Hz Eyüp’ün eşi ve çocukları

Question

Hz Eyüp Peygamberin çocuk ve eşinin adı,
Hz Eyüp ün babası kimdir, Hz.Eyüpün karısının adı

Hz. Eyüp peygamber kuran-i kerimin 4 yerinde ismi geçen bir peygamberdir. Hz. Eyüp, güzel, üstün ahlakı ve geçirdiği ağır hastalık karşısında güçlü imanı sayesinde baş etmesi durumları bir çok kişi tarafından da bilinir. Hz. Eyüp’ün soy ağacı konusunda farklı kaynaklarda farklı söylemlere rastlamak mümkündür. Hz. Eyüp’ün4 çocuğu vardı. Bunların isimleri; Zülkift, Jemima, Keren, Kesia’dır.

Kisah Nabi Ayyub

HZ. EYYÛB (A.S.)

A. Soyu, Zamanı Ve Ülkesi

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’dan dört yerde bahse­dilmiş ve hakkında çok az bilgi verilmiştir, onun hakkındaki bu bilgiler, peygamber olarak görevlendirilmesi, üstün ahlâkı, ağır bir hastalığa yakalanması ve Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla bu hasta­lıktan kurtulmasıyla sınırlıdır. Konunun akışı içinde aktaraca­ğımız bu âyetlerde, onun soyu, ne zaman ve hangi ülkede yaşa­dığı veya görevi sırasında nelerle karşılaştığı hususlarında bilgi bulunmamaktadır. Buna karşılık, kısas-ı enbiyâ, tarih ve tefsir kaynaklarında, Hz. Eyyûb (a.s.)’m soyu ve yaşadığı zaman hak­kında farklı rivayetler aktarılmıştır. İbn İshak’ın aktardığı bir rivayete göre, Hz. Eyyûb (a.s.), Hz. Yakub (a.s.)’m Rumların atası olan oğlu Ays evlâdın d andır ve soy kütüğü şöyledir: Eyyûb b. Âmûs b. Râzic (veya Ruil) b. Ays. Annesi ise Hz. Lût (a.s.) so-yundandır. Hanımı da, Efrâhim b. Yusufun kızıdır. Diğer bir rivayete göre, Hz. Eyyûb (a.s.)’m babası, Hz. İbrahim (a.s.)’m Nemrut tarafından ateşe atılması esnasında iman edip onunla birlikte hicret edenlerden biri, annesi Hz. Lût (a.s.)’m; hanımı ise Hz. Yakub (a.s.)’m kızıdır. Taberî ve İbnül-Esir, birinci rivayeti tercih etmekle birlikte, Hz. Eyyûb (a.s.)’m hal tercümesini, Hz. Yusuf (a.s.)’dan önce vermişlerdir. Hz. Eyyûb (a.s.)’m, Hz. Yakub (a.s.) zamanı nebilerinden olduğunu bildiren ikinci rivayeti buna gerekçe göstermişlerdir.[1] Onun Hz. Dâvud (a.s.) ve Hz. Süleyman (a.s.) zamanında yaşayan Arap asıllı bir nebî olduğunu ileri sü­renler de çıkmıştır. Mevdûdî, Ahd-i Atik’teki Eyyûb kitabından daha güvenilir olarak nitelediği İşâyâ ve Hezeikel kitaplarına istinaden Hz. Eyyûb (a.s.)’ın M.Ö. 9. yüzyıl veya daha önce ya­şadığı görüşünü

 

HZ. EYYÛB (A.S.)

A. Soyu, Zamanı Ve Ülkesi

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’dan dört yerde bahse­dilmiş ve hakkında çok az bilgi verilmiştir, onun hakkındaki bu bilgiler, peygamber olarak görevlendirilmesi, üstün ahlâkı, ağır bir hastalığa yakalanması ve Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla bu hasta­lıktan kurtulmasıyla sınırlıdır. Konunun akışı içinde aktaraca­ğımız bu âyetlerde, onun soyu, ne zaman ve hangi ülkede yaşa­dığı veya görevi sırasında nelerle karşılaştığı hususlarında bilgi bulunmamaktadır. Buna karşılık, kısas-ı enbiyâ, tarih ve tefsir kaynaklarında, Hz. Eyyûb (a.s.)’m soyu ve yaşadığı zaman hak­kında farklı rivayetler aktarılmıştır. İbn İshak’ın aktardığı bir rivayete göre, Hz. Eyyûb (a.s.), Hz. Yakub (a.s.)’m Rumların atası olan oğlu Ays evlâdın d andır ve soy kütüğü şöyledir: Eyyûb b. Âmûs b. Râzic (veya Ruil) b. Ays. Annesi ise Hz. Lût (a.s.) so-yundandır. Hanımı da, Efrâhim b. Yusufun kızıdır. Diğer bir rivayete göre, Hz. Eyyûb (a.s.)’m babası, Hz. İbrahim (a.s.)’m Nemrut tarafından ateşe atılması esnasında iman edip onunla birlikte hicret edenlerden biri, annesi Hz. Lût (a.s.)’m; hanımı ise Hz. Yakub (a.s.)’m kızıdır. Taberî ve İbnül-Esir, birinci rivayeti tercih etmekle birlikte, Hz. Eyyûb (a.s.)’m hal tercümesini, Hz. Yusuf (a.s.)’dan önce vermişlerdir. Hz. Eyyûb (a.s.)’m, Hz. Yakub (a.s.) zamanı nebilerinden olduğunu bildiren ikinci rivayeti buna gerekçe göstermişlerdir.[1] Onun Hz. Dâvud (a.s.) ve Hz. Süleyman (a.s.) zamanında yaşayan Arap asıllı bir nebî olduğunu ileri sü­renler de çıkmıştır. Mevdûdî, Ahd-i Atik’teki Eyyûb kitabından daha güvenilir olarak nitelediği İşâyâ ve Hezeikel kitaplarına istinaden Hz. Eyyûb (a.s.)’ın M.Ö. 9. yüzyıl veya daha önce ya­şadığı görüşünü benimsemiştir.[2]

B. Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (A.S.) Hakkında Verilen Bilgiler

Az önce geçtiği gibi, Kur’ân dört yerde Hz. Eyyûb (a.s.)’dan bahsetmiştir. Bunlardan birincisi olan Nisa sûresinin 163. âye­tinde Allah Teâlâ, Rasülullah (s.a.v.)’e hitaben ona gönderdiği gibi, diğer bütün peygamberlere de vahiy gönderdiğini bildirerek Onlardan bâzılarının isimlerini vermektedir. Hz. Eyyûb (a.s.) da bunların arasındadır:

“(Ey peygamber) Biz, Nuh’a ve ondan sonraki bütün pey­gamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettiğimiz ve Davud’a Zebur’u verdi­ğimiz gibi.”

En’am sûresinin 84. âyetinde ise, yine bâzı peygamberlerin İsimleri sayılmakta, onların hidâyete ulaştırıldıkları ve yaptıkları iyi işler karşılığında ödüllendirildikieri bildirilmektedir.

“Bundan başka ona (İbrahim’e) İshak ve Yakub’u ihsan ettik ve her birini hidâyete erdirdik. Nuh’u da daha önce hidâyete er­dirmiştik. Onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yu­suf u, Musa’yı, Harun’u da. İşte iyi işler yapanları böyle mükafat­landırırız. ”

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’m İsminin üçüncü defa zikredildiği Enbiya sûresinde Cenab-ı Hak, bâzı peygamberlerine verdiği imkânlar ve onlara yaptığı yardımlardan bahsederken, Hz. Eyyûb (a.s.)’in yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulmak için yaptığı duaya da işaret etmiş ve onun bu duasını kabul etti­ğini, ona şifa ile birlikte yeniden evlât ve bol miktarda mal verdi­ğini açıklamıştır. Ayrıca onun bu durumunu, musibetlere mâruz kalan mü’minlerin, bu belâların giderilmesini Allah’tan istemele­ri ve ihlâsla O’na sığınmaları hususunda örnek göstermiştir:

“Eyyûb’u da hatırla! O, bir zaman rabbine, ‘Doğrusu ben bir hastalığa yakalandım. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin, bana merhamet et!’ diye duâ etmişti. Bunun üzerine duasını ka­bul ettik ve onu yakalandığı dertten kurtardık. Ayrıca katımızdan bir rahmet ve bize kulluk edenlere bir ders olmak üzere, ona aile fertlerini ve onlarla birlikte bir o kadarım daha verdik.'[3]

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s.)’dan son kez bahsedilen Sâd süresindeki âyetlerde de onun hastalığı ve Allah’ın lütfuyla şifa bulması hakkında bilgi verilmiştir. Burada, önceki bilgilere ilâve olarak, onun yakalandığı dertten nasıl kurtulduğuna, ma­lına mülküne yeniden kavuştuğuna, engin sabrına ve hammıyla ilgili bir duruma işaret edilmiş; ayrıca onun Allah’a yönelen çok güzel bir kul olduğu belirtilmiştir:

“Ey Muhammedi Kulumuz Eyyûb’u hatırla! Hani bir zaman O, Rabbine, ‘Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokun­durdu!’ diye nida etmişti, ona, ‘Ayağım yere vur! İşte sana, yıka­nılacak ve içilecek soğuk bir su!’ dedik. Nezdimizden bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere biz, ona aile fertlerini ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık. Biz, Eyyûb’a, ‘Eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yeminini bozma!’ demiştik. Gerçekten biz, onu sabırlı bulmuştuk. O, ne gü­zel kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.”[4]

Kur’ân-ı Kerim’in Hz. Eyyûb (a.s.) hakkında verdiği bilgiler, bunlardan ibarettir. Görüldüğü gibi, orada onun peygamber ol­duğunun bildirilmesi ve güzel ahlakı yanında sâdece hastalığı ve Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla bu hastalıktan kurtuluşundan söz e-dilmiştir. Bu hastalığından bahsedilirken de, duyduğu rahatsız­lık, bu rahatsızlığı yüzünden yaşadığı acıyı şeytana nispet etme­si, Yüce Allah’ın emrine uyarak hastalıktan şifa bulma şekli, yeniden mal mülk ve evlâda kavuşması, hastalığı sırasındaki bir yemini ve bu yeminini yerine getirmesiyle ilgili tavsiyeye yer ve­rilmiştir. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’de, onun hastalığının sebebi, ne tür bir hastalık olduğu ve safhaları hakkında bilgi yoktur. Tevrat ve diğer kaynaklarda anlatılanları bir tarafa bırakıp, sâ­dece âyetlerdeki bilgileri esas aldığımız takdirde, onun bu hasta­lığının, diğer peygamberlerin tâbi tutulduğu imtihanlar cinsin­den, derecesinin yükseltilmesine vesile kılman bir imtihan oldu­ğu anlaşılmaktadır. Hz. Eyyûb (a.s.), büyük bir sabır göstererek bu imtihanı başarıyla tamamlamıştır. Şimdi onun hastalığıyla ilgili olarak sâdece Kur’ân’da işaret edilen hususları ve bu konu­larda yapılan açıklamaları vermek istiyoruz: [5]

C. Üstün Sabır Sahibi Güzel Bir Kul

Allah Teâlâ, mealini aktardığımız son âyette, hastalığı sıra­sında gösterdiği fevkalâde sabrı ve tevekkülü dolayısıyla Hz. Eyyûb (a.s.) hakkında şöyle buyurmuştur:

“Gerçekten biz, onu sabırlı bulmuştuk. O, ne güzel kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.”

Kavmine peygamber olarak görevlendirilen Hz. Eyyûb (a.s.), tefsirlerde ve diğer kaynaklarda anlatıldığına göre büyük bir zen­gindi. Geniş topraklar, bağlar, bahçeler ve kalabalık sürüler sahibiydi. Son derece sağlıklı bir bünyeye sahip olup çok sayıda çocuğu vardı. Ömrünün bolluk ve sağlık içinde geçirdiği yılların­da, varlıklı ve sağlıklı bir kulun yapabileceği en güzel kulluk şek­lini göstermişti. Son derece muttaki, Allah’ın verdiği nimetlere şükreden ve muhtaçlara yardımcı olan bir kul olmuştu. Dünya malı hiçbir şekilde onu tuzağına düşürememişti. Bunlarla alâka­lı olmalı ki, Yüce Allah, onu kendisine bol bol verdiği bu nimet­lerle, çocuklarının çokluğu ve bedeninin sıhhatiyle imtihan et­mek istedi. Onu malını mülkünü ve ardından yakınlarını elinden almakla imtihan etti. Bütün mal varlığını ve çocuklarını kaybe­den Hz. Eyyûb (a.s.), aynı zamanda ağır bir hastalığa yakalandı. Bu durumda ise o, hasta ve muhtaç sâlih kullar için örnek bir hayat yaşadı. Başına gelen bu sıkıntılara karşı sabır zırhına bü­rünerek Allah’a hamdine ve yoğun ibâdetine devam etti. Asla kırgınlık göstermedi, büyük bir tevekkülle Allah’tan gelen her şeye razı olduğunu gösterebilmek için elinden geleni yaptı. Bol­luk zamanında olduğu gibi, darlık hallerinde nasıl olunması ge­rektiği hususunda sâlih kullar için güzel bir örnek oldu. Hatta neticede, Allah Teâlâ tarafından “sabırlı, güzel bir kul olarak tanı­tılma” yanında, sabırlı kişiler hakkında en önemli örnek hâline geldi. Rivayete göre sâliha bir hatun olan hanımı da, bollukta ve darlıkta ondan farksızdı. Nimetlere şükretmesini bilen bu bahti­yar kadın, sıkıntı ve ağır hastalık günlerinde, kocasını terk et­medi, onu yalnız bırakmamak için elinden geleni yaptı ve her türlü hizmetini yürütmeye çalıştı. [6]

D. Şeytanın Vesvesesi

Müfessirler, son âyette, Hz. Eyyûb (a.s.)’ın hastalığı sıra­sında duyduğu meşakkat ve acıyı, şeytana nispet etmesinin yan­lış anlaşılabileceğini düşünerek, bu işin hakikatini şöyle açıkla­mışlardır; Hz. Eyyûb (a.s.), “Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!” derken, şeytanın insanlar üzerinde hastalık ve sıkıntı meydana getirdiğini veya onun böyle bir güce sahip olduğunu kastetmemiştir. Zâten şeytanın böyle bir gücü de yok­tur. Çünkü böyle bir güce sahip olması durumunda insanların onun kötülüklerinden kurtulmaları mümkün olamazdı. Şeytanın insanlar üzerindeki yetkisi, vesvese vermek suretiyle onları etki­lemesinden ibarettir. Hz. Eyyûb (a.s.)’m kastettiği de işte bu ves­vesedir. Şeytanın Hz. Eyyûb (a.s.)’a verdiği vesvesenin keyfiyeti hakkında ise farklı açıklamalar yapılmıştır. Bu hususta söyle­nenler özetle şöyledir:

Hz. Eyyûb (a.s.)’ın hastalığı şiddetlenince, ona gelen şey­tan, önceden sahip olduğu nimetleri ve o andaki hastalığını ha­tırlatarak, onu rahatsız etmeye çalışırdı. Veya vesvese suretiyle gelir, sıhhat bulamayacağından bahsederek onun zihnini karıştı­rırdı. Yahut eşine, “kocan bana itaat ederse, hastalığını gideri­rim” der, bunun üzerine eşi, şeytanın sözlerini aktararak Eyyûb’ u rahatsız ederdi. Bu yollardan hangisiyle olursa olsun, onun vesvesesi kendisini rahatsız ettiğinden, Hz. Eyyûb (a.s.), onun şerrinden kurtulmak için Allah’a duâ etmiştir. Bu hususta Mevdûdî, şöyle demektedir:

“Hz. Eyyûb (a.s.), ‘Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ıztırap dokundurdu!’ ifadesiyle, şeytanın bir musibet ve hastalık verme gibi bir güce sahip olduğunu söylemek istememiştir. Zîrâ Hz. Eyyûb (a.s.), şiddetli bir hastalığa yakalanması, tüm servetini ve evlâdını kaybetmesi ve tüm yakınlarının kendisinden yüz çevirmesinden ziyâde, şeytanın vesvese yoluyla kendisine eziyet etmesinden yakınıyordu. O, ‘Şeytan bana vesvese vererek me’ yus olmamı istiyor, beni nankör olmaya sevk ediyor ve sabn terk etmem için elinden geleni yapıyor.’ demek istiyordu.”[7]

E. Şifa Bulması

Kur’ân-ı Kerim’de açıklanan diğer bir husus, Hz. Eyyûb (a.s.)’ın şifa bulmak için yaptığı duânm Allah Teâlâ tarafından kabul edilmesi ve hastalıktan kurtulması için ne yapması gerek­tiğinin bildirilmesidir. Cenab-ı Hak, ona “Ayağını yere vur! îşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!” buyurarak hastalı­ğından nasıl kurtulacağını açıklamış, bunun üzerine ayağını yere vurduğunda, oradan soğuk bir su fışkırmış ve Hz. Eyyûb (a.s.), o sudan içip ardından banyo yapınca şifa bulmuştur.

Hz. Eyyûb (a.s.)’m hastalığı, Enes b. Mâlik’ten nakledilen bir hadise göre 18 yıl devam etmiştir.[8] Bu hastalığın 7 veya 3 yıl sürdüğünü bildiren rivayetler de vardır. Bir hadiste de Hz. Ey­yûb (a.s.)’ın bu hastalığa bir Çarşamba günü yakalandığı ve bir Salı günü kurtulduğu belirtilmiştir.[9]

F. Kendisine Yeniden Çocuk Ve Mal Verilmesi

Kur’ân-ı Kerim, Allah Teâlâ’nm, duasını kabul ederek sağ­lığına tekrar kavuşturduğu Hz. Eyyûb (a.s.)’a, önceden olduğu gibi, çok sayıda çocuk ve büyük bir servet bahşettiğini, hatta önceki servetini ikiye katladığını da haber vermiştir:

“Nezdimizden bir rahmet ve atol sahiplerine bir öğüt olmak üzere biz, ona aile fertlerim ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık”

“Bunun üzerine duasını kabul ettik ve onu yakalandığı dert­ten kurtardık. Aynca katımızdan bir rahmet ve bize kulluk, edenle­re bir ders olmak üzere, ona aile fertlerine ve onlarla birlikte bir o kadarına daha yerdik.”

Rasülullah (s.a.v.) ona bahşedilen nimetlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur;

“Eyyûb peygamber bir gün çıplak olarak yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb, onları toplayıp elbisesi­nin içine doldurmaya başlayınca, Cenab-ı Mevlâ, ‘Ya Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine dönüp bakmayacak kadar zengin kılmadım mı?’ diye seslendi. Eyyûb ise, ‘Evet, izzetine yemin ederim ki, be­ni çok zengin kıldın; fakat ben senin lütfettiğin bereketten müs­tağni olamam.’ dedi.![10]

Rivayete göre Hz. Eyyûb (a.s.) hastalanmadan önce yetmiş, sıhhatine kavuştuktan sonra da yetmiş yıl yaşamıştır. Ancak onun bütün ömrünün 93 yıl olduğu da söylenir. [11]

Benzer Konular:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 3 )

    1
    2021-02-13T01:06:03+03:00

    Hz. Eyyub (as), güçlü imanı ve musibet ve kendisinde bulunan hastalıklar için sabrı ile bilinip öyle tanınan bir peygamberdir. Soyu ve ülkesi konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Yakup (as)’ın Rumların atası olan oğlu Ays’ın evlatlarındandır. Başka bir rivayete göre ise; Hz. Eyyub (as)’ın babası, İbrahim (as)’ın Nemrut tarafından ateşe atılması sonucunda iman eden onunla beraber hicret edenlerden biri olarak bilinmektedir. En doğrusunu Allah (cc) bilir.

    En iyi cevap
    0
    2023-06-22T15:15:34+03:00

    Hz. Eyüp’ün eşi ve çocuklarıyla ilgili Kur’an’da belirtilen detaylı bilgilere yer verilmemektedir. Ancak Hz. Eyüp’ün eşi hakkında bazı rivayetler bulunmaktadır. Rivayetlere göre, Hz. Eyüp’ün sabır ve imanıyla tanınan bir peygamber olduğu, ailesiyle birlikte sınavlardan geçtiği ve Allah’ın lütuflarına mazhar olduğu anlatılır.

    Hz. Eyüp’ün çocuklarıyla ilgili net bir bilgi bulunmamaktadır. Bazı rivayetlerde, Hz. Eyüp’ün sınavlar ve hastalıklarla imtihan edilirken çocuklarının da bu süreçte olduğu ancak sonradan Allah’ın lütfuyla tekrar çocuklarına kavuştuğu anlatılır.

    Ancak bu konularla ilgili rivayetler Kur’an’da yer almadığı için, kesin bilgilere sahip olmak mümkün değildir. Hz. Eyüp’ün sabrı, imanı ve örnek hayatı, İslam inancında önemli bir yer tutar ve onun hikayesi, insanlara sabır, iman ve Allah’a teslimiyet konularında örneklik teşkil eder.

    0
    2024-02-01T16:55:13+03:00

    Hz. Eyüp’ün eşi ve çocukları hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır. Kuran’da ve sahih hadislerde bu konuda detaylı bir bilgi verilmemiştir.

    Bazı rivayetlere göre:

    • Hz. Eyüp’ün eşi Rahme adında bir peygamber kızıydı.
    • Hz. Eyüp’ün 7 oğlu ve 3 kızı olduğu rivayet edilir.
    • Hz. Eyüp’ün çocuklarının vefat ettiği ve daha sonra tekrar Allah tarafından kendisine çocuk ihsan edildiği de rivayet edilir.

    Ancak bu rivayetlerin doğruluğu kesin değildir.

    Bazı kaynaklarda:

    • Hz. Eyüp’ün eşi Leyya adında bir cariye olarak da geçmektedir.
    • Hz. Eyüp’ün 40 çocuğu olduğu da rivayet edilir.

    Sonuç olarak:

    Hz. Eyüp’ün eşi ve çocukları hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda farklı rivayetler ve yorumlar mevcuttur.

Cevapla