Paylaş
ilim ve tefekkür
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
İLİM-TEFEKKÜR
ilim nedir Tefekkür nedir arasında nasıl bir bağ var?
islâm dini nazarında ilim özel ve önemli bir değerdir. Allah’ın sıfatlarından biri, “alim” olup “her şeyi en iyi bilen, en yüksek ilim sahibi” manasını ihtiva etmektedir. Kur’an’da ilim kökünden türeyen kelimelerin yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmektedir. Bu sayı, bilginin ve bilme faaliyetinin Kur’an mesajı bakımından önemini ortaya koymaktadır. Kur’ân-i Kerim’de ilim kavramı daha ziyade “ilâhî bilgi” yahut “vahiy” anlamında kullanılmakta ise de, insanın bilme melekesiyle ilgili kazandığı dünyevi ilme temas eden ayetler de mevcuttur.
Muhtelif ayetlerde ilim sahibi olanlar methedilir. Mesela bir ayette “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” denilmek suretiyle bilenlerin kesin üstünlüğüne vurgu yapılır. Bir başka ayette “Allah’ın yüceliği en fazla alimlerin kalplerini titretir” denmek suretiyle ilim sahiplerinin dini anla madaki derinliklerine telmihte bulunulmaktadır. Yine bir ayette bize “Rabbim ilmimi artır!” diye Allah’a niyazda bulunmamız istenmektedir. Başka pek çok ayette “düşünmez misiniz?” ve “akletmezler mi?” gibi kalıplar kullanılarak insanların tabiat, evren, kendi nefisleri üzerinde derin lemesine tefekkürde bulunmaları teşvik edilir. Elmalli’nın da dediği gibi, Kur’ân’da aklın kullanılması için yapılan bu yoğun teşvikin hedefi insanoğlunun gözle görünür, elle tutulur duyu planından teorik alana sevkedilmesidir. Dolayısıyla Kur’an hissi/somut mucizelerin delil teşkil ettiği bir manadan ziyade akletmenin, yani ilmi ve fikri araştırmalarla çözümlenen Kur’ân ve kainat Ayetlerinin delil teşkil ettiği bir iman üzerinde durmaktadır.
Diğer taraftan Kur’an kendini “Allah’tan gelmiş kesin bilgi” şeklinde tanımlarken, ortadan kaldırmayı hedeflediği zihniyeti de ilimden mah rumluğu ifade eden “Câhiliye” kelimesiyle vasıflandırır. Bu zihniyetin mensuplarının en önemli özelliği, gerçeğin ne olduğu konusunda bilgisiz. ce tartışmaları ve ilim sahibi olmadıkları için sadece zanna uymaları dır.
Kur’an sadece hakikatin sesidir, bu sebeple de herhangi bir konuda söz söyleyecek olandan yegane isteği, günümüzdeki ifadesiyle demagoji yapmak yahut körü körüne bir fikri savunmak yerine hakikati araması ve sadece hakikati dile getirmesidir. Bu “ya hakikati konuş ya da susmayı tercih et” demektir. Kur’an’ın kendi gerçekliğinden en ufak bir şüphesi yok tur. Bu sebeple de bir münazaranın laf kalabalığına değil delile dayanma sına özel vurgu yapar: “.Helak olacak olan bir delil nedeniyle, yaşayacak olan da bir delil nedeniyle yaşasın.”
Kur’an ayetleri gibi Peygamber’in sözlerinde de ilmin önemine yapılan vurgularla karsılaşılmaktadır. Her şeyden önce Islâm ümmetinin be nimsediği değerler sisteminin devamlı ilme bağlı olduğu için Hz. Peygamber ilmi yüceltmiş ve teşvik etmiş, mesela ilmin nafile ibadetten daha üstün olduğunu söylemiş, kadınıyla erkeğiyle bütün müslümanları ilimle meşgul olmalarının gereğine işaret etmiştir. Hadislerde, ilim öğrenme yolunda olanlara peygamberlerinin yaptığı gibi ilimlerinin artması için Allah’a yalvarmaları öğütlenir Alimler, bildiklerini hem kendileri hemde insanlar için İslami ölçüler içinde yararlı aldıkları oranda ilim onlar için bir üstünlük kabul edilir. Nitekim ilim zeval bulmaz bir mevcudiyettir, ancak ulema zeval bulur Ayrıca hadislerde, bilginlerin azalması veya yok olmasının İslam ümmetinin istikamet ve akibeti için son derece kötü sonuçlar doğuracağı bildirilir Alimleri peygamberlerin varisleri olarak gösteren hadis dolaylı biçimde Alimlerin de peygamberler gibi aksiyon adamı olmaları gerektiğine işaret eder. Buna göre ilim sahipleri, peygamberin artık cismen var olmadığı zamanlarda dinin degismeyen ilkelerini yaymak, savunmak ve öğretmek yahut değişen şartların gerektirdiği hükümlere varmak durumundadır. Böylece alimler ilim sahibi olmakla belli bir görev ve sorumluluk yüklenmiştir. Hz. Peygamber bilgi edinmenin. edinilmiş bilgileri öğretmenin ve aktarmanın taşıdığı önemi israrla belirtirken peygamberlerin mirasçısı olmaktan gelen söz konusu işlevlerin yerine getirilmesini amaçlamış olmalıdır.
Hadislerde hiç kuşku yok ki, ilim bir değer olarak takdir edilmiştir. bununla birlikte ilim-amel ilişkisine de vurgu yapılmıştır. Bu vurguyu yapan hadisler bilginin insanlığı itikadi, ahlaki, estetik, ekonomik vb. yönlerden daha yüksek seviyelere taşıması gerektiğine işaret etmektedir. Aksi takdirde davranış ve uygulama planında somutlaşmayan bilginin insan için yaran olmayacaktır. Sonuçta zihnini doğru bilgilerle, kalbini Allah’a karşı saygı ve sorumluluk şuuruyla ve hayatımı hayırlı amellerle donatanlar erdemli bilginler” adını almıştır. Bunların yeryüzündeki varlığı ise yıldızların gökteki varlığı gibidir.
Netice olarak diyebiliriz ki, Kur’an ve Peygamber, hakikati arayan bilimsel bütün faaliyetlere sonuna kadar kapıyı açmıştır. Peygamber’in vefatından bir asır sonra İslam medeniyetinin bilimin her alanında kaydettiği başarılar, esas itibariyle bu nebevi perspektifin doğal bir sonucudur.
İslam medeniyeti tarihi
Cevapla