Islam dininde hurafeler nelerdir?

Question

İslâm’ın Hurafelere Bakışı

Islam dininde hurafeler nelerdir

İslam dini kesinlikle hurafeleri reddetmiştir. Bu hem Kur’an-ı Kerim’de, hem de Hz. Peygamberin uygulamalarında görülmektedir.

1- Kur’an-ı Kerim’in Hurafeleri Reddi

Hurafe kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de geçmez. Fakat onunla anlam yakınlığı bulunan “üsture (uydurulmuş söz)” kelimesinin çoğulu “esâtir” dokuz ayette geçmektedir. Ayrıca “ihtilak (yalan uydurmak)” ve “tekavvül” ke limesi ile (uydurulmuş söz), “huluku’l-evvelin (önceki milletlerin geleneği)” tamlaması da hurafeye yakın manalar taşımaktadır. Bunlar Kur’an-ı Kerim’e, Hz. Muhammed’in uydurduğu bir kitap nazarıyla bakan müşrikler tarafından ileri sürülmüştür. Müşrikler Kur’an’a uydurul muş söz, öncekilerden gelen şeyler, Hz. Peygambere de ya lan uyduran iftirasını atmışlardır. Kur’an-ı Kerim bu iddiaları reddetmiştir.

Müşrikler, Kur’an-ı Kerim’e “eskilerin efsaneleri” nazarıyla bakmışlardır. Ayet-i kerimelerde, Kur’an’ı Allah’ın indirdiğine dikkat çekilmiş, muhtevası incelemeye davet edilmiştir. Efsane olmadığı, Allah’ın ölüleri kolayca diriltebileceği gerçeği vurgulanmıştır. Bu iddiada bulunanlar iddialarını yerine getirememişlerdir. Kur’an’ın Allah katından gelen ilahî bir kitap olduğunun delili olmak üze re gökten taş yağdırılmasını ve kendilerinin azaba uğratılmasını teklif etmişlerdir. Böylece tartışma kuralları na ve dolayısıyla mantık kurallarına uymayan bir tutum sergilemişlerdir. İddia sahipleri, Kur’an’ın Allah kelâmı olduğuna inanmamak için direnmişlerdir. “Eskilerin masalları” diye nitelendirilenlerin uğradıkları kötü akıbet nazara verilmiş, ibret almaları için uyarılmaya devam edilmiş; ancak her türlü mucizeyi görseler bile inanmayacak olanların, bir gün pişman olacakları, ama o vakitte pişmanlıklarının fayda vermeyeceği haber verilmiştir.
(el-En’am 5/25-30; en-Nahl 16/24-27; el-Ahkaf 46/17-18; el Kalem 68/15; el-Mutaffin 83/131)58

Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde hurafe olarak nitelendirdiğimiz fal, put vb. gibi kavramlar kesinlikle haram kılınmış, Müslümanların yapmamaları istenmiştir. Maide 5/3’de: “Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzeri ne boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır” buyrul maktadır. Bu ayetle falların tümü yasaklanmıştır.

İslam öncesi Arapların batıl inanç ve âdetlerinden biri de, bazı sebep ve bahanelerle birtakım hayvanları putlara kurban etmeleri, onları putlar adına serbest bırakmaları idi.

Bu cümleden olarak beş kere doğuran ve beşinci yavrusu dişi olan deveye “bahira” denir, kulağı çentilir, sağılmaz, sütü putlara bırakılırdı. Put adına serbest bırakılan ve sütünden yalnızca misafirlerin faydalandığı develere “saibe” denirdi. Biri erkek, diğeri dişi olmak üzere ikiz doğuran koyun ve deveye “vesile” derler, erkek yavruyu, puta kurban eder lerdi. On nesli dölleyen erkek deveye “ham” denir, o da serbest bırakılırdı. Bütün bunları yasaklayan ayette, “Allah, bahira, saibe, vesile ve hâmı (meşru) kılmamıştır. Fakat kafirler, yalan yere Allah’a iftira etmektedirler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz.” buyrulmaktadır.

Günümüzde bu şekilde bazı yerlerdeki kuşların, bazı havuzlardaki balıkların kutsal kabul edildiklerini ve yenme diklerini görüyoruz. Böylece, Allah’ın haram kılmadığı bir şey, haram yapılmış olmaktadır.

Kur’an’da hurafelerle ilgili ayetlerden bazıları şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.”

“Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arı yorlar. Iyi anlayan bir topluma göre hükümranlığı Allah’tan daha güzel olan kim vardır?”

“De ki: Allah’ın kulları için yarattığı sözü ve temiz rızkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.”

Kur’an-ı Kerim’de insanların, sırf ataları yaptı diye, haram olan, yasaklanmış şeyleri yapmamaları emredilmiştir. Aynı mealdeki birkaç ayetten biri şöyledir: “Onlara, Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin,” denildiği vakit, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter” derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?”

Günümüzde hurafelerin önemli bir kısmını teşkil eden, gelecekten çeşitli yollarla haber verme de, Allah tarafından yasaklanmıştır.

NE KADAR ÖMRÜ KALMIŞ?

Bir gün Abbasi Halifesi Mansur, Imam-ı Azam Hz.lerine gelerek, şöyle bir sual sorar:

– Rüyamda Azrail (As)’i gördüm. Ve kaç sene ömrümün bulunduğunu sordum. O da 5 parmağını açarak işaret etti. Bazıları bunu 5 sene, bazıları 5 ay, bazıları 5 hafta ömrün kalmış diye yorumladılar. Siz ne buyurursunuz?

İmam-ı Azam Hz.leri de, Halife Mansur’un rüyasını şu şe kilde yorumlar:

– Azrail’in sana gösterdiği 5 parmak, ömrünüzün sayısı değildir. Belki “5 şey vardır ki, onu Allah’tan başkası bilemez. Senin ne kadar yaşayacağın da, bu beş şeyin içindedir. Ben de bilmem” demek istemiştir. İmam-ı Azam bu sözüyle Lokman süresinin son ayetindeki bilgisi Allah’a ait 5 şey (mugayyebat-ı hamse) işarette bulunmaktadır. Bu 5 şeyin içinde kişilerin eceli de vardır.

“Kıyamet vakti hakkında bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Yağmuru o yağdırır, rahimlerde olanı o bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nere de öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.”

Allah ve Rasulunün çizdiği yoldan gidilirse hurafelere düşmek, onlara inanmak mümkün olmaz: “Kim Allah’a ve Rasul’e itaat ederse; işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddikler, şehidler ve salih kişilerle beraberlerdir. Bunlar ne güzel arkadaştır:”

2- Hadislerle Hurafelerin Reddi

Hadislerde hurafe, kelime olarak bir yerde geçmekte dir. Fakat Hz. Peygamber hurafe olan birçok şeyi yasaklamıştır. “Hurafe kelimesi, İbn-i Esir’in en-Nihaye adlı eserinin “hrf” maddesinde şöyle anlatılmaktadır: Hz. Peygamberin anlattığı bir konu için kadınlardan biri “Ey Al lah’ın Rasulü! Bu anlattığınız Hurafe’nin sözüne benziyor” demiş, Rasul-ü Ekrem de “Hurafe’nin ne olduğunu biliyor musunuz? diye sormuş ve sözüne şöyle devam etmiştir: Hurafe, Beni Uzre’ye mensup bir adamdı. Cahiliye dönemin de cinler tarafından esir alınmış, içlerinde uzun zaman kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Cinler arasında gör düğü ilginç olayları anlatınca, insanlar kendisini yalanla mış ve artık onlar asılsız kabul ettikleri her söz için “Hu rafe’nin sözü gibi…” demişlerdi”

Hz. Peygamber, “Kim ki bizim dinimizde olmayan bir şeyi sonradan kendi görüşüne göre meydana getirirse, o reddolunmuştur” ve “Ben sizleri, gecesi gündüz gibi apaçık aydınlık olan bir din üzerinde bıraktım. Benden sonra, o yoldan ve o dinden sapanlar, ancak helak olanlardır” buyurmuşlardır.

Çeşitli hurafelerle ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır. “Kim üfleyerek düğüm yaparsa sihir (büyü) yapmış olur. Her kim sihir yaparsa Allah’a şirk koşmuş olur. Bir takım şeyler (nazar veya büyünün etkisinden korunmak için kurşun vb. şeyler) takan kimse taktığı şeye bırakılır. (Allah’ın himayesinden çıkarılır.) ve “…. Gayb habercisine (kâhin, arrâf, falcı vs.) gidip, onun dediğini doğrulayan kişi, Muhammed’e gönderileni (Kur’an) inkâr etmiş olur.”

Hurafelerin dinin adına ileri sürülüp benimsenmesi için dinin ikinci kaynağı hadisler de hurafelere malzeme olmuş, bazıları hadis uydurarak hurafelerine dayanak bulmaya çalışmışlardır. Mevzu dediğimiz hadislerin bir kısmı, Müslümanları dine, ibadete teşvik gayesiyle, İslâm’a batıl inançlar sokup insanların kafalarını karıştır mak için uydurulmuşlardır. Hadis tenkitçilerinin büyük gayretlerine rağmen bazen israiliyyat ve diğer ehl-i kita bın sözleriyle, bazen hakim ve tabiplerin hikmetleriyle, bazen eskilerin meşhur ve güzel meselleriyle, bazen de kendi buluşlarıyla desteklenip gelişen mevzu hadisler, dinin bünyesinde ve gerekse Müslümanların üzerinde yıkıcı tesirler icra etmiştir.71 Böylece hurafeleri yasaklayan ha disler yine hurafelere malzeme olmuştur.

Hz. Peygamber “Kim iyi bir çığır (sünnet, yol) açar ve kendisinden sonra o çığırda gidilirse, ona kendisinin sevabı verileceği gibi, açtığı çığırda giden kimselerin mükafatlarından hiçbir şey eksiltmeden, o mükafatların bir katı da o çığırı açana verilecektir. Kim bir fena çığır açar ve kendisinden sonra o çığırdan gidilirse ona kendisinin günahı yükletileceği gibi açtığı yolda gidenlerin günahların dan hiçbir eksiltmeksizin o günahların bir misli de ona yükletilecektir” buyurmuştur.

Peygamberlerin söylediklerinin bizim için önemini Allah (c.c) şöyle buyurarak anlatıyor: “Peygamber size ne emretti ise onu alın (onun dediği ile amel edin). Size neyi yasak etti ise ondan sakının.”

Günlük hayatta yapılan işlere, kalıcı olması, beğenilmesi, rağbet görerek devam etmesi için, dinî bir özellik yüklemek, geçmiş asırlarda olduğu gibi günümüzde de devam etmektedir.

Ashap devrinden itibaren, yaşayan hurafelere bir göz atalım:

3- Ashab Devrinden Günümüze Hurafeler

Hz. Ebubekir devrinden itibaren irtidatlar başlamış, bazı insanlar tekrar eski dinlerine dönmeye çabalamışlardı. Hurafeler açısından bu olaylar önemlidir ve diğer devirlerde kalıcı izler bırakmıştır.

Günlük hayatta yapılan işlere, kalıcı olması, beğenilmesi, rağbet görerek devam etmesi için, dini bir özellik yüklemek, geçmiş asırlarda olduğu gibi günümüzde de oluşturmaya çalışmış, Bizans ve İran’ın devam etmektedir.

Hz. Ömer, Müslümanlar arasında İslâmi bir toplumun temel esaslarını köhnemiş âdetlerine karşı kesin tavır takınmıştır. Hz. Ömer’in hurafelerle savaştığının en önemli örneği, al tinda Hz. Peygambere biat edilen ağacı kestirmesidir. Hicretin altıncı yılında Hudeybiye Musalahası’ndan önceki nazik ve tehlikeli devrede Müslümanların Hz. Peygambere ettikleri biata Bey’atürridvan, gölgesinde bu biatın yapıldığı ağaca da Allah’ın hoşnutlu ğuna layık bir olayın’ hatırasını taşıması dolayısıyla “Şece retü’r Ridvan” (hoşnutluk ağacı) denilmiştir. Kaynaklar bu ağacın mugaylân türünden semûre ağacı olduğunu be lirtmektedir. Bey’atürridvan da hazır bulunan Müseyyeb b. Hazn’ın ifadesine göre, biate iştirak eden sahabeler bir yıl sonraki ziyaretleri sırasında yerini unuttukları için ağacı bulamamışlardı. Ancak müteakip yıllarda Şecere tü’rridvan veya onun yerine başka bir ağaç ziyaret edile rek altında namaz kılınmaya başlanmış, durumu öğrenen Halife Ömer, zamanla kutsallaştırılacağı kaygısıyla bu ağacı kestirmiştir.

Hz. Osman, yakın akrabalarını devlet işlerine getirdi ği için halk arasında dedikodular başlamıştı. Bu sıralarda Yahudi dönmesi Abdullah İbni Sebe fe sat tohumları ekmeye, İslâm toplumun da, geleneklerin değişmesinin zorluğun dan faydalanarak karışıklıklar çıkar maya başladı. Hz. Ömer’in İranlılara vurduğu darbeyi unutamayan İranlılar dan faydalanarak Hz. Ali’ye “İlâhlık” izafe edip kötü fikirlerini yaymıştı. Abdullah İbni Sebe’nin anlattıkları, hem Yahudilik ve Hristiyanlık, hem de İran geleneklerini okşayacak nitelikte idi. Hz. Ali’ye ilahlık yakıştırması, Hz. İsa’nın rablığına çok benziyordu. Semaya yükselen Hz. Ali’nin ahir zamanda yere inmesini beklemek, Yahudile rin, Mesih’in dönüşünü beklemelerinden hiç de farklı de ğildi. Hele Hz. Ali’nin ahir zamanda dünyayı adalet nûru ile aydınlatması fikri, eski Iran dini Zerdüştlük’e göre Hürmüz’ün üstün gelmesini söylemekten başka bir şey demek değildi. Ibni Sebe’nin bu fikirleri, halk arasında gök gürültüsünün Hz. Ali’nin sesi olduğuna inanacak kadar yayıldı.

Putperestlik devrinin kalıntıları İslâm için her devirde bulaşıcı, sosyal hastalık olan hurafeler olmuştur.

İslâm farklı toplumlar arasında yayıldıkça, birçok toplumun eski gelenekleri ve inançları da İslâm’a sokul maya başlamış, insanlar mensup oldukları dinlerden bir şeyler getirmişlerdir. Bu putperestlik devrinin kalıntıları olan hurafeler, İslâm için her devirde bulaşıcı, sosyal hastalık olmuştur.

Türkler de Müslüman olduktan sonra eski müşriklik devrindeki inanç, gelenek ve göreneklerini tamamen bırakamamışlardır. Orman, ağaç, su, kaya ruhlarına kurban sunmaya devam etmişlerdir. Tanrının dostları sayılan ölülerin türbe parmaklıklarına, kutlu sayılan ağaç ve çalılara paçavra bağlamak adeti günümüze kadar taşınmıştır.

Bugün halk arasında eski Babil ve Mısır müşriklerinin ve eski Türk Budist ve Şamanistlerinin kullandıkları put, afsun ve tılsımlarından hiç farkı olmayan tılsım ve afsun öğreten pek çok kitap ve risaleler (küçük kitap) bulunmaktadır. Bu risalelerde düşmanı öldürmek, mal ve mülkünü imha etmek, birinin kalbini kazanmak, servetini ele geçirmekte cinleri kendi hizmetinde kullanmak gibi işler için afsun ve tılsımlar öğretilmektedir. Cahil mü’minleri kandırmak için de içine Kur’an-ı Kerim’den ayetler, esma-i hüsna ve mübarek dualar karıştırmışlardır. Bu kitaplardan bazıları: Şemsül-Maarif-il kübra ve Kenzül-Havas’tır.

İslâm’ın ayin ve ibadetlerine bile hurafeler karıştırılmıştır. Mesela Islâm’da meşru olan yağmur duası namazında, kırk veya daha fazla çakıl taşı toplayıp, üzerine ayet-i kerimeler okuyup, suya atmak, at kafatasına dua yazıp, suya atmak gibi şeyler yoktur.

Bunlar sonradan uydurulan şeylerdir.

Bu hurafeler, eski cahiliyet devrinde “yada taşı” ile yağmur yağdırmak için yapılan ayinden kalma afsun ve tılsımlardır.

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2024-01-28T15:43:40+03:00

    Hurafe, dinin özüne aykırı olan, mantıki temeli olmayan, uydurma söz, düşünce ve davranışlardır. Hurafeler, genellikle geçmişten gelen gelenek ve göreneklerle karışmış olarak bulunur.

    İslâm’da Hurafeler

    İslâm, hurafeleri kabul etmez. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde hurafelerden uzak durulması gerektiği konusunda birçok ayet ve hadis bulunmaktadır.

    Kur’an-ı Kerim’de Hurafeler

    Kur’an-ı Kerim’de hurafelerden uzak durulması gerektiğine dair birçok ayet bulunmaktadır. Örneğin, En’am Suresi’nde şöyle buyrulmaktadır:

    “Onlar, Allah’ın dışında kendilerine birtakım ilahlar edindiler ki, onlar hiçbir şey yaratmazlar, bilakis yaratılmışlardır. Onlara hiçbir zarar da, fayda da sağlayamazlar. Onlar, ölüdürler, diri değildirler.” (En’am Suresi, 19)

    Bakara Suresi’nde ise şöyle buyrulmaktadır:

    “De ki: ‘Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, gökleri ve yeri yaratandır. O, diriltir ve öldürür. O, sizin Rabbinizdir ve O’ndan başka ilah yoktur.'” (Bakara Suresi, 163)

    Hadislerde Hurafeler

    Hadislerde de hurafelerden uzak durulması gerektiğine dair birçok hadis bulunmaktadır. Örneğin, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

    “Kim bir hurafe uydurursa, o hurafenin günahı ona yüklenir.” (Buhârî, Sahih, İlim, 36)

    İbn Abbas (r.a.) şöyle demiştir:

    “Resûlullah (s.a.v.) hurafelerden uzak durmayı emrederdi.” (İbn Mâce, Sünen, Mukaddime, 12)

    İslâm’ın Hurafelere Bakışı

    İslâm, hurafeleri kabul etmez ve hurafelerden uzak durulması gerektiğini emreder. Hurafeler, dinin özüne aykırıdır ve kişiyi Allah’tan uzaklaştırır.

    Hurafelerin Zararları

    Hurafeler, birçok zarara yol açabilir. Örneğin, hurafeler insanların dini inançlarını zedeleyebilir, onların Allah’a olan güvenini sarsabilir. Ayrıca, hurafeler insanların maddi ve manevi zarar görmesine neden olabilir.

    Hurafelerden Korunmak

    Hurafelerden korunmak için yapılması gerekenler şunlardır:

    • Kur’an-ı Kerim ve hadisleri okumak ve anlamaya çalışmak.
    • Din konusunda bilgili ve güvenilir kişilerden danışmak.
    • Hurafelerin yaygın olduğu ortamlardan uzak durmak.

    İnsanların hurafelerden korunması, onların İslam’ı doğru bir şekilde anlamaları ve yaşamaları için önemlidir.

    En iyi cevap

Cevapla