islam’da çocuk terbiyesi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

islam’a göre çoçuk yetiştirme

islamda cocuk terbiyesi

ÇOCUK TERBİYESİ

1) DOĞUMDAN SONRA:

-Evlenmenin asıl gayesi, çocuk sahibi olmaktır. Çocuk. aile için gerçekten büyük nimettir, aile bahçesinin gülüdür. Bu gülün her yaprağı, bahçesine başka bir renk, ayrı bir ahenk verir. Küçük bir çocuğun tebessümü veya kahkahası, annesi için en büyük sadet kaynağıdır. Çocuğun ağlayıp sızlamasına ve bütün külfetlerine rağmen, çocuklu evler, çocuksuz evlere nisbetle çok daha neşeli, sıcak ve sevimlidir. Çocuğun bir-iki saniyelik gülmesi, bir saatlik ağlamasını unutturur. Hazret-i Peygamberimiz (s.a.v.)’in ifadesiyle:
“Çocuk kokusu, cennet kokusundandır“. Binâenaleyh, çocuğu olan -kız olsun erkek olsun- buna sevinmeli ve Allah’a şükretmelidir. Bundan sonra:
a) Güzel isim:
Doğan çocuk beyaz bir kundağa sarılmalı, birkaç gün içinde güzel bir isim konmalıdır. Ana-babanın çocuğa karşı ilk vazifesi, onun için güzel bir isim seçmektir. Çünkü hayat boyunca ve ölümünden sonra da aynı isimle anılacaktır. Hattâ Mahşer günü yine aynı adla çağrılacaktır. Kötü isim verilmiş olan çocuk, âhirette ebeveyninden şikâyetçi olur. Bu noktaya dikkat etmeli, kötü mânâ taşıyan veya seviyesiz isimlerden sakınmalıdır. Müslüman çocuğu için isimlerin, İslâm âleminde yerleşmiş, “İslâmi” isimlerden seçilmesi lâzımdır. Ecnebilerin veya İslâm düşmanlığıyla maruf meşhur zâlimlerin adları -meselâ: Mişon, Cengiz, Hülâgú gibi lakap veya isimler müslüman çocuklarına yakışmaz. Müslümanlara böyle isim ve lakaplar takılmaz. Bir insana, hoşlanmadığı bir lakapla da hitap edilmemelidir. Bunun gibi: Kaya, Günay, Tümay gibi mânâsız isimlere de özenmemelidir. Şâyet her nasılsa, hoş olmayan bir isim veya lakap takılmışsa, onu güzel bir isimle değiştirmelidir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de, zamanında şahıs veya yer isimlerinden birçok sevimsiz ismi değiştirip, güzeliyle isimlendirmiştir.

Güzel isimler pek çoktur. Erkek isimlerinden mesela: Ahmed, Mehmed, Mahmud, Abdullah, Abdurrahman, İbrahim… gibi isimler, övülmüş, güzel isimlerdendir. Resûlüllah (s.a.v.):

Allah’a isimlerin en sevimlisi, Abdullah ve Abdur rahman’dır” buyurmuştur.

Tabii ki bu ikisi birer misâl ve nümünedir. Aziz, Kerim, Rahmân, Rahim gibi isimler, “Esmâ-i Hüsnâ”dandır; Allah Teâlâ’nın doksandokuz güzel isimleri cümlesindendir.
Böyle Allah isimlerinin, doğrudan doğruya insanlara ve rilmesi doğru değildir. Bu isimlerin “abd” (kul) ilâvesiyle tamamlanıp insana verilmesi ise güzeldir: Abdurrahman (Rahmân’ın kulu). Abdurrahim (Rahim’in kulu), yâni: Rahman olan ve Rahim olan Allah’ın kulu gibi. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de zikredilen peygamber isimleri, Ashâb-1 kirâmın ileri gelenlerinin ve İslâm büyüklerinin isimleri de, tavsiyeye şâyân güzel isimlerdendir.

Kadın isimlerinden: Ayşe (Âişe), Fâtima, Zeyneb, Hadice, Cemile, Zehra… gibi adlar da gayet güzeldir.

b) Kulağına ezan:

İsmi takılan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okunmalıdır. Bu da müstehab olan güzel İslâm âdetlerindendir.

(Doğumdan sonraki iki-üç hafta içinde -olmazsa buluğ çağına kadar çocuk için, kurbanlık hayvanlardan bir “akika” kurbanı kesmek de müstehabdır ve bunun etinden herkes yiyebilir.)

Süt devresinde çocuğu emziren kadının, Besmeleyle emzirmesi gerekir. Mümkün olduğu müddetçe abdestli olarak süt vermesi ne güzeldir! Cünüb halinde emzirmeye mecbur kalınırsa, kadının göğüs ucunu yıkadıktan sonra emzirmesi gerekir. Aksi hâlde mekruh olur. Anne sütü ise, süt çocukları için en güzel gıdadır. Annenin emzirme imkânı varsa, çocuğu bu ni’metten mahrum etmemelidir. Ama bu imkân olmayınca, diğer münâsib çocuk gıdaları te’min edilebilir.

Çocuğun bakımı ve büyütülmesiyle ilgili çeşitli mes’eleler, buradaki bahsimizin dışındadır. Her ana-baba, yerleşmiş sağlam tecrübelerin ışığında, gerekeni yap malıdır.

2) SÜT DEVRESİNDEN SONRA:

Şimdi ise, süt devresinin bittiği iki yaşından itibâren, onbeş yaşına kadar, çocukların terbiyesi hususunda önemli mes’eleler, maddeler hâlinde özetlenecektir. Malumdur ki bu yaştaki çocuklar, yaş ağacın eğilmesi gibidir; istendiği şekilde terbiye edilmeye müsaiddir.

1- Yemek âdâbı:

Çocuklar -büyükler de dâhil- yemekten önce ellerini, yemekten sonra da ellerini ve ağzını yıkamalıdır. Yeme ve içmeye Besmeleyle, “Bismillâhirrahmânirrahim” diye başlamalı, yeme-içmeden sonra “Elhamdülillah” diyerek, Allah’a şükretmelidir. Büyükler başlamadan yemeğe başla mamalı, yemeği kendi önünden yemeli, başkasının lokmasına bakmamalı, yemekte acele etmemelidir. Fazla ye mekten, açgözlülük etmekten ve şapur-şupur ağzını yay maktan sakınmalıdır. Yeme ve içmede dâima sağ el kullanılmalı ki, sünnettir. Bütün bunlar, büyükler tarafından çocuklara belletilip, alışkanlık haline getirilmelidir.

(Yemeği israf etmemeli, tabakta artık bırakmamalı. sofraya hürmet etmeli, ayak basan yerlere ekmek dökmemelidir.)

2- Oturma usûlü:

Çocuklar, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atıp oturmaktan sakınmalı, başkasına doğru ayaklarını uzatmamalı, sırtını çevirmemelidir. Büyüklerin üst tara finda oturmamalı, onlar yanında yan gelip yatmamalıdır. Bu gibi davranışların ayıp ve edebsizlik olduğunu çocuk lara öğretmeli, başkaları yanında bulunurken, diğer za manlardan daha edebli ve düzenli olmaya alıştırılmalıdır. Böyle zamanlarda burnuyla oynamanın, ağzını aça aça esnemenin, huzurda gerinmenin, elleri pantolon cebine sokmanın ayıp şeylerden olduğu belirtilmelidir. Çocuklar, aile büyüklerinin izni olmadan misafirlerin yanına girmekten de sakınmalıdırlar.

3- Konuşma terbiyesi:

Çocukları kaba-saba sözlerden, sövme ve ayıp lâflar etmekten, yalan söylemekten, yemin etmekten menetme li; bunların fena sözler olduğuna ikna ederek, onları böy le lâflardan korumalıdır. Çok konuşup fuzûlî gevezelik et meye, bilhassa misâfir yanında gürültü ve şamata çıkar maya çocukları alıştırmamalıdır. Bunun yanında onlara güzel sözleri, doğru, nâzik, açık sözlü ve edebli konuşma tarzını benimsetmelidir. Teşekkür nezâketini, yabancı da olsa büyüklere ağabey, amca, abla, teyze gibi ifadelerle hitab etmesini öğrenmelidir. Hele aile büyüklerine mutla ka akrabalık sıfatına göre (abla, ağabey gibi) hitap etme alışkanlığını kazandırmalıdır.

4- Büyüklere hürmet:

Çocuklar, büyüklere hürmetli olmalı, onlar gelince ayağa kalkmalı, icâbında yerini onlara bırakmalı, onların yanında, söz hakkı verilmeden gevezelik etmeye kalkış mamalıdır. Büyüklere, hocalarına, komşu ve akrabalarına rastladığı zaman selâm vermeli, onlar kendisinden bir iş istediği zaman, gönüllü olarak yardım ve hizmete koş malıdır. Hatta kendisine teklif edilmediği hâlde, gerektiği zaman kendi arzusuyla komşularına ve muhtaçlara yardıma koşmalıdır. Küçüklere ve düşkünlere de sevgi ve şefkatle davranmalıdır.

5 Gerekli disiplin:

Çocuklar, erken yatıp erken kalkmalı, yatarken ve kal karken Besmeleyi unutmamalı, eli ayağı kirlenmiş veya terlemişse, yatmadan önce mutlaka yıkamalıdır. El-yüz yıkamadan asla yemeğe el atmamalıdır. Eğer namaz eh liyse, sabah namazı vakti kalkmalı veya kaldırılmalı, ab dest alıp sabah namazını kıldıktan sonra, günlük vazife ye başlamalıdır.

(Akşam karanlığı bastıktan sonra, çocukları dışarı çıkarmamalı ve onları içeri almalıdır. Bu vakitlerde çocuk ların dışarıda kalması iyi değildir.)

Çocukları bâzı zorluklara da alıştırmalı, hayatın güç lüklerine karşı, mukavemet imkânı hzırlanmalıdır. Her zaman rahatlık değil, bâzan da zahmet görmek gereklidir. Böylece zor şartlara alışıp, sağlam bir disiplin içinde, ha yata daha iyi hazırlanmış olurlar. Bir de, çocukların dik durup dik oturmaya alışması gerekir. Aksi hâlde kambur gelişmeler olur. Çok yumuşak ve yaylı, gevşek ve derin yataklar da iyi değildir. Sert ve düz yerlere serilmiş, fazla derin olmayan, gevşek sünger ve benzeri hâlde bulunma yan, yaylanmaz yataklar tercih edilmelidir. Unutmama’i ki, pek yumuşak koltuk ve yataklar -câzib görünmekle beraber- insan bünyesine zararlıdır. Vücudda gevşekliğe ve kamburluğa, istikrarsızlığa ve huzursuzluğa sebeb olur, Bilhassa çocukları, böyle yumuşak yerlerden uzak tutmalıdır.

6- Sünnet etmek:

Erkek çocuğun, yedi-sekiz, nihâyet on yaşına kadar sünnet edilmesi lâzımdır. Buna tip lisanıyla “Hitan” denir. Bu güzel İslâm âdeti, geçmiş peygamberlerden kalma bir sünnettir (6). Bunun sıhhî yönden de birçok faydaları vardır. Bülûğ çağından sonraya kalınca, bu işin yapılmasi vacib derecesinde gerekli olur. Bir gayr-i müslim, müslüman olduğu zaman da, hangi yaşta olursa olsun, sünnet olması gerekir.

Çocuk sünnet edilirken, bu vazife de sünnete uygun olmalı, birtakım israf ve yasaklarla karışık sünnet dü ğünlerinden sakınmalıdır. Yapılan sünnet merâsimleri haramdan uzak, İslâm âdâbına uygun bir tarzda olmalıdır. Aksi halde bir sünnetin ifâ edileceği yerde, çeşitli ha ramlar işlenmiş olur. Zamanımızda, böyle bozuk dernek ler çoğalmıştır. Her müslüman, haram vesilesi merasim tertiplerinden uzak kalmalıdır.

7- Îmân-İslâm ta’lîmâtı:

Çocuğa, her yaşta anlayacağı bir seviyede, iman ve İslam esasları telkin edilmeli, dinî duyguları geliştirilip kuvvetlendirilmelidir. Çocuk için yegâne kurtuluş yolu, onun İslâm’a bağlı olarak yetişmesidir. Ana-babaya bu hususta çok mühim vazifeler düşüyor. Esasen her doğan çocuk, İslâm dinini benimsemeye elverişli bir yaratılışta (İslâm fıtratı üzerine) doğar. Bunun için onu İslâm terbiyesiyle yetiştirmek zor değildir. Fakat ana-baba veya öğretmenleri, çocuğun İslâm mayasını tamamen yabancı maddelerle yoğurursa, onu İslâm dışı, ters bir terbiyeyle yetiştirirse, çocuk zamanla İslâm’dan -hattâ insanlıktan uzak bir mahlûk hâline geliverir. Ana-baba, çocuklara zamanında dînî ta’lim ve terbiyeyi mutlaka vermelidir. Aksi hâlde müsâid zaman elden çıkınca, onu elde etmek çok zor olur. İslâm dışında kalan çocuklar da, “hayırsız evlâd” olup çıkarlar. Bunun günahından ise, başta ebeveyn (ana-baba) mes’ul olur.

Dini telkin, teşvik ve ta’lim için çocuklarda en müsâid devir, temyiz ve bülûğ çağlarıdır, yedi-onbeş yaşları ara sıdır. Âile büyükleri, bu mes’elede titizlik göstermeli, çocuklarına İslâm esaslarını zamanında öğretmeli, hem kendilerini, hem evlâdlarını “cehennem odunu” olmaktan korumalıdır. Şayet ana-baba dînî malûmat ve ta’lîmâtı kendileri veremiyorsa, muhakkak ehil kimselerden, mekteb veya kurslardan çocuğa İslâm’ı öğrenme fırsatı veril melidir. Ana-babanın, evlâdından daimi mes’uliyetiyle be raber, akil-bâliğ devresinden itibâren çocuklar ve gençler de, bütün davranışlarından sorumludurlar.

Çocuğa, küçük yaşlardan itibâren Allah inancı, Pey gamber sevgisi yerleştirilmeli, Kelime-i tevhid belletilmeli dir. Allah’ın kötülüğü er-geç cezalandıracağını, iyiliği de mükafatlandıracağını öğrenmeli; günah ve sevabı (hara mi-helâlı) anlamalıdır. Kur’ân-ı Kerîm okumasını ve ona hürmet etmesini muhakak öğretmelidir. Din-îman sevgisi veren, İslâm esaslarını belleten, îman ve ibâdeti öğreten İslami neşriyat ve tebligatı, okuyup dinlemesi te’min edilmelidir. Çocuk, yedi yaşından itibâren namaz kılmaya alıştırılmalı, bülûğ çağına yaklaşınca -on yaşından sonra namazları terk etmeden kılmalı; kılmayacak olursa biraz sertlik göstererek, namazlara devam ve alışkanlığı sağlanmalıdır. (Kız çocuklar, dokuz-on yaşlarında İslâmî kıyafetle örtünmelidirler.)

8 Haramdan korunmak:

Ana-baba, evlâdına haram lokma yedirmekten çok sakınmalı, onların ihtiyacını azından olsa da helâlinden te’min etmeli, daha fazlası için, asla helâl olmayana uzanmamalıdır. Çocuklara da, başkasının rızası olmadan bir şeyini almanın, hırsızlık yapmanın çok fena ve günah işlerden olduğunu belletmeli, onları harama meyletmek ten sakındırmalıdır.

9 Lüks ve israftan korunmak:

Çocukları süse, lükse ve bol harcamaya alıştırmamalı dır. Fazla süslü ve çeşitli yemekler yiyerek, hiç sıkıntı görmeden keyif ve rahatlık içinde büyüyen çocuklar, ha yatta pek başarılı olamazlar. Yemede, giymede ve harca mada ihtiyacın dışına çıkmamak, çocuğu fazla bolluk ve keyfe alıştırmamak lazımdır. Çocuğun her isteğini yerine getirmekten sakınmalıdır. Evet, çocuğun her isteği yapıl mamalı, ancak lüzûmlu arzular israf ve cimriliğe kaçma dan te’min edilmelidir. Çocuklar, bolluğun yanında kıtlığın, rahatın yanında zahmetin de bulunduğunu az-çok görerek, hissederek yetişmelidirler. Çok yemenin ve fazla süslü giyinmenin iyi şeyler olmadığını anlamalıdır. Çocuklara verilen harçlıklar, ihtiyaçtan fazla olmamalı, çocuk da harçlığını ihtiyaçtan fazla harcamayıp, tutumlu olmaya alışmalıdır. Hâsılı hem ana-baba, hem çocuklar, kendilerine yapılan harcamalarda, dâima lüks ve israftan uzak kalmalıdır.

10 Yatakların ayrılması:

On yaşına giren çocukların, bilhassa kız ve erkeklerin yatakları ayrılmalı, onlar ayrı ayrı yataklarda yatmalıdır. Bu yaşlardan sonra kız-erkek kardeşleri bir yatakta ya tırmak caiz olmaz.

11 – Uygun meslek:

Çocukları, kabiliyetlerine göre bir meslek veya sanata vermelidir. Hem onları yapabilecekleri işlerde serbest bırakmalı, kendi işlerini kendileri yapmaya alıştırılmalıdır.

Çocuğun hiç kabiliyeti olmadığı sahada, zorla çalıştırılması doğru değildir. Ama onun yapabileceği işleri, biraz zor da gelse yapmaya alıştırmalı, başıboş terkedilmemelidir. Henüz bir iş tutmamış çocukları da, kendi güçlerine göre bazı lüzumlu faaliyetlerle meşgul etmeli, boşta bırakmamalıdır. Bilinmeli ki, boşta kalan çocuklar, haylaz ve yaramaz olurlar.
Her çocuğun, mutlaka daha yatkın ve arzulu olduğu uygun meslek ve meşguliyetler bulunur. Gerek san’at, gerek tahsil sahasında ve çeşitli mesleklerde çocuğa, me rak ve istidâdina uygun bir faaliyet imkânı verilerek, ailesine ve milletine faydalı bir şahsiyet kazandırmalıdır. Çocuklar müsâid yaşa gelince, mutlaka okuma-yazmayı öğrenmeli, (ilkokul seviyesini kazanmalı), daha sonra da mevcut şartlar ve imkânlara göre, san’at veya tahsil ha yatları tanzim edilmelidir. (Ancak hangi durumda olursa olsun, her Müslüman, zaruri “ilmihâl” bilgisine sahip ol malıdır.)

12 – Oyun vakti:

Çocuklar için oyun, vazgeçilmez bir faaliyet ve ihtiyaç tır. Çocuğu bu haktan tamâmen mahrum etmek, büyük zarar doğurabilir. Ancak, oyunun zaman ve zemini ayarlanmalı; akşamdan sonra dışarıda oyun ve eğlenceye çı karılmamalı, lüzûmundan fazla zaman alıcı ve yorucu oyunlardan uzak tutulmalıdır. Çocuk için, devamlı çalış ma veya uslu oturma değil, ara-sıra oyun ve eğlence de olmalı; fakat bu durum, geç vakitlere kadar ve başıboşluğa varacak seviyede olmamalıdır. Çocuklar toplu hâlde oynarken, zaruret olmadıkça oyunlarını bozmamalı, ço cuğu o topluluktan çekip ona ağırca bir iş teklif etmemelidir. Böyle hâller, çocuğun ruhunda isyân doğurur. Top luca oynanan oyunlar -ahlâksız seviyedekiler hariç- ço cuklar için faydalıdır, onları sosyal hayata hazırlar. Ço cuğu oradan almak icâb edince üzerek değil, mümkün olduğu kadar onu ikna edip, gönlünü alarak ayırmalıdır.

13 – İyi arkadaş:

Çocuklar, arkadaşlarından çok şeyler kaparlar. İyisin den iyilik, kötüsünden kötülük bulaşır. Hele çirkin sözler, küfürbazlıklar, kontrolsuz çocuklar arasında sür’atle yayılır ve büyüdükten sonra da bunun te’siri devam eder. Her zaman için, çocukların arkadaşlarına dikkat etmeli, onları ahlaksız ve edebsiz kimselerle arkadaşlık etmekten korumalı, dürüst çocuklarla beraber olmaları sağlanmalı.

14 – Millet sevgisi:

Çocukları, İslâm vatanını ve milletini seven, tarihi kül tür değerlerine saygılı, İslâmi bütünlüğe ve mukaddes duygulara bağlı şahsiyetler olarak yetiştirmelidir. Çocuk lar, gerekirse din ve mukaddesat uğruna ölümü göze alacak kadar, fedakârlık duyguları kazanmalıdır.

15 – Ana-babaya yardım:

Çocuklar, ebeveynine yardım etmeye alıştırılmalı, bu nu mukaddes bir vazife olarak bellemelidir. Ana-babanın teklif ettiği işleri, seve seve yapmaları sağlanmalıdır. Bunun için de, onların seviyesine uygun hizmetler teklif edilmeli, yapamayacakları ağır isteklerde bulunmamalıdır. Çocuklarda, iyilik ve yardımseverlik duyguları teşvik edilip geliştirilmeli, diğer akraba ve komşulara da, gerektiği zaman yardım etmekten geri kalmamalıdırlar.

16- Ana-babanın adâleti:

Ana-Baba, çocuklar arasındaki muâmele ve hediyeler de, mutlaka eşit seviyede şefkat ve adâlet göstermeli, biri ni diğerine tercih etmemelidir. Zira birine daha fazlarağ bet edildiğini gören öbür çocuk, kıskançlık ve üzüntü du yar; bu durum pek zararlı olur. Bilhassa üç-beş yaşların daki çocuklarda, kıskançlık duygusu fazla olur. Annesi nin veya babasının, kardeşiyle olan ilgisini gören çocuk, bunu kıskanıp huysuzluk yapınca, onu azarlamamalı; onu da sevindirip memnun ederek, kıskançlığını kırmaya çalışmalıdır.
Çocuklardan birini diğerinden çok sevmek, tabiî ve normaldir. Fakat bunu, kardeşleri yanında açığa vurma malı, ona özel iltifatta bulunup, öbürlerinin kıskançlığını kırbaçlamaktan sakınmalıdır. Çocukların bir kısmına karşı, kalpteki şefkat ve sevginin daha fazla olması tabii ise de, onlar arasındaki muamelede, adâlet ve eşitliğin gözetilmemesi, birinin ötekine tercih edilmesi çok mahzurludur. Böyle bir durum, kardeşler arasını açar, hem de kıskanan çocuğun isyankâr olmasına yol açar. Şu hal de, böyle bir davranışa sebeb olmamalıdır. Çocuklardan biri, haksızlık yapınca, kim olursa olsun haksız olana gereken muâmele yapılmalı, haklıyı da haksız göstermemelidir.

17 – Güzel örnek:

Çocuğun terbiyesi için, en başta ana-babanın onlara güzel örnek olması lâzımdır. Meselâ onlar, çocuğun yanında söver veya yalan söyler, çocuk da bunu kavrarsa, elbet o da sövmekten ve yalan söylemekten çekinmez olur. Onların, günlük işlerine Besmeleyle başladığı görülüyorsa, çocuk da benzerini yapmaya başlar. Çocuğa ya pılmaması tenbih edilen bir fenalığı ana-baba yaparsa, o nasihatin faydası olmaz. Çocuktan istenen bir iyilik ve ibadetten ana-baba uzaksa, bu tavsiyelerinin te’siri kal maz. Kısacası, çocuğun yapmaması istenen fenâ hållerden ana-baba da uzak kalmalıdır. Yapılması iste nen iyi davranışların ise, büyükler tarafından da yapıldığına çocukların şahid olması lazımdır. İyi örnek, ancak böyle te’min edilebilir. İyi bilinmeli ki çocuklar, büyükler den gördüklerini ve duyduklarını çabuk kapar ve taklid ederler. Evde büyük kardeş de, çocuklar için mühim örnek sayılır. Onun da kardeşlerine iyi örnek olması te’min edilmelidir.
Tarihe mal olmuş İslâm büyükleri ve fazilet timsallerinin hayat ve menkıbelerini, çocuklara okutup dinletmeli, onlar gibi olma hevesi uyandırmalıdır. İbretli ve hikmetli, güzel yazılar okuma alışkanlığı verilmelidir. Fakat peri ve kurt masalı gibi, birtakım korkutucu şeyleri çocuklara dinletmemeli, onları böyle lüzumsuz masallar la ürkütmemelidir. İnanç ve ahlâk bozucu, yabancı ideoloji vâsıtası sapık, bozuk ve müstehcen romanlardan, zararlı her türlü neşriyattan, çocukları ateşten korur gibi korumalıdır. Kötü örnek olabilecek film ve temsiller, asla çocuklara seyrettirilmemelidir. Ancak ahlâk ve fazilet filmleri olursa, çocukları onlardan da faydalandırmalıdır .

18 – İyiliğe mükâfat:

iyi davranışlar görülünce,

Çocukta onu mükâfatlandırmalı ve övmeli, şevkini arttırmalıdır. Onda kötü bir hal görüldüğü zaman da, önce görmezlikten gelmeli, fazla üstüne varmamalı. Fakat aynı kötü hâli tekrarlanırsa, o zaman münasip bir şekilde azarlayıp, bir daha işlemekten şiddetle menetmelidir.

19 – Mahremiyet ve ciddiyet:

Çocukların sorduğu bâzı mahrem (cinsî) soruları, onların anlayacağı bir seviyede, ciddiyetle ve basitçe cevaplandırmalı, kızıp çekinerek onları terslememeli, sorularını tamamen cevapsız bırakmamalıdır. Ana-baba da, çocukların yanında laubali bir tavırda görünmemeli, ciddiyet ve ağırbaşlılık hâlini korumalıdırlar. Hele çocuk yanında, münakaşa ve çekişmelerden ana-baba, hassasiyetle sakınmalıdır. Yine onlar, özel mahremiyetlerini çocuklar yanında açığa vurmamalı, aralarında gizli kalması gereken aşk ve sevişme hallerini izhar etmemelidirler.

Çocuklar da sabah vakti, öğle vakti ve yatsıdan sonra, ebeveynin bulunduğu yatak odasına onlardan izinsiz gir memeli, önce giriş müsaadesi almalıdır.

Ana-baba, te’min edemeyecekleri şeyleri çocuklara va’detmemeli, söz verdiklerini ise -mahzuru yoksa- yerine getirmelidirler. Aksi halde çocuğun, ana-babaya itimadı sarsılır. Halbuki çocuğun gözünde ana-baba, en mutemet kimselerdir.

20 – Terbiyede beraberlik ve seviye:

Ana-baba, çocuğun terbiyesi hususunda aynı anda ay ni tavrı takınmalı, birinin “yap” dediğini -zaruret olmadıkça- diğeri “yapma” dememeli, biri çocuğu kabahatin den dolayı azarladığı sırada, öbürü sevgi gösterip ona ka bahatinde cesaret vermemelidir. Babasının dövmekte ol duğu çocuğu, annesinin onun elinden kapıvermesi doğru değildir; mümkünse o anda ses çıkarmaması lâzımdır. Bu mes’elede ebeveyn, müşterek hareket etmelidir. Biri başka, öbürü başka tarafa çekerse, çocuğun üzerinde iyi te’sir bırakmaz.

Çocuğa terbiyede pek sertlik göstermemeli, fazla da yumuşak olmamalıdır. Çocuk hem ebeveynini sevmeli, hem saymalı, onlardan biraz da korkup çekinmelidir. Bunun için de yerine göre çocuğa cömertçe güleryüz göster meli, onu sevip okşamalı, şakalaşmalı. Ama bunda da seviyeyi korumalı, büsbütün çocuklaşıp ciddiyetini yitirme melidir. Çocuklara sevgi, şevkat ve nasihatle davranmalı, fakat sevgiyi bütün bütüne açığa vurmayıp biraz da gizle melidir. Lüzûm ettiği hâllerde ise, şefkatle birlikte biraz sert görünüşlü olmalıdır. İyi hâllerinde sevileceğini anla yan çocuk, kötü hâllerden dolayı azarlanacağını, hatta dövülebileceğini de hâtırlamalıdır. Babanın azarlamaları ise, yerli-yersiz, sık sık tekrarlanıp te’sirini kaybetmeme li; seyrek fakat zamanında yapılan azarlamalarla, tenbih ve ikâzlarla, çocuk üzerindeki saygı ve büyüklük muhafaza edilmelidir. Zaman zaman çocukları şefkatle kucaklayıp öpmeyi de ihmal etmemelidir.

Bu sayılan maddeler, terbiye üzerinde bir hülasadır, umumi prensiplerdir. Ana-baba ve diğer büyükler, her çocuğun hususi durumuna göre, gerekli olabilecek en uygun terbiye usûllerine başvurmalıdırlar. Şunu unut mamalı ki, çocukluktaki -iyi veya fenâ- terbiye, insanda ömür boyu te’sirini sürdürür. Sağlam islâmî âile terbiyesi gören çocuklar, çevrenin te’siriyle kolay kolay bozulmaz lar. “İnsan yedisinde neyse, yetmişinde de odur” sözü, mübalağalı olmakla beraber terbiye konusunda mühim bir gerçeği ifade eder. Bahsimizi, Resûlüllah Efendimizin bir hadis-i şerifiyle noktalayalım:

“Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır”

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2023-11-17T18:56:01+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’da çocuk terbiyesi, hem anne-babanın hem de toplumun sorumluluğunda olan önemli bir konudur. İslam’a göre, çocuk terbiyesinin temel amacı, çocuğun İslami ahlaka uygun bir şekilde yetişmesini sağlamaktır. Bu amaçla, çocuğun maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması, dini ve ahlaki eğitiminin verilmesi, sosyal ve kültürel gelişiminin desteklenmesi gerekir.

    İslam’da çocuk terbiyesine dair birçok ayet ve hadis bulunmaktadır. Örneğin, Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

    “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, sert, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emrini yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim, 66/6)

    Bu ayette, anne-babaların çocuklarını ateşten korumak gibi önemli bir sorumlulukları olduğu vurgulanmaktadır. Bu sorumluluk, çocukların hem maddi hem de manevi olarak korunmasını kapsamaktadır.

    İslam’da çocuk terbiyesine dair hadislerden bazıları şunlardır:

    “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne-babası onu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.” (Buhari, Ebu Davud)

    Bu hadiste, çocuğun fıtratı üzerinde doğduğu ve anne-babanın onun dinini belirlemede önemli bir rolü olduğu vurgulanmaktadır.

    “Üç şey vardır ki, bunlar mutlaka güzeldir: İyi huy, güzel ahlak ve güzel söz.” (Tirmizi)

    Bu hadiste, güzel ahlakın ve güzel sözün önemine dikkat çekilmektedir.

    “Çocuklara güzel ahlakı öğretin.” (Tirmizi)

    Bu hadiste, anne-babaların çocuklarına güzel ahlakı öğretme sorumluluğuna vurgu yapılmaktadır.

    İslam’da çocuk terbiyesinin temel ilkeleri şunlardır:

    • Sevgiye dayalı bir eğitim: Çocukların sevgiyle eğitilmesi, onların gelişimi için temel bir gerekliliktir. Anne-babaların, çocuklarına sevgi ve şefkat göstermeleri gerekir.
    • Süreklilik: Çocuk terbiyesi, bir süreçtir ve süreklilik gerektirir. Anne-babaların, çocuklarına her zaman ve her yerde eğitim vermeleri gerekir.
    • Örnek olma: Anne-babalar, çocuklarına örnek olmalıdırlar. Çocukların, anne-babalarının davranışlarını taklit etme eğilimleri vardır.
    • Empati: Anne-babalar, çocuklarının duygularını anlamaya ve onlara empati göstermeye çalışmalıdırlar.
    • Sabır: Çocukların eğitimi sabır gerektiren bir süreçtir. Anne-babaların, çocuklarına sabırlı bir şekilde eğitim vermeleri gerekir.

    İslam’da çocuk terbiyesinde kullanılan bazı yöntemler şunlardır:

    • Örnek olma: Anne-babalar, çocuklarına örnek olmalıdırlar. Çocukların, anne-babalarının davranışlarını taklit etme eğilimleri vardır. Bu nedenle, anne-babaların, çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir.
    • Sözel eğitim: Anne-babalar, çocuklarına dini ve ahlaki değerleri sözlü olarak öğretmelidirler. Bu eğitim, çocuklarına hikâyeler, atasözleri ve dini metinler anlatarak yapılabilir.
    • Uygulama: Anne-babalar, çocuklarına öğrettikleri değerleri uygulamalı olarak göstermelidirler. Bu şekilde, çocuklar, anne-babalarının söylediklerini daha iyi anlayacaklardır.
    • Ödül ve ceza: Anne-babalar, çocuklarının olumlu davranışlarını ödüllendirirken, olumsuz davranışlarını cezalandırmalıdırlar. Bu şekilde, çocuklar, hangi davranışların doğru, hangi davranışların yanlış olduğunu öğreneceklerdir.

    İslam’da çocuk terbiyesi, hem anne-babanın hem de toplumun ortak sorumluluğunda olan önemli bir konudur. Anne-babaların, çocuklarının İslami ahlaka uygun bir şekilde yetişmesi için çaba göstermeleri gerekir. Toplumun da, çocukların eğitimine destek vermesi gerekir.

    En iyi cevap

Cevapla