İslam Devletinin Temel Dayanaklarından Kur’an’ın Önemi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

1.1. Kur’an’ı Kerim’in Siyasal Önemi

Islam Devletinin Temel Dayanaklarindan Kuranin Onemi

İslam devletini incelerken Kur’an ve sünnet merkezli bir inceleme yapmak kaçınılmazdır. Kur’an 610 yılında Hira mağarasında Kadir[1] gecesi indirilmeye başlanmıştır. 13 yılı Mekke’de 10 yılı Medine’de olmak üzere yaklaşık 23 yıl süren bu süreç 632 yılına kadar devam etmiştir. Her ne kadar Kur’an yeni bir din olan İslamiyet’in doğuşunun resmi belgesi olsa da, Kur’an’ın yalnızca dini açıdan bağlayıcılığı bulunmaz. Kur’an’ın temelini oluşturduğu İslam inancı Müslüman bireyi, günlük hayatında, aile ilişkilerinde, ticari ilişkilerinde, sosyal hayatında, siyasi ilişkilerinde ve Müslümanların hayatını ilgilendiren her konuda çepeçevre kuşatır. Kur’an’ın verdiği mesajın özüne baktığımız zaman mutlak otorite, mülk, egemenlik yalnızca Allah’a aittir. O, her şeye sahiptir, her şeye gücü yetendir. Onun dışında ki tüm otoriteler(yöneticiler ve devletler buna dâhildir) varlığını ve meşruiyetini Allah’tan alır. Bu temel mesaj asla değişmeyecek, insanlığın ilk gününden son gününe kadar da devam edecek olan en önemli siyasi kuraldır. Kur’an da insanlık tarihinin son gününe kadar kendisinden sonra bir kitap, bir peygamber veya bir dinin gelmeyeceği belirtilmiştir: ‘‘Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı beğendim’’(Maide 5/3).
Kur’an’ın indirilmeye başladığı günden günümüze kadar devam etmiş olan ve kıyamete kadar da devam edecek olan mutlak bir bağlayıcılığı bulunur. İslamiyet’ten önce Arap Yarımadası’nda mevcut olan siyasi ve toplumsal durumu incelediğimiz zaman çok dağınık neredeyse her kabilenin bir başkanının olduğu, ortak amaçlardan ve ortak gelecek kurmaktan uzak, çekişmelerle dolu siyasi ve toplumsal bir yapının mevcut olduğunu görmüştük. Kur’an’ın bu noktada ilk rolü toplumsal ve siyasal birleştiricilik(Allah ve peygambere bağlılık) üzerinedir. Kur’an’ın bu kuralları pek tabii Müslümanların kurduğu tüm devletleri de bağlamaktadır. Hz. Muhammed de bu temele bağlı kalmıştır.

1.2. Düşünürlerin Kur’an’a Bakış Açıları
Kur’an’a dair batılı ve doğulu düşünürler tarafından birçok önemli çalışma yapılmıştır. Kur’an’ın özünü anlamak, Müslümanların yönetim şekillerini hangi kurallara göre şekillendirdiğini anlamak açısından önemlidir. Watt(2010, s. 44) Avrupalı düşünürlerin Kur’an özetini öncelikle beş başlık altında toplar: İlk olarak Allah dünyadaki her şeyin yaratıcısıdır. İnsanoğluna rağmen, Allah dünyada olan her şeyi kontrol eder. Allah tüm insanlar öldükten sonra yani kıyamet koptuktan sonra tüm insanları yeniden diriltecektir ve yargılama gününün tek söz sahibi[2] O’dur. İnsanoğlu Allah’ın mutlak otoritesine(gücüne), iyiliğe ve O’na ibadet etmeye çağrılır ve kendine(servetine) güvenilmemesi öğütlenir. İnsanoğlu doğru yola, cimrilikten uzak durmaya ve cömertliğe çağırılır. Son madde olarak, Muhammed ‘Allah’ tarafından insanlara ‘uyarıcı’ olarak gönderilmiştir. Muhammed aracılığı ile insanlara yapılan bu uyarı, kıyamet günü yapılacak yargılama hakkındadır. Bu noktada Müslümanlar hangi siyasi güce sahip olurlarsa olsunlar Kur’an’ın Müslümanlara verdiği mesaj gerçek mülk sahibinin Allah olduğunu ve Müslümanların da buna göre hareket etmesi gerektiğini söylemiştir.
Hz. Muhammed Allah tarafından peygamber olarak seçilmiş ve bu görevi için hiçbir ücret istememiştir: ‘‘İşte bu Allah’ın inanıp sâlih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: Ben buna(tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum’’(Şûra 42/23). Hz. Muhammed tebliğ görevini, herhangi bir siyasi ya da ekonomik çıkar uğruna yapmamıştır. Ayrıca Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce de kendi kavmi içerisinde doğru, dürüst, güvenilir biri olarak bilinmektedir. Fakat tüm bunlara rağmen kendi kavmi içerisinde kendisine karşı muhalefet oluşmuştur. Hz. Peygamber’e karşı muhalefet, sadece onun otoritesine karşı değil aynı zamanda Allah’ın tekliğine ve birliğine karşı yapılan muhalefet demektir. Watt(2010, s. 44), Hz. Peygamber’e karşı muhalefetin durumunu şu şekilde açıklar: Allah birdir; putların[3] O’nun karşısında hiçbir etkisi yoktur. İlk putların ya da pagan tanrılar ve tanrıçalarının yetersiz varlıklar olduğundan ve onların hiçbir işe yaramadığından bahsedilir. Son olarak Allah, peygamberlerini ve peygamberlerinin takipçilerini bütün düşmanlarına karşı koruyacağını vaat ettiğini söyler. Yani Hz. Muhammed ve taraftarlarına karşı oluşan muhalefetten korkulmaması ve tebliğ görevine devam edilmesi emredilmiştir. Tüm bu emirler, özellikler ve esaslar bizzat Allah tarafından oluşturulmuş ve geliştirilmiştir. Müslümanlar, tüm bu esasların ve özelliklerin hepsini olduğu gibi kabul edip, Kur’an’ı doğru şekilde okumalı, onu anlamak için elinden gelen gayreti göstermeli ve onun gereklerini net ve tereddütsüz bir şekilde yerine getirmelidir.

1.3. Kur’an’ın Mesajı
Kur’an genel hatlarıyla İslamiyet’in kırmızı çizgilerini belirlemiştir. Böylece Kur’an İslam’ın teorik temellerini oluşturmuştur. Kur’an ayetlerinin pratiğe dökülmüş hali ise Hz. Muhammed’in uygulamalarına bağlanmıştır. Böylece salt insan aklı ile herkesin kendi yorumunu katması engellenmiş ve ortak doğruya ulaşılmıştır. Bu şekilde İslamiyet’in ilk ve temel dayanağı olan Kur’an’ın yanına onun pratiğe dökülmüş hali hadis/sünnet eklenmiştir. ‘’Şu halde, Hz. Peygamber’in söz ve fiillerinin kaydından başka bir şey olmayan ‘Sünnet’, Allah’a ve O’nun Kutsal Kitabı’na inanan bütün Müslümanlar üzerinde bağlayıcı bir otoriteye sahiptir’’(Osmânî, 20

BENZER KONULAR:

Kur’an tek başına yeterli değil midir? Hadislere gerek varmı?

Cevapla