Paylaş
Hicret Ve Önemi
Question
Hicret
Kelime olarak terk etmek, ayrılmak, bir yerden bir yere gitmek anlamlarına gelen hicret, Istılahi manada ise Hz. Peygamber (SAV) in Mekke’ den Medine’ye göç etmesini ifade eder.
Hicret, aslında Allah’ın dinini insanlara bildirmekle görevli olan peygamberlerin ortak sünnetidir. Nitekim Hz. Peygamber (SAV) den önceki Allah elçilerinin büyük bir kısmı da dinlerini yaymak için yurtlarını terk etmek durumunda kalmışlardır. Vahyin geldiği ilk günlerde Varaka B. Nevfel tarafından Resul-i Ekrem (SAV) e zamanı geldiğinde kavminin kendisini yalanlaması sebebiyle doğduğu yeri terk edip hicret etmek zorunda kalacağı haber verilmiştir.[i]
İnsanlara Allah’ın varlığını birliğini tebliğ eden, kurtuluşun Allah’a imanda, dinin hükümlerini yaşamakta olduğunu haber veren son elçiye uyanlar, günden güne çoğalmış İslam gönüllere yerleşmeye başlamıştı. Müslümanların günden güne çoğalmaya başlaması da müşriklerin baskısını artırıyordu.
Baskı ve şiddetle Mekke şehrini Müslümanlar için yaşanmaz hale getiren müşrikler amaçlarına ulaşma çabasında iken Allah (c.c) ise onları şöyle uyarıyordu:
“Onlar ağızlarıyla Allah ’ın nurunu söndürmek isterler halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.”[ii]
Hicret izni verilen ayet nazil olunca peygamber ve arkadaşları doğdukları yurtlarını, mallarını, bazıları çocuğunu hanımını, hatta ana ve babasını bırakarak Medine ‘ye hicret etmek zorunda kaldılar. Milâdi 622 yılının Rebiulevvel ayında yapılan bu kutsal yolculuk, 17 yıl sonra Hz. Ömer ‘in halifeliğinde takvim başı olarak kabul edilmiştir. Şurası da unutulmamalıdır ki; Mekke ‘den Medine ‘ye yapılan hicreti, Mekke ‘den bir kaçış Medine ‘ye bir sığınma değil, daha şerefli bir dönüşün bir adımı olarak görmek en doğrusudur.
Bizlerde bu kutsal yolculuğu günümüze uyarlamalı, hayatımızda hicretler, anlamlı göçler yaşamalıyız. Toplum olarak kin ve nefretten uzaklaşıp Ensar ve Muhacirin’in sergilediği dostluk ve kardeşliğe hicret edebilirsek, dertlilerin dertleriyle dertlenmeyi öğrenir ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek için çaba gösterirsek bizde hicretin manasına ermiş oluruz.
Hicretin yıl dönümünde nefis muhasebesi yaparak Allah’ın emir ve nehiylerine riayet edip, tüm kötülüklerden, fenalıklardan, haramlardan Kur’an’a ve Resulü Ekrem’in yoluna hicret etmeliyiz.
Kaynaklar:
1- Buhari, Bid’ul Vahy
2- Saff-8
3- Ali İmran,195
[i] Buhari, Bid’ul-Vahy
[ii] Saff, 8.
[iii] Âli İmran, 195.
Benzer Konular:
- Hicretin sebepleri nelerdir?
- Hicret hakkında neler biliyorsunuz?
- Peygamberimiz ve Müslümanlar, Mekke’den Medine’ye niçin Hicret etmek zorunda kalmışlardır?
- Peygamber Efendimizin Hicret için Medine’yi seçmesinin sebepleri nelerdir?
- Peygamberimizin Hicretinden önce Yesrib şehrindeki dinî hayat hakkında
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Hicret, İslam tarihindeki önemli bir dönüm noktasıdır ve Peygamber Efendimiz Muhammed’in (s.a.v.) 622 yılında Mekke’den Medine’ye yaptığı göç olarak tanımlanır. Hicret, sadece bir yer değiştirme olayı değil, aynı zamanda İslam toplumunun temellerinin atıldığı, dini ve sosyal yapının şekillendiği bir dönemi simgeler.Hicret’in önemi birkaç açıdan incelenebilir:
1. Dini Özgürlük ve İslam’ın Yayılması
Mekke’de Müslümanlar, inançlarını özgürce yaşamakta zorlanıyorlardı ve Peygamber Efendimiz’e karşı büyük bir zulüm vardı. Hicret, Müslümanların inançlarını daha özgür bir ortamda yaşayabilmeleri için bir fırsat sundu. Medine’de İslam toplumu kuruldu ve burada İslam’ın öğretileri daha güçlü bir şekilde yayıldı.
2. İslam Devletinin Temelleri
Medine’ye yerleşildikten sonra, Peygamber Efendimiz ve sahabeler, İslam toplumunun sosyal, hukukî ve siyasi yapısını kurmaya başladılar. Medine Sözleşmesi (Sahife-i Medine), farklı dini grupların bir arada barış içinde yaşaması için yapılan bir anlaşma olarak İslam devletinin ilk anayasasıdır. Bu, hem İslam’ın toplumsal ve siyasi yönlerinin inşa edilmesi hem de farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşaması için önemli bir adımdı.
3. Hicri Takvimin Başlangıcı
Hicret, İslam takvimi için de başlangıç kabul edilmiştir. Hicri takvimin ilk yılı, Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye göçü ile başlar. Bu tarih, İslam toplumu için önemli bir dönüm noktasıdır.
4. Peygamberin Liderliği ve Müslümanların Birliği
Hicret, Peygamber Efendimiz’in liderliğinin pekiştiği bir dönemdir. Medine’ye göç eden Müslümanlar, daha önce Mekke’de dağınık bir durumda olan topluluklarını bir araya getirerek, güçlü bir toplumsal bağ kurdular. Bu, İslam’ın sosyal dayanışma ve birlik temellerinin atıldığı bir döneme işaret eder.
5. Zorluklar ve Sabır
Hicret, Müslümanlar için çok zorlu bir süreçti. Mekke’deki yakınlarını geride bırakmak, güvenli bir şekilde yolculuk etmek ve Medine’de yeni bir düzen kurmak gibi zorluklarla karşılaştılar. Bu süreç, sabır, güven ve bağlılık gerektiren bir dönemdi ve İslam’ın temel erdemlerini pekiştirdi.
Sonuç olarak:
Hicret, hem dini hem de toplumsal açıdan çok büyük bir öneme sahiptir. İslam toplumu, Hicret ile birlikte sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda manevi ve toplumsal olarak da güçlenmiş ve şekillenmiştir. Hem İslam’ın yayılmasına hem de Medine’deki ilk İslam devletinin kurulmasına zemin hazırlamıştır.