Dinde tebliğ ne Demek

Allah Teala, rahmet ve inayetiyle İnsanlara peygamber ve kitaplar göndererek onlara doğru yolu göstermiştir.  Rasulüllah (s.a.v)  hayatı buyunca,    tebliğ görevini bizzat kendisi yaptığı gibi, yeni Müslüman olan kabilelere Mus’ab bin Umeyr ve Muaz Bin Cebel (RA) gibi güzide sahabelerini de görevlendirmiştir.

Allah’ın emirlerini ve yasaklarını insanlara tebliğ ederek onların hidayetine yardımcı olmak en hayırlı işlerden biridir. Çünkü bu görev öncelikle Peygamberlerin ve onların yolunda gidenlerin yerine getirdikleri şerefli bir görevdir.  Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde Allah yoluna çağırandan daha hayırlı kimsenin olamayacağını şu şekilde bildirmiştir: ‘‘İnsanları Allaha çağıran, iyi iş yapan ve Ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır.’’[1]

Rasulüllah (sav) de tebliğ görevini yapanların elde edecekleri ecri şöyle müjdelemiştir: ‘‘Kim hidayete davet ederse, kendisine uyanların sevabı kadar ona sevap vardır ve bu, onların sevaplarından hiçbir şey eksiltmez. Her kim bir sapıklığa davet ederse ona kendisine uyanların günahları kadar günah vardır ve bu onların günahlarından hiçbir şey eksilmez.’’[2]

Tebliğ ve davette bulunan kişilerin samimi ve güler yüzlü olması gerekir. Soğuk ve katı yürekli insanlardan hiç kimsenin hoşlanmadığı bir gerçektir.  Güler yüzlü bir çehrenin ve tatlı bir çift sözün her insan üzerinde müspet bir tesir bıraktığını kim inkâr edebilir?

İslamı tebliğ edecek kimselerin çağın şartlarına göre bilgi ve tecrübeye sahip olmaları gerekir.  Ayrıca bulunması gereken en önemli vasıflardan birisi de, tebliğ ettikleri şeylerin aksine davranış sergilememeleri gerekir. Kur’an-ı Kerimde ‘‘Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınızı söylemeniz Allahın yanında şiddetli bir gazaba sebep olur.’’[3] diye buyrulmaktadır. İslamı anlatan, tebliğ eden kimseler, kendisi emreder yaşamaz; kötülüklerden men ederken, kendisi bu prensiplere uymazsa,  yaptığı tebliğin etkisi de olmayacak demektir.

Çağımızda günah ve kötülükler gün geçtikçe yayılırken, edep ve haya duyguları sınır tanımaz şekilde aşınırken, şiddet ve baskı gittikçe artarken, toplumu aydınlatacak, Kur’an ve Rasulüllah’ın ahlakıyla yetişmiş manevi davetçilere ihtiyaç vardır. Bu yüzden tebliğ ve davetin cami ve çevresiyle sınırlandırılması yeterli değildir. Davetin ve tebliğin ihmal edildiği dönemlerde, toplumun bozulması, inkârcılığın artması, ibadet ve iteatin azalması kaçınılmazdır.

Bir ayet-i kerime’nin mealiyle bitirmek istiyorum; ‘‘Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.’’[4]

—————-

1  Fussilet 41/33

2  Müslim, İlim, 16

3   Saf 61/ 2-3.

4   Al-i İmran 3/ 104.

BENZER KONULAR:

• tebliğ ne Demek? Kısaca
• tebliğ ne demek
• tebliğ ne demektir kısaca
• Tebliğden uzak bir insan
• Hz. Muhammed’in Mekke ve Medine’de İslamiyeti tebliğde izlediği metod ve politikalar neler
• Tümünü görüntüle.