Paylaş
Her şey Allah’ı zikreder ayetini nasıl anlamalıyız?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Yerde ve gökte ne varsa Allah’ı zikreder ayeti açıklaması
Her Şey ALLAH ı Zikrediyor ise haşa Hayvan pisliği vs böyle şeylerde ALLAH ı Zikreder mi
ateist bir arkadaşımız var böyle bir soru sordu Her Şey ALLAH ı Zikrediyor ise haşa Hayvan pisliği vs böyle şeylerde ALLAH ı Zikreder mi böyle bir şey mümkün mü?
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Her Şey Hakk’ı Tesbîh Etmektedir
«Yedi gök, yer ve bunlarda bulimanlar O’nu tesbîh ve tenzih ederler. Zaten hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Ne var ki, siz onların teşbihlerini anlayamıyorsunuz.»
Bölünemiyeceği sanılan en küçük parçanın, yani atomun bölünüp parçalanmasıyla, âyetin taşıdığı mâna bir bakıma daha iyi anlaşılmış oluyor. Şöyle ki: Tesbih kelimesi, « s a b h » kökünden çokluk ifade eden bir mas-dardır. Kök mana olarak sözlükte : Havada, ya da suda çok seri geçiş anlamına gelir. Fezada kendi yörüngesinde süratle hareket edip dönen güneş sistemi ve diğer sistemler hakkında da bu kökten türetilen fiiller kullanılmaktadır. Yasın süresi 40. ve Enbiyâ sûresi 33. âyetlerde aynen şöyle belirtilmektedir:
«Ne Güneş’in Ay’a yetişmesi uygun (bir kanun)dur, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri ayrı bir yörüngede yüzerler (hareketlerini sürdürürler).»
«Gece ve gündüzü; Güneş ile Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir.»
Her iki âyette de Güneş ile Ay’ın kendi yörüngelerinde hareketlerini sürdürmeleri «yesbahun» fiiliyle ifade edilmektedir ki bu, «sabh» kökünden türetilmiştir.
Atın süratle geçmesi de bu fiille anlatılır. Bir işte sürat gösteren kimsenin o hali de bu fiille belirtilir.
Allah’ı tesbîh : Sözü edilen kök mana doğrultusundaki bir anlatımla, ibâdet ve dualarımızda düşünce ve duygumuzu arındırıp çok seri bir seyirle O’nu her türlü noksanlıktan, beşerî sıfatlardan tenzih etmek, övgüyle ismini anmaktır.
Bilindiği gibi, varlık âleminde melekler her an zikir ve tesbîh halindedirler. Geriye kalan diğer varlıklar hem ilâhî kudret ve hikmet damgasını taşıdıkları için, hem de her biri kendi yapısında sayısı belirsiz atomları taşıdığı için her an Hakk’ı tesbîh etmekteler. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, atom çekirdeği etrafında baş döndürücü brr hızla hareket eden elektronlar da bu hareketleriyle Hakk’ın sonsuz kudretine baş eğmekteler ve O’nu anmaktalar.
O halde kâinat, yani varlık âlemi bütünüyle hareket halindedir. Bunun istisnası yoktur. Öyle değil midir? Elektronlar çekirdek etrafında ilâhî sünnete uyarak hem kâinatın en küçük modelini oluşturmakta, hem de müstesna bir hareket ve kentline has bir ahenk ve musiki sergilemektedirler. Bu Allah’ın yegâne yaratıcı olan üstün kudretini, O’nun eşsizliğini terennüm etmiyor mu?
İşte Kur’ân insan aklına ışık tutmak, ilim adamına temel bilgi vermek, diğer bir tabirle hareket noktasını befirlerjıek için «Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tesbîh etmesin..» buyuruyor. Ne var ki, insanların çoğu eşyanın teşbihini anlamamaktadırlar.
Âyette bir diğer incelik daha vardır, o da, «hamd» kelimesidir. Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna baş eğip O’nun emrine uyan her şey, taşıdığı ilâhî sanatın eşsizliğiyle O’nu övmekte ve bu övgü ile onu tesbîh etmektedir. Demek oluyor ki, canlı-cansız her şey Allah’ın eşsiz sanatını yansıtmakta ve estetik hayranlarına seslenmektedir. Zira estetik duygusu, en medenî insanlarda olduğu gibi, en ilkel insanlarda da vardır. Yeter ki insan bu duygudan kaynaklanan hayranlığını ona yön veren Kudretin yüceliğine çevirmiş olsun.
Her şeyin Hakk’ı tesbîh etmesinin yorumlarından biri budur. O bakımdan diyebiliriz ki, kâinatta güneş sistemi dahil, diğer bütün sistemlerin. mikro modelini atoma yerleştiren o sonsuz kudreti inkâr, güneşin varlığını inkâr etmek kadar şaşırtıcı ve hayret uyandırıcıdır.
Bu gerçeği bilimsel yoldan kavrayan ünlü fizik âlimi Einstein diyor ki: «Benim tanrı görüşüm, anlaşılmayan evrende kendini gösteren üstün bir düşünüş kudretinin mevcudiyetine kuvvetle ve heyecanla inanmaktır.»
Şüphesiz ki bu itiraf, Allah hakkında köklü ve detaylı bilgisi olmayan büyük bir ilim adamının bilimsel araştırmasıyla vardığı olumlu bir sonuçtur. O bununla, kâinatı idare eden çok yüksek ve sınırsız bir zekânın varlığını kabul etmektedir. İlmin ve âlimin haysiyetine yakışan da, bu gerçeği bulup çıkarmak ve sonra da itiraf etmektir.
Bu açıklama ayeti anlamak isteyenler içindir, alay amaçlı Kurana yaklaşanlar hiç bir nasipleri olmaz/hidayet bulamazlar.