Paylaş
İslamda sakal bırakmanın hükmü
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Dinimizde Sakal Bırakmak
Bir camide vaaz eden bir hoca efendiyi dinliyorduk. İmam sakalsız idi. Dinleyenlerden sakallı bir zât imama şöyle bir soru yöneltti: Sakalsız hocanın arkasında kılınan namaz sahih (geçerli) midir? Hoca efendi “evet” diyerek soruyu cevapladı. Bunun üzerine soru sahibi sert bir ifade ile “Hayır sakalsız kimsenin arkasında kılınan namaz geçersizdir, bâtıldır” dedi. Orada şiddetli bir tartışma meydana geldi. Bu konuda hüküm nedir?
Müslümanlar arasında yaygın bir halde olan aşırılık, çeresi bulunmaz bir hastalıktır. Müslümanlar olarak görevimiz orta yolu izlemek ve hikmetli davranmaktır. Aşırı davranmaktan, ölçüsüz olmaktan kaçınmaktır. Allah’ın dinine insanları çağırmamız söz konusu olunca üzerinde konuşmamız gereken bahsi iyice anlamalı, tartışma ve konuşma edebine uymalı ve konuyu en güzel biçimde sunmalıyız. Bununla beraber dinin temelini teşkil etmeyen konular sebebiyle birbirimizle olan ilişkilerimizi kesmemeli, birliğimizi parçalamaman ve küçük meselelerle uğraşırken daha büyük görevlerimizi ihmal etmemeliyiz. Aksi halde Hz. Hüseyin’i öldürerek ellerini onun kanına bulaştırmaktan çekinmeyen, fakat pirenin kanının necis olup olmadığını araştıranların durumuna benzer bir duruma düşeriz.
Söz konusu imam efendiye karşı çıkan kimse, bir çok yönden kötü davranan bir kimse durumuna düşmüştür. Şöyle ki:
Çünkü imam efendiye karşı katı ve büyüklük taslayan bir tarzda çıkış yapmıştır. Oysa soru soran kimseden beklenen, fetva sorduğu kimseye güven duymasıdır. Zira kendisine başvurup soru sorduğu konuda ona sığınmıştır.
Çünkü o soruyu bilgi edinmek için değil, onu sıkıntıya sokmak maksadı ile sormuştur.
Çünkü soru sahibi daha sonra sakalsız kimsenin arkasında kılınan namazın bâtıl olduğunu söylemekle açık bir şekilde hataya düşmüştür. Zira böyle bir hüküm şunu gerektirir: Eğer sakalsız imamın arkasında kılman namaz bâtıl ise tek başına namaz kılan sakalsız kimsenin namazı da bâtıl olur. Bu demektir ki milyonlarca sakalsız kimsenin namazı bâtıl olmaktadır. Bu kimselere namaz kılmayan kimseye uygulanması gereken hükümleri uygulamak gerekir. Zira bâtıl olan namaz hiç yok gibidir. Fıkıh âlimleri sakal bırakmak hususunda ihtilaf etmişlerdir:
B azılan sakal bırakmak hususunu titiz bir şekilde desteklemişlerdir.
Bazıları sakal bırakmayı teşvik etmişlerdir. Bunlara göre en kötü varsayımla sakalı traş etmek büyük günah derecesine varan bir davranış değildir.
İmamlık yapacak kimsede bir takım özelliklerin bulunması iyidir. Bunlar hür olmak, reşit olmak,’ adalet sıfatına sahip olmak, faziletli olmak, iyi bir hâl üzere olmak, takva sahibi olmak, ilim sahibi olmak gibi hususlardır.
İmam’da bulunması gereken özellikler arasında sakallı olmak gibi bir özellik zikredilmemektedir.
Buharı dışında beş hadis kaynağında Abdullah b. Me’ud’dan rivayet edilen bir hadisinde Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu görmekteyiz:
Cemaate onların Kur’an’ı en iyi okuyanı imam olur. Okuma hususunda eşit olanlar bulunursa bunlardan sünneti en iyi bilen imam olur. Bu konuda da eşit olurlarsa hicret etmekte ilk olan imam olur. Bunda da eşit olurlarsa en yaşlısı imam olur. Bir kimsenin yetkili olduğu yerde başkası imam olmasın. Bir kimsenin evinde ev sahibinin izni olmadan döşeğine oturulmasın. (Müslim ve Tirmizî)
Dikkat edilirse Hz. Peygamber bu hadisinde imam olacak kişinin özelliklerini saymış, bu özellikler arasında “sakalı en uzun olan imam olur” gibi bir hususa yer vermemiştir.
Ebu Dâvud ve Dârekutnî’nin Hz. Peygamber’den rivayet ettiklerine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Müslüman olan her insanın arkasında namaz kılınız. O kişi ister iyi ahlâklı olsun ister günahkâr olsun. Hatta büyük günahlardan birini işleyen biri de olsa arkasında namaz kılınız. (Ebu Dâvud)
Bu esastan hareketle ilim adamları, günahkâr da olsa her müslümanın arkasında kılınan namazın sahih olduğunu söylemişlerdir.
Bu hususu sahabe ve tabiinden gelen icma (görüş birliği) da desteklemektedir. Onlar yönetici ve valilerin günahkâr oldukları halde arkalarında namaz kılarlardı. Buharî’deki rivayete göre Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, Haccac b. Yusuf es-Sekâfi’nin (meşhur Haccac-ı Zâlim) arkasında namaz kılmıştır. Buhâri, Müslim ve diğer Sünen sahiplerinin rivayetlerine göre Ebû Said; Mervan bayram hutbesini namazdan önce okuduğu halde arkrasında namaz kılmış, fakat “Sizden biriniz bir kotülüğü görünce (gücü yetiyorsa) eliyle düzeltsin…” (Müslim ve Tirmizî) hadisine göre Mervan’a itiraz etmiştir.
İşte bundan dolayı -özellikle bilgili ve iyi ahlâklı olan- sakalsız kimsenin arkasında kılınan namazın batıl olduğunu söylemek sapık bir söz ve yalan bir kavildir.
Burada bu konuda Nur’ul İslâm dergisinde (ki bu dergi Ezher Üniversitesinin Vaaz ve İrşad bölümünün resmî dergisidir) yayınlanan bir fetvayı zikretmemiz yerinde olacaktır:
Dört mezhepte de itimat edilen görüş, sakalı traş etmenin tedavi gibi bir özür olmadıkça haram olduğu istikametindedir. Mâlikîler-den bazılarına ve Şâfi mezhebinin son devir âlimlerine göre sakalı traş etmek tenzihen mekruhtur. Bilindiği üzere tenzihen mekruh olan şey helâle yakındır. Böyle bir mehruhu işleyene ceza gerekmez. Şu kadar ki mekruhu işlemekten kaçınana sevap vardır.
Şenkiti’nin Feîh’aî Mun’im isimli kitabında Hz. Peygamber’in sakal bırakmakla ilgili -yukarda geçen- hadisi izah edilirken şöyle denmektedir:
Sakalı traş etmek doğu ülkelerinde yaygın hale gelmiştir. O kadar ki pek çok dindar kimse kendisine alaycı gülüşlerle bakılacağından korkarak, başkalarını taklitle sakalını kesmiştir. Çünkü onların geleneklerinde sakal traşı alışkanlık halindedir.
Bu durumda sakalı traş etmenin caizliğine esas olacak bir ana kuralın tesbiti için ciddi bir çalışma yaptım. Tâ ki bu durumda olan pek çok değerli kişi için bir genişlik ve haramdan kurtuluş yolu ortaya çıksın.
Bu konudaki hükümde bir usûl kaidesini uyguladım. Şöyle ki: Ulemâdan pek çoğuna göre emir sığası (kipi) vucûb (gereklilik) ifade eder. “Mendubluk (yapılması teşvik edilen bir keyfiyet) ifade eder” diyen de olmuştur. Bir başka görüşe göre meselede tafsilata ihtiyaç vardır; eğer emir Allah’tan ise vücub, konumuzdaki hadiste olduğu gibi Hz. Peygamber’den ise mendubluk ifade eder.
Bu görüşler Meraki’s-Suûd isimli usûl kitabında şu mısralarla ifade edilmiştir:
Emir kipi çoğunluğa göre ifade eder vücûb Bazısınca matlup bir iştir veya mendûb.
“Bazısınca vücûbtur” ifadesi, Allah’tan gelmesi halinde emrin vü-cub ifade edeceğini, Hz. Peygamber’den gelmesi halinde ise men-dub anlamına geldiğini bildirmektedir. İşte pek çok kimsenin traş olmasını bu görüş ışığında değerlendirmek yerinde olur.
Buna göre sakalı traş etmeyip bırakmak mendub bir iş olup, bunu yapan sevaba nail olur, yapmayana ise ceza gerekmez.
Allahım! Bizi sözde, işde ve düşüncede doğruya yönelt. Sen kendinden ümid beslenilenlerin en hayırlısı ve istekte bulunulanların en çok ikram edenisin
Benzeri konular:
Cevapla