Paylaş
Hud suresi hakkında bilgi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kuranda 11. sure olan Hud suresi ile ilgili bilgiler kısaca
Hud suresi peygamber efendimize Mekke şehrinde nazil olmuştur. Toplamda 123 ayetten oluşmaktadır. Hud suresinin beş yerinde hud kelimesi geçtiği için Hud suresi ismini almıştır. Ayrıca hud suresinde peygamberlik, tevhid, öldükten sonra tekrar dirilmek, ve ad kavmine gönderilen hud a.s. Hayatından bahsedilmiştir. Özellikle de hud peygamberin puta tapan kavime karşı vermiş olduğu mücadeleden bahsetmiştir.
Hûd Sûresi
Hud suresi konusu ve çıkarılan dersler ve ibretler
Kur’ân-ı Kerîm’in 11, sûresi
Adını, bir bölümünde kendisinden de bahsedilen Hûd peygamberin isminden almıştır. Mekke döneminde İndirilmiştir. 123 âyettir. Âyet sonlarına ahenk veren fasılaları be, dâl, zel, râ, ze, sâd, ti, zı, kaf, lâm, mim ve nun harfleridir.
Hz. Peygamber’in, cuma günleri Hûd sûresinin okunmasını tavsiye ettiği rivayet olunmuştur.[107] Sıhhati şüpheli başka bir rivayete göre de Hz. Peygamber, “Beni Hûd, Vakıa, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr sûreleri ihtiyarlattı” buyurmuştur (Tirmizî, Tefsîr, 56, (hasen-ğarîb)).
Bu sûrede, Yüce Allah’ın varlığı, birliği ve gücünü gösteren deliller anlatılmakta, Kur’ân’m Allah kelâmı, Hz. Muhammed (s.a.)’in Allah elçisi olduğu belirtilmekte, âhiretin de gerçekliğine değinilmekte ve bu gerçeklere inananlarla inanmayanların durumu açıklanmaktadır. Daha sonra birer ibret olmak üzere bazı peygamberlerin tevhid mücadelelerinden, kavimlerinin bunlara karşı tutumlarından ve başlarına gelen kötü sonuçlardan bahsedilerek, bütün bunlardan ibret alınması istenmekte, öğütlerverilmektedir.
Sûrede bahsedilen konular ve bazı sonuçlar özetle şunlardır:
* Kur’ân-ı Kerîm, Yüce Allah tarafından indirilmiş eşsiz bir Kitaptır. Onun uydurulmuş bir söz olduğunu iddia eden inkarcılar onun on sûresinin benzerini dahi meydana getiremezler. Kur’ân’ı inkâr edenin yeri ateştir.
* Hz. Muhammed {s.a.), insanlara gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdecidir. Onun müjdelediklerine erişmek için çaba harcanmalı, uyarılarına dikkat etmelidir. İnkarcıların baskılarından dolayı ümitsizliğe düşmemelidir (2,13).
* Gökleri ve yeri yaratan, Yüce Allah’tır. Kişi, yalnız O’na ibadet etmeli, günahlarından ötürü tevbe edip O’ndan mağfiret dilemelidir. Allah, her şeyi bilmektedir; O’ndan hiçbir şeyi gizlemek mümkün değildir. Her canimin rızkını da O verir (2-7).
* İnsanlar, bu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmiştir. Âhireti bırakıp sadece dünya hayatını isteyene, istediği verilir; ancak böyleleri âhirette hüsrana uğrayacak, azap görecektir. Buna karşılık, iyi işler yapan ve Allah’a gönülden boyun eğenler cennetliktir (7,15-24).
* İnkarcılar, Allah’ın azabından emin olmamalıdır, azap gelince onu Önlemek mümkün olmayacaktır (8).
* İnsanın tabiatında nankörlük vardır; bir 812
nimete kavuşunca sevinir, şükretmeyi unutup şımarır; nimet elinden alınınca da umutsuzluğa kapılır, ancak insan bu özelliklerin esiri olmamayı başarabilir; nitekim sabredip iyi işler yapanları Allah Teâlâ ödüllendirecektir(9-ıı}.
* Allah’ın gösterdiği hakikat yolunu engellemek ve onu bozmak isteyen inkarcılar, Yüce Allah’a hiçbir zarar veremezler; onlar için kat kat azap vardır (18-22).
* Peygamberler, hiçbir menfaat beklemeden, Allah’ın buyruklarını tebliğ etmişlerdir. Onlar, insanları kurtuluşa, hiçbir ortak koşmadan sadece Allah’a İnanmaya ve O’na ibadete, tevbeye, bozgunculuk yapmamaya, başta ölçü ve tartıda olmak üzere her işte dürüst davranmaya çağırmışlardır. Onlara ilk uyanlar genellikle gençler ve ezilen yoksullar olurken, ilk karşı çıkanlar da, çıkarları bozulacak olan zorba, kibirli zenginler ve mevki sahipleri olmuştur. Yüce Allah, inkârda direnmeleri sebebiyle kâfirleri, Hz. Nuh’un oğlu gibi bir peygamber çocuğu bile olsa, daha dünyada iken cezalandırmış, İnananlar hariç, onları toptan yok etmiştir. Nûh kavmi, Âd, Semûd ve Lût toplumları, Medyen halkı, Firavun ve yandaşları da bu şekilde cezalandırılmışlardır. Allah, onlara zulmetme-miştir, bu cezaları onlar kendileri hak etmiştir. Taptıkları tanrılar da onları kurta-ramamıştır. İşte bütün bunlardan ibret almak ve Allah’ın azabından sakınmak gerekir. Bu, dünyadaki cezalarıdır, onlar ayrıca âhirette de cezalandırılacaklardır. Âhiret mutlaka gerçekleşecek, o günde kötüler cehenneme, iyiler ise cennete girecektir (25-108).
* Hz. Nûh, kavmine peygamber olarak gönderildi. Onları putları bırakmaya ve sadece Allah’a ibadet etmeye çağırdı ve kendilerinden hiçbir menfaat beklemediğini bildirdi. Kavmin ileri gelenleri Hz. Nuh’u küçümseyip, ona alt tabakadan insanların inandığını söyleyerek, bunları yanından kovmasını istediler. Hz. Nûh bu teklifi reddetti. Bunun üzerine onlar, kendileriyle mücadeleyi bırakıp, tehdit ettiği azabı getirmesini istediler. Yüce Allah, Hz. Nuh’a bir gemi yapmasını emretti. O, gemiyi yaparken, kavmin ileri gelenleri onunla alay ediyordu. Nihayet sular kabarıp yükselmeye başlayınca Yüce Allah ona, canlı çeşitlerinin her birinden iki eş ile, ailesini ve müminleri gemiye almasını buyurdu. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında yüzerken, Hz. Nuh’un iman etmeyen oğlu da dahil olmak üzere bütün inkarcılar tufanda boğuldu (25-49).
* Âd kavmine de Hz. Hûd peygamber olarak gönderildi. Onlardan Allah’a kulluk etmelerini ve günahı bırakmalarını istedi. Onlar, biz senin sözünle tanrılarımızı bırakmayız, sana da iman etmeyiz diye cevap verdiler; Hz. Hûd’un, başlarına bir azap gelebileceği uyarısına da aldırmadılar. Onların bu isyankâr tavrına karşılık Yüce Allah, Hz. Hûd ve müminleri kurtarıp diğerlerini helak etti (50-60).
* Hz. Salih, Semûd kavmine Elçi olarak gönderildi. Onları Allah’a kulluk etmeye çağırdı. Yaratan ve yaşatan Allah’a tevbe edip dua ve niyazda bulunmalarını istedi. Onlara mucize gösterdi. Fakat Semûd toplumu putlara tapmaktan vazgeçmediler, Allah’ın emrine isyan ettiler. Bunun üzerine, Hz. Salih ve müminler hariç hepsi korkunç bir çığlıkla yok edildiler (61-68).
* Hz. İbrahim ağırbaşlı, hassas ruhlu, kendini Allah’a vermiş bir insandı. Yüce Allah ona, karı-koca ikisi de yaşlı olmalarına rağmen çocuk ihsan etti (69-76).
* Lût kavmi, sapık ilişkilerde bulunan bir toplumdu. Hz. Lût’un uyarılarına rağmen küfrü ve sapıklığı bırakmadılar. Bunun üzerine Yüce Allah, Hz. Lût ve müminler hariç, üzerlerine taş yağdırarak onları helak etti (77-83).
* Hz. Şuayb da Medyenlilere peygamber olarak gönderildi. Onları Allah’a kulluğa, ölçü ve tartıda dürüst davranmaya, bozgunculuk yapmamaya çağırdı. Önceki toplumların başlarına gelenlerden ibret almalarını istedi. Onlar ise inkârda direnip, Hz. Şuayb’ı tehdit ettiler. Bunun üzerine Yüce Allah, Hz. Şuayb ve müminler hariç, hepsini helak etti (84-95).
* Yüce Allah, Hz. Musa’yı da Firavun ve İleri gelenlerine mucizelerle gönderdi. Fakat onlar, Allah’ın emirlerine uymak yerine Firavun’un emirlerine uydular. Bunun üzerine (suda boğularak) helak edildiler (96-99).
* Bütün bu anlatılanlardan ibret almalıdır. Allah, onlara zulmetmemiştir, onlar bu cezaları kendileri hak etmiştir. Allah’ın azabı pek elem vericidir (100-103)-
* Kıyamet günü insanların kimi mutludur, kimi mutsuz. Cehennemlikler, sürekli olarak ateşte kalıp azab görecektir. Cennetlikler ise, ebedî olarak bitip tükenmez nimetleriyle cennette yaşayacaklardır. Allah Teâlâ, herkese yaptığının karşılığını tam olarak verecektir; inkarcılar da paylarına düşeni alacaklardır (104-111).
* Her işte doğru olmak, doğruluktan ayrılmamak lâzımdır. Yüce Allah’ın belirlediği sınırlardan dışarı çıkılmamalıdır. Mümin, zalimlere güvenmemeli, sadece Allah’ı dost bilmelidir. Namazlar vaktinde kılınmalıdır; çünkü iyilikler kötülükleri giderir, kişi namaz kılmakla günahlarından arınır. Sabırlı olmak da gerekir, çünkü maddî ve manevî her işte başarıya ulaşmak için sabır şarttır (112-115).
* Bilginlerin ve din adamlarının toplumlarına karşı uyarı görevleri vardır. Kötü gidişi gördükleri halde, çıkarlarının bozulmasından korkarak ses çıkarmayanlar, bu gidişe ortak olmuş, ağır sorumluluk altına girmiş olurlar (116).
* Yüce Allah, hiç kimseye ve topluma zulmetmemiştır; herkes hak ettiğini bulmaktadır. Kur’ân’da geçmişten verilen örnekler öğüt ve ibret alınması İçindir. İnkarcılar, başlarına geleceğe hazır olmalıdır. Yüce Allah her şeyi bilmektedir. Müminler de Allah’a ibadet edip O’na güvenmelidir (117-123).
Benzeri konular:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
HÛD SÛRESİ
Sûre, ismini içinde kıssa ve olayı anlatılan Hûd Peygamber’den alır. İlâhî buyrukların doğruluk doruğunda bulunduğuna yer verilir. Sonra da Allah’ın varlığına, birliğine, öncesiz ve sonrasız olduğuna delâlet eden belgeler sıralanır. Hakk’ı inkâr edip yeryüzünde bozgunculuk yapan inkarcı azgınlar uyarılır. Kur’ân’ın bir benzerini meydana getirmenin mümkün olamayacağı anlatılarak müşriklerin iddiaları reddedilir ve on sûresine benzer on sûre düzenleyip getirmeleri önerilerek buna da güçlerinin yetmeyeceği çok açık biçimde belirtilir.
Tarihin ibret levhalarından birkaç tane seçilerek beşer aklına ve idrâkine bırakılır. O nedenle Lût, Salih, Hûd, Şuayb ve Musa Peygamberlerin mücadeleli geçen dönemlerine dikkatler çekilerek önemli safhalar anlatılır.
Küfürle imân, hak ile bâtıl, doğru ile eğri mücadelesinin sürüp geldiğine işaret edilerek imân cevherinin sabır sedefinde korunmasının gereği üzerinde durulur. Büyük davaların, büyük himmetlerle, üstün fedakârlıklarla gerçekleşebileceği çok anlamlı cümlelerle işlenir. Böylece Mekke döneminin ne kadar mücadeleli, sıkıntılı ve çileli geçtiğine atıflar yapılır. Eninde sonunda Hakk’ın üstün geleceği müjdelenir.
Hûd sûresi, Mekke’de inmiştir. O bakımdan ona «Mekkî Sûre» denilir. Ancak İbn Abbas’a (R.A.) göre, 115. âyeti Medine’de inmiştir. Zira bu ayet günde beş vakit namazdan söz etmekte, hangi vakitlerde kılınacağını kapalı bir anlatımla konu etmektedir.
Mukatil’e göre, «Onların (inkarcı müşriklerin) O’na (Peygamber’e), bir lazine indirilmeli değil miydi veya onunla beraber bir melek gelmeli değil mıydı? demelerinden neredeyse sana vahyolunanın bir kısmını terkeder gibi oluyorsun ye bu sebeple göğsün daralıyor. (Unutma ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeyi düzenleyen, koruyan tek güven kaynağıdır.» mealindeki 12. âyet Medine’de inmiştir.
İlim adamlarının çoğu, İbn Abbas (R.A.)nın görüş ve tesbitinin daha sıhhatli olduğunu belirtmişlerdir.
Sûrenin tamamı, 123 âyet, 1600 kelime ve 9567 harftir, Sûre sırası olarak, 11. sıradadır