Paylaş
Hz. Ömer Nasıl Müslüman Olmuştur?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kaynaklarımızda Hz. Ömer’in Müslüman Oluşu Şöyle Anlatır
“Hz. Ömer’in kız kardeşi Fâtıma bint Hattâb, Saîd b. Zeyd ile evli olup, ikisi de Müslüman olmuşlardır. Fakat Müslümanlıklarını Hz. Ömer’den gizli tutuyorlardı.
Yine Hz. Ömer’in mensubu bulunduğu Adiyy b. Ka’b oğullarından Nuaym b. Abdullah da Müslüman olmuştu. O da, kavminden korktuğu için, Müslümanlığını gizli tutuyordu.
Habbâb b. Eret, Fâtıma’ya uğrar Kur’ân okur ve okuturdu. Bir gün, Hz. Ömer, Peygamberimiz (a.s.) ile ashâbtan bir cemaate saldırmak üzere, kılıcını kuşanmış olarak evinden çıkmıştı.
Peygamberimiz (a.s.) ile ashâb’ının Safa tepeciğinin yanındaki bir evde toplandıkları ve kadınlı-erkekli kırk kişiye yakın oldukları, kendisine haber verilmişti.
Dârü’l-Erkam’da; Peygamberimiz (a.s.) ile amcası Hz. Hamza, Ashâb-ı Kiramdan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Habeş ülkesine hicret etmeyip Peygamberimiz (a.s.) ile birlikte Mekke’de oturan Müslümanlar’dan bazıları da bulunuyordu.
Nuaym b. Abdullah Hz. Ömer’e rastladı ve “Ey Ömer! Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu.
Hz. Ömer: “Kureyşlilerin işlerini darmadağın eden, akıllarını akılsızlık sayan, dinlerini ayıplayan, ilahlarına dil uzatan, şu ata dinini bırakıp yeni din tutan Muhammed’e gitmek istiyorum. Öldüreceğim onu!” dedi. Bunun üzerine Nuaym b. Abdullah: “Vallahi Ey Ömer! Seni nefsin aldatmıştır. Sen Muhammed’i öldürünce Abdümenâf oğullarının seni yeryüzünde gezer bırakacağını mı sanıyorsun! Sen kendi ev halkına dönsen de, onların işi üzerinde dursan olmaz mı?” dedi.
Bunu duyan Hz. Ömer: “Sen benim ev halkından, hangisini kastediyorsun?” diye sordu.
Nuaym b. Abdullah: “Amcanın oğlu enişten Saîd b. Zeyd ile kız kardeşin Fâtıma’yı kastediyorum. Vallahi, onların ikisi de Müslüman oldular, Muhammed’e uydular ve onun dinine girdiler. Sana önce onlarla ilgilenmek düşer.” dedi.
Hz. Ömer, hemen geri dönüp kız kardeşiyle eniştesinin evine kadar gitti.
O sırada, onların yanında Habbâb b. Eret ve onun yanında da içinde Fatiha sûresi yazılı bir sahife bulunuyor, onu onlara okuyordu. Hz. Ömer’in tıkırtısını işittikleri zaman, Habbâb evin bir köşesinde gizlendi. Fâtıma sahifeyi alıp uyluğunun altına sakladı. Hz. Ömer, evin yanına geldiği zaman, Habbab’ın Fâtıma ve Saîd b. Zeyd’e Kur’ân okuduğunu işitmişti. Eve girince: “İşitmiş olduğum o şey ne idi?” diye sordu.
Kız kardeşi ve eniştesi: “Sen bir şey işitmedin!” dediler. Hz. Ömer: “Evet! Vallahi, ikinizin de Muhammed’e uyduğunuzu ve onun dinine girdiğinizi haber aldım!” dedi ve hemen eniştesi Saîd b. Zeyd’in üzerine saldırdı. Fâtıma da kalkıp onu kocasının üzerinden ayırmak, uzaklaştırmak isteyince, Hz. Ömer vurup Fâtıma’nın başını yardı. Hz. Ömer bunu yapınca, kız kardeşi de, eniştesi de: “Evet! Biz Müslüman olduk! Allah’a ve Resûlüne iman ettik. Sen istediğini yap” dediler.
Hz. Ömer kız kardeşinin başını yarıp kanattığını görünce, yaptığına pişman oldu, yapmak istediği şeylerden vazgeçti.
Kız Kardeşi’ne: “Demin okuduğunuzu; sizden dinlediğim şeylerin yazılı bulunduğu sahifeyi bana ver de, Muhammed’in getirdiği şeyin ne olduğuna bir bakayım?” dedi.
Kız kardeşi: “Biz senin sahifeye bir şey yapmandan korkarız!” dedi.
Hz. Ömer: “Korkma!” dedi ve onu okuduktan sonra geri vereceğine, ilahları üzerine yemin etti.
Bunun üzerine, Fatıma, onun Müslüman olacağını umarak: “Ey kardeşim! Sen, puta taptığın müddetçe, pissin (temiz değilsin)! Hâlbuki ona (Kur’ân-ı Kerîm yazılı sahifeye), pâk olandan başkası dokunamaz!” dedi.
Hz. Ömer kalkıp yıkanınca, Fâtıma ona sahifeyi verdi. Verdiği sahifede Tâhâ sûresi yazılı idi. Hz. Ömer sûreyi baş tarafından okumaya başladı ve on altı âyet okudu.
“Bu sözler ne kadar güzel! Ne kadar değerli!” demekten, kendini alamadı.
Habbâb, bunu işitince, saklandığı yerden çıkıp Hz. Ömer’in yanına geldi ve: “Ey Ömer! Vallahi, Allah’ın Peygamber’inin duasını sana nasip edeceğini umuyorum. Ben dün Peygamber (a.s.)’dan işittim ki; o, “Ey Allah’ım İslâm’ı, Ebu’l-Hakem b. Hişâm veya Ömer b. Hattâb ile güçlendir” diyerek dua etmişti. Ey Ömer! Artık Allah’tan kork, Allah’tan.” dedi.
Hz. Ömer, Habbâb’a: “Ey Habbâb! Sen bana Muhammed’in bulunduğu yeri göster de, yanına varıp Müslüman olayım!” dedi.
Habbâb: “O, Safa tepeciğinin yanındaki bir evin içindedir. Kendisinin yanında da, ashâbından bazıları bulunuyor” dedi.
Hz. Ömer hemen kalkıp kılıcını kuşandı. Sonra, Peygamberimiz (a.s.)le, ashâbın bulunduğu yere varıp kapılarını çaldı. Hz. Ömer’in sesini işitince, Peygamberimiz (a.s.)’in yanında bulunan bir zât, kalkıp kapının gediğinden dışarı baktı.
Hz. Ömer’i kılıcını kuşanmış olarak görünce, korktu. Peygamberimiz (a.s.)’in yanına döndü: “Yâ Rasûlallah! Bu, Ömer b. Hattâb’dır. Kılıcını kuşanmış bir haldedir.” dedi.
Hz. Hamza: “Ona izin ver! Eğer iyilik için geldiyse, kendisine bol bol iyilik ederiz! Eğer kötülük için geldiyse, onu kendi kılıcıyla öldürürüz!” dedi. Peygamberimiz (a.s.): “Ona izin veriniz” buyurdu. Kapıdaki zât (Bilal-i Habeşî) ona izin verdi. Peygamberimiz (a.s.) kalkıp ona doğru vardı ve kendisiyle avluda karşılaştı. Kuşağından ve ridasının toplandığı yerden tutup, kendisine doğru hızlıca çekti ve: “Ey Hattâb’ın oğlu! Neye geldin? Vallahi, Allah’ın senin başına bir musibet indirmesine kadar duracağını sanmıyorum” buyurdu.
Hz. Ömer: “Ey Allah’ın Resûlü! Ben Allah’a, Allah’ın Resûlüne ve ona Allah’tan gelen şeylere iman edeyim diye senin yanına geldim.” dedi.
Bunun üzerine, Peygamberimiz (a.s.) “Allahu ekber” diyerek tekbir getirdi. Peygamberimiz (a.s.)’in ashâbından olan ve evde bulunan halk, Hz. Ömer’in Müslüman olduğunu anladılar. Onlar da tekbir getirdiler.
Tekbir sesleri Mekke’nin yollarında duyuldu. Hz. Ömer der ki: “Müslüman olup da dövülmeyen, dövmeyen bir kimse görmedim. Ancak, benim payıma bunlardan hiçbir şeyin düşmediğini gördüm. Kendi kendime: “Müslümanlar musibete uğrarlarken, ben musibete uğramamak istemem” dedim.
Müslüman olduğum gece, kendi kendime düşündüm ki: Mekke halkından, Resûlullah (a.s.)’a düşmanlıkta en azılısı kim ise, gidip Müslüman olduğumu ona haber vereyim! “Tamam! Ebû Cehil’e haber vereyim.” dedim. Sabaha çıktığım zaman, Ebû Cehil’in kapısını çaldım. Ebû Cehil yanıma çıkıp: “Hoş geldin kız kardeşimin oğlu! Ne haber getirdin?” dedi. Kendisine: “Allah’a ve O’nun Resûlü olan Muhammed’e iman ve kendisinin bildirdiği şeyleri tasdik ettiğimi sana haber vereyim diye geldim.” deyince, kapıyı yüzüme çarparcasına kapayıp: “Allah seni de, senin getirdiğin haberi de kötü etsin, iyilikten uzak kılsın! (Allah senin de belânı versin! Senin getirdiğin haberin de belâsını versin!) dedi.”
Hz. Ömer, Müslüman olduğunu haber vermek için dayısı Velid b. Mugîre’ye nasıl gittiğini ve nasıl karşılandığını da, şöyle anlatır:
“Evden çıkıp dayıma gittim. Kendisi Kureyşlilerin eşrafından idi. Kapısını çaldım. İçeriden: Kim o?’ diye sordu. “İbn Hattâb” dedim. Yanıma çıktı. Kendisine: “Benim müşirlikten çıkıp yeni dine girdiğimi biliyor musun?” dedim. Dayım bana: “Sen gerçekten böyle yaptın mı?” diye sordu. Ben: “Evet, yaptım!” dedim. Dayım: “Sakın yapma!” dedi. Ben: ‘Yapmış bulunuyorum bile!
“Ey dayım! Ben Allah’a ve Allah’ın Resûlüne iman ettim. Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ediyorum. Sen bunu kavmine böylece haber ver!” dedim.
Dayım Velid: “Kız kardeşimin oğlu! Sen eski işinin üzerinde sebat et! Seni halk kendi halinde bilsin! Er kişi kendi hali üzere sabahlar, kendi hali üzere akşamlar.” dedi.
Kendisine: “Vallahi benim için iş açıkça belli olmuştur. Sen benim Müslüman olduğumu kavmine haber ver.” dedim.
Velid: “Senin bu işini haber veren ilk kişi ben olmayacağım” dedi ve evine girip kapıyı yüzüme karşı kapadı.
Kendi kendime: “Bu bir şey değil” dedim. Kureyş müşriklerinden, başka bir adama gidip kapısını çaldım.
İçeriden: “Kim o?” diye sordu. “İbn Hattâb.” dedim. Yanıma çıktı. Kendisine: “Benim müşriklikten çıkıp yeni dine girdiğimi biliyor musun?” dedim.
“Sen gerçekten böyle yaptın mı?” diye sordu.
“Evet! Yaptım” dedim.
Bana: “Sakın yapma”dedi.
Ben: “Yapmış bulunuyorum bile.” dedim.
O da, hemen içeri girip, kapıyı yüzüme karşı kapadı. Kendi kendime: “Müslümanlar dövülüyor, ben ise dövülmüyorum. Müslümanları dövüyorlar, ben ise dövülmüyorum. Beni hiç kimse dövmüyor” dedim.
Geri döndüm.Bana, bir adam: “Sen Müslümanlığını bildirmek istemiyor musun?” dedi. Ona: “Evet! Bildirmek istiyorum” dedim. “Öyle ise, Kureyşliler Hicr’de oturdukları sırada, sır saklamayı bilmeyen filan adama git! İkinizin arasında gizli kalmasını hatırlat! Kendisine: “Ben müşriklikten çıktım, başka bir dine girdim.” de, yeter. Çünkü onun sır sakladığı pek azdır”dedi.
Abdullah b. Ömer der ki:
“Babam, Müslüman olduğu zaman, Kureyşlilerin en çok söz taşıyanı, en çok söz yayanı kimdir? diye sordu.
Kendisine: “Cemîl b. Ma’meru’l-Cumahî’dir” denildi. Bunun üzerine, babam onun yanına gitti. Ben de babamın arkasından gittim.
Babam ona: “Ey Cemil, biliyor musun? Ben Müslüman oldum, Muhammed’in dinine girdim.” der demez, vallahi Cemil ayağa kalkıverdi. Acelesinden ridasını sürükleyerek, o önde, babam arkada, gittiler. Ben de babamı takip ettim. Mescid-i Haram’m kapısına varıldı. O sırada, Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri Kâ’be’nin kapısı civarındaki toplantı yerinde bulunuyorlardı. Cemil, Kâ’be’nin kapısında ayakta dikilerek, avazının çıktığı kadar: “Ey Kureyş cemaati! Haberiniz olsun ki, Ömer b. Hattâb dininden çıkmış, başka bir dine girmiştir” diyerek bağırdı.
Babam ise: “O yalan söylüyor! Ben Müslüman oldum ve Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve resûlü olduğuna şehadet ettim.” deyince, Kureyş müşrikleri babama saldırdılar.
Güneş başlarının üzerinde yükselinceye kadar, babamla Kureyşliler, çarpıştılar. Sonunda, babam yorulup oturdu. Müşrikler babamın başucuna dikildiler. Babam onlara: “Siz bana istediğinizi yapın! Allah’a yemin ederim ki, biz üçyüz kişi olsaydık, ya biz yenilir, burayı size bırakırdık; ya da siz yenilir, burayı bize bırakırdınız.” diyordu.
Babam Ömer ile Kureyş müşrikleri bu durumda bulundukları sırada, üzerinde Yemen işi çizgili bir elbise ile nakışlı bir gömlek bulunan, Kureyşlilerden yaşlı bir adam gelip üzerlerine dikildi ve: “Nedir bu haliniz?’” diye sordu.
Saldırganlar: “Ömer dininden çıkmış, başka bir dine girmiştir.” dediler.
Gelen adam onlara: “Bırakın onu kendi haline! Adam kendisi için bir iş (bir din) seçmişse, size ne oluyor? Ne istiyorsunuz siz ondan? Adiyy b. Ka’b oğullarının size adamlarını böylece teslim edeceklerini (öldürteceklerini) mi sanırsınız? Açılın, dağılın adamın başından! Ben onun koruyucusuyum” dedi.
Vallahi, onlar babamın üzerinden, bir elbisenin soyuluşu gibi, sıyrıldılar, dağıldılar. Medîne’ye hicret ettikten sonra, babama: “Ey babacığım! Mekke’de, Müslüman olduğun gün, seninle çarpışan müşrikleri azarlayıp başından dağıtan adam kimdi?” demiştim.
Babam: “Ey oğulcuğum! O, Âs b. Vâilü’s-Sehmî idi” dedi.”
Hz. Ömer, Peygamberimiz (a.s.) a: “Yâ Rasûlallah! İçinde İslâmiyeti açıklamadığım bir küfür meclisi bırakmayacağım!” dedikten sonra Mescid-i Haram’a giderek, müşriklerin oradaki toplantı meclislerinde Müslüman olduğunu açıklamış; Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed (a.s.)’ın Resûlullah olduğuna şahadet getirince müşriklerin saldırısına uğramış; bu onları, onlar bunu dövmeye başlamış; müşriklerin sayısının çoğaldığı sırada, daha önce kendisini korumaya alan Âs b. Vâil yetişip müşriklerin ellerinden Hz. Ömer’i tekrar kurtarmıştır.
Hz. Ömer: “Yüce Allah İslâm’ı güçlendirinceye kadar, İslâm uğrunda dövmekten, dövülmekten geri kalmadım!” demiştir.
Ashâb-ı Kiramdan Abdullah b. Mes’ud da: “Ömer’in Müslüman oluşu bir fetih idi. Hicreti bir yardım idi. Halifeliği de bir rahmet idi!
Vallahi, Ömer Müslüman oluncaya kadar, Kâ’be’nin yanında açıktan namaz kılamazdık. O, Müslüman olunca, Kureyş müşrikleriyle dövüştü. Kendisi, Kâbe’nin yanında namaz kıldı, biz de namaz kıldık” demiştir.
Allah ondan razı olsun!
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Hz. Ömer, İslam’ı kabul etmeden önce Mekke’de İslam’ı yaymaya çalışanlara karşı sert bir şekilde muhalefet gösteriyordu. Ancak bir gün kız kardeşi Fatıma ve kayınbiraderi Said’in evinde Kuran okunurken duyduğu ses onu etkiledi ve İslam’ı daha yakından araştırmaya karar verdi.
Bunun üzerine Kabe’ye gitti ve orada Hz. Peygamber ile karşılaştı. Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in yüzüne yumruk atmak istedi, ancak Hz. Peygamber’in yakın arkadaşı Hz. Hamza araya girerek onu engelledi. Daha sonra Hz. Ömer’in kalbine bir nur indi ve İslam’ı kabul etti. Bu olay İslam tarihinde “Ömer’in İslam’ı kabulü” olarak bilinir.
Hz. Ömer’in İslam’ı kabul etmesi, Müslümanların sayısının artmasına ve İslam’ın yayılmasına katkıda bulunmuştur. İslam devleti içinde de önemli bir role sahip olan Hz. Ömer, daha sonra halife seçilerek İslam’ın yayılmasına ve güçlenmesine büyük katkılar sağlamıştır.