Kimlerin savaşa çıkması izne tabidir?
C.5. Düşmanın genel hücumu dişında, kadın kocasının, kole efendisinin izni olmadıgi takdirde savaşa katılamaz.
S.6. Islam ordusunun haiz olması gereken ahlaki sifatlar nelerdir?
C.6. Hile yapmamak, ganimet malindan çalmamak, düşman esirlerinin organlarını kesmemek, kadın, ihtiyar, çocuk, iki gözünden kör, kötürüm ve delileri öldürmemek Islam ordusunun uyması gereken ahlaki vasiflardır. Ancak bunlardan birisi harp hakkında direktif veriyor veya kadın kraliçe ise öldürülmesi caizdir.
S.7. Düşmanla sulhun hükmü nedir?
C.7. Devlet başkani, bizimle savaşlı kafirlerle veya bir grubuyla, Müslümanların maslahati ve menfaati için, sulh etmesinde bir beis olmaz.
Bir madde için sulh edip sonra sulhun bozulmasını daha menfaatli görürse sulhu onlara bildirmek şartıyla bozar ve savaşa devam eder.
S.8. İslam ordusuna helal eylemler nelerdir?
C.8. Düşman ittifakla hıyanet ettiklerinde, imam ankara bildirmeden savaşı başlatır. Islam ordusuna sığınan düşman köleler hür olurlar. Darü’l-harpte hayvanlarını düşman malıyla beslemelerinde ve bulduklarinı yemelerinde beis yoktur.
Ganimet paylaşılmadan, odun yakabilir, yağlarla yağlanabilir ve elde ettikleri silâhlarla savaşa bilirler, ancak mülk edinemedikleri bir şeyi satamazlar. Düşmandan biri Müslüman olursa, canını, küçük çocuklarını, elinde bulunan veya bir Müslüman yahut zimmide emanet olan malını kurtarmış olur.
Darü’l-harpte, daha önce Müslüman olan kişi yakalandığında, gayrimenkulleri, karsı, karısının karnındaki ve büyük çocukları fey olur.
S.9. Düşmana silah satmanın hükmü nedir?
C.9. Harpli düşmana silah satılmaz, darü’l-harbe malzeme ithal edilmez. Ebu Hanife ye göre, Müslüman esirleriyle kafir esirler değiştirilmez , Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre, değiştirebilir , ancak esirleri karşılıksız bırakmak caiz değildir .
S.10. Zorla fethedilmiş toprakların hükmü nedir?
C.10. Imam, bir memleketi zorla fethettiğinde isterse Müslümanlara taksim eder, dilerse haraç karşılığında yerlilere bırakır. Esirler hakkında da imam muhayyerdir, dilerse hepsini öldürür, isterse köleleştirir, isterse Müslümanların zimmetinde hür bırakır ve darü’l-harbe bir daha dönemezeler.
S.11. Müslümanlar savaş meydanında nasıl muamele etmeliler?
C.11. Islam ordusu geri dönmek istediginde, Islam diyarına getirmeyecekleri hayvanlar varsa keserek yakarlar. Ayaklarını keserek veya diri bırakmak caiz değildir.
Islam memleketine dönmeden, darü’l-harpte ganimeti paylaşmak caiz değildir. Ganimet taksimatında orduda geri hizmette çalışanlarla muharip askerler eşittirler. Ganimeti Islam diyarına getirmeden, yardıma gitmiş ve darul-harpte orduya ulaşmış askerler de ganimetten pay alırlar. Askerleri komuta edenler bilfiil savaşa katılmadan ganimetten pay alamazlar.
S.12. Emanın hükmü nedir?
C.12. Hür bir Müslüman erkek veya kadın bir kâfire veya bir cemaate yahut bir kale halkına ya da bir şehrin halkına eman verirse emin olurlar, hiç bir Müslüman’ın onlara dokunması caiz değildir, ancak bir fesada neden olursa, imam emanı kaldırır.
Zimminin, düşmanın elindeki esir Müslüman’ın ve küfür diyarında ticaret için gidip gelen tüccarin, düşmana eman vermesi caiz değildir. Ebu Hanife’ye göre, kölenin verdiği eman da muteber değildir, fakat mevlası savaşmasına izin vermişse emanı itibare alınır. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre, kölenin emanı makbuldür.
Türkler, Rumlara galip gelerek, esir edip mallarını alırlarsa mülk edinmiş olurlar, bu durumda biz Türklere galip gelirsek ele geçirdikleri Rum mallarından buldugumuz bize helal olur.
Kafirler mallarımızı talan edip memleketlerine götürdüklerinde mülk edinmiş olurlar, Islam orduları memleketlerini ele geçirdiğinde, mal sahipleri, Müslümanlara taksim etmeden evvel, mallarını bulurlarsa karşıliksız alılar, taksimattan sonra bulurlarsa istedikleri takdirde kıymetlerini ödeyerek alabilirler.
Müslüman bir tüccar, daru’l-harbe giderek, talan edilen malları satın ali ve Islam memleketine getirirse, mal sahibi muhayyerdir. Dilerse tüccara verdigi parayı oder, malini geri alır, dilerse terk eder. Kafirler bize galip geldiklerinde müdebbir, mükateb ve ümmü’l-veled kölelerimiz ve hürlerimize malik olamazlar. Ancak biz galip geldigimizde sahip oluruz. Müslüman’ın kölesi onlara kaçarsa Ebu Hanife’ye göre, mülk edinemezler, deve kaçarsa tutup mülk edinirler.
S.13. Ganimetlerin hükmü nedir?
C.13. Ganimet malını taşımak için devletin hususi araçları yoksa Islam diyarına getirmek üzere ganimet malı gaziler arasında taksim edilir. memlekete gelince imam hepsinden geri alır ve taksim eder. Taksimattan önce ganimet malinin satılması caiz degildir. Darü’l-harpte ölen gazinin ganimetten payı düşer, Islam diyarına çıkardıktan sonra ölürse payı vårislerine verilir. Devlet başkanı harp halinde teşvik amaçlı, savaşçılara paylarından fazlasını vaat edebilir. Bir düşman öldüren, selebini (Atı, silahı ve diğer malzemeleri) alır veya bir bölge, devletin payı olan beşte birden sonra size ganimetten dörtte bir fazla verilecektir, diyebilir. Ganimet malı elde edildikten ve emniyete alındıktan sonra ancak devletin payı olan beşte birden teşvik için vaatte bulunabilir.
Öldürülen düşmanın selebi öldürene söz verilmediği takdirde ganimetten sayılır, öldüren ile diğer askerler müştereklerdir.
Selb. Ölünün üstünde bulunan elbisesi, silâhı ve binek hayvanıdır. Ordu darül-harpten çıktıktan sonra ganimet malından hayvanlarını besleyemez ve yiyemezler. Darü’lharpte iken aldığı yem ve yiyecekten arta kalan varsa, ganimete katılır.
S.14. Imam ganimeti nasıl taksim eder?
C.14. Ganimet Imam tarafından taksim edilir. Beşte birini devlet payı olarak çıkan, geri kalan dört payı ganimetçiler arasında taksim eder. Ebu Hanife’ye göre, süvarilere iki, piyadelere bir pay verir. Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre, süvariye üç pay verilir. Kişinin ancak bir ati hesaba katilir. Arap ve Acem atları eşittir. Yük taşıyıcı ata ve katira pay verilmez.
Harp diyarına atlı olarak girdikten sonra atini nafakasına sarf eden asker sivari payını alır. Piyade giderek at alana piyade payı verilir. Köle, kadın, zimmi ve çocuklara pay verilmez. ancak imam uygun gördüğü takdirde az bir şey verebilir.
S.15. Devlet payına ayrılan beşte bir nereye harcanır?
C.15. Ganimetin beşte biri ise üçe taksim edilir.
Yetimlere
Miskinlere
Yolda kalanlara verilir.
Peygamberin (s.a.s) yakınlarından fakirler bu üç sınıfa dahil olurlar ve herkesten evvel onlara verilir, zenginlerine bir şey verilmez. Ayet te ganimetin beşte biri Allah’ın olduğu zikredilmesi teberrük amaçlıdır. Peygamberin (s.a.s) payı, Seffiy (ganimetten seçtiği kılıç, cariye veya kürk) gibi, ölümüyle düşmüştür, yakınları ise, hayatında yardım ettikleri rinden dolayı verilirdi, ondan sonra, ancak fakir iseler verilir.
Bir veya iki kişi, imamın izni olmadan harp diyarına hücum edip dusmandan bir şeyler alırlarsa, ondan beşte bir alınmaz. Kuvvetli bir cemaat, imamdan izin almadan düşmana saldırıp, bir şeyler koparır getirirse getirdiklerinin beşte biri alınır. Bir Müslüman tüccar olarak darü’l-harbe girerse, onların mallarına ve canlanna saldırması caiz ve helål değildir. Hile yoluyla bir şey alıp getirirse, mahzurlu bir mülk edinmiş olur ve onu sadaka vermelidir. Harbi bir kafir, eman alarak memleketimize gelirse, bir sene kalmasına müsaade verilmemelidir, bir sene kalırsa imam haraç yükleyeceğini açıklamalıdır. Kaldığı takdirde kendisinden haraç alınarak zimmi addedilir ve bir daha darü’l-harbe gitmesine müsaade edilmez.
Bir Müslüman’a veya zimmiye emanet ya da borç bırakır, darü’l- harbe, geri dönerse, kar mubah olur, Islam diyarında kalan mali tehlikeye girer, esir düşer veya öldürülürse alacaklar düşer, emanetleri ganimet olur. Müslümanların harpsiz olarak elde ettikleri muharip kafirlerin mallari, haraç gibi, Müslümanların maslahatlarına sarf edilir.
S.16. Arap topraklarının hükmü nedir?
C.16. Bütün Arap toprakları öşür arazisidir. Arap arazisinin hudutları. (Küfeye tâbi) Özeybe’den Yemenin Mehdesindeki en son taşa ve Şam hududuna kadardır. Sevvad (Bağdat Frak) arazisi tamamen haraç-arazisidir. Bu arazinin eni Özeybe’den Helvan körfezine, uzunluğu Ales’ten Abadana kadardır.
Sevad arazisi, sahiplerinin mülküdür, satılabilir ve her türlü tasarrufta bulunabilirler. Sahibi kendiliğinden Müslüman olan veya fethedilerek fatihlere taksim edilen her arazi öşür arazisidir.
Fethedilerek haraç mukabilinde eski sahiplerine terk edilen her arazi haraç arazisidir.
Kolay Hanefi Fıkhı Soru Cevaplı
İtisam Yayınları
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
CİHADIN ANLAMI
Cihadın terim anlamının ele alındığı Hudud ve Istılah eserlerinde cihadın tanımı şu şekillerde geçmektedir: Allah’ın düşmanlarıyla savaşmada zorluklara tahammül etmek, yani savaşta zorluklara karşı sabır göstermektir. Düşmanla karşılaşmadaki zorluktur. Hak dine çağırmak, hak dine davet etmektir. Allah Resûlü’nden geldiği üzere, savaşta Allah’ın düşmanlarıyla savaşmak, onlarla mücadele etmektir. Hak dine davet etmek ve kabul etmeyenlere karşı savaşmaktır. Düşmanla karşılaşmada zorluğa katlanma pahasına düşmana karşı mücadele etmek veya onu defetmede bütün gücü harcamak anlamında olup daha sonra İslam’da kâfirlere karşı savaşmak şeklinde kullanılır olmuştur. Düşmanı karşılamada gücü, kuvveti harcamak olan cihad, açık düşman, şeytan ve nefis olmak üzere bunlara karşı cihad etmek şeklindedir. Daha sonra ise şeriattaki kullanımı (terim anlamı) hak dine çağırmak, davet etmek şeklinde olmuştur.
Cihadın bir diğer terim anlamı kâfirlere karşı savaşmak ve bunun benzeri onların boyunlarını vurmak, mallarını gasbetmek, mabetlerini yıkmak, putlarını kırmak tarzında olan şeylerdir.Cihad ile harb’i (savaş) ayıran Ömer Nasuhi Bilmen ise harbi “düşman ile savaşmak” diye tarif ederken; cihadı “Allah’ın dini yolunda vuku bulacak savaşlarda gerek nefis, gerek mal, gerek lisan ve diğer vasıtalar ile çalışarak elden gelen gayreti sarf etmektir” şeklinde tarif etmektedir. O sadece bilfiîl savaşa katılmayı değil aynı zamanda gazilere yardım etmeyi, onların yiyeceğini, içeceğini hazırlamayı, yaralılarını tedavi etmeyi de cihad olarak tarif etmektedir. Hak ve hakikati hâkim kılmak için gösterilen her türlü çaba da cihattır.
Râgıb el-İsfehâni ve Semin el-Halebî’ye göre ise cihad düşmana karşı koymada, onu defetmede bütün gücü harcamaktır ve üç düşmana karşı yapılır. Bildiğimiz görünen dış düşman, şeytan ve nefistir. Halebî’ye göre ise görünen düşmanla cihad “i’lâ-yi kelimetullah”için kâfirlere karşı savaşmak için yapılan gazve ve mülhitlere karşı (Allah’ın varlığını inkâr edenler, ateistler, dehrîler) açık delillerle cihad etmektir. Gizli/görünmeyen düşmana karşı cihad ise nefse ve şeytana karşı cihad etmektir ki bu ise cihadın en zor olanıdır.
Modern sözlüklerden er-Râid ise cihadın terim anlamını Müslümanların düşmanlarına karşı dinlerini savunmak için savaşmaları, Mucemü’l-Vasît ise kâfirlerden zimmî olmayanlara karşı savaşmak şeklinde tanımlamaktadır.
Bütün bu tanımlardan yola çıkarak “cihad”a verilen terim anlamları şu şekilde özetlenebilir:
Bütün bu tanımlardan çıkan sonuca göre “cihad”ın terim anlamının İslam devleti ve toplumundaki karşılığı kıtalle yani savaşla ve özellikle de kâfirlerle savaşla özdeştir. Bu bakımdan “cihad”ı en genel anlamda “Müslümanların gayrimüslim olan düşmalarıyla savaşmalarıdır” şeklinde tanımlamak mümkündür