İnsan fıtratına ait özellikler

Question

İnsanın yaradılıştan gelen özellikleri nelerdir?

Insan fitratina ait ozellikler

İNSAN FITRATINA AİT ON ÖZELLİK

(On şey insan fıtratındandır. Bunlardan beşi başta diğer beşi ise bedendedir.)

Yani; on vasıf veya on durum fıtrattandır. Bir görüşe göre fıtratın sünnet olduğu söylenmiştir. Bu görüşü Hattabi zikretmiştir. Bir görüşte ise yaratılışın başlangıcı olarak zikredilmiştir. Başka görüşlerde zikredilmiştir.

Fıtratın tanımı hususunda zikredilen görüşlerin en güzeli, İbn Da’kîk el-Id’in zikretmiş olduğu görüştür: “Fıtrat; Allah’ın insanları kendi aleyhine göre yaratması ve onların tabiatlarını fiili üzere yaratmasıdır. O da insanın bedeninde hoş olmayan ve ziynetinden sayılmayan şeydir.”

Beydavi ise şöyle demiştir: “Fıtrat; geçmiş Nebilerin seçtiği ve şeriatların üzerinde birleştiği geçmiş sünnetlerdir. Sanki fıtrat, üzerine yaratılmış olunan bir tabiat durumudur. ”

Konunun başında zikretmiş olduğumuz bu on vasif Hz. Aişe’nin (Rod yallahu Anha) bizlere aktardığı şu hadiste gelmiştir. Hz. Aişe şöyle dedi: Al lah’ın elçisi Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle söyledi: “On şey fıtrattandır. Bunlar; bıyık kesmek, sakalın uzatılması, misvak kullanmak, su ile burnu temizlemek, tırnakları kesmek, tırnak içlerini yıkamak, koltuk altındaki kılları temizlemek, kasık bölgesindeki kılları temizlemek ve az su kullanmak,” yani; tuvalette ihtiyacı gidermek için. Hadisin râvisi şöyle demiştir; ben onuncu özelliği unuttum, o da ancak ağız temizliğidir (mazmaza).

Bu sayılan özelliklerin bazısında icma edilmiş bazısında ise ihtilaf edilmiştir. Sünnet olmak, ağzı ve burnu su ile temizlemek gibi ki hiçbir zaman dilimi bunların gerekliliğini başka hiçbir şey ile değiştiremez. Al lah’u Teâlâ’nın yüce kitabının bir ayet-i kerimesinde de şöyle buyurulduğu üzere:

كلوا من ثمرة إذا أثمر وآتوا حقه يوم حصاده

“Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hakkını verin…
İbnu’l Arabî (Rahmetullahi Aleyhi) “Fıtrat beştir…” Hadisi hakkında şöyle demiştir: “Bana göre bu beş özelliğin tümü vaciptir/gereklidir. Şayet bir kimse bu özelliklerden birini yapmayı terk etse, Âdemoğlundan sayılmaz. Âdemoğlundan sayılmadığı halde nasıl olurda Müslümanlardan sayılır ki?”

Herhâlde İbn Akil (Rahmetullahi Aleyhi) bu zikredilen özellikleri edep ve övülen ahlaki özelliklerle birlikte zikretti. Çünkü bunu yaparak şunu be yan etmiş oldu; İslam dini faziletli ahlak kurallarını ve övülen sıfatları içerdiği gibi insan fıtratına uygun yüce adap kurallarını da içermektedir. O adap kuralları ki dürüstlük, temizlik ve diş görünüşün güzelliği gibi şeyleri içermektedir.

(Başa ait olan fıtri özelliklere gelince ki bunlar; ağzı ve burunu su ile temizlemek, dişleri misvaklamak ve bıyıkları kesmektir.)

(Arapça metinde geçen) mazmaza; suyu ağızın içinde döndürmek, çalkalamaktır. Bu işin abdestte ve gusül alırken vacip223 olması hususunda ilim ehli arasında ihtilaf vardır. Vacip olması görüşü geçerlidir.

(Arapça metinde geçen) istinşak; suyu nefes ile birlikte burnun içine çekmektir. O da fıtri sünnetlerdendir. Çünkü o burnun içinde olan pisliği temizlemektir. İstinşak abdestte ve gusül alınırken yapılır. Abdest dışın da da yapılır. İstinşakın ancak buruna verilen suyu sümkürdükten sonra yerine getirilmiş olacağı hususunda şüphe yoktur. Çünkü böylece buru nun içindeki pislik giderilmiş olur. İnsanların istinşaka ihtiyaç göstermesi farklılık gösterir. Onlardan kimisi sadece abdest alma esnasında istinşaka ihtiyaç duyar, kimisi de sürekli istinşak yapar.

(Arapça metinde geçen) sivak: dal veya dala benzer bir parçayı dili ve dişi temizlemekte kullanmaktır. Pislik ve benzeri şeyleri gidermek için kullanılır. Sivak; kendisiyle dişlerin ve dilin misvaklandığı dal parçasına verilen isimdir.

Her farz veya nafile namazda, suyla abdest alınmış veya teyemmümle abdest alınmış her namazda ister ağızın içi temiz olsun isterse de pis, mis vak kullanmak tekid edilmiş, şiddetle tavsiye edilmiş yani sünnet-i müekked olarak kabul edilmiştir.

Ebu Hureyre’den (Radyallahu Anh) rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Nebi (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: “Şayet ümmetime zorluk olacağını bilmeseydim, onlara her namaz kılacakları vakit kesinlikle misvak kullanmalarını emrederdim.”

Çünkü namaz kul ile Allah (Subhanehu Ve Teâlâ) arasında bir bağdır. Ku lun bu durumda en mükemmel durumda ve en güzel hâlde olması gerekir. Böylece kul ibadetin şerefini ve Allah’a münacatın önemini açığa çıkarmış olur. Bundan dolayıdır ki temizlik namazın tam manada gerçekleşme si için bir şart sayılmıştır. Temizliğin en kâmili ise misvak kullanarak ağzı temizlemek ile olur. Misvak kullanmak tekid edilmiştir hatta ve hatta her uykudan kalkışta kullanmakla bu hususta mübalağa edilmiştir. Çünkü ağız uykudayken mideden gelen gazlardan ötürü kirlenir ve ağız temizlenmeye ihtiyaç duyar.

Huzeyfe’nin (Radıyallahu Anh) rivayet ettiği bir hadiste, Huzeyfe şöyle demiştir: “Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) gece uy kusundan kalktığı vakit rasgele dişlerine misvak sürtmek suretiyle ağzını misvaklardı. ”

Hadisin zahir anlamı hükmün uykudan kalkmanın mücerret olmasıyla taalluk etmeyi gerektirdi. Buna göre ağzı misvak ile temizlemek bütün haller için geçerlidir. Ister namaz için ayağa kalkmış olsun isterse de baş ka bir iş için fark etmez. Bu görüşümüzü misvak kullanmanın amacının temizlik olması desteklemektedir. Temizlik ise her durumda talep edilen bir şeydir.
Bıyıkları kesmek; makas ile bıyıkların etrafını kesmektir. Bıyık; üst dudağın üzerinde çıkan kıldır. Bıyık hususunda sünnet olan ise onu kısaltmaktır. Bu görüş Malikilerin, Şafiilerin ve İmam Ahmed b. Hanbel’den rivayet edilen bir görüşe göre, onlara aittir. Bıyıkları kısaltmaya dair birçok hadis-i şerif ile delil getirdiler. Allah’ın elçisi Hz. Muhammed Mustafa’nın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şu hadisi de buna örnektir: “Kim ki bıyıklarını almaz ise bizden değildir. ”

Allah’ın elçisi “almak” tabirini kullandı. O da kısaltmayı uygulamak manasına gelir. İmam Malik (Rahmetullahi Aleyhi) şöyle dedi: “Dudağın ke narı gözükecek şekilde bıyıklar alınır. Çerçeve şeklinde bırakması o kimseye yeterli değildir. Böylece o kendisiyle örnek gösterilir.”

İbn Abdilhakim, İmam Malik’ten şunu aktardı ve dedi ki: “Bıyık kazı lir, sakal uzatılır. Bıyığı kesmek onu tamamen kazımak değildir. Ben bıyı ğını tamamen kazıyanın terbiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Bıyığı kesme meselesine dair ikinci görüşe gelince; bıyığı kazımak, kısaltmaktan daha evladır. Bu İmam Ebu Hanife’nin, Ebu Yusuf’un ve Ahmed b. Hanbel’in aktarılan bir görüşleridir.

Bu âlimler Allah’ın elçisi Hz. Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şu hadisi şerifiyle delil getirdiler: “Bıyıklarınızı kazıyın.”

Başka bir rivayette ise şöyle geçmektedir: “Bıyıklarınızı halsiz bırakin.”

Esrim şöyle dedi: Ben Ahmed b. Hanbel’i bıyıklarını iyice kazır bir hâlde gördüm. Ona bıyıkları kazımak hakkındaki sünnet soruldu ve onun şöyle söylediğini işittim: Kazılır, Nitekim Nebi’de (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: “Bıyıklarınızı kazıyın.
Imam Taberi ise kısaltma ve kazıma arasında muhayyer olma görü şünü seçti. Çünkü ikisine dair deliller gelmiştir. Bu durumda bir genişlik olur. Bu da delillerin arasını bulmaktır. Ancak kısaltmaya ilişkin hadis ler daha çok ve meşhurdur.

(Sakal uzatılır.)

Yani; sakal terk edilir. Sakal kesilmez veya kazınmaz. (Arapça metin de geçen) l’afe’u; terk etmek manasına gelmektedir. Buna dair de Allah’u Teâlâ’nın şu ayet-i kerimesi örnek gösterilir:

حتى عفوا وقالوا قد مس أباءنا الضراء والشراء

“Nihayet çoğaldılar ve “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşa mışlardı” dediler,”

Ibn Kesir (Rahmetullahi Aleyhi) bu ayet-i kerime hakkında şöyle demiştir: “Yani; çoğaldılar. Onların malları ve evlatları da çoğaldı. Şöyle denilir: Bir şey çok olduğunda, afe’ şey’u (çok oldu) denilir.”

Terk edilmenin, çokluk ile açıklanması; sebebin, sebep olan şeyin yerine gelmesinden dolayıdır. Çünkü (i’afe’nin) hakikati terk etmek manasındadır. Sakal terk edilince de böylece uzaması gerekli olur.

(Arapça metinde geçen) lihye; yanak ve çene kısmında oluşan kıldır.” Şeriatta buna has bir işaret yoktur. Buna göre de şu kuraldan ötürü, lihye lügat manasına hamledilir, Şeriatta gelen lafızların eğer şeriatta belli bir tanımı yoksa o lafız lügat manaya hamledilir.

İbn Ömer’den (Rodiyallahu Anhuma) aktarıldığına göre şöyle demiştir: Al lah’ın elçisi Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle demiştir: “Bıyıklarınızı kazıyın, sakallarınızı salın.”
Sakalın kendi haline bırakılması ve uzatılması insan fıtratına dayalı, alışılmış bir iştir. İbn Hazm sakaldan bir tutam da olsa kesilmesinin caiz olmadığına dair icmanın var olduğunu söylemiştir.

Sahih sünnetlerde bu işe dair emirler bizlere ulaşmıştır. Emir de asıl olan da vucubiyet/gerekliliktir. Bu meseleye dair emir, Mecusilerden ve başka dinlerden müşrik olan kimselere muhalefet etmek için gelmiştir. Buna dair Nebi’nin (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şu hadisi örnek gösterilir: “Sakallarınızı salın (uzatın), Mecusilere böylece muhalefet edesiniz.”

Nebi’nin (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) özelliklerinden birinin sakalının çok olmasıdır. Buna dair deliller sabit olmuştur. Nitekim Nebi’nin vasıflarını bildiren bir lafızda şöyle geçmektedir: “Sakalları gürdü. ”

Nitekim sahabe (Radıyallahu Anhum) Nebi’yi (Sallallahu Aleyhi ve sellem) sessiz namazlarında yaptığı kıraatini sakallarının kabarmasından, hareket etmesinden anlıyorlardı.

Sakalı kesmek kadınlara benzemek, bedenden bir takı edinmek ve Allah’u Teâlâ’nın yaratışında değişiklik yapmaktır. Nitekim bu üç iş de haramdır.

Ibn Kayyım (Rahmetullahi Aleyhi) şöyle demiştir. “Sakal kıllarına gelince ki onda erkek için birçok fayda vardır; sakal erkeğin ziyneti, güzelliği, vakari ve heybetidir. Bundan dolayıdır ki sakal sahibi bir kimsede görülen heybet ve vükürdan dolayı, kadın veya çocuk gibi görülmez. Ayrıca sakalın bir faydası da erkek ile kadınların arasını ayırır.’
Çenenin altındaki kıllar ise daha önceden de geçtiği üzere yapmış olduğumuz sakal tarifinin içine girmemektedir. Hanbelilere göre ve Hanefilerden Ebu Yusuf’a göre bu kısmı kesmek caizdir. Bir başka görüşte ise bu kısmı kesmenin mekruh olduğu söylenmiştir ki bu görüş Hanefi mezhebinin görüşüdür. İmam Malik’ten de bu nakledilmiştir. Aynı zamanda bu görüş Şafii mezhebinin görüşüdür. Nebi’den (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) bu kısımdaki kıllarını tıraş ettiğine dair bir rivayet gelmemiştir.

(Bedende olan kasık kıllarını ve koltuk altı kıllarını temizlemek, tırnakları kesmek, lavabo ihtiyacını giderdikten sonra temizlenmek ve sünnet olmak…)

Kasık kılı; erkeğin cinsi organının ve kadının ön kısmında ve bunların üzerinde çıkan kıllardır. Cümlenin ibaresi kitabın büyük bölümüne bakılaraktan tıraş etmek olarak gelmiştir. Ancak ibare varsayalım tıraş etmek olmasın o zaman kast edilen o kılları oradan gidermektir. Kasık kıllarını temizlemek insan fıtratının edinmiş olduğu bir tavırdır. Alimlerin cum huruna göre şu hadis-i şeriften dolayı kasık kıllarını tıraş etmek sünnettir; Ebu Hureyre’den (Radıyallahu Anh) merfu olarak nakledilen bir hadiste Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmakta dir: “Fitrat beştir (onlardan biriside) tıraş olmaktır.”

İbnu’l Arabi ise bu fiilin vacip olduğu görüşünü seçmiştir ki bu görüş kabul olan görüştür. Nitekim daha önceden de geçmişti.

Tıraş olmanın (kasık kıllarını almanın) hikmetleri ise şunlardır:

1- Kasık bölgesinde oluşan kılları kesmek, o bölgede oluşan pislikler sebebiyle hastalanmaktan veya iltihap çıkmasından kişiyi korur.
2- Kasık bölgesindeki kılları tıraş etmekle ancak tam bir temizlik gerçekleşmiş olur.

3- Kasık bölgesindeki kılları tıraş etmek eşler arasındaki sevgiyi arttırarak birbirlerine karşı sevecen olmalarına vesile olur, aralarına iltifat tohumları eker. Ayrıca zevke ulaşmak içinde büyük bir rol oynar.
Dübürde (arka organ) çıkan kılları kesmeyi ise Hanefi mezhebi müstehap olarak kabul etti. İmam Nevevi’de (Rahmetullahi Aleyh) bu görüşü seçti. Çünkü onlara göre taş ile büyük abdesti temizleme esnasında çıkan şeyler o kıllara yapışmaktadır. Onlar dübürdeki kılları temizlemeyi, ön tarafta çıkan kılları temizlemeye benzeterek delil getirdiler. İşte onların yapmış oldukları bu iş aşağıda bulunan ile üstte bulunana dikkat etmek babındandır. Çünkü dübürün kıllarına kadar gelen pislik, ön taraftaki kıllara gelmemektedir.

Koltuk altı kıllarını temizlemek; (Arapça metinde geçen İbtayn) İbt’î’nin tesniyesi (ikiliği)dir. Başındaki hemze kesra ile be ise sükün ile okunur. O, omuzun iç kısmında olan kıldır. O kılları temizlemek âlimlerin cumhuruna göre sünnettir. Bununla birlikte İmam Nevevi bu hususta âlimlerin ittifakının bulunduğunu nakletmiştir. İbnu’l Arabî ise bunun vacip olduğunu söyledi.

Oradaki kılları temizlemek, koltuk altında bulunan kılların terletmesi sebebiyle oluşan pisliğin kokusunu gidermek içindir. Oradaki kılları temizlemek, temizlik yönlerinden bir yöndür. Çünkü koltuk altı kokusu gerçekten de çok kötüdür.

Kılı yolmak, tıraş etmekten daha faziletlidir. Çünkü buna dair hadis-i şerifte gelmiştir. Nitekim koltuk altındaki kılları yolmak, o bölgede çıkan kıl lamı zayıflatır. Orayı tıraş etmek ise tam aksine kötü koku oluşmasını tetikler. Fakat yolmaya güç yetmediğinde, bulunduğu dönemdeki herhangi bir alet ile o bölgedeki kılları temizlemesi caizdir. Çünkü o kılları temizleme maksadı gerçekleşmiş olur.

Tırnakları kesmek; (Arapça metinde geçen kalm ve takli’m) kesmek, koparmak manasına gelmektedir. Kesilen şeyin ismi ise; kulame’dir. Bununla kast edilen; kemikten uzayarak oluşan şeyi kesmektir. Çünkü tırnağın altında pislik oluşur ve o pislikler toplanarak pis bir görüntü oluşturur.

Tırnağı uzatmada ki sınır; normal abdestte ve gusül abdestinde yıkanması farz olan yere suyun ulaşmasını engelleyecek olan sınırdır. Eğer suyun ulaşmasını engelliyor ise o tırnağı kesmek gerekir. Çünkü insanın tırnağı, pençeli hayvanın tırnağına benzetilmekten uzaktır.

(Arapça metinde geçen) istinca; dışkı pisliğini vücuttan gidermektir. Bu kavram genelde su ile pisliği gidermek için kullanılır.

(Arapça metinde geçen) haten; hatn’dan gelmektedir. O da kesmek manasını taşımaktadır. Bu kavram ile kast edilen şudur; erkeklik organının baş kısmında olan deriyi kesmektir. O da sünnet derisi diye bilinen şeydir. Kadının organının üst kısmındaki deriyi kesmek ise buraya girmemektedir. Nitekim erkeklik organındaki deriyi kesmek sağlık ve temizlikten ötürü gerekli bir şeydir. Çünkü bazen erkeklik organının baş kısmından çıkan idrar, er keklik organın başı ve deri arasında toplanır. Bu da idrarın çıktığı yolların iltihaplanmasına ve erkeklik organında kansere sebep olur.

Hanbelilere göre erkek ve kadınlarda sünnet olmak farzdır. Çünkü bu işin farziyetine dair deliller erkek ve kadını kapsamaktadır.

Tercih edilen ikinci görüş ise; sünnet olmak erkeğe farz kadına ise farz değildir. Çünkü kadın hakkında buna dair bir emir yoktur. Ayrıca kadın hak kında erkeklik organını sünnet etmedeki manada yoktur. Erkek için sünnet olmak ondan sıkıntıyı gidermek içindir. Bu da temizliğin tam oluşundandır. Sünnet olmak kadın hakkında ise şehveti azaltmak içindir ki bu Imam Ahmed b. Hanbel’den (Rahmetullahi Aleyhi) rivayet edilmektedir. Ibn Kudame’de
bu görüşü seçmiştir. Allah’u Teâlâ en iyisini bilendir.

el-fevaidü’l mecmua nefsi tezkiye etmenin meşru yolları

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Cevapla