Hz Vahşi kimdir kısaca hikayesi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz Vahşi kimdir?

hz vahşi’nin tövbesi hadisi

Peygamber efendimiz Sallallahu Aleyhi veslleam hz vahşiye gözüme görünme diye hitap etmiş bunun sahihligini öğrenmek istiyorum nitekim günümüzde bir kırıcı olay yaşandı.peygamberizde vahşiye gözüme gözükme dedi şeklinde duyumlar alınca soruşturmak istedim her davranışı mükemmel kusursuz olan kainatın efendisi sahabe olan birini kırarmı?


HZ VAHŞİ b. HARB (ra)

hz vahsi kimdir hikayesi

Hz Vahşi’nin kısaca hayatı ve hikayesi

Ebu Desme (Ebû Harb) Vahşî b. Harb el-Habeşî (ö.h. 23) Uhud’da Hz. Hamza’yı şehid eden ve daha sonra müslüman olan Habeşli köle, sahabidir.

Hz vahşi Habeşistandır Cübeyr bin mut’im adlı Kureyşli bir kişinin kölesidir.
Hz vahşi’nin Habeşistan Mekke’ye nasıl geçti bilinmiyor.

Sahibi olan cübeyr amcasını öldüren Hz hamza’yı öldürürse kendisini serbest bırakacağını hürriyetine kavuşturacağına söz vermişti.
Hz vahşiye destek veren kişilerden biri de Ebu süfyan’ın karısı olan Hint bin utbe de hazreti hamza’yı şehit ederse bütün takılarını ona vereceğini vaat etmişti

Hz vahşi Uhud Savaşı’nda görevini yerine getirdikten sonra sahibi onu azad etti ve vaat edilen altınları aldı.
Hz vahşi Bu olaydan sonra mekke’den göç etti. Samba veya yemene göç ettikten sonra Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin islam’a girenleri affettiğini duyunca Medine’ye gitmeye karar verdi.

Hazreti vahşi Medine’ye geldikten sonra rasulullah sallallahu sellemin huzurunda geldi ve Müslüman oldu.
Bazı hadis rivayetlerinde bu konuşma ile ilgili ayrıntılar geçiyor.
Hz vahşi bazı tereddütler ini dile getirince Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ona Furkan suresi 71 ayetini okudu.
Hz vahşi Allah’ın peygamberinden benim günahlarımı Allahu Teala iyiliklere çevirir mi diye sordu efendimiz sallallahu vesellem bütün günahlarını allahü Teala’nın bağışlayacağına dair Nisa suresi 16 ayet ile Zümer suresi 53. Ayetini okudu.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hz vahşiye Hz hamza’yı nasıl şehit ettiğini sordu ve bu durumda çok üzüldü sadece kendi gözüne görmesini istemediğini söyledi.

——————————–

Peygamber Efendimiz’in ona “Ancak gözüme gözükme.” rivayeti sahihtir.

——————————-

Hz vahşi e bu olaydan sonra medine’den ayrıldı hicri 12. yılında halit bin velit radıyallahu komutasında yemame Savaşı’nda katıldı ve peygamberlik iddiasında bulunan müseylemetü’l-kezzâb adlı yalancı peygamberi öldürdü.

Hz vahşi yalancı peygamber öldükten sonra şöyle demiş hamza’yı öldürmekle insanların en hayırlısının kanuna girdim müseyleme yi öldürmekle de insanların en kötüsünü ortadan kaldırdım dediği naklediliyor.

Bu olaydan sonra hazreti Halid Bin Velid ile yermük savaşı’na katıldı şam’ın fethinde de bulundu bir süre anda yaşadı humusun fethinde katıldı buraya yerleşti.

Hz Ömer zamanında içki içen vahşi had cezası uygulandığı ve bu durumda ısrar edince divandan çıkarıldığı şeklinde rivayet vardır kaynak olarak ibni hişam 3 cilt sayfa 36 bakabilirsiniz

Bütün siyer ve tarih kaynaklarında Hz Osman döneminde vefat ettiği kaydedilir.

Ahmed bin hanbel’in kendisinden 2 hadis rivayet ettiği de kaydedilir.


HEPİNİZ “Vahşi”yi bilirsiniz. Adını duymuşsunuzdur veya en azından belleklerden silinmeyen ve müthiş bir yapım olan “Çağrı” filminde onu izlemişsinizdir. O bir köledir ve iyi mızrak atar. Siyah renkli olan bu köle “Uhud” harbinde Hz. Hamza’yı sinsice takip eder. Görevi bu. Aslında kölelikten kurtulma yolunda bu. Hz. Hamza’yı şehit ederse hürriyetine kavuşacak.

Vahşi, Uhud meydanında saatlerce Hz. Hamza’yı kollar. Mızrağı atacağı ortamı bekler. Nihayet karşısına çıkamadığı Hz. Hamza’yı uzaktan attığı mızrakla şehit eder. Hz. Hamza, Hz. Peygamber’in hem amcası hem de sütkardeşiydi.

Hz. Hamza’yı şehit eden “Vahşi”, ismine uygun bir şekilde Hz. Hamza’nın karnını ve göğsünü bıçakla parçalar ve iç organlarını Uhud’un kumlarına döker. Daha kötü ve iğrendiren şeyler de yapar. Ama kalem bu kadarını yazabiliyor. Ötesini yazamıyor

Uhud sonunda Hz. Peygamber, şehitleri ve yaralıları dolaşır. Kendisi de yaralıdır. O gün çok ağlar. Hele Hz. Hamza’nın başındayken belki ilk kez hıçkırıkları yükseldi. Sadece Hz. Hamza’yı kaybedişine değil, tek başına kaplan avına çıkabilecek kadar yürekli olan bu insana yapılana tahammül edemez. Hatta orada yemin eder, ben de yetmiş kişiye misliyle karşılık vermeye müsaade edeceğim, diye. Ama hemen akabinde inen ayetler bu karşılığı yasaklar (İbni Sa’d, et-Tabakat 3, 5, 13, 14).

İnen ayetler, aşırı gitmeyi yasaklayan ayetlerdir (Neml, 126). Hz. Peygamber bundan dolayı sabretmiş, daha sonra kefaret ödemiştir (İbni Sa’d, et-Tabakat, el Kübra’e, 3, 5, 11). Aslında sadece bu olay Kuran-ı Kerim’in vahiy ürünü olduğunun en açık belgesidir. “Allah’ın Aslanı” olarak anılan Hz. Hamza ve benzerleri hakkında “Allah’ın yolunda öldürülenleri ölü sanmayın” (Ali İmran, 169) ayeti iner.

Aslında bu yazıda anlatacağım konu, bu ayrıntıdan sonraki satırlardır. Ama sanıyorum baştaki satırlar olmasaydı şimdi yazacaklarım tam anlaşılamayabilirdi. Hz. Hamza’nın katili olan “Vahşi”, sonradan Müslüman olmak istediğini fakat “şirk yapanların, katillerin ve zinakárların” azaba uğrayacağı şeklindeki ayetlerden korktuğunu iletir. Vahşi’nin hakkında üç ayet arka arkaya iner (Belli bir zaman içinde).

Olay şöyle gelişir:Uhud harbinde Peygamber Efendimizin amcası Hz. Hamza’yı (RA) şehit eden Vahşi, Resulullah Efendimize, “Ben Müslüman olmak istiyorum. Ama Kuran’da ’Ve onlar ki Allah’ın beraberinde diğer bir ilaha dua etmezler, Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız katleylemezler ve zina yapmazlar. Her kim de bunları yaparsa ağır cezaya çarpar’ (Furkan, 6) ayeti beni İslam’dan men ediyor. Zira ben sayılan bu üç günahın hepsini yaptım. Benim için bir tövbe imkánı var mı?” diye Mekke’den bir mektup yazdı.

Bunun üzerine Furkan Suresi’nin, “Ve her kim tövbe edip de salih amel işlerse o muhakkak Allah’a makbul olarak döner” mealindeki 71. ayeti kerimesi nazil oldu. Peygamber Efendimiz (SAV) bu ayeti kerimeyi Vahşi’ye yazıp gönderdi.

Vahşi, “Bu ayette iyi amel yapma şartı var. Ben iyi işleri, amelleri belki yapamayabilirim. Başarılı olabilir miyim bilmiyorum” diye bir mektup daha yazdı.

Bunun üzerine, “Doğrusu, Allah kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez, ondan berisini dilediğine mağfiret buyurur” (Nisa Suresi, ayet 4) mealindeki ayeti kerime nazil oldu. Peygamber Efendimiz, bu ayeti kerimeyi de Vahşi’ye yazdı.

Vahşi tekrar, “Bu ayeti kerimede de Allahu Teala dilediğine mağfiret eder şartı var. Allah (CC) beni bağışlamayı diler mi, dilemez mi bilmiyorum” diye yazınca, “Ey nefisleri üzerinde israfta bulunmuş kullarım! Allah’ın rahmetinden ye’se (ümitsizliğe) düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah günahların hepsini mağfiret eder. Muhakkak ki o çok gafur ve rahimdir” (Zümer Suresi, ayet 53) mealindeki ayeti kerime nazil oldu.

Resulullah Efendimiz, bu ayeti kerimeyi de Vahşi’ye bildirdi. Vahşi bu ayeti kerimede hiçbir şart bulamadı ve Medine-i Münevvere’ye gelip Müslüman oldu.

Hz. Hamza (RA) gibi bir insanı şehit eden bir köleye, insan olduğu için verilen değer. Bu kişi hakkında tam üç ayet iniyor ve Hz. Peygamber, Vahşi’ye engel olmuyor, olamıyor. Çünkü vahiy inince, aradan perdeler, aracılar ve talepler kalkar. Yüce Allah konuşur, emreder. Bu olaydan sonra Vahşi, bizim için Hz. Vahşi’dir. Sahabidir. Saygıyla anılır. İşte bu kadar, ötesi yok.


Hz Vahşi kıssası çok ilginçtir

Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Hz. Vahşi (R.Anh)

    Vahşî, Hz. Hamza’nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme’nin karde­şinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim’in kölesi idi. Habeşli olduğu için, el ile ok ve mızrak atmakta usta idi. Uhud savaşında, Cübeyr buna demişti ki:

    “Hamza’yı öldürürsen seni azat ederim!”

    Daha o zamanlar müslüman olmakla şereflenmemiş olan Ebu Süfyan’ın hanımı Hind de, babasının ve amcasının intikamı için, Vahşî’ye mükâfat vaad etmişti.

    Vahşî, Uhud’da taş arkasına pusuya girip, yalnız Hz. Hamza’yı göze­tirdi. Hz. Hamza sekiz kâfiri öldürüp, saldırırken, Vahşî mızrağını atarak, onu şehit etti. Sonra, gidip durumu Hind’e haber verdi. Hind sevinip üzerindeki zinetlerin hepsini Vahşî’ye verdi. Daha da vereceğini söyledi.

    Uhud savaşında Peygamberimiz birkaç kâfire beddua etmişti. “Vahşî’ye niçin lanet etmiyorsun” dediklerinde, buyurdu ki:

    “Miracda, Hamza ile Vahşî’yi kolkola, birlikte cennete girerlerken görmüştüm!”

    Hicretin sekizinci yılında, Mekke fethedildiği gün, Vahşî, Mekke’den kaçtı. Bir zaman uzak yerlerde kaldı. Sonra pişman olup, Medine’de mescide gelip, selam verdi. Rasûlüllah efendimiz selamını aldı. Vahşî’ dedi ki:

    “Ya Rasûlallah! Bir kimse Allah’a ve Rasûlü’ne düşmanlık yapsa, en kötü, en çirkin günah işlese, sonra pişman olup temiz iman etse, Rasûlüllah’ı canından çok seven biri olarak, huzuruna gelse, bunun cezası nedir?”

    Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

    “İman eden, pişman olan affolun Bizim kardeşimiz olur.”

    “Ya Rasûlallah! Ben iman ettim. Pişman oldum. Allahû Teâlâ’yı ve Onun Rasûlünü herşeyden çok seviyorum. Ben Vahşî’yim.”

    Rasûlullah efendimiz, Vahşî adını işitince, Hz. Hamza’nın şehit edilmiş hâli gözünün önüne geldi. Ağlamaya başladı.

    Vahşî, öldürüleceğini anlayarak kapıya yürüdü. Ashab-ı Kiram kılıçlarına sarılmış, işaret bekliyordu. Vahşî, Son nefesimi alıyorum” derken, Rasûlüllah (sav) onu af ettiğini beyan etti. Herkes, “öldürün!” emrini beklerken, Rasûlullah efendimiz buyurdu ki:

    “Kardeşinizi çağırınız!”

    Kardeş sözünü işitince, saygı ile çağırdılar. Peygamber efendimiz Vahşî’ye, “affolunduğunu” müjdeleyerek buyurdu ki:

    “Fakat, seni görünce dayanamıyorum, elimde olmadan üzülüyorum.”

    Hz. Vahşî, Rasûlüllahı üzmemek için, bir daha yanına gelmedi. Mahcup, başı önünde yaşadı. Aynı mızrak ve okla yalancı peygamber Müseyleme’yi öldürdü ve İslam dinine büyük hizmet etti. Hz. Osman zamanında vefat etti.

    İslâm’da kan dâvasını gütmenin yeri yoktur. İman hataları bağışla­manın başıdır. İman eden herkes geçmişte bize karşı hatası ne olursa olsun dinde kardeşimiz olur. Her müslüman geçmişteki günahlarına keffaret olabilecek sevablı işleri işlemekle mükelleftir. Hatada ısrar etmek değil, pişman olup tevbe etmek esastır.

    En iyi cevap

Cevapla