Paylaş
Hurafe Din İlişkisi – Gayri Müslimlerde Hurafe İnancı
Question
Hurafeler ve Din İlişkisi nedir?
Tarih, özellikle Dinler Tarihi incelemeleri, toplumların, dinden uzaklaşıp dinin yerine hurafe ve cahilliğin kalıntılarını benimsediklerinin örnekleriyle doludur Halk tabakalarının eski dinlerinin tören ve geleneklerinden ayrılamadıklarını, bütün kitaplı dinlerin tarihleri göstermektedir. İlahî dinleri öğreten peygamberlerden uzaklaşıldıkça, toplumlar eski dinlerinden kalma hurafeleri, ayinleri canlandırmış, hatta putperestliğe kadar gitmişlerdir. Tekrar peygamber gönderilmiş, tekrar doğru yola çağrılmışlardır. Peygamberin öğrettikleri dinin esaslarına sadık olan din bilginleri, her yerde bu hurafelerle mücadele etmişler, insanları bunlardan uzaklaştırmaya çalışmışlardır.
Batıl itikatlar, çağlara, ırklara, iklimlere, insanların kültür ve medeniyet seviyelerine göre değişiklik gösterir.
Bugün Afrika, Güney Amerika ve Asya’nın yerli kabile ve insan toplulukları, kendi elleri ile yaptıkları resimlere, heykellere, hayvanlara ve hayali varlıklara tapmaktadırlar.
Bunlardan başka modern toplumlarda da sahip olu nan ilmî ve teknik seviye ile taban tabana zıt itikatlara rastlanmaktadır.
Hurafe din ilişkisi ile ilgili konuya, tek tek dinleri ele alarak örnek vermek, konuyu daha anlaşılır kılacaktır.
1- Yahudiler ve Batıl İnanışlar
Tarih süreci içinde Yahudilerle başlayan ve günümüzde de yaşatılan hurafeler bulunmaktadır.
Yahudiler, Hz. Musa’dan önce içinde yaşadıkları Filistin halkının inançlarının etkisinde kalmışlardır. Filistin halkı, animizm inancının etkisiyle, dağları, ırmakları ve ovaları kutsal kabul etmişlerdi. Ayrıca, animizm inancıyla beraber büyücülük ve muskacılığa da rağbet göstermişlerdi. Örneğin, yeşil gözlülerin nazarından korunmak için aynı renkte muskayla karşılık verilmiştir. Yahudiler, bu inanışlarla beraber, evlerinde atalarını temsil eden küçük heykeller bulundurmuşlardır. Hz. Musa’dan sonraki devirlerde ise Tanrı Yahova tabiatüstü bir güç ka bul edilmiştir. Bu güç kendini rüzgâr ve fırtınada belli edi yordu. Yahova yavaş yavaş animist ve antropomorfik (insan şeklinde) bir varlık olmuştur. Ruhî varlığı yanında in san gibi organlara da sahip kabul edilmiştir. Sonraları Yahova’nın altın ve gümüş heykelleri yapılmıştır.
Yahudiler arasında peygamberlerden sonra hurafeler, din adına inanılmaya başlanmıştır. Hatta bu hurafelerin bir kısmı Hristiyanlarca da benimsenmiştir. Örneğin, Hristiyanların paskalya bayramı, kaynağı bakımından, eski insanların tabiata taptıkları çağdaki evrensel yaz bayramının devamından ibarettir. Milattan önce göçebe Yahudi kavmi, bu bayrama Pesah adını verir. Tanrının merhametini kazanmak için davarlarının ilk dölünden kurban keserlerdi. Yahudiler Filistin’e yerleşip ziraat ha yatına geçtikten sonra bu kurban törenine, hamursuz ek mek te karışmış oldu. Daha sonraları bu tören Yahudile rin mısırdan çıktıklarının şükranı olarak dinî bayram sıfatını kazandı. Halbuki kaynağında bu tören, “kışın ölüp ilkbaharda dirilen” büyüme ve gelişme tanrısı şerefine ya pilan müşrik bayramıydı. İranlıların “Mihrican” ve “Nevruz” bayramları da aynı kaynaktan gelen bayramlardır. Türklerin “Hızır İlyas” bayramları da bu türdendir.
İsrail peygamberleri, fetiş-tılsımları kesin olarak ya saklamışlardır. Ahdiatik’te Yakup peygamber, ehl-i beytine yanlarında bulunan garip tanrıları ve şirk sembollerini de fetmelerini istemiş, onlar da ellerindeki ve kulaklarındaki küpeleri Yakup’a vermişlerdir (Tekvin, 35/2-4). Bu metin deki “garip tanrılar” fetiş mahiyetindeki tılsım muskalar dır. İslâm dininde yasak olan tılsım ve afsunların kaynağı hiç şüphesiz Yahudilerin “kabbala” denilen mistik ve s kolastik felsefeleri olabilir. Afsunların çoğunda “ili ile biten isimler”, Yahudi isimlerine benzerlik görünmektedir.
2- Hristiyanlar ve Batıl İnanışlar
Bugün Hristiyanların dini törenleri, hurafelerle şekillenmiş, Hz. İsa’dan üç dört asır sonra Roma ve Yunan pa ganizmi, onların mukaddes dinlerini kaplamıştır. Hristiyan din bilginleri bunların çoğunu Hristiyanlık bakımın dan izah etmiş, kitaplara sokmayı başarmışlardır. Kilisenin kabul ettiği hurafelerden başka, birçok yerli dinin kalıntıları da sokulmuştur.
Putperestlikle mücadeleyi talimatının esası sayan Hristiyanlık, zaman içinde, eski dinin geleneklerinden ay rilmayan halk tabakasının hoşuna gitmek için; Isa, Meryem ve Havarilerin resimlerini, heykellerini mukaddesati arasına almaya mecbur olmuştur.
Hristiyanlığın ilk günlerinde kutlanmayan Paskalya bay ramı günümüzde Doğu kilisesi için çok önemlidir. İnsanı ebedî ölümden kurtaracağına inanılan Isa’nın yeniden dirilişi olayı, Kilise’nin ve her insanın hayatının merkezi sayılmaktadır.
Bugün tüm Hristiyanlarca kutlanan Noel, İsa’nın doğuşunun hatırasına yapılan bir bayramdır. Hristiyanlığın ilk üç yüz yılında böyle bir gelenek yoktu. Ilk Noel, 336’da Roma’da kutlanmaya başladı.
Aslında İsa’nın doğum yılı ve günü ke sin olarak bilinmemekteydi. Hristiyanlar, Romalıların İran’dan aldıkları Mitra dinindeki ölümsüz Güneş Tanrısının doğum günü bayramını, İsa için kullanma ya başladılar. Dördüncü asırda Hristiyanlık zafer kazan diktan sonra putperest Roma bayramı, Isa’nın doğum günü olarak kilise tarafından kabul edildi. Hristiyanlıkla beraber başka ülkelere de yayıldı. Günümüzde Müslüman toplumlarda da bu bayram kutlanmaktadır.
Hristiyanlarda hurafelere inancın örneklerine, her devirde rastlamak mümkündür. Çağdaş kültürün en yük sek seviyesine ulaştığı Batılı medeniyetlerde bu eski çağdaki inançların tezahürlerine şahit oluyoruz. 1924 yılında Güney Fransa’da bir kız çocuğunun Hz. Meryem’i görüp görüştüğüne bütün köylülerin inandığını ve kızın bulun duğu köyün Katolik köylülerince ziyaretgâh olduğunu, Fransız gazeteleri yazmıştı. Aynı yılın sonlarında Almanya’nın kültür merkezi Berlin civarında faaliyette bulunan Hans Shermustry adlı bir tabip hastalarına afsun öğrettiği, üfürükçülükle yalan yanlış tedavi ettiği için Tempelhof mahkemesi kararıyla bir yıl hapse mahkum edilmiştir. 19 Bunun gibi haberlere gazetelerde sık sık rastlamak müm kündür.
Bugün insanların manevi boşluklarını doldurmak için gittikleri ve tedavilerini inanarak kabul ettikleri, şef, li der, şeyh, doktor diye adlandırdıkları birçok sahtekar, her toplumda görülmektedir. Hatta bu iş, bazı toplumlarda topluca intihara veya kendilerini yakmaya kadar gitmiş ve devam edecek gibi görünmektedir.
3- Diğer Toplumlar ve Batıl İnanışlar
Sadece Yahudi, Hristiyan veya Türkler değil, başka kavimler de bu hurafelerden kurtulamamışlardır. İslâm’a sokulan hurafelerin bir kısmı, İran kaynaklıdır. İran bölgesindeki insanlar, eski dinî inançlarını unutamamışlar ve Islâm’a o inançlarını taşıyarak girmişler dir. Daha sonra bunlara Hint ve Yunan felsefesi de eklenmiştir. Eski İranlılar, Zerdüşt zamanında en yüksek sevi yeye ulaşan dini düşüncelerini, siyasi hayatlarının sona ermesinden sonra da unutamamışlar ve her firsatta can landırmaya çalışmışlardır. Müslümanlar, Kadisiye zafe rinde İran Devletine büyük bir darbe vurarak siyasi hü kümranlığına son vermiş ise de Iran felsefesinde bir deği şiklik yapmamıştır. İslâmiyet’in ulu ve sade hükümleri İranlılarca tam benimsenememişti. Bu nedenle zaman zaman İranlıların kurdukları mezhep ve firkalar, İslâm inancına batıl fikirler sokmaya uğraşmışlardır.
Bazı hurafeler, toplumlar ve dinler arasında ortak kabul gören kültlere sahiptir. Farklı inançlara sahip insanlar aynı yeri kutsal kabul edip aynı yeri ziyaret mekânı olarak, şifa verici kabul etmişlerdir. Örneğin, su kültü çok eski müşrik dinlerin kalıntısı olarak evrensel bir hurafedir. Bu hurafe Hristiyanlarda da yaygın idi. İstanbul’daki ayazmalar (Hristiyanlıkta kutsal kabul edilen pınar ve çeşmeler) Bizans paganizminin hatıralarıdır.
Kazan vilayetinde Bulgar merkezine yakın bulunan “Hocalar Dağı” denilen dağdaki pınar ve dağ, Zemzem kuyusu ve Arafat dağı gibi kutsal kabul edilir ve dağa çıkanların hac sevabı alacağına inanılır; kurban kesilir, ibadet yapılır. Bu pınarı Rus köylüleri de kutsal kabul edip küçük bir tapınak yapmışlardır. Herhalde burası, eski Bulgarların cahiliyet devrinden kalma bir tapınma yeri olsa gerektir.
Günümüzde Türkiye’de de böyle kutsal kabul edilen pınarlar ve dağlar vardır. En yakın örneği, Sivas Kangal ilçesinde bulunan “Balıklı Çermik”tir. Çermik (kaplıca) civarında nerede olduğu bilinmeyen bir yatırın olduğuna inanılır. Bu Nedenle kaplıcanın etrafında bulunan iğde, kuşburnu ve çalı ağaçlarına zaman zaman çaput bağlandığı görülür. Birçok cilt hastalıkları için kaplıcaya gelinir, tedavi olunur. Bu kaplıcaya başka dinlerden insanlar da gelip şifa ararlar.
Ağacın kutsallaştırılması inancı, en eski kavim ve dinlerin he men hepsinde rastlanan bir durumdur ve günümüzde de görül mesine rağmen eski devirlere ait bir inanç şeklinde devam etmektedir. Eski Yunanda, ağaçlarla birlikte doğup ölen ağaç perilerinin bulunduğuna inanılmaktadır. Eski Mısır da “sikomor” (firavun inciri), tanrıları barındıran ağaç ola rak kabul edilmektedir. Ağaca kutsallık izafe edilmesi zamanla bazı ağaçlara özel nitelikler yüklenilmesi ne yol açmıştır. Örneğin; selvi, hayat ağacını; nar da ebediyeti ve cenneti temsil eder. Çam ise Noel ağacı, yeni yıl ağacı kabul edilmiştir. Eski Romalılarda defne dalı zaferin, zeytin dalı barış ve mutluluğun, meşe yaprakları ise gücün sembolüdür. Yahudilikte de ağacın kutsallığı ve özel nitelikli ağaçlar fikri vardır. Hz. Adem’in cennet te karşılaştığı bilgi ağacı ile yine aynı hadiseyle ilgili olarak zikredilen hayat ağacı bunlardandır.
Bir dinin esas öğretileri ve ayinlerinin başka bir din mensuplarına geçmemesine rağmen, hurafeler bulaşıcı hastalık gibi bir dinin mensuplarından diğerlerine kolay ve çabuk geçmektedir. Örneğin, kuzeydeki şamanist kavimlerin ağaç kültü Hristiyanlara geçerek Noel ağacı adeti olmuş, şimdi de bazı Müslüman Türk ailelerine geçmiştir. Hristiyanlar bu ağaç kültünü İsa’nın doğumu hakkındaki bir efsaneye bağlayarak kitabına uy durmuşlar ve ona dinî bir mahiyet vermişlerdir.
Yazı işaretlerinin (hiyeroglif, harf, rakam) esrarengiz, sihirsel kuvvet ihtiva ettiğine inancın kaynağı, karanlık devirlere kadar uzanır. Yazının mahiyetini bilmeyen kavimler, yazıyı bilen kavimlerin deri, tablet, tahta ve başka nesnelere çizdikleri çizgilerle gaipten haber aldıklarına inanırlardı. Böylece yazı işaretleri, ilkel, cahil insanlara korku telkin etmiş, bıraktığı derin izler günümüze kadar gelmiştir. Anadolu’da da bu tür muskalara rastlanmaktadır.
Eski Romalılarda defne dalı zaferin, zeytin dalı barış ve mutluluğun, meşe yaprakları ise gücün sembolüdür.
“Muska”ların Budist, Maniheist, Müslüman Uygurlarda kelimeler ve. formüller değiştirerek devam ettiğini biliyoruz. Bu fetişizm devrinin bıraktığı hurafedir. Bunun kaynağı Babil Asur ve Mısır’ın en eski devirlerinde görülür. Muhtelif dinler, mezhepler, tarikatlar, filozoflar, tabiat alimleri her devirde bu akidelerle mücadele etmişlerse de, insan topluluğu, bu gibi hurafeleri yeni talimatlara göre değiştirerek muhafaza etmekte ısrar etmiştir.
Ziyaret inancı ve buna bağlı uygulamalar, sadece Türk veya İslâm dünyası ile sınırlı değildir. Zira bilindiği üzere natürizm ve animizm diye adlandırılan ve tabiata yahut tabiat kuvvetlerine veya onların kişileştirilmiş şekillerine, ruhlara ve özellikle de ata ruhlarına tapınma şeklindeki inanç ve uygulamalara Afrika, Amerika ve Avustralya’nın ilkel yerlerinin yanı sıra Uzak Doğu ülkelerinde, hatta Çin’de, Hindistan’da, Eski Yunan ve Roma’da da rastlanabilmektedir.
Konunun Devam:
İSLAMDA HUREFE KONUSU TIKLA
BENZER KONULAR:
Cevapla