İbadetlerde İhlaslı olmak

Question

İbadetlerde İhlas

Ibadetlerde Ihlasli olmak

Saf ve halis olmak anlamındaki ihlâs, kişinin yalnızca Allah Teâlâ’nın rızasını gözeterek ibadet yapması demektir. Allah’ın rızasını kazanma düşüncesiyle ibadet yapan kimselere muhlis denir. Allah katında ibadetler, ihlâsla değer kazanırlar, ihlâsın yokluğunda bir anlam ifade etmezler. Rasûlullah (sav) “Allah Teâlâ sadece kendi rızası için yapılan ibadetleri kabul eder, başkasını değil”[2] buyurarak ibadetlerin geçerli ve makbul olması için ihlâsın şart olduğuna dikkat çekmiştir.

Rabbimiz bizden O’na halis niyetlerle ve riyasız olarak ibadet etmemizi istemekte ve Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır: “Halbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekatı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.”[3] Başka bir ayette de, “(Rasulüm!) Şüphesiz ki biz o kitabı sana hak olarak indirdik. Öyleyse sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et!”[4] buyrulmaktadır. Zümer süresinde de “De ki: Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi”[5] buyrulmaktadır. Rabbimizin en samimi kulları olan peygamberlerinden bahsederken “ihlâslı kullar” ifadesini kullanmaktadır. Çünkü başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) olmak üzere bütün peygamberlerin ortak özelliklerinden biri de ihlâs üzere hareket etmeleri ve ifa ettikleri görev karşılığında herhangi bir ücret talep etmeden sadece Allah’ın rızasını ummalarıdır.

Allah’ın rızasını kazanmaktan başka niyet ve beklentilerle ibadet yapan Müslümanlar ne niyetle ibadet etmişlerse, karşılık olarak ona kavuşacaklardır. Eğer Allah’ın rızasını ve ahireti arzulamışlarsa Allah onlara kendi rızasını; eğer dünya metaını arzulamışlarsa Allah onlara istediklerini verecek, ancak ahirette yaptıkları bu amelin karşılığını bulamayacaklardır. Rabbimiz Kur’an’da “Kim ahiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz; fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur”[6] buyurmaktadır.

Asr-ı Saadette Allah rızası için değil de bir kadınla evlenebilmek için Medine’ye hicret eden bir sahabi için Peygamberimizden (sav) şu hadis varid olmuştur: “Ameller niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Rasûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.”[7] İnsanların takdir ve teveccühünü kazanmak veya hem Allah rızasını hem de insanların takdirini kazanmak düşüncesiyle yapılan ibadet ve hizmetlerin Allah katında hiçbir kıymeti yoktur.

İhlâsın zıddı diyebileceğimiz riya ibadetlere Allah rızasından başka farklı niyetler katmak demektir. Riya özellikle kendini gösterme ve başkaları tarafından beğenilme duygusunun körüklediği bir zaaftır. Riyayla yapılan bir amel insanlar tarafından ne kadar değerli görünürse görünsün, Allah kulunun niyetini bildiğinden bu amel Allah katında değersizdir. Gösteriş için yapılan ibadetlerin Allah katında hiçbir değeri bulunmadığını Peygamberimiz (sav) ibretli bir örnekle ortaya koymuştur. “…Kıyamet gününde ilim öğrenip öğreten ve Kur’an okuyan bir kimse getirilecek ve ona ne yaptığı sorulacaktır. O kimse “İlmi öğrendim ve öğrettim. Senin rızanı kazanmak için Kur’an okudum” diyecek Allah Teâlâ ona: “Yalan söyledin. İlmi, sana âlim desinler diye öğrendin. Kur’an’ı ise, güzel okuyor desinler diye okudun. Nitekim öyle de denildi” buyuracak, o adam da yüz üstü sürüklenerek cehenneme atılacaktır.”  Hadîs-i şerîfin devamında zengin bir kimsenin huzura getirileceği, onun da malını Allah rızası için harcadığını söyleyeceği, ona, “cömert adam” desinler diye malını sarfettiği söyleneceği ve diğerleri gibi onun da cehenneme atılacağı belirtilmektedir.[8]

İhlâs, sahibini günahlara karşı korur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de İblisin ihlâslı kulları sapıtamayacağını buyurmaktadır.[9] İhlâsa ermenin yolu ibadetlere devam etmekten geçer. Farz, vacip ve sünnet ibadetlere devam ederken hususi gayret gösterip hiçbir amele Allah’ın rızasından başka bir niyeti karıştırmamak, halis olarak Allah’a yönelmek gerekir. İhlâslı olma ve ihlâsı isteme hususunda ısrarlı ve samimi olmak gerekir. Rabbimiz bizleri ihlâslı kullarından eylesin!

[1]Nesai, Cihad, 24

[2]Beyyine, 98/5

[3] Zümer, 39/2

[4] Zümer, 39/11

[5]Şûrâ, 42/20

[6]Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1, Îmân 41, Nikâh 5

[7]Müslim, İmâre, 152

[8] Hicr, 15/39-40

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    0
    2023-05-07T21:28:32+03:00

    İbadetler, Müslümanların Allah’a karşı saygı ve sevgi duygularını ifade etmek, O’nun rızasını kazanmak ve kendilerini ruhsal olarak güçlendirmek için yaptıkları faaliyetlerdir. İbadetler, namaz, oruç, zekat, hac, sadaka gibi dinin belirlediği kurallara göre gerçekleştirilir.

    Ancak ibadetlerin kabul edilmesi için sadece dışsal bir davranış göstermek yeterli değildir. İbadetler, içtenlikle yapılmalı, kalp ve ruhun derinliklerinden gelen bir samimiyetle gerçekleştirilmelidir. İbadetlerdeki samimiyet, “ihlas” olarak adlandırılır.

    İhlas, kelime anlamı olarak “temizlik, arınmışlık” anlamlarına gelir. İslam’da, ihlas; Allah’ın rızası için yapılan her türlü amelin, sadece Allah’a yönelik olması, başka hiçbir amaç taşımaması, başka hiçbir kaygı taşımaması, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapılmasıdır.

    İhlaslı bir ibadet, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için yapıldığı için, Allah’ın katında daha değerlidir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Allah, yalnızca kendisi için yapılan bir hayrı, on kat, hatta yedi yüz katı kadar mükafatlandırır.” (Buhari, Müslim)

    İhlaslı bir ibadetin en önemli özelliklerinden biri, insanın ruhsal dünyasını güçlendirmesidir. İnsan, kalp ve ruh dünyasının derinliklerinde yaptığı ibadetlerle, Allah’a yakınlaşır, O’na olan bağını güçlendirir ve ruhsal dinginliği sağlar.

    İhlaslı bir ibadetin diğer bir önemli özelliği, insanın kişiliğinde olumlu değişiklikler meydana getirmesidir. İnsan, ihlaslı bir ibadetle kendini tanır, kötü huylarından arınır, iyi huylarını geliştirir ve güzel ahlaklı bir insan olur.

    Sonuç olarak, ibadetlerde ihlaslı olmak, insanın ruhsal ve kişisel gelişimi için son derece önemlidir. İbadetler, sadece dışsal bir ritüel olarak değil, içten bir samimiyetle yapılmalı, sadece Allah’ın rızası için yapılmalıdır. İhlaslı bir ibadet, Allah’ın rızasını kazandığı gibi, insanın ruhsal ve kişisel gelişimine de büyük katkı sağlar.

Cevapla