Paylaş
islamda güven nedir?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
GÜVEN
Dini kavram olarak “güven”
Güven hem bir duygu hem de bir değerdir, bütün ferdi ve sosyal ilişkilerin temelidir. Eşler, kardeşler, çocuklarla ebeveyn, işverenle çalışanlar, yöneticilerle yönetilenler, devlet ile fert ve kurumlar arasında işlerin yolunda gitmesi için karşılıklı güven gereklidir. Ancak güven ortamı içerisin de insan potansiyelini harekete geçirebilir, güzel duygularını sergileyebilir, yenilikleri deneme cesareti gösterir. Yüksek güven, çalışanlar arasında yaratıcılık potansiyelinin eyleme dönüşmesini mümkün kılar. Güvenin sarsıldığı, insanların birbirini aldattığı bir ortamda yalnızca şekli kurallar işliyor gibi gözükür, ama gerçekte insanlar birbirinin açığını arar, enerjilerini bireysel yahut grup seviyesindeki takıntılarla heba ederler.
Güven konusunda Kur’ân’ın sembolik tasvir ve vurguları dikkat çekicidir. Allah’ın isimlerinden biri, “güvenilir” anlamında el-Emîn’dir. Vahiy meleği Cebrail için kullanılan sıfatlardan biri yine “el-Emin” dir. Vahyi in sanlara tebliğ eden Hz. Peygamber’in el-Emin adıyla tanındığını hepimiz biliyoruz. Keza, Müslümanlığın dinî merkezi Mekke’nin bir adının el-Be ledü’l-Emîn olduğunu da bilmekteyiz. Bütün bunlara ilave olarak, müslüman “güven içindeki kişi” anlamında “mümin” olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan Kur’ân’da Müslüman olmayanlarda karşılaşılan “güven verici ameller” de takdir edilir.! Bu bize güvenin evrensel bir değer olduğunu göstermektedir.
Hz. Peygamber’in hayatında, diğer temel değerler gibi güvenin de gerek bireysel gerekse toplumsal hayatta hak ettiği yere konduğunu görmekteyiz. Hz. Peygamber, bireysel ve toplumsal yaşantı açısından güvenin taşıdığı önemin baştan beri farkındaydı, bu sebeple de toplumda güven duygusunun yerleşmesi ve kökleşmesi için bizzat kendisi örneklik ederek büyük bir gayret göstermiştir. Onun birgün Medine’de kendisiyle buluşup Müslüman olan Adiy b. Hatim’e “Allah’a andolsun ki, çok sürmez bir ka dinin (Irak’daki) Kâdisiye’den devesinin üzerinde yalnız başına Allah’tan başka kimseden korkmadan Kâbe’yi ziyaret etmeye geleceğini göreceksin ” demesi, 291 onun güveni ne kadar önemli ve yaşanabilir bir değer olarak gördüğünü ortaya koymaktadır.
Hz. Peygamber Kur ‘ani perspektifle hareket ederek iman ile güven arasındaki sıkı bağa vurgu yapmıştır. Bu bağlamda, müminin özelliklerin den birinin güvenilirlik olduğunu hatırlatmıştır. Güven bireyleri birbirine yakınlaştıracak en önemli etken olduğundan, müminlerin oluşturduğu sosyal yapıyı azaları birbiriyle dayanışma içindeki insan vücuduna benzetmiştir.
Hz. Peygamber’in örnekliği, vahiy sürecinde bireysel ve toplumsal düzeyde güvenin oluşmasında önemli rol oynamıştır. Bu vesileyle öncelikle Allah’ın vahyini emanet etmek suretiyle ona güvendiğini söylemeliyiz. Bir peygamberde bulunması gereken ana özelliklerden biri, hiç şüphe yok ki, onun güvenilir, yani emanet ehli olmasıdır. Peygamber’in çocukluğundan beri bu vasfıyla öne çıktığını iyi biliyoruz. İşte Allah bu vasfina binaendir ki vahyini tebliğ görevini ona tevdi etmiştir. Öte taraftan Hz. Peygamber’in doğruluk, hoşgörü, cömertlik, diğergamlık, adalet, istişare, hakşinaslık, tutarlılık, ahde vefa.. gibi ahlaki erdemler ve değerlerde öncülük ve örneklik etmesinin de, kendisine güven duyulmasını sağlayan ana faktörler den biri olduğunu belirtmek gerekir.
Güvenin bir başka boyutu olan emanete riayet, Hz. Peygamber’in her zaman hayat düsturlarından biri idi. Onun Mekkelilerin onu öldürmeye yeltendikleri bir anda bile daha önce kendisine tevdi ettikleri emanetle re riayet ettiği iyi bilinmektedir. Güvenilmek için önce güvenmek gerekir. Hz. Peygamber iyi niyetliydi, dolayısıyla da ilişkilerinde güven temelinden hareket ederdi. Allah’a güvenirdi, tebliğ ettiği mesaja güvenirdi, çevresine güvenirdi, dahası kendine güvenirdi.
Hz. Peygamber’in uygulamalarında güven sadece insanlarla sınırlı bir değer değildir. Bilakis üzerinde yaşanılan coğrafyadaki bütün var liklar bu değerden kendilerine düşen payı almışlardır. Bu açıdan Mek ke ve Medine şehirlerindeki uygulamaları örnek olarak hatırlatabiliriz. Bilindiği gibi bu iki şehrin Peygamber zamanındaki en önemli özellik lerinden biri iki güvenli belde oluşlarıdır. Buralarda insanlar güvende oldukları gibi hayvanlar ve bitkiler de güvendeydi. Nitekim hayvanlar öldürülmez, bitkiler kesilmezdi. Bu uygulama Hz. Peygamber nazarında güvenin ne kadar geniş bir çerçeveye sahip olduğunu göstermektedir. Buna göre güven, içinde yaşanılan tabiat içinde gereklidir. Mekke ve Me dine’deki sözü edilen uygulamaların temel amacı, aslında bütün yeryü zünü buralardaki gibi güvenilir hale getirmektir. Yukarıda Peygamber’in dilinden çıkan “bir kadının korkusuzca tek başına seyahat edebilmesi” zaten bu ülkü istikametinde söylenmiş bir sözdür.
Can, mal ve irz güvenliğinin sağlanması Peygamber’in risaletinin temel hedeflerinden biri olmuştur. Kur’ân haksız yere bir cana kıymanın bütün insanların canına kıymakla eşdeğer olduğunu açıkça ifade eder. Peygamber, toplumun nispeten daha zayıf kesimlerini teşkil ettikleri için çocukların, kadınların, kölelerin, düşkünlerin, gayri müslim din adamlarının can güvenliğine ayrı bir önem vermiştir. Hıristiyanlar üzerine Mûte seferine gönderdiği orduya verdiği talimatta çocukların, din adamlarının öldürülmesini yasaklamıştır. Bu da gösteriyor ki, Hz. Peygamber nazarın da hangi irka ve dine mensup olurlarsa olsunlar, çocukların canları değerlidir, mutlaka can güvenliklerine riayet edilmelidir.
Benzer konularımız:
- Hadis aktarımında kaynak kullanımı nasıl olmalıdır? Bütün kaynaklar aynı derecede güvenilir midir?
- Dünyalık sebeplere güvenmek
- İslamda can ve mal güvenliği nedir
- Özgüven nasıl kazanılır ?
- Ehli sunnet alimlerine guvenmeliyiz degil mi
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İSLAM’DA GÜVEN
Güven bir kişinin başka birine veya bir şeye bağlanması, kişinin kendine duyduğu cesaret ,itimat ve yüreklilik anlamına gelir.
İslam’da güven son derece önemlidir. Çünkü iman aynı zamanda emanet ve emniyet kökünden gelmektedir. Allah’a inanmak emniyette olmak demektir. Bu nedenle iman ile güven arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
İmanın olduğu yerde güven vardı, sadakat vardır. Güven insan ilişkilerinin temelidir. Eğer bu temel sarsılırsa toplum hayatında büyük sıkıntılar oluşur.
Güvenin olmadığı yerde iman yoktur .Toplumsal olarak huzur ve sükun da yoktur. Çünkü güven toplumu bir arada tutan en büyük sermayedir . Toplumsal huzur ve ekonomik istikrar sosyal dayanışma ancak güven ile tesis edilebilir. Bakkal müşterisine, öğretmen öğrencisine, doktor hastasına, şoför yolcusuna, yönetici toplumuna güven vermelidir .
Güven gözyaşı gibidir, gözden düştük ten sonra kolay kolay bir daha geri gelmez.
Müslüman Allah’a inanan, ona güvenen ve insanlara güven veren demektir. Mümin de yine Emin kökünden gelir yani korku ve endişelerden güvende olmak emin olmak anlamına gelir.
Peygamberin sıfatlarından biri de emanettir . Peygamber Efendimiz kendisine emanet edilen değerli eşyaları Mekke’de koruduğu için kendisine Muhammedül Emin yani güvenilir peygamber ismi verilmiştir.
Peygamberim, Risalet öncesinde de Risalet Sonrasında da söz ve davranışlarıyla insanlara güven vermiştir. Peygamber Efendimiz müslümanı tarif ederken “Müslüman elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu yani güvende olduğu kimsedir. Müslüman ise insanların malları ve canları hususunda kendine güvendiği kimsedir .” buyurmuştur. Bu açıdan İslam’da güven meselesi çok önemlidir. Hayatın her alanında bu duygu hissettirilmelidir.
Komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, ticaret, yolculuk vs.her yerde varlığını hissettirmesi gereken bir duygudur güven. Çünkü güvenin olmadığı yerde huzurdan bahsetmek mümkün değildir.
Müslüman inancı gereği karşısındakine güven telkin edendir. Müslüman yaşadığı toplumda güvenilir olmak zorundadır. İslam bunu bizlere emreder.