Paylaş
Hicretten sonra Kureyş ile ilişkiler
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kureyş’le İlişkiler
Medine islam devleti kurulduktan sonra mekke kureyş kabilesi ile müslümanların ilişkileri
Hz. Peygamber, öteden beri Mekkeli-ler’in İslâm’a girmesini, Mekke’nin bir İslâm beldesi olmasını, Kabe’nin putlardan arındırılmasını arzu ediyordu. Hicretten sonra da bu arzusunda bir eksilme olmadı. Ancak gelişmeler bu sonuca pek kolay ulaşılamayacağını gösteriyordu. Çünkü Kureyş müşriklerinin düşmanlık duyguları hicretten sonra da hızla artmaya devam ediyordu. Nitekim hicretten hemen sonra Ebû Süfyan ile Übey b. Halef, genel olarak Me-dineliler’e yazdıkları mektupta müslüman-muhacirleri himaye etmelerinden dolayı tehdit ediyorlardı. Ensarın müslümanlara sahip çıkma arzusunda herhangi bir gevşeme sözkonusu olmayınca Kureyşli müşrikler bu kez de, münafık olarak bilinen Abdullah b. Übey b. Selûl’e yazdıkları mektupta Hz. Peygamber’i ve müslüman-muhacirleri şehir dışına çıkarmalarını, aksi halde savaşçılarının öldürülüp kadınlarına el konulacağını bildiriyorlardı. Bununla yetinmeyen Kureyş müşrikleri, Medine’deki yahudilerle de işbirliği yaparak entrikalar çevirmeye başladılar. Ekonomik açıdan başarılı olamayacaklarını bildikleri halde Medine’yi çökertme plânları üzerinde de düşündüler. Böylece Medine’nin her an bir saldırıya uğrayabileceği endişesi müslümanlar arasında yayıldı. Muhtemelen Hz. Peygamber’in evi çevresinde bazı geceler muhafızların beklediğine ve Peygamberimizin de ashabı, kılıç ve sair teçhizatı yakınlarında olarak gecelemelerini tenbih ettiğine dair rivayetler bu dönemle ilgilidir.
Hz. Peygamber’in Mekkeli müşriklerin haddi aşan tehditlerine karşı bazı önlemler alması gerekiyordu. Bu esnada zulme maruz kalan müslümanların düşmanla savaşabileceğine dair âyetler de nazil olmuş bulunuyordu.
H. 2 (6×4) yılı başlarında Hz. Peygamber, müslümanların kontrolündeki ticarî yollardan Kureyş kervanlarının geçmesine izin verilmeyeceğine dair bir karar aldı ve kararın uygulanması için çeşitli bölgelere seriyyeler gönderdi.
Bunlardan İlki, Hz. Hamza komutasında otuz askerden oluşan bir seriyye idi. Bu birliktekiler Kızıl deniz sahillerine kadar yaklaştılar. Ebû Cehil yönetiminde bir Kureyş kervanı ile karşılaştılarsa da, her iki tarafın hâmisi durumunda olan Cüheymî kabilesi başkanının araya girmesi herhangi bir çatışma çıkmasını önlemiş oldu.
Ubeyde b. el-Hâris komutasında altmış kişilik bir askerî birlik, İkrime b. Ebî Cehl başkanlığındaki bir kervanı durdurmak üzere görevlendirildi. Fakat bu ikinci seferde de herhangi bir silahlı çatışma çıkmadı. Sadece düşman kervanında bulunan ve kendilerini gizleyen iki müslümanın İslâm askerî birliğine katıldığı görüldü. Ama artık, Mekkeli müşrikler müslümanlarca rahatsız edildiklerinin farkında idiler. Bu durum onların moralini bozacak, iç bünyede huzursuzluk doğuracaktı.
Sâ’d b. Ebî Vakkas da küçük bir askerî birlikle Râbiğ-Harrar bölgesine gitti. Amacı keşifte bulunmak, bölgenin yerlileriyle işbirliği imkânlarını araştırmaktı. Çünkü bölge ahalisinin onayını almadan oralardan Kureyş kervanlarının geçmesini önlemek zordu. Bunun da sebebi, kervanların geçiş yolları civarındaki kabilelerin bunlardan birtakım kârlar sağlamalarıydı; onlara ot, hayvan yemi, su ve o bölgede yetişen ürünlerden satıyorlardı. Dolayısıyle ticarî yollarda hakimiyetin sağlanması bir ölçüde bu kabilelerin desteğine bağlıydı.
1 Hz. Peygamber de, bu amaçla 2 yılının Safer ayında (624 Ağustos) Veddan seferine çıktı. Burası Medine’nin güneyinde bulunan bir yerdi. Benî Damra kabilesi ikamet ediyordu. Kendileriyle saldırmazlık ve birbirinin düşmanlarına yardım etmeme anlaşması imzaladılar. Hz. Peygamber daha sonra aynı gaye ile Medine’nin kuzey batı bölgelerinde bir sefere daha çıktı. Bu sıralarda Fihr kabilesinden Kurz b. Câbir komutasında Kureyşli müşriklerden oluşan bir askerî birlik Medine’nin güneyinde dış mahallelere ani bir saldırı düzenledi, insanları öldürdü, evleri yağmaladı. Haber alınınca takip başlatıldıysa da ele geçirilemedi. Bu âni saldırıya cevap olarak Hz. Peygamber’in, Benî Damre seferine çıktığı, daha önce müslümanların kontrolündeki bölgelerden Kureyşli müşrikticaret kervanlarının geçmesini önlemeyi amaçlarken, bu kez bir kervanı takip ettiği görülmektedir. Her ne kadar Kureyş kervanı kaçtıysa da, Hz. Peygamber böylece Benî Damre ile olan işbirliği anlaşmasını yürürlüğe koymuş oldu. Aynı zamanda Benî Mudlic ve onların komşusu olan başka bir kabileyle de yeni ittifaklar gerçekleştirdi. Hicret sırasında Hz. Peygamber’i ve Hz. Ebubekir’i yakalayıp ödül almak için girişimde bulunan Benî Mudlic kabilesine mensup Suraka’nın bu ziyareti sırasında Hz. Peygamber’e büyük bir misafirperverlik gösterdiği dikkat çekiyordu.
Bu arada 2 yılı Cemaziyelahir (624. Kasım) ayında Medine’ye dönen Hz. Peygamber’in iki tedbire daha başvurduğu görülmektedir,
1- Arap Yanmadası’nın çeşitli bölgelerine istihbarat elemanı ve casuslar göndererek bilgi toplamak,
2- Kureyş müşriklerinin etki alanlarındaki yolların civarına da düşmana gözdağı vermek üzere küçük fakat hareketli askerî birlikler yollamak. İşte Abdullah b. Cahş seriyyesi bunlardan her İki amaca yönelik idi. Sekiz kişilik bu seriyye iki gün süre ile ellerindeki mühürlü talimatı okumadan yürüyecekler, sonra talimatta belirtildiği üzere Mekke’nin ardında ve düşman arazisinde bulunan Mekke-Tâif arasındaki Nahle denilen yere gideceklerdi. Gaye, bilgi toplama, teftiş, gözetleme, gözdağı verme idi. 2 yılı Recep ayının sonlarına doğru İslâm seriyyesi ile oradan geçmekte olan bir Kureyş kervanı arasında çarpışma meydana geldi. Bir müşrik öldürüldü, ikisi esir edildi, mallarına el konularak Medine’ye getirildi. Hz. Peygamber, müslüman birliğin komutanını, talimatta olmayan bir uygulama yaptığı için azarladı. Aslında olay şaban ayma taşmış olmakla beraber, Kureyşliler bunun Eşhuri Hurum’da (Bk. Haram Aylar) meydana geldiğini etrafta yayarak yaygara kopardılar. Ayrıca bir heyet göndererek fidye karşılığı iki esiri kurtarmak istediler. Hz. Peygamber’in Kureyş’i teskin ve çevredeki propagandalarının önüne geçmek için öldürülen kişinin diyetini gönderdiğine ve esirleri, fidye almaksızın serbest bıraktığına dair bir görüş de vardır. Bu görüş esas alınırsa, Hz. Peygamber’in bu tutumuyla yakında görünen bir büyük savaş için zaman kazanmak istediği düşünülebilir. Esasen Hz. Peygamber, Kureyş müşriklerinin, bu olayı bahane ederek müslümanlarla bir Ölümkalım savaşını başlatacaklarının farkında idi ve hazırlıklarını buna göre yapıyordu. Düşman kervanlarını takip ettirerek onları taciz etmesinin ana sebebi de müşrikleri, çıkabilecek bir savaşta zayıf ve dağınık bir vaziyette yakalamaktı. Nitekim bu ilk savaş (az sonra işaret edilecek olan Bedir savaşı) bir kervan meselesi etrafında ortaya çıktı.
Burada belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber’in ve seriyyelerinin ticaret yollarındaki faaliyetleri, alelade kervan baskını niteliğinde değildir. İslâm savaşçıları, müslüman olmayan diğer unsurların değil, sadece Kureyş müşriklerinin kervanlarını saf dışı etmek istiyorlardı. Bir başka anlatımla, Kureyş müşrikleriyle Medineli müslümanlar arasında bir savaş durumu sözkonusu idi ve devletler hukukuna göre İki gurup arasında savaş kukuku yürürlükteydi. Buna göre, kervanlara yapılan saldırılar için yağmalama vb. nitelendirmelerin yapılması isabetli olmaz.
Peygamberimizin hayatını OKU
Kuranı Kerimden Kureyş suresinin anlamı konusunu ve sureden çıkarılabilecek mesajlar
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Rasulullah (sav) hep Mekke’nin İslam memleketi olmasını, Kabe’nin putlardan temizlenmesini istiyordu. Hicretten sonra da bu isteğinde hiçbir eksilme olmamıştır Rasulullah (sav)’in. Ancak Kureyş müşriklerinin düşmanlık duyguları hicretten sonra da hızla artmaya devam ediyordu. Müşrikler her fırsatta müslümanları çökertmenin derdinde idiler. Hatta Medine’deki yahudilerle de işbirliği yaparak türlü türlü oyunlar çevirmeye başladılar. Rasulullah (sav) müşriklerin haddi aşan tehditlerine karşı bazı önlemler alması gerekiyordu. Bu esnada zulme maruz kalan müslümanların düşmanla savaşabileceğine dair âyetler de nazil olmuş bulunuyordu. Hicri ikinci yılın başlarında Rasulullah (sav), Müslümanların kontrolündeki ticarî yollardan Kureyş kervanlarının geçmesine izin verilmeyeceğine dair bir karar aldı ve kararın uygulanması için çeşitli bölgelere seriyyeler gönderdi. Bu önlemlerden sonra yine hicretin ikinci yılı Medine’ye dönen Rasululullah (sav)’in bazı tedbirlere daha başvurduğu görülmektedir, Mekke içerisine casus gönderip müşriklerin planlarını öğrenmek bunların en başında gelmektedir.