Hz. Musa ve Hz. Harun hayatı kısaca

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz. Musa (as)  ve Hz. Harun (as) Kıssası

Hz. Musa ve Hz. Harun hayati kissasi

 

SOYU: Mûsâ b. İmrân b. Kâhât b. Lavi b. Ya’kûb b. Ishâk b. İbrahîm Hârûn b. Imrân b. Kâhât b. Lavi b. Ya’kûb b. İshâk b. Ibrahim

Hz. Mûsâ (as), doğduğu andan itibaren kendisini ilginç olayların için de buldu. Doğduğu yıl, Mısır kahinlerinin dönemin firavununa “bu sene İsrailoğulları içinde doğacak bir çocuk krallığına zarar verecek” demesi üzerine, yeni doğan çocuklar toplanıp öldürülmeye başlandı. Annesi, doğduğunda Hz. Mûsâ’yı bir sandığa koyup gizlice Nil nehrine bıraktı. Nehirde sürüklenen sandık, firavunun sarayının kıyısına geldi ve Kraliçe Asiye ta rafından sahiplenildi. Bulunan bebek kimseyi kabul etmeyince onu emzir meye talip olan Hz. Mûsâ’nın gerçek annesine teslim edildi. Ama Firavun ve saray ahalisi onun gerçek annesi olduğunu bilmiyorlardı.

Kırk yaşına kadar sarayda kalan Hz. Mûsâ, Firavun tarafından zulme uğrayan Yahudilere yakınlık duymaya ve onların problemleri ile ilgilen meye başladı. Bir gün bir Kıptî ile bir Yahudi’nin tartışmasına şahit oldu, Yahudi’nin yardım istemesi üzerine kavgayı ayırırken elinin isabet ettiği Misırlı öldü. İkinci gün aynı Yahudi’nin bir başkası ile tartışmasını gördü, müdahalesi esnasında Mısırlı, önceki olayı hatırlatarak “Dün bir Mısırlıyı öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldüreceksin?” dedi. Bu olaylar üzeri ne Firavun tarafından arandığını öğrenen Musa, derhal şehri terk etti ve Filistin’e kaçtı. Orada Şuayb adında bir zatın hayvanları sulamakta olan kızlarına yardım etti.

Bazı kaynaklar bu zatın peygamber olan Hz. Şuayb (as) olduğunu ileri sürer. Ancak Hasan Basri’den gelen bir rivayete göre bu zat Hz. Şuayb’ın (as) kardeşinin oğludur ve gerçek ismi Yesrûn olup ona da Şu. ayb denilmektedir. Süryani tarihçi Ebü’l-Ferec ibnü’l-ibrî, Musa’nın kayınpederinin İbrahim’in (as) Türk asıllı eşi Kantûra’dan doğma Yaks (veya Yakşen) isimli oğlunun soyundan gelme bir zat olduğunu ileri sürmekte ve bu evliliğin Arap bölgesinde gerçekleştiğini söylemektedir:

Hz. Musa, bu zatın teklifi üzerine belli bir süre çobanlık yapmak karşılığında kızlarından biriyle evlendi. Belirlenen sürenin tamamlanmasının akabinde eşi ile birlikte Mısır’a doğru giderken Sina dağında bir ateş gördü, ne olduğunu anlamak için bakmaya gittiğinde Yüce Allah tarafından peygamberlikle görevlendirildi ve kendisine asanın yılana dönüşmesi ile elinin parlak bir hal alması şeklinde iki mûcize verildi. Ayrıca talebi üzeri ne kardeşi Harun (as) da peygamber sıfatıyla yanına yardımcı tayin edildi. İki kardeş peygamberin ilk görevleri, firavunu uyarmak, tevhit inancını kabule çağırmak ve zulmettiği Yahudi halkını serbest bırakmasını istemekti. Eşini tekrar babasının yanına bırakan Hz. Musa (as) kardeşi ile birlikte Mısır’ın yolunu tuttu.

İki kardeş, Mısır’a varıp firavunun huzuruna girdiklerinde Hz. Musa, kendisinin Allah’ın gönderdiği bir elçi olduğunu, O’nun varlığını ve birliğini kabul etmesini ve ayrıca zorla Mısır’da tutup çalıştırdığı ve zulmettiği Yahudileri serbest bırakmasını istedi. Firavun’un “Ben en büyük Rabbim. Senin Rabbin de kim oluyor?” sorusuna Musa “O, senin, benim ve bütün kainatın rabbidir” cevabını verdi. Bunun üzerine bir delil/mucize isteyen firavuna Musa önce elindeki asanın yılana dönüşmesini ardından da cebine sokup çıkardığı elinin gözü kamaştıran parlak bir nesneye dönüşmesini gösterdi. Mucizeler karşısında son derece korkan Firavun, danışmanlarının “bizim büyücüler de aynısını yapar” teklifi üzerine Mısır şehirlerindeki tüm büyücüler getirildi ve büyük bir meydanda gösteri başladı. Çünkü Mısır’da firavunun yanında danışman olarak bulunan din adamları aynı zamanda büyücü olduğu için Firavun, Hz. Mûsâ ve kardeşini de büyücü saymış ve yanındaki danışmanlarının telkini ile kendi büyücüleri ile müsabakaya davet etmişti. Seyredenleri şaşkına çeviren büyüler orta ya koyan firavunun büyücüleri, yılana dönüşen Hz. Musa’nın (as) asasının bütün büyü malzemelerini yutması üzerine kısa bir paniklemeden sonra, bunun bir mucize olduğu gerçeğini kavradılar ve hep birden tevhit inan cini itiraf ve tasdik ettiler. Firavunun bütün tehditlerine rağmen de inançlarından vazgeçmediler.

Müsabaka sonunda büyük bir hezimete uğrayan Firavun derhal danışmanlarını topladı önce Hz. Mûsâ’nın talebi olan Yahudileri serbest bırakma sözü vermesine rağmen sözünden caydı. Bunun üzerine Allah’ın emri ve izniyle kıtlık, çekirge talanı, sel ve sulara kan karışması şeklinde bir dizi belaya çarptırıldı. Bela ve musibetlerden bunalan Firavun Hz. Mûsâ’ya dua edip bu azaptan kendilerini kurtarması karşılığında Yahudileri serbest bırakacağına tekrar söz verdi. Hz. Mûsâ, kardeşi Hz. Harun ile birlikte Yahudileri alıp çıkarken Firavun büyük bir ordu ile peşlerine düştü. Deniz kıyısına gelip deniz ile firavunun askerleri arasında çaresiz kaldıkları si rada Allah’ın emriyle Hz. Mûsâ asasını denize vurunca su iki yana çekildi, geniş bir yol açıldı ve Yahudi halkı karşı kıyıya sağ-salim ulaştı. Aynı yol dan geçmeye kalkan Firavun ve ordusu suyun tekrar kapanması üzerine hepsi birden boğuldu.

Firavundan kurtulan Hz. Mûsâ (as) Yahudilerle birlikte çölde bir süre dolaştı. Bu dolaşma esnasında Yüce Allah onlara bıldırcın eti ve kavut şeklinde nimetler bahşetti, susuzluklarını gidermeleri için bir kayadan su çıkardı. Ama Yahudiler bütün bu nimetlere rağmen sabırsız davranmaya ve sürekli olur olmaz isteklerde bulunmaya başladılar. Allah’ın emri üze rine kavminden yetmiş tecrübeli ve aklı başında kişiyi seçerek Allah ile görüşmeye gitti. Giderken de yerine kardeşi Hz. Hârûn’u (as) vekil bıraktı. Görüşme süresi içinde Yahudileri hak yolda tutması ve aşırılıklarına izin vermemesi hususunda onu uyardı. Ancak Yahudilerin bıktırıcı istekleri bitmek bilmiyordu. Hz. Musa (as) ile birlikte görüşmeye giden en aklı ba şında yetmiş kişi bile ondan “Ey Mûsâ Allah’ı görmeden sana inanmayız” dediler. Bununla sen bizi Allah ile görüşmek hususunda kandırıyorsun, madem görüşeceksin biz de görelim demeye getirdiler. Musa (as) bunun imkansızlığını göstermek, onların inatlarını kırmak ve aşırı isteklerini frenlemek için Yüce Allah’a “Ey Rabbim, bana kendini göster de, göreyim diye dua etti, bunun üzerin Yüce Allah “dağa bak eğer yerinde duruyorsa beni görebilirsin” karşılığını aldı. Dağ, bu büyük ve ağır istek sebebiyle Al lah’ın emri ve kudreti ile büyük bir sarsıntı geçirdi. Sarsıntının tesiriyle

Hz. Mûsâ (as) ve uzakta bekleyen Yahudi temsilcileri bayılıp düştüler. Ayı lan Hz. Mûsa (as) Allah’a dua ederek diğerlerinin de ayılmasını sağladı. Yüce Allah bu görüşmede levhalar şeklinde ona Tevrat’ı indirdi.

Döndüğünde Hz. Mûsâ’yı (as) başka bir sürpriz bekliyordu. O görüş meye gittiğinde Samiri adlı bir Yahudi, halkı kandırarak ellerindeki ziy netleri toplamış, ateşte eritmiş ve rüzgar içine girdiğinde ses çıkaran bu zağı şeklinde bir put yapmış ve bunun Hz. Musa’nın ilahı olduğunu, onu burada unutup gittiğini söyleyerek onları inandırmıştı. Hz. Harûn’un (as) bütün çabalarına ve çağrılarına aldırmaksızın Yahudiler buzağı şeklin deki tanrıya tapmakta israr etmişlerdi. Bunu gören Hz. Mûsâ (as) önce vekil bıraktığı kardeşine hesap sormuş, onun suçsuzluğunu anladığında Yahudilere derhal bu şirkten vazgeçip ilahî dine dönmelerini emretmişti. Tevbe eden ve emirlere harfiyen uyacaklarına söz veren Yahudiler Allah tarafından bağışlanmıştı.

Çölde uzun süre kalmaktan bikan Yahudiler, mucize şeklinde kendilerine verilen nimetleri beğenmeyerek Mısır’da yedikleri sebzeleri ve meyveleri istemeye başladılar ve bu isteklerini karşılayacak bir yurt talebinde bulundular. Yüce Allah onlara ataları Hz. Ya’kûb’un yurdu olan Filistin’i vadetmişti. Ancak onlar giden gözcülerin verdiği haberlerden orada güçlü ve donanımlı askerleri bulunan bir kavim olduğunu öğrendik lerinde korktular ve Musa’ya (as) “Ey Mûsâ! Sen ve Rabbin gidin savaşın” diyerek âdeta korkaklıklarını isyana çevirdiler. Bunun üzerine Yüce Allah onları çölde yaşamaya mahkum etti.

Yüce Allah Hz. Mûsâ’ya (as) Tevrat’ı indirmiştir. Tevrat’ın ona Tur dağında levhalar şeklinde verildiğini Kur’ân’dan öğreniyoruz: “Allah bu yurdu: Ey Müsâ, mesajlarımla ve kelâmımla seni insanların başına seçtim. Verdiğimi al ve şükredenlerden ol. Her bir şeyden bir öğüt ve yine her şeyin açıklamasını levhalara yazdık. Bunlara sıkıca sarıl ve kavmine söyle bunla ri en güzel şekilde tutsunlar.” Tevrat’ta İsrailoğulları’ndan alınan söz ve sonraki davranışları şöyle anlatılmaktadır: “Bir zamanlar biz, İsrailoğulları’ndan şöyle söz almıştık: Sadece Allah’a kulluk yapacaksınız, anne-babaya, akrabaya, yetimlere ve miskinlere iyilikle muamele edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın ve zekatı verin. Ancak sizden az bir kimse hariç hepiniz yüz çevirdiniz. Hala da yüz çevirmeye devam ediyorsunuz.” Ancak Tevrat zaman içinde başta Yahudilerin müdahaleleri olmak üzere bir takım değişikliklere/tahriflere maruz kalmıştır. Elimizde Tevrat’ın asıl nüshası bulunmadığı için Yahudilerin yaptığı tahrifi biz Kur’ân’dan öğreniyoruz: “Yazık o kimselere ki, Kitabı elleriyle yazıyorlar, sonra da az bir menfaat kazanmak için ‘işte bu Allah katındandır’ diyorlar. Yazdıklarından dolayı onlara yazıklar olsun. Kazandıklarından dolayı onlara yazıklar ol sun.” Bugünkü mevcut Tevrat, Yaratılış, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye’den oluşan beş bölümlük bir kitaptır. Yahudiler ve Protestanlar, Tevrat’ın İbranice nüshasına; Katolikler ve Ortodokslar, Yunanca nüshasına; Sâmirîler ise Samirice nüshasına itibar ederler.

Çöl hayatı esnasında önce Hz. Hârûn (as), ardından da üç yıl sonra Hz. Mûsâ (as) ahiret alemine irtihal etti. Hz. Hârûn (as) Hz. Mûsâ’dan (as) üç yaş daha büyüktü. Hz. Mûsâ (as) öldüğünde yüz yirmi yaşındaydı. Bazı kaynaklarda Hz. Mûsâ (as) ömrünün sonuna doğru Filistin civarında bulunan Amâlika gibi bazı kavimlerle savaştığı, Allah’ın ona Tevrat’ı Ibra- nice olarak beş sifr halinde inzal buyurduğu yer almaktadır.

İslam medeniyet tarihi

Musa Peygamber Zamanındaki Firavun Kimdir?

Hz Hızır hakkında bilgi

Answers ( 2 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    hz. musanın annesinin adı  yoheved tir.  hz musa kuranda birçok yerde geçmektedir. hz musanın birçok mucizeleri vardır. bunlardan bazıları , kızıl denizi ikiye bölmek, asasının yılana dönüşmesi ve birçok mucizesi vardır. hz. musa doğmadan önce firavun çok garip bir rüya gördü sabah olunca kahinleri yanına çağırıp rüyasının ne anlama geldiğini sordu onlarda,bir erkek çocuğu doğacak bu çocuk israilloğuları soyundan gelecek ve mısır krallığının yıkılmasına sebep olacak dediler firavunda mısırda ne kadar erkek, yeni doğan bebekleri öldürün emrini verdi. hz musanın anneside oğlundan ayrılmak  istemiyordu. tam o sırada allah tarafından hz musanın annesine ilham geldi hz.musayı nil e bırak denildi  anneside oğlunu nile bıraktı. o sırada firavunun cariyeleri bebeği gördüler onu alıp firavunun eşine verdiler oda firavuna onu evlatlık edinelim belki bize bir faydası dokunur bu fikir firavunun aklına yatmıştı bir süre sonra bebeğin hiç kimsenin sütünü içmediği görüldü hemen hertarafa haber verildi sütanne aranıyordu bunu duyan (yohoved) yani hz. musanın annesi hemen firavunun yanına gitti. hiç kimsenin sütünü içmeyen bebek (hz.musa) annesinin sütünü içmişti bunu gören firavun artık onu çocuğu emzirmesi için görevlendirdi. (yohoved) buna çok sevinmişti. sonra hz musa büyüdü genç adam oldu. bir vakit sonra hz musa insanları islama davet etti .bunu duyan firavun çok sinirlendi ve hz musanın peşine düştü. hz musanın islama davet ettiği birçok kişi müslüman oldu bazılarıda bunu yalanladı . firavun hz musanın peşindeydi en sonunda hz .musanın gidecek başka yeri kalmadı önünde deniz arksında firavun ve ordusu vardı . allah c.c hz.musaya vahi indirdi vur asanı denize ey musa hz.musa asasını denize vurdu ve deniz ikiye ayrıldı hz.musa ve kavmi denizin ortasından geçtiler firavun ve ordusuda denizden geçtiler ve ALLAHc.c denizi firavun ve ordusunun üzerine  kapatı ve onları helak etti.

    En iyi cevap
    0
    2022-03-27T19:29:32+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    HZ. MUSA

    İsrailoğulları’na rehber olarak görevlendirilen Hz. Mûsâ, Kur’an-ı Kerim’de kendisinden en çok bahsedilen peygamberdir. Farklı sure ve ayetlerde ismi toplamda yüz otuz altı defa zikredilmektedir.

    Hz. Mûsâ, Mısır Firavun’u Velîd b. Mus‘ab b. Muâviye b. Ebû Nümeyr’in hüküm sürdüğü dönemde ve yasaklı yılda doğmuştur. Firavun bir gece rüyasında, Beytülmakdis’den çıkan bir ateşin Mısır ülkesini yakıp geçtiğini ve İsrailoğulları hariç bütün Kıptileri öldürdüğünü görmüştü. Bu yüzden İsrailoğulları’ndan doğan erkek çocuklarını bir yıl öldürüp bir yıl serbest bırakmaya başlamıştı

    Hz. Mûsâ’nın doğumu ise erkek çocuklarının öldürüldüğü yıla denk gelmişti. Hz. Mûsâ’nın annesi tarafından Firavun’un askerlerinden kaçırılması, Nil Nehri’ne bırakılması, Mısır sarayına yerleşip büyümesi, kendisi için sütanne arayışı, yeniden öz annesine dönderilişi, gençliğinde bir Kıpti ile girdiği kavga ve onu öldürmesi, daha sonra Medyen’e gitmesi ve orada evlenmesi, ailesiyle birlikte Mısır’a dönerken peygamberlik vazifesi ile görevlendirilmesi, kardeşi Hz. Harun ile birlikte Firavun’a giderek onu tevhit dinine davet etmeleri, Hz. Mûsâ’nın Firavun’un sihirbazlarına karşı gösterdiği bir takım mucizeler gibi hayatına dair birçok ayrıntı Kur’an-ı Kerim’de farklı ayet ve surelerde anlatılmıştır.

    Hz. Mûsâ’nın kendisini tevhit dinine çağırmasından oldukça rahatsızlık duyan Firavun İsrailoğulları’na karşı zulmünü artırmış, bunun üzerine Hz. Mûsâ İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkartarak Filistin topraklarını götürmekle görevlendirilmişti.

    Bu yolculuk esnasında Firavun ve askerlerinin Kızıl Deniz’de boğulmaları, İsrailoğullarına gökten yiyecek ve içecek sağlanarak yolculuklarının kolaylaştırılması, Hz. Mûsâ’nın Allah ile konuşması, İsrailoğullarının buzağı heykeli yaparak tapınmaları, cezalandırılmaları, Kudüs yakınlarına geldiklerinde oraya girmeyi reddetmeleri ve Tih Çölü’ne sürülmeleri gibi birçok olay yine Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı bir şekilde aktarılmış olup özellikle Hz. Mûsâ’ya peygamberlik görevi verildikten sonraki hayatında yaşadığı birçok olay Kudüs’ün yakın ve uzak çevresinde vuku bulmuştur.

    İsrailoğullarının yapmış olduğu hatalar ve aldıkları cezalardan dolayı Hz. Mûsâ Kudüs topraklarında bulunamamış; ancak hayatının farklı kesitlerinde mukaddes topraklar civarında yaşamıştır.

    İslami kaynaklara göre Hz. Mûsâ’nın nerede ve kaç yaşında vefat ettiği ile nereye defin edildiği konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Tevrat’a göre ise Hz. Mûsâ yüz yaşını geçkinken Filistin’e yakın bir yerde vefat etmiş ve Moab diyarına defin edilmiştir.

Cevapla