Hz. Peygamber’in Hadislerinin Toplanması

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz. Peygamber’in Hadislerinin Toplanması

Soru: Hz. Peygamber’in (s.a) hadiselerinin onun vefatından sonra toplandığını biliyoruz. Bu toplama işi nasıl yapıldı? Bu hadisleri toplayanların, topladıkları hadislerin sağlamlığını tesbit için aradıkları şartlar nelerdi? Bu hadisler harfi harfine Rasûlullah’ın söylediği sözler midir, yoksa toplanma esnasında lafızları değil de manaları mı esas alınarak toplanmıştır?

Cevap: Hz. Peygamber’in (s.a) hadisleri kendisi hayatta iken yazılmadı ve biraraya getirilmedi. Rasûlullah, Kur’an-ı Kerim’le karışmaması için hadislerin tedvinini yasakladı. Buna rağmen bazı sahabi-ler, gerek duydukları bazı hadisleri kendileri için yazma hususunda Ra-sûlullah’tan izin istediler. Rasûlullah da onlara bu izni verdi. Fakat bu, ferdî ve sınırlı bir çalışmadır. Raşid Halifelerin Beşincisi isimli kitapta belirtildiğine göre, hadislerin yazılmasını ve biraraya toplanmasını ilk defa emreden kişi halife Ömer ibn Abdilaziz’dir (r.a). Hicri 99 senesinde hilafet makamına gelir gelmez bu işe teşebbüs etmiş ve bazı âlimlere bu görevi yerine getirmelerini emretmişti. Buharî’nin Sahih’inde rivayet ettiğine göre Ömer ibn Abdilaziz, Ebubekir ibn Hazm’a bir mektup yazarak ona şöyle demişti: “Bak, araştır. Rasûlul-lah’ın (s.a) hadisine dair her ne varsa yaz (yahut yazdır). Zira ben ilmin yok olup âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum. Hz. Peygamber’in hadislerinden başkasını da yazma. Alimler de ilmi ifşa edip yaysınlar, ders vermek için (belli bir yerde) otursunlar ki bilmeyenlere de öğretilmiş olsun. Çünkü ilim gizli tutulmadıkça yok olmaz.”

İmam Mâlik’in el-Muatta isimli eserinde rivayet edildiğine göre Ömer ibn Abdilaziz, Medine valisi ve kadısı Ebubekir ibn Muhammed ibn Amr ibn Hazm’a yazdığı mektupta şöyle demiştir: “Bak, araştır. Rasûlullah’ın (s.a) hadislerine dair ne varsa onu yaz. Çünkü ben ilmin yok olmasından ve âlimlerin de tükenmesinden korkuyorum.”

Ömer ibn Abdilaziz bununla da yetinmemiş, diğer bölgelerdeki yetkililere de mektuplar yazarak, onların da Hz. Peygamber’in (s.a) hadislerini araştırıp toplamalarını emretmiştir.

Onun döneminde hadisleri ilk defa derleyip toplayan ve onları hicretin 100. yılında yazan İmam Şihabüddin ez-Zühri’dir. O da bunu halife Ömer ibn Abdilaziz’in teklifi üzerine yapmıştır. İbn Hacer el-As-kalânî Fethu’l-Bârî bi Şerhi’l-Buhârt isimli eserinde bu şekilde anlatır.

İslâm tarihinin bu altın döneminde hadis râvileri ve kâtipleri rivayetleri tam bir titizlikle inceliyorlar ve râvilerin adalet, doğruluk, ezber ve dini yaşayış yönlerini araştırıyorlardı. Tek bir şahsın rivayetiyle yetinmiyorlar, bilakis bir hadisi kaç kişi rivayet etmişse onlardan da almak için hepsinin peşine düşüyorlar, onları da inceleyip araştırıyorlardı. Bu araştırma ve incelemeleri tamamlamak için uzun yolculuklar gerçekleştiriyorlardı. Tek bir hadisin rivayetini sağlamlaştırmak uğrna uzun bir yolculuğu göze alıyorlardı.

Meselâ bu yolculukları yapanlardan birisi de Ebû Eyyııb el-Ensâ-rî’dir. Ebû Eyyub, Rasûlullah’tan duyduğu bir hadisi kendisi gibi duyan Ukbe ibn Âmirle görüşmek ve söz konusu hadisi ona da sormak için onun bulunduğu Mısır’a kadar gider. Mısır Emiri Mesleme ibn Mahled el-Ensari’nin konağına geldiği vakit Mesleme onu karşılamak için çıkar ve onunla kucaklaşır. Sonra ona der ki: “Seni buralara kadar getiren sebep nedir, ya Abâ Eyyub?” Ebû Eyyub der ki: “Rasûlullah’tan (s.a) dinlediğim bir hadis var. Bu hadisi Rasûlullah’tan bizzat işiten kimselerden benim ve Ukbe ibn Amir’in dışında hiç kimse hayatta kalmamış. Yanıma birisini ver de beni onun evine götürsün.”

Mesleme, Ebû Eyyub’u Ukbe’nin evine götürecek bir rehber verir. Oraya vardığında Ukbe dışarı çıkar ve kucaklaşırlar. Sonra ona der ki: “Seni buraya getiren sebep nedir, ey Ebû Eyyub?” Ebû Eyyub şöyle der: “Beni buralara getiren sebep Rasûlullah’tan (s.a) dinlediğim bir hadistir. Bu hadisi Rasûlullah’tan bizzat işiten senden ve benden başka kimse kalmamış. Bu hadis bir mü’minin ayıbını örtmekle ilgilidir.” Bunun üzerine Ukbe şöyle der: “Evet, Rasûlullah’m (s.a) şöyle dediğini işittim: “Kim dünyada bir mü’minin ayıbını örterse Allah da âhiret-te onun ayıbını örter.” Ebû Eyyub şöyle der: “Doğru söyledin.” Sonra Ebu Eyyub oradan ayrılır, Medine’ye dönmek üzere binitine biner.

Hadis râvileri ve hadisleri toplayan âlimler Rasülullah’ın (s.a) ağzından çıkan her kelimeyi tesbit edip zaptetmek hususunda çok büyük bir gayret sarfediyorlardı. Aslolan, Rasûlullah’tan (s.a) işitilen lafızla rivayetin yapılmasıdır. Râvi, hadisin lafızlarından herhangi birisinde tereddüte düştüğü zaman onu kendi tercih ettiği şekilde rivayet eder sonra: “Veya Rasûlullah (s.a) belki de şöyle şöyle söylemiştir” diyerek önceki lafızlarla aynı anlama gelen başka lafızları zikrederdi. Bütün bunlar hadis rivayeti konusunda ne kadar titizlik gösterildiğinin delilidir. Hadislerin mana olarak rivayet edildikleri iddiası hiçbir değeri olmayan geçersiz bir sözdür. Bu tür iddiaları Hz. Peygamber’in sünnetinin değerini düşürmek ve hadislerin ona nisbetinde kuşkulara sebep olmak isteyenler ortaya atıyorlar. Halbuki başlangıcından sonuna kadar belki de bütün insanlık tarihinde Hz. Peygamber’in sünneti ve hadisleri kadar dikkat ve titizlikle insanlara nakledilen başka söz yoktur.

Hadis bilginleri, Rasûlullah’a (s.a) söylemediği bir sözü isnad eden veya onun yalan uyduran kimsenin yakasını bırakmıyorlardı. Bilakis sünnete karşı yapılan bütün iftiraları ve uydurulan şeyleri sonuna kadar araştırıyor ve çürütüyorlardı. Bu konuda ölümsüz eserler yazmışlardı. Bu eserler, müelliflerinin Hz. Peygamber’in hadisine hizmet konusundaki samimiyetlerinin; şüphelerin, iftiraların ve uydurulan şeylerin ortadan kaldırılmasmdaki hayranlık uyandıran gayretlerinin birer şahididir.

Bazı bilginler bir hadisin mana olarak rivayetine cevaz verdikleri zaman bunun ancak lafzen rivayetin imkansız olduğu durumlarda ve hadisin manasını bozmamak, ya da her hangi bir ilave ve eksiltme yapmamak şartıyle geçerli olduğunu söylerler. Bununla beraber, özellikle âlimler ve muhaddislerin bütün hadisleri müslümanlarca itimat edilen sağlam kitaplarda topladıktan sonra bir müslümanın hadis rivayet ederken bunu lafız olarak nakletmeye özen göstermesi daha münasiptir. [10]

,

Cevapla