Paylaş
İslam’da ölüye saygı
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
ÖLMÜŞLERİMİZE SAYGI
Bu dünyanın fani oluşunu birçok vesileyle görür ve idrak ederiz. Ağaçlar yeşerir, sonra sararır ve yapraklarını döker. İnsanlar doğar, yaşar ve ölürler. Ölüm gerçeği her canlının başına gelecektir. Allah Teâlâ: “Her nefis ölümü tadacaktır” (1) ayet-i kerimesi ile bunu hatırlatmakta ve bir gün huzuruna çıkacağımızı bize haber vermektedir. Her ölüm haberi aldığımızda, bir tarafımızın eksildiğini hissederiz. Minarelerden yükselen sala sedalarının kulaklarımızda bıraktığı hüzünlü ses yüreğimizden de koparır bir şeyleri. Hele salası okunan tanıdığımız, dostumuz, arkadaşımız ise hepten gönüllerimizde fırtınalar koparır. Ölümün ifadesi sözlerde değil, ölülerin dudaklarında düğümlenen sükûtlarda gizlidir. Kabirler, dışarıdan sessiz bir toprak yığını gibi görünür. Onların içi mahşerin bir numunesidir. Ölüm, bir yok oluş değil, fani hayattan ebedi hayata geçiştir. Dolayısıyla ölüm, aslında bir dirilmedir, zannedildiği gibi kötü bir şey değildir. Hayat güzel olduğu gibi, ölüm de güzeldir. Merhum Necip Fazıl bir beytinde olayı şöyle özetler: “O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail’e “hoş geldin !” diyebilmekte hüner… Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber.”
—————
Aslında, hayatı da, ölümü de yaratan Allah’tır. Allah’ın yarattığı her şeyde bir güzellik gizlidir. Hayatı da, ölümü de güzelleştiren insanın yararlı ve güzel işleridir. Güzel ve yararlı işimiz yoksa dünyamız da, ahiretimiz de güzel olmaz. O halde, ölümden korkmak yerine, ölüm ve sonrası için hazırlık yapmak gerekir. Bilinmelidir ki; ölüm ne geç, ne erken, tam vaktinde gelir. O hiçbir zaman savuşturulamaz. Her tabutun ardından bakanlar mahzundur. Ölen kişi hoşlanmadığı biri dahi olsa, insanı buruk bir his kaplar. Ancak! gezmediğimiz, ziyaret edip selam vermediğimiz, bir Fatiha bile okumadığımız, ayrık otlarını, dikenlerini temizleyip ilgilenmediğimiz mezarların bize ait olmadığı kesin. Demek istediğimiz şudur; Ölülerine saygısı olmayan ve mezarlarına sahip çıkmayan toplumların, geçmişi ile irtibatları kopmuş ve tarih şuuru felç olmuştur. Mazisinden kopuk bir toplum olmak istemiyorsak, kabir bakım ve ziyaretlerimizi unutmayalım. Bayramlarda ziyaretlerimizle dirilerimizi sevindirdiğimiz gibi, ölülerimizi de ziyaret ederek sevindirmeyi ihmal etmeyelim. Peygamber Efendimiz“Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü kabirleri ziyaret, size ahireti hatırlatır” (2) tavsiyesi gereği kabirleri ziyaret ederken, Sadi’nin tavsiyelerini de aklımızdan çıkarmamaya özen gösterelim! “Sen hayatında çok kimselerin yerinde, yurdunda oturdun. Yarın da senin yerinde başka kimseler oturacaktır. Gerek pehlivan ol, gerek kılıç eri ol, dünyadan ancak bir kefen götürebilirsin!” (3) “Aklını topla toprağa kirli girmek ayıptır!” (4)
—————————————
1-Enbiya Suresi,21/35. 2-İbn-i Mace, Sünen, Cenaiz 47. 3-Sadi, Bostan ve Gülistan, Ter:Rıfat Bilge, İstanbul,1984; s.281. 4-Sadi, a.g.e, s.256
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
İslam, insana saygıyı önemli bir görev saymış, insanın hayatta olanına da, ölenine de saygı gösterilmesini istemiştir. Musallaya konulan ölü üzerine kılınan cenaze namazı, yapılan dua, aynı zamanda o din kardeşimize karşı görevimizdir, duadır ve ona karşı gösterilen bir saygının ifadesidir. Ölüm, geride kalanları üzüntü içinde bırakır. Böyle de olsa, Müslümanlar olarak, bu tür haber ve olayları sabırla karşılamalı, o anda yapılması gereken görevlerimizi en güzel şekilde yapmaya gayret etmeliyiz. Ölenin arkasından ağlamak caiz ise de, bağırıp, saç-baş yolmak, yaka-paça yırtarak ağlamak uygun değildir. Mümkün mertebe bir sessizlik, teslimiyet ve düşünme hali olmalıdır.