Hz Salih Peygamber’in kısaca hayatı

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz Salih kimdir Hz Salih’in kıssası

 

hz salih kavmi ve devesi kissa

Salih bin Ubeyd bin Enif bin maşic bin Ubeyd bin hadir bin semud / Salih bin talih bin saduk bin Hud
Hazreti Salih semud kavmine peygamber olarak gönderilmişti. Semud Hz hud’un oğullarından sam’ın neslinden gelen semud bir Abir/Habir neslinin oluşturduğu bir kabiledir. yerleşim yerleri hicaz ile yaşam arasında tebuk yakınlarında Kur’an’da hicir diye geçen ve bugünkü ismi feccun naka diye bilinen mevkidir.

Kur’an’dan edindiğimiz bilgilere göre semud kavmi ad kavmi gibi Allah’ın yanında Ortaklar kabul etmek suretiyle tevhide aykırı bir inanç benimsemişlerdi. Bunlar ad kavminden sonra yaşayan bir kavimdi ve onların başına geleni biliyorlardı nitekim hazreti Salih Allah ad kavminden sonra sizi getirdi diyerek onlara uyarı ve hatırlatmada bulunmuştu.
semud kavminin ovalarda köşkler inşa ettikleri ve dağların içine koyarak mağaralar şeklinde evler yaptıkları her türlü meyve sebze yetiştirdikleri gözalıcı bağ ve bahçeler edindikleri bilgisine Kur’an’da yeri verilir.
bu bilgi tarih kitaplarında yazın ovadaki köşklerinde kışın ise daha da bulunan evlerinde yaşadıkları bilgisi ile de birleştirilince onların son derece Medeni ve müferreh bir hayat yaşadıkları gerçeği açığa çıkar. kuvvetle muhtemeldir ki onlar yazın tarım ve hayvancılık için babayı tercih ederken kışın ise daha güvenli korunaklı ve sıcak buldukları dağları oyarak yaptıkları evlerine çekilmekteydiler.

Toplum içinde çok zenginlerin yanında son derece fakir olanlar da bulunmaktadır Kur’an’da zorbalar müstekbir ezilenler ise mustazaf olarak nitelenir. Müstekbirler yani büyüklük taslayanlar Allah’ın verdiği nimet ve imkânlarla böbürlenmek de derler buna karşılık az nimet verilmek suretiyle imtihana tabi tutulanları ezmektedirler. Bu yüzden onlara mustaz’af yani zayıf sayılanlar adı verilmiştir. Halbuki bunlar imanları ile Allah katında güçlüdürler. Bunları zayıf sayanlar ellerindeki dünyevi imkana bakarak aldanan şımarık güruhudur. Işte böyle hesapsız tüketim çılgınlığı içinde ellerinde bulunan nimetleri israf eden şımarık zenginler, yoksul kesime hiçbir şekilde infak ve yardımda bulunmadıkları gibi üstelik bir de onları inanç ve kültür noktasında baskı altına almaya ve yönlendirmeye çalışıyorlardı. Hz. Sâlih’in (as) tevhit mücadelesi, sonucunda özellikle ekonomik olarak toplumun alt kademesini oluşturan yoksullar üzerinde etkili olmuş ve birçoğu onun getirdiği hakikati kabul ve itiraf etmişlerdi. Varlıklı müstekbir kesim ise, bunun tam aksine inkar yolunu seçmenin yanında yoksulları kendileri gibi davranmaya zorluyorlar ve çeşitli yöntemlerle onları hak davadan döndürmeye çalışıyorlardı. Zayıf kesim bu zorlama ve baskıya rağmen peygamberin getirdiği her hakikati kabul ve tasdik ettiklerini büyük bir iman gücü ile haykırıyorlardı. Yoksulların bu sağlam inançları ve haykırışları, varlıklıları kızdırmıştı. Buna karşılık onlar da, Hz. Sâlih’in (as) getirdiği her hakikati inkar etmeye ve ona inananları hor görmeye başlamışlar ve bu tavırlanı sürekli hale getirmişlerdi. Şu sözleri ilahi hakikat karşısında nasıl bir ruh hali içinde olduklarını gösterir: “Ey Salih! Sen bizim içimizde önemli ve saygın bir adamdır’, vazgeç bundan, biz de babalarımızın taptıklarına tapmaya devam edelim. Zaten içimizde senin davetine karşı büyük bir şüphe taşımaktayız.”

Semud halkının şımarık takımı son bir çıkış olarak Hz. Salih’i (as) sıkıştırmak ve inananlar nezdinde onu itibar kaybına uğratmak için ısrarlı bir şekilde mucize talebinde bulundular. Onların bu ısrarlı talebi karşısında Hz. Salih (as), dua etti ve Yüce Allah mücize olarak kayadan bir deve çıkardı. Hatta deve bir de yavru dünyaya getirdi. Ancak müstekbir tabakası buna rağmen inkarlarına devam ettiler. Çünkü onlar mucizeyi, hakikati bulmak ve inanmak için değil, peygamberi zora sokmak için istemişlerdi. Ancak durum tersine gelişti, zira macize deve ihtiyaçları olan bütün suyu içmeye ve otlaklarını kurutmaya başlamıştı. Yaşadıkları bölgenin sıcak ve su bakımdan kısıtlı olması dolayısıyla bu durum kendilerini iyice zora sokmuştu. Öte yandan mucizenin bir imtihan olduğunu bilmiyorlardı, üstelik bu imtihanı kendileri istemişlerdi. Bu durumu Hz. Salih’e (as) şikayet ettiklerinde o işi nöbete bağladı. Buna göre kuyunun suyunu birgün deve içecek birgün de kendileri kullanacaklardı. Ancak bu bile onlara zor geldi ve bir gece plan yapıp deveyi öldürdüler. Halbuki Hz. Salih (as) onları deveye zarar vermeleri hususunda uyarmıştı. Zira ona zarar vermeleri helak olmaları anlamına geliyordu. Bu uyarıyı kulak ardı etmişler, kendilerine tanınmış olan son fırsatı kendi elleri ile yok etmişlerdi. Bununla kalmadılar Hz. Salih’in (as) teybe ve istiğfar davetini “Madem peygamber olduğunu iddia ediyor ve bizi korkutuyorsun, neyse bizi korkuttuğun ey haydi getir’‘ diyerek ilahi iradeye karşı meydan okumaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Salih (as) onlara Allah’ın izin ve emri mucibince üç gün mühlet verdi ve inananlarla birlikte bu azgın topluluğun içinden ayrıldı. Verilen mühletin ilk günü yüzleri sarardı, ikinci gün kızardı, üçüncü gün ise simsiyah oldu ve dördüncü gün Allah onlara büyük bir gürültüyle gelen şiddetli bir deprem verdi. Hepsi helak olup gitti. Azap başlarına indiğinde pişman olmuşlardı, ama artık çok geçti. Ne sahip oldukları varlık ne de güvendikleri putlar onları kurtaramamıştı. Kendileri helak olduğu gibi, mamur ve müreffeh yurtlarından da bir eser kalmamıştı. Allah’ın emriyle azap gelmezden önce kendisine inananlar ile birlikte ayrılan Hz. Salih’in (as) dudaklarından şu hüzünlü ifadeler dökülmüştü: “Ey kavmim! Ben sadece Allah’ın bana verdiği tebliğ görevimi yerine getirmeye çalıştım. Size çokça nasihat ve tavsiyede bulundum. Ama siz samimiyetle nasihatte bulunanları hiç sevmediniz
ilahi lanete ve terk edilmişliğe uğrayan kavmin akıbeti işte buydu. Elde ettikleri kudret, itibar ve servet uçup gitmiş, dünyaya geldikleri gün gibi her biri tek başına yaratılış madenleri olan toprağın bağrına düşmüşlerdi. Bir rivayete göre Salih (as) ve müminler, helâkten sonra geri dönüp aynı yere yerleştiler, bir başka rivayette ise helâk olmuş o bölgeden ayrıldılar önce Filistin’e ardından Mekke tarafinda bir yere yerleştiler. Hz. Salih (as) elli sekiz yaşındayken orada ruhunu Allah’a teslim etti

Benzer Konular:

Answers ( 2 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    hz salihin annesinin ve babasının kimler olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. hz salik semud kavmine gönderilmiş bir peygamberdir . hz salih son derece iyi ve güzel ahlah sahibi idi. semud kavmi hz salihi yalanladılar onu yanlarından kovdular ona küfretiler . hz salihe 40 yaşında peygamberlik verilmiştir . hz salihe küfreden semud kavmi  hz salihe bize bir mucize göster dedi  hz salihde uzuzn uzun dua etti. allah c.c bir kaya parçasının içinden bir deve çıkardı o devede yavrulamıştı. semud kavmi yine iman ettmedi daha sonra hz salihin devesini öldürdüler. hz salihin devesine verilen en güzel nimet bol bol süt vermesiydi. daha sonra allah c.c semud kavmini helah etti. hz salih 58 yaşında ruhunu allah c.c ya teslim etti.

    ALLAH RAHMET EYLESİN

    En iyi cevap
  2. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Hz. Salih Kimdir?
    Hz. Salih, Semud kavmine peygamber olarak gönderilmiş bir peygamberdir. Soyu, Semud’un oğullarından Sam’ın nesline dayanmaktadır. Kur’an’da adı geçen yerleşim yerleri, Hicaz ile Şam arasında Tebük yakınlarındaki, bugünkü ismiyle Feccun Naka olarak bilinen Hicr bölgesidir.

    Hz. Salih’in Kıssası
    Semud kavmi, Ad kavminin ardından yaşamış ve onların başına gelenleri bilmesine rağmen Allah’ın yanında ortaklar edinmek suretiyle tevhide aykırı bir inanç benimsemiştir. Semud kavmi, ovalarda köşkler ve dağları oyarak mağaralar şeklinde evler inşa etmiş, her türlü meyve ve sebzeyi yetiştirmişlerdir. Kışın dağlardaki evlerine, yazın ise ovadaki köşklerine çekilmişlerdir. Bu durum, onların medeni ve refah içinde yaşadığını göstermektedir.

    Toplumsal Durum
    Semud kavmi içinde zenginler ve fakirler bulunmaktaydı. Zenginler, Allah’ın verdiği nimetlerle böbürlenip fakirleri ezmekte, inanç ve kültür baskısı yapmaktaydı. Hz. Salih’in tevhid mücadelesi, özellikle fakirler arasında etkili olmuş, birçok kişi onun getirdiği hakikati kabul etmiştir. Ancak zenginler inkar yolunu seçmiş, yoksulları da bu yolda zorlamışlardır.

    Hz. Salih’in Mucizesi ve Semud Kavminin Helakı
    Semud halkının ileri gelenleri, Hz. Salih’ten mucize talep etmiştir. Hz. Salih dua etmiş ve Allah, bir mucize olarak kayadan bir deve çıkarmıştır. Deve bir yavru da doğurmuştur. Ancak bu mucize karşısında bile zenginler inkarlarına devam etmiş, hatta deve ihtiyaçları olan suyu içip otlaklarını kuruttuğu için deveyi öldürmüşlerdir.

    Hz. Salih, kavmini deveyi öldürmemeleri konusunda uyarmış, aksi takdirde helak olacaklarını söylemiştir. Uyarıya rağmen deveyi öldüren kavim, Hz. Salih’e meydan okuyarak azabı getirmesini istemiştir. Hz. Salih, Allah’ın emriyle onlara üç gün mühlet vermiş, bu sürenin sonunda Allah büyük bir gürültüyle gelen şiddetli bir depremle kavmi helak etmiştir.

    Hz. Salih’in Sözleri ve Sonuç
    Helak öncesinde Hz. Salih, kavmine nasihatler verip onları uyarmış, ancak kavmi ona kulak asmamıştır. Helak olduktan sonra, Hz. Salih ve inananlar bölgeden ayrılmıştır. Rivayetlere göre, bazıları Filistin’e, bazıları ise Mekke civarına yerleşmiştir. Hz. Salih, 58 yaşında vefat etmiştir.

    Şehitlik ve Günahların Affı
    İslam’da şehitlik makamı, birçok günahın affedilmesine vesile olur. Hadislerde, şehitlerin kul hakları hariç diğer günahlarının affedileceği belirtilmiştir. Ancak, suda boğularak ölenlerin de kul haklarının affedileceği veya ahirette helalleştirileceğine dair rivayetler bulunmaktadır. Genel olarak, kul hakları Allah’ın takdirine bırakılmıştır ve ahirette helalleştirileceği kabul edilir.

    Sonuç
    Hz. Salih’in kıssası, kavminin helakı ve şehitlik konularında İslam’ın öğretileri önemli dersler içermektedir. Şehitlerin günahlarının affı konusunda kul hakları hariç birçok günahın affedileceği genel bir kabuldür. Kul hakları ise Allah’ın adaletine bırakılmıştır.

Cevapla