Paylaş
Hanefi Mezhebine Göre Orucu Bozan Durumlar
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Hanefî Mezhebinde orucu bozan durumlar
A- Hem kaza hem keffâret gerektiren durumlar:
Ramazan orucunu eda ederken, hem şekil hem öz (amaç) itibariyle (“sûreten” ve “ma’nen”) orucu bozan bir fiili bilerek, isteyerek ve dinen geçerli bir özrü olmaksızın işleyen kimseye kaza ile birlikte keffâret gerekir. “el-İftâr’ul-kâmil” diye anılan “oruç yasağının tam ihlâli” şu durumlarda gerçekleşmiş sayılır:
a- Yenilip içilmesi mutad bir nesnenin ağız yoluyla alınıp vücuda gıda veya deva (ilaç) sağlama amacı ile yutulması (yeme-içme),
b- Boşalma olmasa da cinsi temas.
Buna göre, başlanmış bir oruç bozulduğunda keffâretin gerekli olması için aranan şartlar şöyle açıklanabilir:
1- Ramazan orucunun edasına geceden niyet edilmiş olması. Ramazan orucu dışındaki bir orucu (meselâ adak orucunu) yahut kaza edilmekte olan Ramazan orucunu bozma halinde keffâret gerekmez. Yine Ramazan orucunun edası da olsa, keffâret gerektirmesi, geceden niyet edilmiş olmasına bağlıdır. Diğer üç mezhebe göre -geceden niyet edilmemesi sebebiyle-böyle bir oruç geçersiz sayıldığı, dolayısıyla oruçsuzluk şüphesi bulunduğu için bu durumda Hanefî mezhebinde keffârete hük-medilmemiştir. Binaenaleyh kişi bu hususu dikkate alarak, niyetin geciktirilmesinin keffâret ihtimalini ortadan kaldıracağı düşüncesine meytetmemeli ve olabildiğince niyeti imsak vaktinden sonraya bırakmamalıdır. Diğer taraftan belirtilmelidir ki, Ebû Yusuf’tan (bazı kaynaklarda Ebû Yusuf ve Muhammed’den) niyet etmeden sabahlayan kişinin oruç yasaklarını zevalden önce veya sonra ihlâl etmesi arasında fark gözettiği rivayet edilmiştir. Şöyle ki: Zevalden önce niyet edilebileceği için, bu süre içinde başlanmış bir orucun bozulmasını düşünmek mümkündür ve zevalden önce yasağın ihlalinden dolayı keffâret gerekir; zevalden sonra yeme, içme veya cinsi temas halinde ise keffâret gerekmez. Züfer’e göre ise, niyet etmeden fiilen oruca başlayan kişinin orucu geçerli olduğundan, orucu bozan davranış hem kaza hem keffâret gerektirir.
2- Oruç yasağının bilerek ve isteyerek İhtal edilmesi. Hata ile veya uykuda iken, sözgelimi boğazına su kaçan kimseye keffâret gerekmez. Fakat ağzına yağmur, kar, dolu suyu kaçan kimse bunu bilerek ve isteyerek yutarsa keffâret gerekir. (Daha sonra açıklanacağı üzere, unutma halinde oruç bozulmaz).
3- Orucu bozmak için dinen geçerli bir özrün bulunmaması. Dinen geçerli bir mazerete binaen orucunu bozan kişiye keffâret gerekmez. Buna göre, şu durumlarda orucu açmaktan dolayı keffâret gerekmez, sadece kaza gerekir:
a- “Orucu Ertelemeyi ve Başlanmış Orucu Bozmayı Mubah Kılan Özürler” başlığı altında sayılan özürlerden biri sebebiyle.
Bu özürlerden biri orucu bozduktan sonra meydana gelirse bakılır: Eğer bu, semavi (insanların iradesi dışında oluşan) bir özür ise, meselâ orucunu bozduktan sonra bayılsa veya âdet görmeye başlasa keffâret gerekmez; böyle bir özür değilse meselâ yolculuğa çıkmış olsa keffâret gerekir. (“Yolculuk” başlığı altında belirtildiği üzere, oruca başladıktan sonra yolculuğa çıkar ve bundan sonra orucunu bozarsa keffâret gerekmez.)
b- İmsak vaktinin henüz başlamadığını veya iftar vaktinin girmiş olduğunu zannederek.
c- Orucu bozmayan fakat bozulduğunu düşündürebilecek bir fiilden sonra orucunun bozulduğunu zannederek.
Şöyle ki: Unutarak yeyip içen kişinin orucunun bozulduğunu zannederek orucunu açması halinde keffâret gerekmez. Çünkü yeme içme esasen oruç vakıasını fiilen ortadan kaldıran bir durumdur. Fakat Hz. Peygamber’in hadisi ile genel kuraldan istisna yapılarak orucun dinen varlığını koruduğu bildirilmiştir. Bu meselede orucun bozulduğunu zannetmek geçerli bir mazeret sayıldığından orucunu açan kişiye keffâret gerekmez. Buna karşılık kan aldırma, misvak kullanma, gıybet etme, bıyığına yağ sürme gibi durumların oruç yasakları ile ilgisi olmadığından bunların orucu bozduğunu zannederek orucunu açan kişiye keffâret gerekir. (Ebû Hanîfe, kustuktan sonra orucunun bozulduğunu zannetme ve kan aldırdıktan sonra müftinin -yanlış olarak- orucunun bozulduğu fetvası vermiş olması durumlarını da keffâreti düşüren sebeplerden saymıştır).
4- Sureten ve manen (şekil ve Öz olarak) orucu bozan davranışta bulunulmuş olması. Şu durumlarda bu şart gerçekleşmiş sayılmıştır:
a- Yenilip içilmesi mutad bir nesnenin ağız yoluyla alınıp vücuda gıda veya deva (ilaç) sağlama amacıyla yutulması (yeme-içme).
Bu madde çerçevesinde anılan ayrıntıların ortak kesitlerine ışık tutmak üzere örnekleme yoluyla birkaç hususa işaretle yetinilecektir:
aa- Ağızdan başka tabiî veya tabiî olmayan bir menfezden giren gıda veya deva keffâret gerektirmez. Mesela burundan su çekilmesi veya enjektörle vücuda vitamin zerkedilmesi halinde keffâret gerekmez. Boğaza huni ile su akıtılması halinde de bu şart gerçekleşmemiş sayılmıştır (Ebû Yusuf’a göre bu durumda keffâret gerekir).
bb- Tütün (sigara) ve diğer keyif veren maddelerin dumanını genize çekme durumunda bu şart gerçekleşmiş sayılır, keffâret gerekir.
cc- Yenmesi mutad olmayan nesnelerin, mesela ilaç özelliği olmayan çamurun yenmesi keffâret gerektirmez, fakat alışkanlık haline getirilmişse keffâret gerekir. Yutulması keffâret sebebi sayılmayan nesnelere örnekler “Yalnız kaza gerektiren durumlar” başlığında görülecektir. Burada özellikle şunları hatırlatmak uygun olur: Çiğ et yemek, az miktarda tuz yemek keffâreti gerektiren durumlardandır.
b- Cinsî temasta bulunma. Keffâretin gerekliliği için sünnet mahallinin girmiş olması yeterlidir, boşalma olması şart değildir. Bu durumda hem erkeğe hem kadına keffâret gerekir.
B- Yalnız kaza gerektiren durumlar:
Hanefî mezhebine göre şu hallerde orucun sadece kaza edilmesi gerekir:
a- Oruç süresi içerisinde oruç yasaklarından biri gerek şekil gerekse öz olarak ihlal edildiği halde, “hem kaza hem keffâreti gerektiren durumlar” başlığı altında açıklanan sebeplerden dolayı keffâret gerekmeyen durumlarda,
b- Oruç süresi içerisinde oruç yasaklarından birini, ister bilerek ister hata ile, ister geçerli bir özür sebebiyle ister özürsüz olarak sırf şekil veya sırf öz itibariyle ihlal eden durumlarda.
Bir başka anlatımla, ister Ramazan orucunun edası, kazası veya keffâreti isterse Ramazan orucu dışında bir oruç tutarken olsun, kişiyi oruçlu saymanın mümkün olmadığı (oruç vakıasını fiilen ortadan kaldıran) ve keffârete de hükmedilemeyen durumlarda orucun yalnız kaza edilmesi gerekir. (Sadece, unutarak orucu bozan bir fiilin işlenmesi bu kuralın istisnasıdır. Oruçlu olduğunu unutarak yeyip-içen kişi bakımından oruç vakıası fiilen ortadan kalkmış olmakla beraber, Hz. Peygamber’in bu konudaki hadisi ile istisna yapılmış (ibn Mâce, Sıyâm, 15) ve bu durumda orucun bozulmadığına hükmedilmiştir.) Nafile orucun bozulması halinde bunu kaza etmek vaciptir.
Aşağıda sırf şekil veya sırf öz itibariyle orucun bozulmuş sayıldığı belli başlı durumlar dört başlık altında açıklanacaktır:
1- Ağız yoluyla cevfe (vücudun içine) giden nesneler:
a- Gıda veya deva (ilâç) amacıyla yenilip içilmesi mutad olmayan bir nesneyi yutmak. Bu madde çerçevesinde anılan başlıca örnekler şunlardır: Zeytin çekirdeği, çiğ pirinç, başka bir şeyle karıştırılmış un veya hamur (-İmâm Muhamrned’e göre un yemek keffâret gerektir-), pişirilmemiş ve tuz gibi başka maddeyle karıştırılmamış ham meyve, kabuğu sertleşmiş fındık ve badem gibi kuru yemişlerin kabuklu şekli, bir defada yenmek kaydıyla çokça tuz, pamuk, kağıt, toprak, taş, demir vb. yenilmesi amaçlanmayan ve kaçınılması da mümkün olmayan bir şeyin ağız yoluyla içeriye gitmesi orucu bozmaz. Mesela havaya dağılan duman veya uçan tozun yutulması, dişe konulan ilaç ve karanfilin (içeri gitmesi değil) tadının boğazda hissedilmesi ile oruç bozulmaz.
b- Nohut tanesinden fazla olan dişler arasında kalmış yiyeceği yutmak.
c- Birkaç damla gibi az miktarda olmayıp ağızda tuzluluğu hissedilecek derecede çok olan göz yaşı veya yüz terini yutmak.
d- Kendi isteği ile ağız dolusu kusmak. Kendiliğinden gelen kusuk ağız dolusu olmayıp kendiliğinden geri giderse oruç bozulmaz; ağız dolusu ise, kendiliğinden geri gitse bile Ebû Yusuf’a göre bozar, Muhammed b. Hasen’e göre bozmaz; ağız dolusu değilse bile, bilerek geri gönderildiğinde Muhammed’e göre bozar, Ebû Yusuf’a göre bozmaz. Çok bile olsa balgamın yutulması ile oruç bozulmaz.
e- Diş çektirme sebebiyle veya kendiliğinden diş etlerinden çıkan, tadı hissedilecek yahut tükürüğe galip gelecek ölçüde çok olan kanı yutmak.
f- Oruçlu olduğu hatırında iken fakat istemeksizin (hata ile) yenip İçilmesi mutad bir nesneyi yutmak (mesela abdest alırken ağzına su kaçmak).
g- Uyurken yenilip içilmesi mutad bir nesneyi yutmak.
2- Ağız dışındaki tabiî menfezlerden vücudun İçine giren veya katılan nesneler:
a- Buruna çekilen su ve akıtılan yağ, ilaç vb.’ningenize varması.
b- Kulağa yağ akıtılması. (Kulağa su kaçması ve hatta -tercih edilen görüşe göre- su akıtılması halinde oruç bozulmaz.)
c- İhtikan (şırınga ile makatdan ilaç akıtılması) ve büyük abdestten sonra temizlenme sırasında ihtikan hükmüne girecek şekilde içeriye su kaçması veya ıslak madde girmesi. Kadının tenasül organından İçine ilaç akıtılması veya kaybolacak şekilde ıslak cisim konmasında da hüküm aynıdır (oruç bozulur).
Gözeneklerden vücudun içine nüfuz eden (deriye sürülen ilaç gibi) nesneler sebebiyle oruç bozulmaz. Yine, göze ilaç damlatılması ve sürme sürülmesi ile -tadı boğazda hissedilse veya izi (renk, koku, ) tükürükte belirse bile-oruç bozulmaz,
3- Tabiî olmayan menfezlerden vücudun içine giren veya katılan nesneler:
a- Vücutta açılan menfezden ve tamamen içeriye girecek şekilde (demir veya odun parçası bile olsa) vücudun yararına olacak bir nesne katılması. Bu hüküm Ebû Hanîfe’ye göredir; İmameyn’e göre tabiî olmayan menfezlerden giren nesneler sebebiyle oruç bozulmaz.
Osmanlı döneminde Fetvâhâne-i Âli tarafından, İmameyn’in bu içtihadı ışığında iğne yaptırmanın orucu bozmayacağı yönünde fetva verilmiştir. Bununla birlikte, iğnenin gündüz yapılması gerekmiyorsa bu, iftardan sonraya bırakılmalıdır. Gündüz iğne yapılması gerekiyorsa, bu takdirde iğne yapılır; çünkü Ebû Hanîfe’nin içtihadı esas alınsa da, kişiye hastalık sebebiyle orucunu bozma müsaadesi verilmiştir.
Buna göre, iyileştikten sonra orucunu kaza eder. İmameyne göre verilen fetvaya uyarsa kaza etmesi gerekmez. (Hastalığı sebebiyle orucunu erteleme yolunu değil de, oruca niyet edip iğne yaptırma yolunu seçen kimsenin -Ebû Hanîfe’nin içtihadına göre bu orucu kaza edecek bile olsa- hastalığı iğne dışında bir şey almayı gerektir-miyorsa iftar vaktine kadar oruç yasaklarına riâyet etmesi gerekir.)
b- Vücuttaki bir yaraya konan (sıvı veya kuru olmakla beraber yara ile ıslanmış) ilacın beyine veya hazım cihazına ulaşması. Beyine veya hazım cihazına ulaşmazsa oruç bozulmaz. Bu hüküm de Ebû Hanîfe’ye göredir. Yukarıda belirtildiği üzere yara tabiî menfez olmadığı için İmameyne göre her iki durumda oruç bozulmaz.
4- Cinsi temas hükmünde sayılmayan cinsi tatmin:
a- Öpme, okşama vb. hareketler sonucunda boşalma oiması. Bu durumlarda kadında yaşlık belirirse onun da orucu bozulur; yaşlık olmayıp sadece haz duyarsa Ebû Yusuf’a göre bozulur, İmâm Muhammed’e göre bozulmaz.
b- İstimna (el ile tatmin) yoluyla boşalma olması.
Sadece bakma, düşünme sonucunda boşalma olması, boşalma olmaksızın sırf öpme, okşama vb. hareketlerden ötürü ve ihtilam (uykuda boşalma) sebebiyle oruç bozulmaz.
BENZER KONULAR:
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hanefi mezhebine göre orucu bozan durumlar yukarıda maddeler halinde güzel bir şekilde açıklanmıştır. Bu maddeler gerçekleştiği zaman kişinin orucu bozulmaktadır. Bu durumlardan bazıları sadece kaza gerektirir. Bazı durumlar gerçekleştiği zaman hem kaza hem de keffaret gerektirmektedir.
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Selamun aleykum,
Kas gevşetici, merhem gibi şeyleri vücuda sürmek orucu bozar mı? Bu konuda mezheplerin görüşü nedir?
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam’da oruç tutarken kas gevşetici, merhem gibi maddeleri vücuda sürmek orucu bozmaz. Çünkü bu tür maddeler vücut üzerinde dışsal bir etki yapar ve sindirim sistemine girmezler. Oruç, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı gerektiren bir ibadettir. Ancak, oruç tutarken ağız yoluyla gıda veya içecek almak, bilerek ve isteyerek kusmak, kanama veya diğer bir nedenle bilinçli bir şekilde kan emmek gibi durumlar orucu bozar.