İslam’da Peygamber Sevgisi Nasıl Olmalıdır?

Question

ISLAMDA PEYGAMBER SEVGISI NASIL OLMALIDIR

İSLAM’DA PEYGAMBER SEVGİSİ NASIL OLMALIDIR?

Müminin Yüce Allah’a olan sevgisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberini de sevmeyi gerektirir. Müminlerle Hz. Peygamber arasındaki sevgi, aile fertleri ve diğer müminlere olan sevgiden farklı, tamamen hissi bir yönü olan sevgidir.

Kur’ân müminlerin Hz. Peygambere olan sevgisini şu ifadelerle haber vermektedir: “Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir. Aralarında kan bağı bulunanlar Allah’ın kitabında (mirasçılık  bakımından) birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; dostlarınıza lutufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır.” (Ahzab, 33/6)

Hz. Peygamber müminlerin kendisine olan bu yakınlığını şu şekilde açıklamaktadır: “Hiçbir mümin yoktur ki, ben ona, dünyada ve âhirette insanların en yakını olmayayım. İsterseniz ‘Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır…’ âyetini okuyunuz. Kim bir mal bırakırsa, onu, vârisleri kimler ise onlar alsınlar, eğer geride bir borç veya korunmaya muhtaç çoluk çocuk bırakırsa bana gelsin, ben onun yakınıyım”.

Hz. Peygamber, müminin kendisine olan sevgisini onun imanıyla ilişkilendirmiş ve şöyle buyurmuştur: “Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ben bir kimseye kendinden, servetinden ve çocuğundan daha sevgili olmadığım sürece o, gerçek manada inanmış olmaz.

Müminlerin Hz. Peygambere olan sevgilerinin temelinde, onun ümmetine olan düşkünlüğü, sevgisi, şefkat ve merhameti gelmektedir. Kur’ân onun bu durumunu aşağıdaki âyetlerde şu şekilde bildirmektedir:

“Sana uyan müminlere kol kanat ger”( Şuarâ, 26/215 ) “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur”.( Tevbe, 9/128)

Hz. Peygamberin kendilerine olan bu düşkünlüğünü, sevgi ve şefkatinin derecesini bilen sahabe de söz ve fiillerinde ona olan sevgilerini izhar ediyorlardı. Bazen ona hitap ederken “Anam babam sana feda olsun!” şeklindeki sözleri ona olan sevgi ve bağlılıklarının bir işaretiydi.86 Sahabenin; Hz. Peygamberin sakalının kıllarını saklaması, sırf Allah Resulünün eli değdi diye saçlarını ölünceye kadar kestirmemesi, Hz. Peygamber’in ansızın vefatında, Hz. Ömer’in; onun vefatını kabullenemeyişi, öldüğünde onun yanına defnedilme arzusu, Hz. Peygamber vefat ettikten sonra Bilal’i Habeşi’nin, Medine’de yaşamak istemeyişi91 Hz. Peygambere olan sevgilerini izhar etmelerine dair davranışlarından sadece bazılarıdır.

Ashabından kendisini, kendi nefislerinden, eş ve çocuklarından daha çok sevmelerini isteyen Hz. Peygamber, her daim onlara kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu hatırlatmış ve kendisini bu peygamberlik makamının üstüne çıkarmamalarını, sevgi ve saygılarını ifade ederken aşırıya kaçmamaları gerektiğini öğretmişti.

Hz. Peygamber ashabının kendisine olan sevgilerini izhar ederken şahsını ve eşyalarını kutsallaştırmalarına, onun şahsiyeti üzerinden tevhid ilkesini zedelemelerine göz yummamıştır. Zira bir defasında Hz. Peygamber suya elini daldırıp abdest almıştı. Orada bulunan sahabenin onun yaptığının aynısını yaptığını gören Allah Resulü, “Sizi bunu yapmaya sevk eden şey nedir?” diye sordu. Sahabiler, “Allah ve Resulünün sevgisi” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Eğer Allah ve Resulünün de sizi sevmesini istiyorsanız size bir şey emanet edildiğinde ona riayet edin, konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve komşularınızla iyi geçinin”

Gerek Allah sevgisi gerekse Hz. Peygambere olan sevgi onun eşyalarını muhafaza etmek, saçını sakalını ele yüze sürmekten, sadece ben Allah ve Resulünü seviyorum demekten ibaret olmadığını yüce Allah şu âyette açıkça beyan etmektedir:

“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”( Âl-i İmrân, 3/31.)

Bu âyette işaret edildiğine göre Allah sevgisi Hz. Peygambere tabi olmaktan geçtiğine göre, müminin peygamber sevgisi de onun ve Kur’ân’nın ahlâkıyla ahlâkını süslemesiyle, onun sünnetine uymasıyla mümkün olmaktadır.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    0
    2025-02-15T05:24:52+03:00

    İslam’da Peygamber sevgisi, hem inanç hem de davranış açısından çok önemli bir yere sahiptir. Müslümanlar, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) yalnızca bir peygamber olarak değil, aynı zamanda en güzel ahlak ve örnek olarak görürler. Peygamber sevgisi, İslam’ın temel ilkelerinden biridir ve bu sevgi, birkaç şekilde ifade edilir:
    Peygamber’e İman Etmek: Peygamber sevgisinin temeli, ona inanmak ve onun Allah’tan aldığı vahyi doğru bir şekilde kabul etmektir. Müslümanlar, Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna ve onun öğrettiklerine sadık kalmaları gerektiğine inanırlar.
    Peygamber’in Sünnetine Uymak: Müslümanlar, Hz. Muhammed’in hayatını örnek alarak yaşamalıdır. Onun sözlerini, davranışlarını ve tavsiyelerini hayatlarına yansıtmak, peygamber sevgisini gösteren en önemli adımlardan biridir.
    Peygamber’e Salavat Getirmek: Salavat, Peygamber’e sevgi ve saygının bir ifadesidir. Müslümanlar, namazda ve diğer zamanlarda Allah’a Peygamber’e salavat getirmelerini istemek, sevgi ve hürmetlerini dile getirmeleridir.
    Onun Öğrettiklerini Yaymak: Peygamber sevgisi, onun öğretilerini başkalarına aktarmakla da gösterilir. Müslümanlar, İslam’ın mesajını doğru bir şekilde iletmek ve insanlara doğru yolu göstermekle sorumludurlar.
    Peygamber’i Anmak ve Ziyaret Etmek: Peygamber’e duyulan sevgi, onu anmak ve onun adını yüceltmekle pekiştirilir. Ayrıca Medine’deki Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret etmek de bir sevgi ifadesidir.
    Peygamber’e Karşı Saygı ve Takdir: Peygamber sevgisi, onun kişiliğine ve öğretilerine duyulan derin bir saygıdır. Müslümanlar, ona hakaret edilmesine karşı duyarlı olmalı ve ona karşı en yüksek saygıyı göstermelidir.
    İslam’da Peygamber sevgisi, inançla şekillenen ve pratikte yansıyan bir sevgidir. Onun öğretilerine sadık kalmak ve hayatını örnek alarak yaşamak, bu sevginin en gerçek ve anlamlı ifadesidir.

Cevapla