Hz Muhammed evlatlığı Zeyd’in eşiyle neden evlendi ayet?

Question

Ahzab 37. ayet: Peygamber efendimizin Zeyd in (Boşadığı) karısıyla evlenmesi ayeti

Hz Muhammed evlatligi Zeydin esiyle neden evlendi ayet

37— Hani sen, Allah’ın nîmetlendirdiği ve senin de nîmet verip bes­lediğin kimseye, «eşini nikâhında tut; Allah’tan korkup (yanlış bir karar vermekten} sakın!» diyordun da Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde gizli­yordun; insanlardan (onların dedikodusundan) endişe ediyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkup sakınmana daha lâyıktır. Zeyd o eşiyle ilişkisi­ni kestiğinde, biz onu seninle evlendirdik; tâki oğullukları eşleriyle ilişki­lerini kesince, onlarla evlenme hususunda mü’minler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine gelir.

TEFSİR: ahzab suresi 37. ayet ne demek istiyor

Zeyd B. Harise İle Zeyneb Bint Cahş’in Evlenmesi

Allah ve Peygamberi bir iş, bir mesele hakkında hüküm verdiğinde, artık hiç­bir mü’min erkeğe ve kadına kendi iş ve meselelerinde istediklerini seçmek uygun olmaz..»

Bilindiği gibi, Zeyd b. Harise (R.A.), Benî Ma’n Kabilesi’nden idi. Ana­sı onu yanına alıp kendi kabilesini ziyarete gidince, orada başka bir kabile tarafından baskına uğramışlar ve Zeyd bu arada esir edilip götürülmüştü. Bir süre sonra onu Ukaz Panayır’ında esirler arasında satışa arzetmişler ve-Hakim b. Huzam’a tarafından satın alınmıştı. Hakîm bu çocuğu zeki ve becerikli görünce onu hâlâsı Hz. Hatice’ye hediye etmişti. O da Resûlüllah (A.S.) Efendimiz’le evlenince, Zeyd’i Ona hediye etmişti,

Zeyd’i aylarca arayıp nihayet onu Mekke’de bulan babası Harise ile anası veya babası ile amcası Hz. Muhammed’e (A.S.) baş vurup Zeyd’i al­maya geldiklerini bildirmişlerdi. Bunun üzerine Hz. Muhammed (A.S.), on­ların önerisini yerinde görmüş ve Zeyd’i huzuruna çağırarak ona şöyle demisti: «Ya Zeyd! İşte baban ve annen (veya baban ve amcan), dilersen be­nim yanımda kalmayı, dilersen babanla birlikte kendi kabilene gitmeyi seç, bu hususta seni serbest bırakıyorum.» Resûlüllah’ın (A.S.) bu hoşgörü ve şefkatli sözleri gelenlerin de son derece hoşuna gitti, Zeyd ise hiç tered­düt etmeden: «Ya ResûlellahlSen benim hem babam, hem de her şeyimsin. Elbette senin yanında kalmayı istiyorum» diyerek tercihini yaptı. Re­sûlüllah (A.S.) Efendimiz onu alıp Kabe’nin yanına götürdü ve şöyle bu­yurdu: «Şahit olun ki, Zeyd benim oğlumdur ve vârisimdir.»

Bu çok sıcak ilgi karşısında Zeyd’in babası müsterih olarak ayrıldı. Tabii sonra bu hüküm Ahzâb Sûresi 5. ve 40. âyetlerle kaldırılmış oldu. Ya­ni başkasına ait bir çocuğu evlât edinip onu vâris kılma hükmü kaldırıldı.

Böylece Zeyd hürriyetine kavuşturulmuş ve Hz. Peygamber’in (A.S.) tensibiyle Cahş kızı Zeyneb (R.A.) ile evlenmeleri sağlanmıştı. Ne var ki, Zeyneb (R.A.) hiçbir zaman bu evlilikten memnun ve mutlu olamamış ve her fırsatta Zeyd’i küçümsemiş; kendi soyluluğunun ve güzelliğini verdiği gururla ayrılmayı düşünmeye devam etmişti. Çünkü o öteden beri hep bü­yük soylu bir kişiyle evlenmeyi hayal edip durmaktaydı. Zeyd ile evlenmeye rıza göstermesinin tek sebebi, 36. âyette açıklandığı üzere, Allah ve Pey­gamberine muhalefet etme durumuna düşmemesi içindi.

Kişiliğinin zedelenmesini istemiyen Zeyd, bu durumda evliliğinin de­vamını imkânsız görmüş ve her vesileyle onu boşamayı düşündüğünü Hz. Peygamber’e (A.S,) bildirmiş ve her defasında Peygamber (A.S.) ona sabrı tavsiye etmişti. Zira kendi eliyle kurduğu bir yuvanın bozulmasına gönlü hiçbir zaman razı değildi. Ama Zeyneb’in (A.S.) içinde yankı yapan bir il­ham vardı: Hz. Peygamber’e (A.S.) eş olmak ve bu şerefe bir an önce eriş­mek.. Zamanla bu duygu Hz. Peygamber’in (A.S.) içinde de doğmuştu. Ce­nâb-ı Hakk’ın muradı da bu doğrultuda tecelli etti. 37. âyetle açıklandığı gibi, Zeyd kararını verdi ve Zeyneb’i boşadı. Şer’î bekleme süresi sona erin­ce, Zeyneb’in kırılan kalbini tamir etmek, öteden beri hayal ettiği şerefe onu kavuşturmak için Resûlüllah (A.S.), -aldığı ilâhî emre uyarak- onunla evlendi.

Öteden beri İslâm düşmanlarının Hz. Peygamber (A.S.) aleyhine istis­mar edip belge olarak gösterdikleri Zeyneb olayının içyüzü işte budur.

Şüphesiz tarihî bir olayın gerçek yüzünü tesbit edip ortaya çıkarabil­mek için, o olayı tarih felsefesi ve perspektifi doğrultusunda inceleyip de­ğerlendirmek gerekir. Aksi halde çok yanlış sonuçlar ve hatalı hükümler çıkarılmış olur.

Fıkhî Yönü Evlilikte Kefaetin Ölçüsü

Evlilikte kefaet konusuna Nûr Sûresi 26. âyette geniş yer vermiş bu­lunuyoruz. Burada önemine binaen bir özetini vermeyi uygun görüyoruz.

Zeyd ile Zeyneb’in (Aliah ikisinden de razı olsun) evliliğine dikkatle bakıp incelediğimizde, çiftler arasında soyluluk ve ekonomik yönlerden ke­faet olmadığını, yani bu iki hususta aralarında denklik bulunmadığını gö­rürüz. Sadece bu evlilikte dindarlığın bir ölçü düşünüldüğü anlaşılıyor. Yal­nız bu cihetle denkliğin bağlayıcı ve uyum sağlayıcı olmadığı da Zeyd ile Zeyneb’in boşanmasıyla ortaya çıkmış bulunuyor. O bakımdan çiftler ara­sında kefaetin aynı zamanda soyluluk ve malî kudrette de dikkate alınma­sı, özellikle erkeğin ekonomik yönden biraz daha güçlü olması söz konusudur. Oysa Hz. Zeyd’in dünyalıktan yana kayda değer bir malı ve imkânı yok gibiydi.

Bu ve benzeri olayların ışığında konuyu hukukî acıdan değerlendiren İmam Şafiî, İmam Mâlik ve Sahnun da belirtilen iki hususta da kefaet aran­masının lüzumu üzerinde durmuşlar ve birtakım hükümler koymuşlardır.

Evlâtlık, Öz Evlât Kabul Edilebilir Mi?

«Zeyd o eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu seninle evlendirdik; tâ ki oğul­lukları eşleriyle ilişkilerini kesince onlarla evlenme hususunda mü’minler üzerine bir vebal ve sakınca olmasın..»

Sûrenin beşinci âyetinin tefsirinde «evlât edinme» konusunu yeterin­ce açıklamış bulunuyoruz. Yukarıdaki âyetle bu hususta bir diğer hüküm hatırlatılıyor. Şöyle ki : Adamın yanına alarak evlât gibi besleyip büyüt­tüğü bir kimsenin ölümü veya boşaması üzerine, onun eşiyle evlenmesinde bir sakınca yoktur. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, evlât gibi büyütüp beslediği Zeyd’in boşadığı Zeyneb ile evlenmiştir.

Mevcut dört mezhebe göre de, evlâtlık öz evlât olmadığından böyle bir evlilik caizdir. Zira yukarıdaki âyetin bununla ilgili hükmü çok açık ve kesindir, onu nesheden, yani hükmünü kaldıran başka bir hüküm de indirilmemiştir

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Cevapla