İslâm’da miras hukuku

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Dinde Miras Hukuku

Islamda miras hukuku

Miras kelimesi hukukta, vefat eden kimsenin geride bıraktığı mal ve haklarda (terike) belli sıra, usul ve ölçü dahilinde belli şahıs ve grupların hak sahibi olmasını ifade eden bir terimdir. Bunu konu edinen ilim dalına da miras hukuku denilir. Miras hukukunun klasik Islam hukuk literatüründeki adı ferâiz ilmidir. Miras hukuku, terikede kimlerin hangi ölçü ve miktarda pay sahibi olduğunu belirlemeye dayanması sebebiyle ferâiz ilmi adını almıştır.

Kur’an’da ölenin hısımlarının miras hisseleriyle ilgili olarak üç âyet mevcut olup (en-Nisa, 4/11-12, 176), bu âyetler aynı zamanda Islâm miras hukukunun temel ölçü ve esaslarını da belirlemektedir. Hz. Peygamber de ferâiz ilminin iyi öğrenilip öğretilmesini teşvik etmiş, âyetlerde yer alan hükümlerin açıklama ve uygulamasını yapmış, âyetlerin temas etmediği bazı usul ve hükümleri de ayrıca beyan etmiştir. Âyet ve hadislerde yer alan kural ve hu kümler İslâm hukukçularının yorum ve katkılarıyla daha da zenginleşmiş ve İslâm hukukunun kendi içinde bütünlük ve tutarlılık gösteren bağımsız bir bölümü olarak gelişme göstermiştir.

Islâm hukukunda mirasçılığın iki temel sebebi vardır: kan hısımlığı ve evlilik bağı. Mirasın mirasçılara intika li için miras bırakanın (mûris) ölmesi veya öldüğüne mahkemece hükmedilmesinin yanı sıra ölüm anında mirasçının hayatta bulunması ve mirasçılığa engel bir durumun da bulunmaması gerekir. Mûrisini öldürmesi halinde katilin mirastan mahrum olacağında İslam hukukçuları ilke olarak birleşirlerse de ayrıntıda farklı yorumlara sahiptirler. Gayri müslimin Müslümana mirasçı olamayacağında görüş birliği olup Müslümanın gayri muslim yakınına mirasçı olup olamayacağı ise tartışmalıdır.

Ölenin geride bıraktığı mal ve hakları (terike), teçhiz ve tekfin masrafları çıktıktan, borçları belli bir sıraya göre ödendikten ve vasiyeti de terikenin üçte birini aşmama kaydıyla yerine getirildikten sonra mirasçılarına intikal eder. Mirasçılar temelde üç gruptur: ashâb-ı ferâiz, asabe ve zevi’l-erhâm. Ashâb-ı ferâiz, terikedeki hisseleri belirli olan on bir çeşit hısım olup bunlar paylarını aldıktan sonra, mirasın geri kalan kısmını asabeyi teşkil eden hısımlar aralarındaki öncelik sırasına göre alırlar. Bu iki gruptan kimse mevcut değilse o zaman zevi’l-erhâm grubunu teşkil eden hısımlar mirasçı olurlar. Bu bazı sahâbe ve tabiîn bilginleri ile, Hanefi ve Hanbeli mezheplerinin görüşü olup Mâlikîlere ve Şâfiîlere göre ilk iki gruptan hisim olmadığında miras zevi’l-erhâma değil, devlet hâzinesine (beytülmâl) intikal eder.

Ashab-ı feraiz sistemiyle eş, ana, baba, dede, kız, kız kardeş gibi birinci derecede yakın hısımlara mirastan belirli paylar verilerek onların mirasçılıkları korunmuş, geri kalan da asabeyi teşkil eden hısımlara ölene yakınlıkları ölçüsünde verilerek ölenin hısımları arasında sorumluluklarına ve ölene yakınlıklarına denk bir dağılım sağlanmıştır. Zevi’l-erham grubunun üçüncü sırada yer alması da bu sebepledir. Terikenin üçte ikisinin mirasçıların mahfuz hissesi sayılıp terikenin üçte birini aşan vasiyetlerin ancak mirasçıların rızasıyla veya bu üç gruptan hiçbir mirasçının bulunmaması halinde yerine getirilebilmesi, ölüm hastalığında yapılan ve mirastan mahrumiyeti amaçlayan tasarrufların geçersiz sayılması gibi önlemler de temelde yakınların mirasçılık haklarını korumaya mâtuftur.

İslam miras hukukunda ölenin hısımları, ölene olan yakınlıklarına ve aynı derecede başka mirasçının bulunup bulunmamasına göre terikeden pay aldıklarından, hâliyle daha yakın vârisin bulunması hâlinde diğer hısımın hissesi eksilebilmekte veya daha uzak hısımların mirasçılığı düşebilmektedir. Öte yandan mirasçıların aralarında anlaşmaları veya bazı vârislerin uzlaşma ve razı edilme sonu terikeden çıkması usulleriyle terikenin bölüşülmesi de mümkündür. Terikenin muayyen paylar dağıtıldıktan sonra artması ve asabeden de kimsenin bu lunmaması hâlinde artan kısım aynı mirasçılara hisseleri oranında dağıtıldığı gibi, terikenin paylara yetmemesi halinde de mirasçılardan hisseleri oranında fedakârlık yapması istenerek bütün pay sahibi mirasçıların hakları dengeli bir şekilde korunmuş olur.

Islâm miras hukukunda terike belli bir sınıf ve zümreye inhisar ettirilmeyip mümkün olduğu ölçüde yakın hısımların hepsine de mirastan pay verilmeye çalışılmış tır. Ölenin çocukları bulunduğunda da baba veya dede ye, anneye mirastan pay verilir. Öte yandan kişilerin mirasçılık payları ile aile içindeki sorumluluklar arasındaki denge de gözetilmiştir. Ailenin geçim yükü, aile bireyleri ne, bu arada kız kardeşlere, anneye bakım sorumluluğu, ailede koca, baba, oğul, oğlun oğlu gibi erkeklerin omuzlarında olduğundan, onlara kızlara göre daha fazla (genelde iki kat) pay ayrılmış, buna karşılık onların aile içi ödevleri sadece dinî ve ahlâkî alanda bırakılmayıp hukuki yaptırımlarla da kontrol altına alınmıştır. Bu itibarla Islam miras hukuku kendi sistemi içinde tutarlılığını ve bütünlüğünü korur.

Çağımızda şehirleşmenin, ağırlaşan ekonomik şartların, dini ve ahlâki eğitim yetersizliğinin de etkisiyle beşerî hatta aile içi ilişkilerde bencillik, ferdiyetçilik ve sorumsuzluğun egemen olmaya başladığı görülmektedir. Hısımlar arası ilişki ve bağların ise, anne baba ve çocuk lardan oluşan çekirdek aile tipinin dar kalıpları içine sıkı şıp kaldığı söylenebilir. Böyle olunca kişilerin özellikle de erkeklerin Islâm miras hukukunun ilke ve hükümlerine göre terikeden pay alıp buna karşılık o fazla payın verilmesine sebep teşkil eden sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirmemesi, bu konuda ihmalkar hatta kayıtsız kalması ise korunmaya çalışılan dengeyi altüst ettiğinden kızların açık bir mağduriyetine yol açmakta ve onların haklı serzenişlerine sebep olmaktadır. Erkeklerin Islâm hukukuna göre hak isteyip ödevlerini cari pozitif huku kun maddî yaptırımlarıyla sınırlı tutmaları, farkında olmadan Islâm hukukunun mirasla ilgili hükümlerini de töhmet ve tartışma ortamına itmektedir. Halbuki İslam miras hukukunda yakın hısımlara terikeden verilen pay ve haklar ancak Islâm’ın öngördüğü sorumluluk ve yu kümlülüklerle birlikte bir anlam ve değer ifade etmektedir. Böyle olunca tek taraflı ve çıkarcı bir yaklaşımla mirastan pay almanın, fakat gereken yükümlülüklerden kaçınmanın bu dengeyi bozacağı, kul hakkı ihlâline yol açacağı ve uhrevi sorumluluk doğuracağı açıktır.

Islâm insan haklarının sağlanmasında kadın, çocuk, işçi gibi sesini güçlükle duyurabilen ve hakkını elde etmede türlü engellerle karşılaşan grupların hukukunun korunmasında azami titizliği gösterdiği, kul hakkı ihlâlini en ağır günahlardan biri saydığı hâlde günümüz İslâm dünyasının çeşitli kesimlerinde erkeklerin çeşitli bahanelerin ve toplumsal telakkilerin arkasına sığınarak kadınların miras haklarını engellediği, vermediği veya sembolik bir miktar verdiği bilinmektedir. Buna ilâve olarak erkek çocukların eğitim ve çalışma gibi sebeplerle ebeveynini terk ve ihmal ettiği, onların çoğu defa kız çocukları tarafından bakılıp gözetildiği, üstelik erkeklerin bu duruma rağmen mirastan fazla pay almakta israrcı olduğu da zaman zaman gözlemlenmektedir. Böyle olunca denge kız çocukları aleyhine bir hayli bozulmuş olmakta, hatta Islâm miras hukukunun kurmak ve korumak istediği denge âdeta ters yüz olmaktadır.

Hâlbuki hak ve adaleti esas alan ve bütün hükümle rinde bu ilkeyi gözeten bir dinin böyle bir uygulamayı öngörmediği açıktır. Bu sebeple de dinin mirasla ilgili hükümlerinin ve fıkıhta yer alan ölçü ve paylaşımların iyi anlaşılmasına günümüzde daha çok ihtiyaç bulunduğu burada bir defa daha hatırlanmalıdır..

Diyanet

BENZER KONULAR:

Answers ( 5 )

    2
    2022-12-23T18:12:28+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslamda miras hukuku

    islamda miras paylaşımı hesaplama

    Miras, hukuk kurallarına göre vefat eden bi kişinin geride bıraktığı taşınır veya taşınmaz mallarının belli bir kural çerçevesinde belli şahıslara kalmasıdır. İslam da ise miras hukuku, İslamiyet kurallarına göre vefat eden bir kişinin geride bıraktığı taşınır veya taşınmaz mallarının İslamkuralları çerçevesinde belli şahıslara kalmasıdır. İslam hukukunda mirasçılığın iki temel sebebi vardır. Bunlar; kan hısımlığı ve evlilik bağı. Bu iki bağa göre miras hukuku kuralları belirlenmiştir.

    En iyi cevap
    2
    2022-12-23T18:14:01+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslamda miras hukuku nasıl olmalıdır

    Babama bakıyoruz 6 yıldır diğer kardeşleri bakmıyor mallarının hepsini kendi üzerine geçirsen günah mı

     

    2
    2022-12-23T18:14:14+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’a göre miras malına dinimizin belirlediği ölçülerle dağıtılması farzdır Allah’ın emridir

    miras malını Allah’ın razı olacağı şekilde dağıtma yanlar kul hakkına girenler bir nevi onların mallarını gasp etmiş olurlar hesaplarını hem bu dünyada verirler hem de ahirette

  1. Nazım avatarı
    1
    2023-05-23T05:03:09+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Anne-baba 2-3 çocuklu  ailede baba ölürse burda kimlere pay düşüyor.anne ve sadece çoçuklara mı ?

    Anne-baba ayrı iseler sadece çocuklar mı alir?

    Bu sorumda   Bir başka varis var  ise anne çocuktan başka   eğer ölen kişi çocuklar arasında sağ iken  önceden paylaşım yaptıysa bu varisin  o mallarda pay hakkı var mıdır?

     

  2. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Baba vefat ederse annenin belirli bir payı vardır Gerisi çocuklarına kalır 

Cevapla