Hz. Zeyneb bint Cahş Hayatı Kısaca

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Hz. Zeyneb bint Cahş

Hz. Zeyneb bint Cahs

Hz Zeynep binti cahş hayatı kısa özet

Hz. Zeyneb’in babası Cahş b. Riyâb, annesi ise Ümeyme bint Abdülmuttalib olup Hz. Peygamber’in halasıdır.  Hz. Zeyneb’in asıl adı Berre İdi, ancak Rasûlullah ona Zeyneb adını vermişti. Ümmü Hakem künyesi ile çağrılırdı.  Hz. Zeyneb’in Hz. Zeyd ile yaptığı evlilikten de Hz. Peygamber ile yaptığı ev lilikten de çocuğu olmadığı halde kendisine niçin “Ümmü Ha kem/Hakem’in Annesi” denildiği hususunda kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Kesin bir tarih vermek zor olsa da Hz. Zey neb bint Cahş’ın miladi 592 tarihinde doğduğunu söyleyebiliriz.

Hz. Zeyneb’in tam olarak ne zaman İslâm’a girdiği kesin olarak bilinmemekle birlikte ilk Müslümanlardan olduğu ke sindir. Hicret için izin çıkmasının hemen akabinde Hz. Zeyneb kabilesi Benî Esed b. Huzeyme ile birlikte hicret etmişti.

Hz. Zeyneb Mekke döneminde herhangi bir evlilik yap mamıştı. Hz. Peygamber Medine’ye hicretten sonra Hz. Zey neb bint Cahş’a kendisini azatlı kölesi ve evlatlığı Hz. Zeyd ile evlendirmek istediğini söyledi. Hz. Zeyneb güzel bir kadın olup ayrıca asil bir soydan geliyordu. Bu sebeple azatlı köle Hz. Zeyd’i istemediğini ifade etmek için Hz. Peygamber’e: “Ey Allah’ın Rasûlü! Onu kendim için uygun bulmuyorum. Ben Kureyş’ten kocasız bir kadınım.” dedi. Hz. Peygam ber ise: “Ben onu sana uygun gördüm.” buyurdu.  Bu evliliğe sadece Hz. Zeyneb değil, ailesinin üyeleri de karşı çıkıyorlardı.

Hz. Zeyneb evliliği istememesine rağmen bu olay üze rine indirilen: “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”  âyeti sebebiyle mecburen razı oldu.  Hz. Zeyneb’in mehiri olarak on dinar, altmış dirhem, bir başörtüsü, bir çarşaf, bir örtü, bir kadın gömleği, elli müd 224 hububat ve on müd hurma belirlenmişti.

Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb’in evliliklerinde buraya kadar bir problem bulunmamaktadır. Fakat zaten Hz. Peygamber’in zorlamasıyla gerçekleşmiş olan bu evliliğin bitirilmesi nokta sında kaynaklarımızda garip rivayetler bulunmaktadır. Günü müze çok da güvenilir yollar ile ulaşmamış olan bu rivayetle rin neredeyse bütün İslâmî kaynaklara girmiş olması oldukça ilginçtir. Özellikle oryantalistler tarafından İslâm’a bir saldırı malzemesi olarak kullanılan bu rivayetlerden birini vererek, bu rivayetlerde zikredilen şeylerin niçin olamayacağı husu suna değinelim.

Bir gün Hz. Peygamber, Hz. Zeyd’i bulabilmek için Hz. Zeyneb ile birlikte yaşadığı eve gitti. Hz. Peygamber evin dışından: “Zeyd nerede?” diye seslendi. Hz, Zeyneb Hz. Peygamber’in çağrısını işitince üzerindeki elbiseler çok da uy gun olmamasına rağmen Hz. Peygamber’i kapı da bekletme mek adına hızla kapıyı açtı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Anam babam sana feda olsun. Zeyd evde yok, içeri buyur.” dedi. Hz, Peygamber Hz. Zeyneb’in bu halini görünce kafasını hemen çevirdi. Hz. Zeyneb’i beğenen Hz. Peygamber evden ayrılır ken: “Yüce Allah’ı tenzih ederim. Kalpleri çeviren Allah’ı ten zih ederim.” sözlerini mırıldanarak söyledi. Bir müddet sonra Hz. Zeyd eve gelince, Hz. Zeyneb, Rasûlullah’ın onu aramak için eve geldiğini söyledi. Hz. Zeyd Hz. Zeyneb’e: “Onu içeri davet ettin mi?” diye sorduğunda Hz. Zeyneb: “Bunu teklif et tim, ancak kabul etmedi.” dedi. Hz. Zeyd, Rasûlullah’ın her hangi bir şey söyleyip, söylemediğini sorduğunda Hz. Zeyneb Hz. Peygamber’in: “Yüce Allah’ı tenzih ederim. Kalpleri çeviren Allah’ı tenzih ederim.” dediğini söyledi. Hz. Zeyd bu nun üzerine Hz. Peygamber’in yanına giderek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Anam babam sana feda olsun. Zeyneb hoşuna git tiyse, onu senin için boşayayım.” dedi. Hz. Peygamber ise: “Eşini yanında tut.” dedi. Bu günden sonra Hz. Zeyd sürekli Hz. Zeyneb’i boşamak istediğini söylüyor, Hz. Peygamber ise: “Eşini yanında tut.” diyordu. Sonunda Hz. Zeyd, Hz. Zeyneb’i boşadı. Bir müddet geçtikten sonra da Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb’in nikâhını ilan eden âyet nazil oldu.

İslâmî kaynakların birçoğunda olay bu şekilde aktanılmaktadır. Fakat İslâm âlimleri bu ve buna benzer rivayetlerin hiç birinin sağlam bir senede sahip olmadığını, güvenilir yollarla bize ulaşmadıklarını belirtmişlerdir. Elmalılı Hamdi Yazır bu rivayetlerle ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “Birtakım Hris- tiyan yazarların dedikodu aracı yapmak istedikleri bu hikâye, hadis ilmi bakımından, gerçekten olmuş bir olay değildir. Bir kere rivayet açısından sahih hadis kitaplarında, sahih bir yol ve sened ile rivayet edilmemiştir. Sonra dirayet, yani hadisin manası açısından, Zeyneb’in güzelliğini Rasûlullah’ın henüz yeni görüp anlamış olması aklen kabul edilemez. Zira Zeyneb Rasûlullah’ın yakın akrabasından olması dolayısıyla ta çocuk luğundan beri görüp bildiği ve özellikle tesettür edilmemiş bu lunduğu için güzelliğini yakından bildiği bir kadın iken, bunu ilk defa görmüş, beğenivermiş diye anlatmak kendi kendini yalanlayan bir hikâyedir.”  Elmalılı Hamdi Yazır’ın da belirttiği gibi Hz. Zeyneb Rasûlullah’ın halasının kızı olup Hz. Peygamber onu küçüklüğünden beri tanımaktaydı. Rasûlullah, Hz. Zeyneb’in güzelliğinden etkilenmiş olsaydı, Hz. Zeyneb ve ailesi bu evliliğe karşı çıkmasına rağmen zorla Hz. Zeyd ile evlendirmez, kendisi evlenirdi.

Rivayet sahih yollarla bize ulaşmamış olup herhangi bir kıymeti bulunmamaktadır. Ancak rivayeti doğru kabul etsek bile, Hz. Peygamber Hz. Zeyneb’i beğenmişti gibi niyet oku malar dışındaki, diğer kısımları farklı yorumlayabiliriz.

Örneğin Hamidullah, rivayette Hz. Peygamber’in söylediği zikredilen: “Yüce Allah’ı tenzih ederim. Kalpleri çeviren Allah’ı tenzih ederim.” sözünü şu şekilde yorumlamaktadır: “Hz. Peygamber daha evvel bir siyahî olan ve kendisinden de yaşlı durumdaki zevcesi Ümmü Eymen ile mesut bir evlilik hayatı sürdüren Zeyd’in böylesine güzel ve böylesine ca zibeli, iyi bir aileden gelen ve pek seçkin huy ve şahsiyete sa hip bir zevce ile uyuşamamış olmasını hayretle karşılamış ve bu kalp dönüklüğünün Allah’tan gelen bir hal olduğunu kendi kendine itiraf etmiştir.”

Hamîdullah’ın da belirttiği gibi şayet Hz. Peygamber böyle bir söz sarf etmiş ise bunun nedeni zaten tanıdığı ve bildiği Hz. Zeyneb’i beğenmesi değildir. Annesi yaşında olan Ümmü Eymen ile gayet mutlu bir evlilik sürdüren Hz. Zeyd’in, çok daha genç ve güzel olan Hz. Zeyneb ile geçinememesine duyduğu hayrettendir.

Yine bu rivayet bağlamında yanlış anlaşılmalara kapı aralayan bir diğer faktör de âyete getirilen yanlış bir yorum dur. Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb’in evliliğini ilan eden âyette belirtilen: “…Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlar dan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır…”  kısmına bazı kişiler yanlış bir yorum ya parak, Hz. Peygamber’in içinde gizlediği şeyin Hz. Zeyneb’e olan muhabbeti, olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak işin haki katinde Allah, Rasûlü’ne ileride Hz. Zeyneb ile evleneceğini bildirmişti. Yalnız Hz. Peygamber de bulunan bu gaybî bilgi Hz. Peygamber’i endişelendiriyordu. Çünkü o dönem toplu munda evlatlık öz evlat gibi değerlendirildiği için, toplumun böyle bir evliliği hoş karşılamayacağını Hz. Peygamber bili yor ve bundan çekiniyordu. Allahu Teâlâ, Rasûlü’nü bu se beple uyarmış, insanların ne söyleyeceğinden korkmamasını, yalnız kendisinden korkmasını tembihlemiştir.

Bu güvenilir olmayan rivayeti ve bu konuda yapılan de dikodulan bir kenara bırakarak olayın aslına, bu evliliğin niçin çabucak bittiğine bakalım. Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb’in evli liğinin çabuk bitmesinde Hz. Zeyneb’in sert bir mizaca sahip olmasının  büyük payı vardı. Üstelik Hz. Zeyneb ilk başından itibaren bu evliliğe razı değildi. Ancak hakkında inen âyet sebebiyle Hz. Peygamber’in emrine karşı gelememişti. Bu sebeplerden dolayı Hz. Zeyneb, kocası ile geçinemiyor, bu evlilikten duyduğu memnuniyetsizliği sürekli Hz. Zeyd’e yan sitiyordu. Hz. Zeyd de sürekli gelip Hz. Zeyneb’i şikâyet sa dedinde: “Ey Allah’ın Rasûlü! Halanızın kızı çok konuşuyor ve sözleriyle beni incitiyor.” diyordu. Hz. Peygamber de Hz. Zeyd’e hep aynı tavsiyede bulunuyordu: “Eşini yanında tut, bırakma!”  Hz. Zeyd, Hz. Peygamber’in kendisini sürekli men etmesine rağmen bir gün dayanamayarak Hz. Zeyneb’i boşadı. Zeyd b. Hârise’nin Hz. Zeyneb bint Cahş’ı boşama sından sonra: “Rasûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, se nin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: ‘Eşini yanında tut, Allah’tan kork!’ diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, in sanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestikle rinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) Müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.”  âyeti nâzil oldu. Böylelikle Hz. Peygamber ve Hz. Zeyneb’in evlilikleri ilahî bir irade neticesinde gerçekleşmiş oldu.

Hz. Zeyneb’e Hz. Peygamber ile nikâhlandığı müjdesi verilince kendisi secdeye kapanmış ve iki ay süreyle oruç tutmayı adamıştı.

Hz. Peygamber’in Hz. Zeyneb ile evlilik tarihi ihtilaflıdır. 3/625 237 veya Zilkade 5/Nisan 627 tarihinde evlendikle rine dair rivayetler bulunmaktadır. Ancak Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb’in evliliği sadedinde verilen Zilkade 5/Nisan 627 tarihinin Hendek Gazvesi’nin yapıldığı günlere denk gelmesi sebebiyle doğru olan 3/625 tarihi olmalıdır. Bu durumda Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb yaklaşık iki yıl kadar evli kalmış olma hdırlar. Hz. Peygamber ile evlendiğinde Hz. Zeyneb otuz beş yaşındaydı.

Hz. Peygamber’in Hz. Zeyneb ile evlenmesi üzerine bazı münafiklar: “Muhammed çocuklarının eşleriyle evlenmelerini insanlara yasaklıyor. Fakat kendisi oğlu Zeyd’in eşiyle evleni yor.” şeklinde aleyhte propaganda yapmaya başladılar. Bunun üzerine: “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonun cusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”  âyeti nazil oldu. 241 Yine ayni sûrede geçen: “Onları (evlât edindiklerinizi) baba larına nispet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur.
Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde on ları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak ka bul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalple rinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”  âyetinin nazil olmasından sonra Hz. Zeyd, insanlar tarafından Zeyd b. Muhammed olarak değil, babasi nin ismiyle Zeyd b. Hârise olarak anılmıştır.

Hz. Zeyneb bint Cahş güzel bir kadındı. Bunun yanı sıra annesinin Hz. Peygamber’in halası olması ve baba tarafından soylu bir aileye mensup olması da Hz. Peygamber’in hanımları içerisinde onu ayrı bir noktaya taşıyordu. Ayrıca Hz. Zeyneb için başka bir üstünlük vesilesi daha söz konusuydu. Hz. Zey neb bint Cahş hakkında “… Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık…” 244 âyeti inmişti. Bu âyet sebebiyle Hz. Zeyneb, Hz. Peygamber’in diğer hanımlarına karşı övü nür ve şöyle derdi: “Sizleri kendi aileleriniz evlendirdi. Beni ise yedi kat semanın üstünden Allah evlendirdi.”

Hz. Zeyneb hakkında inen bu âyet sebebiyle sadece Hz. Zeyneb değil babasının kabilesi olan Benî Esed bile iftihar ediyorlardı. Onlar diğer kabilelere karşı: “Sizin içinizde Allah’ın yedi kat gök üzerinde evlendirdiği bir kadın var mı?” diyorlardı.

Allahu Teâlâ Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb’in evlilikleri vesi lesiyle toplumdaki asil olan ve asil olmayan ayrımını ortadan kaldırmıştı. “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişi den yarattık, birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanıniz, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”

âyetinde buyurulduğu üzere Kureyşli olmak, asil olmak diğer insanlar üzerinde bir üstünlük sebebi değildi. İşte Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb evliliği vesilesiyle in sanlar azatlı bir kölenin de hür ve asil bir bayanla evlenebile ceğini görmüş oldular. Hz. Peygamber’in bu evliliği iki yakını arasında gerçekleştirmiş olması, olayın insanların zihinlerine daha fazla nüfuz etmesini sağlamıştı.

Yine bu olayın bir devamı olarak Allahu Teâlâ Hz. Pey gamber ile Hz. Zeyneb’in evliliği vesilesiyle diğer bir Câhiliye inanışını ortadan kaldırmıştı. Câhiliye döneminde ve İslâm’ın ilk dönemlerinde insanlar evlatlıkları öz evlat gibi değerlendi riyorlardı. Allahu Teâlâ Rasûlü’nü evlatlığının dul hanımı olan Hz. Zeyneb ile evlendirmek suretiyle toplumun zihnine yer leşmiş olan bu batil inanışı da ortadan kaldırdı.

Hz. Peygamber ile Hz. Zeyneb’in evlilikleri vesilesiyle in dirilen bir başka hüküm de hicâb âyetiydi. Hz. Peygamber’in eşleri hicâb âyeti indirilmeden önce toplumdaki diğer kadın lar gibi rahat hareket edebiliyorlardı. Hicâb âyetinin indirilme sinden sonra Hz. Peygamber’in eşleri topluma karışmamaya daha fazla dikkat etmek zorunda kalmışlardı.

Bu âyetin indirilme sebebi kaynaklarda şöyle geçmekte dir: Rasûlullah, Hz. Zeyneb bint Cahş ile evlendiği günün ge cesinde bir düğün ziyafeti vermişti. Bu ziyafetin sonrasında sahâbeden bazılan oturup sohbete dalmıştı. Hz. Peygamber odadan çıkıyor, diğer hanımlarını ziyaret ediyor, sonra tek rar dönüyordu. Fakat sahâbeden olan bu zatlar sohbetlerini bitirip kalkmıyorlardı. Bunun üzerine Allah: “Ey iman eden ler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz va kit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalma yın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemek ten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediği niz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleri niz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Rasûlü’nü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tür.” âyetini indirmişti.

Hz. Peygamber, Allahu Teâlâ tarafından kendisine eş ola rak seçilen ve onun vesilesiyle çeşitli hükümlerin indirildiği Hz. Zeyneb bint Cahş’a çok değer verirdi. Ancak bu değer sa dece sevgi yönünden olup Hz. Peygamber eşlerinin tamamına maddi konularda eşit davranırdı. Kur’ân-Kerîm’de: “Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz…”  buyurulduğu üzere kişinin eşlerinin ta mamına aynı oranda sevgi beslemesi mümkün değildi. Dola yısıyla Hz. Peygamber’in de eşlerine karşı duyduğu sevgi ve muhabbet aynı değildi. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Hz. Peygamber’in hayatta olanlar arasında en çok değer verdiği eşi Hz. Âişe’ydi. Hz. Âişe’den sonra Hz. Zeyneb bint Cahş ve Hz. Ümmü Seleme gelmekteydi.

Rivayetlerde Hz. Zeyneb’in çok oruç tutan ve çok na maz kılan sâliha bir bayan olması sebebiyle Hz. Peygamber’in kendisine çok muhabbet beslediği ve sürekli yanına gittiği belirtilmiştir.  Hz. Peygamber her ne kadar Hz. Zeyneb’e de çok değer verse de onun yanında Hz. Aişe’nin konumu çok farklıydı. Bu durumun doğal bir sonucu olarak Mümin lerin anneleri Hz. Âişe’ye duyulan fazla ilgiden rahatsız olu yorlar ve bazen bu durum çeşitli kıskançlıklara sebep olu yordu. Bu kıskançlık hadiselerinin birinde Hz. Zeyneb bint Cahş da taraf olmuştu.

Allah Rasûlü’nün hanımları iki gruptu. Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Safiyye ve Hz. Sevde birinci grupta yer alıyordu. Hz. Ümmü Seleme ve diğer hanımları ise ikinci grupta yer alıyordu. Hz. Zeyneb binti Cahş da Hz. Ümmü Seleme grubu içersinde yer alıyordu. Müslümanlar, Rasûlullah’ın Hz. Âişe’nin yanında daha mutlu olduğunu bildikleri için Rasûlullah’a bir şey armağan etmek istediklerinde Hz. Äişe’nin odasında gece leyeceği gün gelinceye kadar hediyelerini geciktirirlerdi. O gün gelince armağanlarını Hz. Aişe’nin odasına gönderirlerdi.
Bunun üzerine Hz. Âişe’ye muhalif olan Müminlerin an neleri Hz. Ümmü Seleme’ye: “Rasûlullah ile konuşsan da in sanlara, bana hediye vermek isteyenler ben hangi eşimin oda sında bulunuyorsam orada versin, dese.” dediler. Hz. Ümmü Seleme Hz. Peygamber’e onların bu isteğini iletti ama Hz. Peygamber hiçbir şey söylemedi. Hz. Ümmü Seleme tekrar bu durumu ilettiğinde Rasûlullah yine cevap vermedi. Hz. Ümmü Seleme üçüncü kez gidip konuştuğunda Hz. Peygam ber: “Âişe konusunda beni üzme. Çünkü Âişe dışında hiçbir kadınla aynı yatakta yatarken bana vahiy gelmedi.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ümmü Seleme: “Ey Allah’ın Rasûlü! Seni üzdüğüm için Allah’a tövbe ediyorum.” dedi.

Sonra Hz. Peygamber’in hanımları, Rasûlullah’ın kızı Hz. Fâtuma’yı çağırdılar ve Allah Rasûlü’ne giderek: “Hanımların Ebû Bekir’in kızı konusunda senden adalet istiyorlar.” deme sini istediler. Hz. Fâtıma’da onların bu isteklerini yerine getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Kızım! Benim sevdiğimi sen de sevmez misin?” buyurdu. Hz. Fâtuma: “Ne demek! Elbette severim.” dedi. Sonra geri dönüp konuşmayı onlara aktardı. Tekrar gitmesini istediler, ama Hz. Fâtima gitmedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber’in hanımları Hz. Zeyneb bint Cahş’ı gönderdiler. O da Hz. Peygamber’in yanına geldi ve ölçüsüzce bağırarak: “Hanımların Ebû Kuhâfe’nin kızı ko nusunda adaletli olmanı istiyorlar.” dedi. Sonra oturmakta olan Hz. Âişe’ye yönelerek ağır sözler söyledi. Allah Rasûlü, bir karşılık verecek mi acaba, diye Hz. Aişe’ye baktı. Hz. Âişe de Hz. Zeyneb’e karşılık vererek onu susturdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber Hz. Aişe’ye bakarak: “Bu, Ebû Bekir’in ki- zadır.” buyurdu.

Hz. Âişe’nin Hz. Peygamber’in diğer eşleri tarafından kıskanıldığı gibi Hz. Âişe de Hz. Peygamber’in diğer eşle rini kıskanıyordu. Hz. Âişe özellikle Hz. Zeyneb bint Cahş ve Hz. Ümmü Seleme’yi kendisine denk rakipler gördüğü için daha fazla kıskanmaktaydı. Hz. Peygamber’in zevceleri her gece Rasûlullah ile kalma sırası o gün hangi hanımında ise o evde bir araya gelirlerdi. Hz. Âişe’nin evinde toplandıkları bir gün Rasûlullah elini Hz. Zeyneb’e uzatmış, Hz. Aişe de kendi sırasının olduğu günde bu durumu kabullenemeyerek: “O Zeyneb’dir.” demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber de elini hemen Hz. Zeyneb’den çekmişti. Müteakiben Hz. Âişe ve Hz. Zeyneb tartışmaya başlamışlardı. Sesleri o derece yük selmişti ki namaz kılmak için mescide gelmiş olan Hz. Ebû Bekir bu gürültüleri işitmiş ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Namaza çık! Onların da ağızlarına toprak saç!” demişti.

Hz. Hafsa hakkındaki bilgileri aktarırken anlattığımız bal şerbeti olayının bir benzeri de Hz. Zeyneb bint Cahş hak kında rivayet edilmiştir. Bu rivayete göre, Hz. Peygamber Hz. Zeyneb bint Cahş’ın yanında normalde kalması gereken süre den bir müddet fazla kalıp, orada bal şerbeti içiyordu. Bunun üzerine Hz. Âişe ve Hz. Hafsa aralarında anlaşarak Hz. Peygamber yanlarına geldiğinde: “Ben senden megâfir kokusu alıyorum. Megâfir mi yedin?” demek hususunda anlaşmış lardı. Her ikisi de yanlarına girdiğinde Hz. Peygamber’e an laştıkları soruyu sordular. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ha yır, Zeyneb bint Cahş’ın yanında bal şerbeti içtim. Bir daha da onu içmeyeceğim.” dedi.

Her ne kadar Hz. Zeyneb ile Hz. Âişe arasında ciddi bir rekabet söz konusu olsa da bu itidalli bir seviyede kalmış ve birbirleri hakkında her zaman hüsnü zan beslemişlerdir. Hz. Âişe’nin Hz. Zeyneb hakkındaki kanaatleri bunu göstermek tedir: “Ben ondan daha hayırlı bir kadın görmedim. O çok sa daka veren, akrabalık bağlarına önem veren biriydi. Her konuda hayır yapmayı seven ve Allah’a yaklaşmayı isteyen fedakâr biriydi. Fakat çabuk hiddetlenip hemen sakinleşirdi.”

Hz. Âişe’nin Hz. Zeyneb hakkındaki kanaatlerinin ben zerlerini de Hz. Zeyneb Hz. Âişe hakkında beslemekteydi. Örneğin İfk Olayı’nda Hz. Zeyneb’in Hz. Âişe aleyhine kullana bileceği çok önemli bir koz eline geçmişti. Fakat aralarındaki rekabet gerçekleri örtmelerine veya değiştirmelerine sebebi yet verecek kadar ciddi boyutlara ulaşmamıştır. İfk Olayı’nda Hz. Peygamber kendisine Hz. Âişe hakkındaki dedikodular ko nusundaki görüşünü sorduğunda Hz. Zeyneb: “Görmediğimi gördüm demekten gözlerimi, duymadığımı duydum demek ten kulaklarımı koruyorum. Onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum.” demişti.

Hz. Zeyneb vefat ettiği zaman Hz. Aise: “Cok hamd eden, dullara ve yetimlere infak eden kadın gitti.” demişti. Yine Hz. Zeyneb bint Cahş’ın vefatından sonra Hz. Aişe’nin yeğeni Urve: “Ey teyzeciğim! Rasûlullah, hangi eşine daha çok meyletmişti?” diye sorduğunda Hz. Aişe: “Çok meyletti ğini düşünmüyorum. Fakat Zeyneb bint Cahş ve Ümmü Se leme onun yanında değerliydiler. Her ikisi de benden sonra Rasûlullah’ın muhabbet duyduğu eşleriydi.” demişti.

Daha önce belirttiğimiz gibi Hz. Ömer döneminde Hz. Peygamber’in bütün eşlerine on iki bin dirhem maaş bağlan mıştı. Hz. Ömer Hz. Zeyneb’in maaşını gönderince o, bu pa ranın Hz. Peygamber’in tüm eşlerine gönderildiğini zanne derek: “Allah Ömer’e rahmet etsin! Benim dışımdaki hanım kardeşlerim bunu daha iyi paylaştırırlar.” dedi. Orada bulu nanlar bu paranın hepsinin ona ait olduğunu söyleyince, Hz. Zeyneb bu paranın üzerine bir bez örtülmesini istedi. Daha sonra orada hazır bulunan Berze bint Râfi’ ismindeki bayana: “Elini paraların içine daldırarak birer avuç al ve onu filanca ai- lelere götür. Allah o ailelere ve onların yetimlerine merhamet etsin.” dedi. Hz. Zeyneb bu şekilde paranın neredeyse tama minı dağıttırdı. Paraları dağıtan Berze bint Râfi’: “Ey Mümin lerin annesi, Allah sana merhamet etsin! Bunda bizim de hak kımız vardı.” dedi. Bunun üzerine Hz. Zeyneb kalan paraları da onun almasını söyledi. Berze paraları saydığında kendisine kalan miktarın seksen beş dirhem olduğunu gördü. Hz. Ömer, gönderdiği paraların hepsinin Hz. Zeyneb tarafından dağıtıldığını öğrenince kendisine bin dirhem daha göndermişti. Ancak Hz. Zeyneb bu paraları da hemen dağıtmıştı. Parayı infak işi bittiğinde Hz. Zeyneb ellerini kaldırarak: “Allah’ım bu sene den sonra Ömer’in göndereceği atiyye/maaş bana ulaşmasın.” diye dua etti ve bu olaydan kısa süre sonra da vefat etti.

Hz. Peygamber vefat etmeden önce eşlerine: “Sizin eli uzun olanınız beni takip edecek.” buyurmuştu. Hz. Peygamber’in vefatından sonra eşleri bir araya geldiklerinde ellerini duvara uzatarak hangisinin kolunun daha uzun olduğunu ölçmeye çalışırlardı. Hz. Zeyneb vefat edene kadar da bunu yapmaya devam etmişlerdi. Hz. Zeyneb Hz. Peygamber’in eşlerinin en uzun kollusu olmayıp boyu da kısaydı. Ancak Rasûlullah “eli uzun olmak” tabiriyle sadaka vermeyi kasdetmişti. Hz. Zey neb elinin emeğiyle deri tabaklar ve buradan elde ettiği geliri de fakirlere dağıtırdı. 259 Hz. Zeyneb çok dindar ve hayırse ver bir bayan olmasına rağmen kendisinin ilim konusunda ileri seviyede olduğunu söyleyemeyiz. Hz. Peygamber’den sonra yaklaşık on sene yaşayan Hz. Zeyneb’den sadece on bir tane hadis rivayet edilmiştir.

Hz. Zeyneb Hz. Ömer’in hilafeti döneminde elli üç yaşın dayken 20/641 tarihinde vefat etmişti. Hz. Ömer Hz. Zeyneb vefat ettiği zaman bir münadiye: “Zeyneb’in cenazesine ya kınlarından başkası çıkmasın.” diye seslenmesini emretti. Bu nun üzerine Esmâ bint Umeys Hz. Ömer’e: “Ey Müminlerin Emiri! Sana Habeşlilerin ölüleri için yaptığı şeyi göstereyim.” diyerek bir tabut yaptı ve üstünü bezle örttü. Hz. Ömer bunu görünce çok beğendi ve münadiyi çağırarak: “Haydi anneni zin cenazesine!” diye bağırmasını emretti.

Hz. Zeyneb’in vefat ettiği gün hava çok sıcaktı. Bu se beple Hz. Zeyneb’in kabrini kazanlar çok zorlanıyorlardı. Hz. Ömer bu durumu görünce onlar için bir çadır kurulma sını böylelikle cenaze işlemlerinin gölgede yapılmasını em- retti. Bu çadır Baki Mezarlığı’nda bir kabir üzerine kurulan ilk çadır oldu.

Hz. Zeyneb’in cenaze namazım Hz. Ömer kıldırdı. Hz. Ömer Hz. Zeyneb’in cenazesini Bakî Mezarlığı’ndaki kab rine kendisi indirmek istiyordu. Bu sebeple Hz. Peygamber’in eşlerine: “Kim onu kabre indirecek?” diye sordu. Bunun üze rine Hz. Peygamber’in eşleri: “Onu hayattayken görebilenler indirecek.” cevabını verdiler. Müminlerin annelerinin bu fet vası üzerine Hz. Zeyneb’i yakın akrabaları kabre indirmişti. 261 Hz. Zeyneb Hz. Peygamber’den sonra vefat eden ilk eşi ol duğu için bu merasimlerde yapılacak işlemler hususunda bi raz acemilik yaşanmıştı. Aslında Hz. Mâriye annemiz daha önce vefat etmişti, ama kendisi Hz. Peygamber’in eşlerinden olmayıp cariyesi olduğu için üstelik Medine toplumunda ak rabaları olmadığı için muhtemelen çok daha mütevazı bir tö renle defnedilmişti.

Hz. Zeyneb Binti Cahş Kimdir Kısaca Hayatı

Ümmehatül müminin ne demek

Cevapla