İslâm’a karşı olan organizasyonlar

Question

Islama karsi olan organizasyonlar

İSLÂM’A KARŞI OLAN ORGANİZASYONLAR

A. MİSYONERLİK

Hıristiyanların kullandıkları, Hıristiyanlık dinini öğretme ve yayma’ anlamında isimlendirdikleri bir terimdir.

Doğuşu

Dünyadaki misyonerlerin lideri Zoumier (Zwemer), 1935’teki Kudüs Kongresi’nde, dünyanın dört bir yanındaki misyonerlere yaptığı konuşmada misyonerliğin hakikatini açıkladı:

“Allah’ın, Hıristiyanlık yolunda cihad etmelerini, İslâm ülkelerini sömürgeleştirmelerini emrettiği yiğit kardeşler ve arkadaşlar! Mukaddes ve yüce Rabbin başarı yardımı, sizi kuşatmıştır. Sizin sorumluluğunuza verilen elçilik görevini en güzel, en başarılı şekilde yerine getirdiniz. Eğer, en güzel şekilde işi tamamladığınızı düşünüyorsanız, o takdirde bazılarınız bunun asıl amacını anlamamış demektir. Size ifade ediyorum ki, Müslümanlardan Hıristiyanlık dairesine girenler, gerçek Müslüman olmamışlardır. Söylediğiniz gibi bu tür Müslümanlar, şu üç durumdadırlar:

Ya küçüktür, ailesinden kendisine İslâm’ın ne olduğunu anlatacak kimsesi yoktur.

Ya fakirliği arttığından, karnını doyuracak kadarını bulmakta zorlanan ve güç elde etmek istediğinden dinleri küçümseyen bir adamdır.
Ya da kişisel hedeflerinden birine ulaşmak isteyen bir kimsedir.

Ancak Hıristiyan devletlerin sizleri görevlendirip, misyonerler olarak Muhammedî topraklara göndermelerindeki asıl amaç, Müslümanları Hıristiyanlığa sokmak değildir. Şüphesiz bu, onlar için bir hidayet ve şereftir. Sizin göreviniz, Allah ile ilişkisi olmayan bir varlık haline getirmek için, Müslüman’ı İslâm dininden çıkarmak, ardından varlıkları süresince ümmetlerin dayandığı ahlâk ile ilişkilerini kesmektir. Böylece siz bu çalışmanızla, İslâm topraklarındaki sömürüyü başlatmanın öncüsü olacaksınız. Yaptığınız bu çalışmalar, geçen yüzyıllar boyunca yaptığınız en iyi iştir. Bu, benim, Hıristiyan devletlerinin ve Hıristiyanların hepsinin sizin için hazırladığı şeydir.

Ey kardeşlerim! On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinden günümüze kadar gelen süre içinde İslâm ülkelerindeki eğitim programlarının tümünü ele geçirmiş bulunmaktayız. Bu alanlarda, Avrupa ve Amerika devletlerince yönetilen çok sayıda misyonerlik merkezleri, kiliseler, Hiristiyanlık okulları açtık. Ey arkadaşlar, tüm bu hizmetlerdeki asıl başarı size aittir. Şüphesiz siz İslâm ülkelerindeki bütün akıllıların yardımıyla, bütün gayretinizle çizdiğiniz yolun kabul edilmesini sağladınız.

Siz, Müslümanların topraklarında Allah’a bağlılığı tanımayan ve tanımak da istemeyen gençler yetiştirdiniz. Müslüman’ı İslâm’dan kopardınız, Hıristiyanlık dinine sokmadınız. Ardından, değerlerini önemsemeyen, rahatı tercih eden ve tembellikten hoşlanan, arzuları dışında zihnini hiçbir şey için yormayan, sadece arzuları için para biriktiren, arzuları için mekânlar hazırlayan, arzu ve şehvetleri yolunda her şeyi yapan, emperyalizmin isteğine uygun İslamî bir gençlik geldi.

Şüphesiz sizin bu göreviniz en güzel şekilde tamamlandı. En iyi sonuçlarla bu görevi yerine getirdiniz, Hıristiyanlık size dua ediyor. Emperyalizm sizden memnun oldu. Misyonunuzu yerine getirmeye devam edin. Bu yüce çabanızla, Rabbin duasını hak ettiniz.”

Uluslararası Heyet, misyoner Hıristiyanları bulmak için, misyonerlik hakkında sayısız yayında bulundu. 1991 yılında dünyadaki faaliyetlerini şöyle açıkladı:

Hıristiyanlık kuruluşlarının ve Hıristiyanlık hizmeti için kurulan temsilciliklerin sayısı 120.880’e ulaşmıştır. Hıristiyanlık alanında çalışan kiliselere verilen para, 9320 milyar dolara ulaşmıştır. Hıristiyanlaştırma projelerinin kullanımı için 163 milyar dolar harcanmıştır. Yabancı misyonerlik çalışmaları için 8,9 milyar dolar kullanılmıştır. Bülten, 82 milyon bilgisayarın, bilgilerin saklanması ve yayılması için Hıristiyanlık hizmetinde kullanıldığını ifade eder. Hıristiyanlığın yayılması için 88160 kitap, 24990 haftalık dergi çıkarılmıştır. Bedava olarak dağıtılan İncillerin sayısı 53 milyondur. Misyonerlik için kurulan radyo ve televizyon istasyonlarının sayısı 2340’tır. Basit bir hesapla, misyonerlik çalışmalarında harcanan miktarın 181 milyar dolara ulaştığını görürüz.

Misyonerliğin kökü, Haçlıların Müslümanlara karşı olan savaşlarında aldıkları yenilgilere dayanır. Peder Yusvai Meybez şöyle der: “On yedinci yüzyılda misyonerlik faaliyetleri ile başlayan Haçlı savaşları, günümüzde de çalışmalarına devam etmektedir.”

Misyonerlerin faaliyetlerinin en çok açığa çıktığı yer; Endonezya, Malezya, Bengladeş, Pakistan ve Afrika kıtasındaki fakir bölgelerdir.

Misyonerler, düşüncelerini yayma konusunda temel toplumsal hizmetlerden faydalanmaktadırlar.

B. LAİKLİK

Dinin, devletten ya da hayattan ayrılması temeline dayanan görüştür.

Avrupa’da ilk doğuşu, on sekizinci asırda Fransız Devrimi’nin başlangıcıyladır.

Yahudilerin ortaya attığı bir görüştür.

Amerikalı yazar William Gay Kar şöyle diyor: “Dinin devletten ayrılması fikrinin arkasında Yahudiler vardı.” Siyonist Yöneticilerin Protokolü’nde geçenler bunu onaylar:

“Henüz birkaç yıl geçmeden, Hıristiyanlığın yok oluşunu göreceğiz. Diğer dinler ihtiyaç görmeyecek. Ancak küçük bir çaba ile Hıristiyanlık son bulacak. Din ve din adamları, saygınlıkları yok olacak derecede dar bir çerçeveye hapsolacaklar…”

Avrupa, ilim ve âlimlerle savaşan båtıl dinlerini terk etmiş, böylelikle ilerlemişti. Cahil Müslümanlar İslâm ümmetinin özüne işlediği bilinen bu katılıkla onları taklit etmeleri ve dinlerini terk etmeleri halinde ilerleyeceklerini zannettiler. Avrupa Medeniyeti onları hayran bıraktı, böylece laiklik fikrini sahiplendiler.

Arap-İslâm Dünyasındaki Laiklik

Uygulamalarından Örnekler

Mısır: Hidiv İsmail, 1883’te Fransız anayasasını ülkeye soktu.

Hindistan: 1791 yılına kadar kanunlar, şeriata uygundu. Sonra İngilizlerin oyunlarıyla bu kanunlar birbiri ardından kaldırıldı. Nihayet on dokuzuncu yüzyılın ortalarında İslâm şeriatıyla hükmetme olayı ortadan kalktı.

Cezayir: 1830 yılındaki Fransız işgalinin ardından şeriat ortadan kaldırıldı.

Tunus: 1913 yılında Tunus’a Fransız anayasası sokuldu.

Türkiye: İslâm hilafetinin ortadan kaldırılmasının ardından, bütün İslamî olgular yok edildi. Aynı şekilde çok uzun bir zaman geçmeden, İslâm toplumlarındaki hayatın görünümü, laiklik şekliyle değiştirildi. Bu, düşüncenin parıltısına aldanan düşünürler, entelektüeller ve liderler sayesinde oldu.

C. MASONLUK

Kelimenin anlamı, ‘Hür mimarlar’dır. Bu kelime ile, Süleyman’ın heykelini yapanlar kastedilir. Masonluk, Yahudilerin dünyaya hâkim olma sorumluluğunu hedefleyen, sağlam bir şekilde oluşturulmuş, kapalı, tehditkâr ve gizli bir Yahudi organizasyonudur.

Masonluk, birtakım parıltılı sloganları yüceltir:

Bir insanın mason olması basit değildir. Ancak eğer soyu özgür, yaşamı güzel ise, bâtıl ile mücadele eder ve hakka yardımcı olur.

Şüphesiz masonluk hürriyete, eşitliğe ve insanlar arasında kardeşliğe bir çağrıdır.

Dinlerin birliğine çağrıdır.

İç Yapısına Gelince

Amacı, dinlerle savaşmak, alçaklığı yaymak, darbeleri ve entrikalaı hazırlamak olan bir Yahudi kuruluşudur.

Metodu

Para ve rüşveti kullanmak, hedeflenen kişileri localarına katmak için onları kendilerine benzetmek. Onlar, hassas makamlarda bulunan meşhur kimseler üzerinde yoğunlaşırlar. Bu tür bir kimseye hâkim olmak ve diledikleri şekilde harekete geçirmek için, ağlarını, onun her tarafına örerler. Onların tuzağına biri düştüğünde, onu kendi içlerine katarlar. Ona, masonluğa samimi bir şekilde bağlanması için, dinî, ahlâkî ya da milli bütün bağlardan uzak durmasını şart koşarlar. Tedirginlik göstermesi ya da karşı çıkması durumunda, onun için daha büyük bir

skandal düşünür ya da onun sonunu ölüm olarak plânlarlar. Yeni bir üyenin, gizli, korkutucu atmosfere kabulü, gözleri bağlı bir şekilde başkanın huzuruna götürülmesiyle tamamlanır. Gizli yemini eder etmez, gözleri açılır; hatta boynunun çevresinde kınından çıkarılmış kılıçlarla şaşkınlık yaşar. Önünde, Eski Ahit (Tevrat) kitabı, çevresinde, içinde insan kafataslarının bulunduğu karanlık odalar, ahşaptan yapılmış geometrik aletler vardır. Bütün bunlar, yeni üyenin kalbinde korku uyandırır.

Masonluğun, hemen hemen bütün dünyada locaları vardır. Ülkelere hâkim olmalarını garantileyen, her ülkedeki önemli kişilere hâkimdirler.

Masonluktan Doğan Kuruluşlar

Rotary ya da Rotary kulüpleri. Bu isim, rotasyondan (in rotation) gelmektedir. İlk topluluklar, dönüşümlü bir şekilde çalışma odalarında düzenledikleri toplantılarda, kulüp üyelerine bu ismi vermişlerdir.

Masonluğun bütün düşünce ve inançlarıyla uyum içindedirler. Masonluğun liderinin meçhul olduğu konusunda Masonluktan ayrılırlar. Tam aksine Rotary’nin temelini ve kurucusunu bilmek mümkündür. Bu kulüplerin Amerika’da çıkışının başlangıcı 1905’tir. Sonra dünya devletlerinin birçoğunda şubeleri oldu.
Rotarylere benzeyen başka kulüpler de vardır. Basit düzenlemelerle birlikte aynı şekilde çalışır. Bunların varlığı, fikirleri ve zehirleri yayma yoluyla gerçekleştirilecek nedenleri arttırmak içindir. Bu kulüplerden bazıları şunlardır:

Lions

‘Aslanlar’ anlamındadır. 1915’te kurulmuştur.

B’nai B’rith, yani Ahd’in Çocukları kuruluşu. Bu cemiyet 1843’te kuruldu.

Masonluk ve masonluktan ayrılan diğer organizasyonlar, güzel işler ve parıltılı sloganlarla gizlenmiş faaliyetlerini gizlilik içinde gerçekleştirirler.

D. YAHUDİLİK-SİYONİZM

29 Ağustos 1897 tarihinde, İsviçre’nin Basel şehrindeki bir otelde, küstah dünya siyonistlerinden 300 Yahudi toplandı. Onlara, temel bir amaçla Yahudi gazeteci Nemsavî, yani -siyonizm hareketinin kurucusuTheodor Herlz önderlik ediyordu. Bu amaç, dünyanın dört bir yanında bulunan Yahudileri, tek bir devlette toplama ve kendileri için bir devlet kurma çağrısı idi. Herlz, bu devletin 5 ya da 50 yıl içinde kurulacağını haber vermişti. İsrail Yahudi Devleti’nin 1948’de kuruluşu, temel Siyonist hedefin gerçekleşmesi amacıyla düzenlenmiş Basel kongresinden 50 yıl sonrasını ifade ediyordu. Siyonizm hareketinin başarısı, temel hedeflerini, Filistin’de Yahudi halk için bir vatan kurulması olarak belirlemişti. Bu hedefin gerçekleşmesi için dört temel metod tesbit edildi. Bunlar:

1. Çiftçilerin ve sanayi işçilerinin Yahudilere çalıştırılması yoluyla, uygun koşullarda Filistin’i sömürmeye çalışmak.

2. Dünya Siyonizm hareketini organize etmek, bunu, her ülkede yer alan kanunlara uygun bir şekilde, bölgesel ve ulusal organizasyonlarla ilişkilendirmek.

3. Yahudi topluluğunun duygularını ve bilincini güçlendirmek, beslemek.
. Siyonizm’in amacını gerçekleştirmek için, zorunlu hükümet noktalarını elde etmek yoluyla başlangıç adımlarını atmak.

Aslında Siyonistler dünyaya hâkim olmak, Yahudi devletinin kurulması ve korunması yolundaki istekleri arttırmak ve plânlarını ortaya koymak için, bu metodların hepsini kullandılar. Bu konuda, dünya yüzeyinde var olan etkili uluslararası güçlere dayandılar. Diğer bir ifadeyle, bu büyük devletlerde yer alan siyasal, ekonomik, kültürel etki merkezlerindeki varlıklarını derinleştirmek için çalıştılar. Bu yolla, bu büyük güçler üzerindeki etkilerini arttırdılar. Bu nedenle ‘Siyonist Toplantı’, Siyonizm’in hedeflerini gerçekleştirmek için çalışacak gizli bir hükümete benzetilerek ifade edilir. Kuşkusuz onlar ilk hedeflerini gerçekleştirdiler. Büyük devletlerdeki karar alma merkezlerine yerleşerek, ikinci özel hedeflerini de gerçekleştirdiler. Böylece, Filistin topraklarındaki işgalci devletlerinin uluslararası koruma altında olmasını sağladılar.

Bu bağlamda Siyonizm’in gidişatını inceleyecek olursak, onların başlangıçta Balfour Deklerasyonu’nda İngiltere’nin kendilerine verdikleri sözlere ve onları Arap ordularının saldırılarından koruma güvencesine dayandıklarını görürüz. Nükleer çalışmaların ilkiyle ve o sırada var olan silahlarla, özellikle uçaklarla kendilerini destekleyen Fransa’ya da dayanmaktadırlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra doğrudan Amerika’ya göç ettiler. Amerika Kongresi ve Beyaz Saray gibi hassas karar alma merkezlerine ağırlıklarını koydular, halen de buralarda etkindirler. Eğer Amerika onları korumasaydı, şu ana kadar işgal edilmiş Arap topraklarındaki hâkimiyetleri devam etmeyecekti.

Bu durum, bazı Amerikalı gazetecilerin, onların yönetim merkezlerindeki yoğun varlıklarıyla alay etmeleri derecesine ulaşmıştı. Gazetecilerden biri, Beyaz Saray ve Milli Savunma Heyeti’ndeki Yahudi temsilcilerini, Başkanlık memurlarından biri olarak kabul ettiğini yazdı. Gerçeği ifade eder şekilde, “Yahudiler, Clinton’un sarayına hakimler” dedi.

Yahudilerin, Amerika’daki etki merkezleri üzerindeki hâkimiyeti, uzun yıllardır biliniyordu. Bu sadece başkan Clinton’un dönemi ile sınırlı değildi. Şaşırtıcı olan, Rus gazetecilerin -Yeltsin’in yönetimi esnasında -Yahudilerin Kremlin Sarayı’na da hâkim olduklarını öğrenmeleri oldu. Yahudiler halen Büyük Rusya’nın ekonomi ve iletişim merkezlerine hâkim durumdadırlar.
Talmut’a dayalı Siyonizm düşüncesinin, önüne hedef olarak iki büyük güçlü hükümete hâkim olmayı koyduğu doğrudur: Amerika ve Sovyetler Birliği. Daha önceki komünist Sovyetlerin yönetimindeki etkin merkezlerde gizli ve etkili Yahudilerin varlığı hakkında birçok bilgi vardır. Ancak Yahudilerin şu anki varlıkları ve ülkeler üzerindeki hâkimiyetleri açıktır. Hatta Rus lider Yeltsin’in koltuğa geçmesi onların sayesindedir. Bütün bunlar, onların geniş ve artan etkilerinin işaretleridir.

Örneğin Yahudiler, Başbakan’ın ilk yardımcısı Boris Nimtesof’a, Ekonomi bakanı Yanov Onisof’a, Cumhurbaşkanı Divan Müdür Yardımcısı Alexander Lefteşis, Rus Millî Emniyet Meclis Sekreter yardımcısı Boris Brezovski’nin makamına hâkimdiler. Sonuncusu, Boris Brezovski, kesinlikle onların en tehlikeli olanıdır. Boris, milyarderdir. Hükümetten, televizyon istasyonu (Kanal-2) satın aldı. Geniş bir iletişim kuruluşunun sahibidir. Geçen yıl şu sözleri söyleyecek derecede bir kibre ulaşmıştı: “Şüphesiz ben ve diğer büyük iş adamlarından altısı (ki bunların büyük bir bölümü Yahudi’dir), Rus ekonomisinin % 50’sinden fazlasına hakimiz.” Hatta açık bir şekilde ve utanmadan onların yani Yahudilerin şu anki Başbakanın ilk yardımcısı Anatoli Tuşubayis’e görev verdiklerini söylemişti. Cumhurbaşkanlığı için, halen Rus başkanı olan Yeltsin’i göreve getirmek adına çok paralar harcamışlardı. Bunun için, “Biz, yüce makamları işgal etme hakkına sahibiz. Hak ettiklerimizin meyvesi zafer olarak toplanmıştır” der. Yahudiler aynı şekilde bankalara ve para merkezlerine de hâkimdirler. Bu konuda onların arasından ön plana çıkanlardan biri de, Rusya Yahudileri Kongresi Başkanı ve büyük bir mal varlığına (Most) sahip olan Vladimir Gusinski’dir. Buna ilave olarak, (NTV) adlı bağımsız bir televizyon kanalına sahiptir ve (Sivodenya) adlı bir gazetesi vardır.

Dünya Siyonizm Örgütü, 1966’da görüş almak için bir kongre düzenledi. Görüştükleri kimselerin büyük bir bölümünün, Yahudilerin dünya olaylarında son derece etkili bir güce sahip oldukları inancını taşıdıklarını gördüler. Rus Yahudilerin, Başkan Yeltsin’e, kendilerinin seçim başarısının arkasında olduklarını hatırlatacak kadar Rus siyasetinin gidişinde açık bir etkilerinin olduğu görülmektedir. Bu ifade, Moskova’daki birçok kimsenin, özellikle Siyonizm düşmanlarının öfkesini harekete geçirdi. Onların ekonomik durumları, değişen siyasetlerinin kapitalist ekonomiye dönmesi nedeniyle yıkılmıştı. Hükümete ait bazı gazeteler yoluyla, Yahudilerin bu açık hâkimiyetine karşı uyarıda bulunan kimi sesler yükselmeye başladı. Bu, dışarıdaki Yahudi liderlerin dikkatlerini çekti. Bunun üzerine onlara uyanık olma ve ortaya çıkmama konusunda talimatlar verilmeye başlandı. Onların açıkladığı en son ve en açık uyarı, geçen Temmuz ayında, onları gizlenmeye ve içe kapanmaya çağıran ‘Fufurd’ adlı Yahudi-Amerikan gazetesi yoluyla oldu.

Problem, Yahudilerin dünyaya hâkim olmasından, dünya hükümetlerine hâkim olma planlarından ya da çeşitli devletlerdeki yardımcıları yoluyla dünyaya hâkim olma hedefinde gizli bir hükümet oluşturmaktan bahseden olaylarla sınırlı değildir. Masonluk ve masonların tarihteki rolleri hakkında söylenenlerin doğruluğu yanında, en azından İtalya’da meydana gelen devlet sırları ve haberlerini açığa çıkarma konusunda mason locaları gerçeğinin üzerindeki örtü ortadan kaldırılmıştır.

Gerçek

Siyonizm, bazı hedeflerini gerçekleştirmiştir, ancak bütün hedeflerini gerçekleştirememiştir. Gerçekleşen hedefleri ile gerçekleşmemiş hedefleri arasındaki fark, Siyonist hukuk hakkında tecrübesi ve bilgisi olan kimselere göre son derece tehlikelidir.

Belki de Siyonist plânların en büyük başarısızlığı, 1997 yılında (Nil’den Fırat’a kadar) ilân edilmesi düşünülen Büyük İsrail devletini dünyaya duyuramamasıdır. Yine Yahudi olan kimseler arasındaki Yahudi muhalefetini de reddedememiştir. Bunun nedeni, Siyonizm’in, Yahudi din görüşüne dayanmasıdır. Yahudi’nin kim olduğunu belirleme konusunda başarısızlık açığa çıktığında, şüphesiz Siyonizm’in temeli de yıkılabilir.

Siyonizm düşüncesi içinde artan laik eğilim varlığının tehlikesi de reddedilemez. Buna karşılık, büyük güçlerdeki, özellikle Amerika ve Rusya’daki etkinlik konusunda Yahudilerin sahip olduğu otorite inkâr edilemez. Siyonist varlığın, Araplara ve Müslümanlara karşı meydan okumada bu etkiden faydalanarak, kalan Filistin topraklarını Yahudileştirme çalışmaları, yerleşim yerleri açmaları, Mescid-i Aksa’yı yıkma çalışmaları ve uluslararası yaptırımlardan herhangi bir çekince duymadan heykel inşa etmeleri, söz konusu etkinliğin ve otoritenin önemli bir göstergesidir.

Kaynak: İslam Tarihi, islam araştırmaları komisyonu

Dini Sitelerimiz:

dinisite.tr

arapcadua.com

mumsema.com.tr

dinisorusor.com

islamisorusor.com

dinisorusorcevapal.com

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2024-11-14T16:14:26+03:00

    İslam’a karşı olan organizasyonlar ve oluşumlar, tarih boyunca değişmiş ve günümüzde farklı şekillerde varlık göstermiştir. Modern dünyada, bu organizasyonlar İslamofobik söylemlerle, Müslümanlara karşı olumsuz propagandalarla ve çeşitli şiddet içerikli faaliyetlerle tanınırlar. İslam’a karşı olan modern organizasyonların bazıları doğrudan düşmanlık gösterirken, bazıları da daha dolaylı veya örtülü bir şekilde İslam ve Müslümanlara karşı hareket ederler. Bu tür organizasyonlar ve çağdaş versiyonları hakkında bilgi vermek, Müslümanların bilinçlenmesini ve bu tür yapıların faaliyetlerini anlamasını sağlar.

    İşte İslam’a karşı olan bazı çağdaş organizasyonlar ve açıklamaları:

    1. Aşırı Milliyetçi ve Irkçı Gruplar

    • Tanım: Aşırı sağ milliyetçi ve ırkçı gruplar, çoğunlukla Batı ülkelerinde ortaya çıkan ve İslam’a düşmanca bir tutum geliştiren organizasyonlardır. Bu gruplar Müslümanları yabancı bir tehdit olarak gösterirler.
    • Faaliyetler: İslamofobik söylemler, camilere saldırılar, Müslüman göçmenlere karşı düzenlenen yürüyüşler, sosyal medyada İslam karşıtı propagandalar.
    • Örnekler: Avrupa ve Amerika’da faaliyet gösteren Pegida, EDL (English Defence League) gibi gruplar. Bu gruplar genellikle İslam’ın Avrupa kültürü için bir tehdit oluşturduğunu savunurlar.

    2. İslamofobi İle Mücadele Eden STK’ların Karşıtları

    • Tanım: İslamofobi ile mücadele eden sivil toplum kuruluşlarına karşı çıkan yapılar, Müslümanların haklarını savunmaya çalışan STK’ların etkisini kırmaya çalışır. Bu tür organizasyonlar, Müslümanların toplumda etkili olmasını engellemeyi amaçlar.
    • Faaliyetler: İslam karşıtı medya kampanyaları, Müslümanların haklarını savunan STK’lara karşı dava açma girişimleri, kamuoyunu İslamofobi karşıtı kuruluşlara karşı kışkırtma.
    • Örnekler: Müslüman hakları savunucusu Council on American-Islamic Relations (CAIR) gibi kuruluşlara karşı çıkan lobi grupları ve medya organları, özellikle ABD’de görülür.

    3. Yeni Ateist Hareket ve Eleştirmenler

    • Tanım: Yeni Ateist hareket, ateizmi savunan ve dini inançlara karşı oldukça eleştirel yaklaşan modern bir harekettir. Bu hareketin bazı üyeleri İslam’a karşı oldukça sert eleştiriler yöneltmektedir.
    • Faaliyetler: İslam ve diğer dinleri “ilkel” ve “zararlı” olarak tanıtma, İslam’a karşı yazılar ve kitaplar yayınlama, sosyal medyada İslam karşıtı kampanyalar.
    • Örnekler: Richard Dawkins, Sam Harris gibi yeni ateizmin önde gelen bazı figürleri, özellikle İslam’ı eleştiren açıklamaları ile tanınır.

    4. Medyada İslam Karşıtlığı Yapan Haber Kanalları ve Yazarlar

    • Tanım: Bazı medya kuruluşları ve yazarlar, İslam ve Müslümanlar hakkında yanlı ve olumsuz haberler yaparak İslamofobiyi beslerler.
    • Faaliyetler: İslam’ın şiddet yanlısı olduğu algısını yaymaya çalışan haberler, terör olaylarını İslam ile ilişkilendiren içerikler, camilere saldırı gibi olayları önemsiz gösteren söylemler.
    • Örnekler: Bazı uluslararası medya organları, özellikle İslam coğrafyasında yaşanan olayları objektif olarak değil, İslam karşıtı bir üslupla aktarma eğiliminde olabilir.

    5. Neo-Kolonyalist ve İslam Karşıtı Hükümet Politikaları

    • Tanım: Bazı devletler, İslam’ı ya da Müslümanların yaşadığı coğrafyaları kontrol altına almak için İslam karşıtı politikalar uygulayabilmektedir. Bu tür politikalar, Müslüman nüfusları ve ülkeleri zayıflatmayı amaçlar.
    • Faaliyetler: Müslüman ülkelerdeki iç karışıklıkları destekleme, İslam ülkelerindeki kaynakları sömürme, İslam karşıtı yasalar çıkarma.
    • Örnekler: Fransa‘da uygulanan başörtüsü yasakları, bazı Asya ülkelerinde Müslüman azınlıklara karşı uygulanan baskılar (örneğin Çin’in Uygur politikası).

    6. Radikal Seküler ve Laik Örgütler

    • Tanım: Bazı radikal laik ve seküler organizasyonlar, toplumlarda dini inançların, özellikle İslam’ın kamusal alandan tamamen silinmesini savunur.
    • Faaliyetler: İslam’ın kamusal alanda varlığını engelleme, Müslümanlara yönelik kısıtlayıcı yasalar çıkarılması için lobi faaliyetleri, İslam’a ve diğer dinlere yönelik eleştiriler.
    • Örnekler: Avrupa’nın bazı laik toplulukları, Müslümanların kamusal alanda dini simgeleri kullanmasını engellemeye çalışır.

    7. Aşırı Radikal Terör Örgütleri

    • Tanım: Özellikle Müslüman kimliği taşıyan bazı aşırı radikal örgütler de, İslam’ın barışçıl imajına zarar vermekte ve İslam’ı yanlış tanıtmakta.
    • Faaliyetler: Şiddet eylemleri, terör saldırıları, Müslümanlar üzerinde baskı uygulama, İslam’ı sadece şiddetle ilişkilendiren propagandalar.
    • Örnekler: DEAŞ (IŞİD), El-Kaide gibi gruplar, İslam’ın genel öğretilerine aykırı bir şekilde hareket ederek İslam’a karşı ön yargı oluşmasına sebep oluyor.

    Bu tür organizasyonlar ve gruplar, toplumda İslam’a karşı önyargı ve düşmanlık besleyen atmosferin oluşmasına katkı sağlar. İslam’ın barış, adalet ve hoşgörü üzerine kurulu ilkelerini doğru bir şekilde anlamak, bu tür organizasyonların yaymaya çalıştığı yanlış bilgileri sorgulamak için önemlidir. Bu nedenle, Müslümanlar olarak bilgi sahibi olmak ve İslam’ın barışçıl yönünü anlatmak, bu tür faaliyetlere karşı verilecek en etkili tepkilerden biridir.

    En iyi cevap

Cevapla