İslam’da Yapay Döllenme

Question

Suni Döllenme Ve Din

SORU: İddia ettiklerine göre, bir İtalyan bilim adamı labaratuvar-da bir cenin meydana getirmeye yeltenmiş fakat muvaffak olamamış. Bitki hayvan ve insanlarda suni döllenmenin hükmü nedir? Dinin bu konudaki görüşünü söyler misiniz?

CEVAP: Bu haber kuvvetli ihtimalle doğrudur. Eğer haberin aslı varsa, sebep olanın büyük bir payı vardır. Çünkü bilim adamlarının dediklerini yapma hırsı onları devamlı, insanlara meçhul olan tabiatın bazı şeylerini keşfetmeye sevketmektedir. Onların en son buldukları şey ise, erkek ve kadından alman meniden bir cenin meydana getirmektir. Bu yeni bir şey değildir. Bu çok eskilere dayanıyor. Bu çok zor bir tecrübedir. Bilindiği gibi bazıları bu konuda çok az bir başarı elde ettiler. Bu konuyu araştırırken bize düşen şey, insanın meydana getireceği şeyle, Allah’ın (c.c) yarattığı şeyler arasındaki esas farkı göz önünde bulundurmaktır. Biz burada bir çok fark görüyoruz:

Birincisi: Bu bilim adamının yaptığı bir taklit ve bir derlemedir. Bu bakımdan insanlarla Allah’ın yarattığı arasında çok farak vardır.

İkincisi: Bu bilim adamının işi bir sonuca varmamıştır. Bir şeye başlamış ama sonuna varamamıştır. Günler geçti haberi veren gazeteler -bir netice çıkmadığı için- hayal kırıklığına uğradılar.

Üçüncüsü: Bu bilim adamını buna iten sebep nedir? Bu sadece bilimsel bir meraktan mı yoksa ilahi akideyi mahkum etmek, ilahi yaradılışı yok saymak veya ilahi sanatı inkar etmek mi? Bu sayede insanların akidelerini yitirmelerini ve dini terketmelerini mi istiyor?

Benim galip zannıma göre son şık, bilim adamlarını böyle şeylere sevkediyor. Çünkü genelde bunun gibi deney ve tecrübeler ancak il-hadla neticelenir, en azından dini bir akaitten uzakdırlar. Dindar adam -ister müslim ister gayr-i müslim olsun-Allah’a ve Allah’ın yaradılışına inandığı sürece böyle şeylerden kendini sakındır.

Hatta kendi nefsinde bunun üzerinde kudret dahi bulsa, böyle şeylere girişmez. Çünkü kesin olarak biliyor ki yaratmak onun işi değildir. Onun ihtisas sahası da değildir. Yaratmak ancak Allah sübhanehu ve te-âlânın işidir.

Yine bu araştırmanın meyvesine bir göz atalım. İnsanlığın önünde devasa problemler vardır. Bu bilim adamının bu problemlere eğilmesi lazım idi. Neslin kalabalıklaştığını söylüyorlar. Bu bilim adamı ise kalkmış deney yoluyla bir cenin meydana getiriyor. Bu küçük devenin üzerine büyük deveyi oturtmaktır. Nüfus patlamasına katkıda bulunmaktır. Bu da abes bir iştir.

Bunu caiz görmekle ilmi, tıbbi ve toplumsal müşkilatlar meydana gelir. Bilim adamlarının çaba sarf etmelerine ihtiyaç vardır. Eğer onlar insanların hizmetinde iseler onlara çok şey düşer. Keşke bu bilim adamı bunun yerine ihtimamını kanseri, kalp sektesini araştırmaya, beyin kanamalarına veya bunlara benzeyen, medeniyetin oluşturduğu hastalıklara yöneltseydi. Medeniyet ehli bu hastalıklara karşı elleri kollan bağlı durumdadır.

Bu abesle iştigal eden araştırmacının mesh, (değişim) ve beşer takatinin üstünde olan ilahi işi taklit etmekle Allah’ın şu aşağıdaki ayetleri arasında bir uzlaşma bulmak mümkün değildir:

Biz insanı en güzel biçimde yarattık. (Tin/4)

Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol rabbine karşı seni aldatan nedir? (İnfitar/6-8)

Bizim rabbimiz herşeye hilkatini (varlık özelliğini) veren sonra da doğru yolu gösterendir. (Taha/50)

Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. (Nuh/17)

İnsanların ilkin topraktan yaratılıp ve sonradan canlı haline gelmeleri -bilim adamının yaptığı ile Allah’ın yaptığı arasındaki- esas farkı meydana getirir.

Bilhassa son asırlarda bilimle uğraşan insanlar Allah’ın Önlerine koyduğu ham maddelerden kötü yönden yararlanmak için bayağı gayret sarfediyorlar. Onlardan yararlanmayıp ancak insanlık için büyük müşkilatlar meydana getiriyorlar. Ve böylelikle hayatı çekilmez hale getiriyorlar. Atom bombalarını keşfetmek, barutla savunmada bulunmak gibi daha nice kuvvete sevkedecek şeyler bulundu. İnsanlar bugün bunları ya harblerde silah olarak ya da hayatta büyük sıkıntılar meydana getirecek tehditler için kullanılıyor.

Bu konuda büyük çaba sarfetmemiz gerekmektedir. Bütün insanların -müslim olsun gayr-ı müslim olsun- ilahi bir dine veya insanların kerametine inanan herkesin insanların emniyetine nazarlarını çevirmesi lazımdır. Ta ki bu araştırmacıların nazarları da insana ve insanın değerine çevrilsin.

Farz edelim ki bu araştırmacı bu cenini geliştirdi. Bu onun kudretine delalet eder mi? Yoksa bu sebepleri yaratan ve onun önüne koyan Allah’ın kudretine mi delalet eder? Hammaddeyi ve gelişmeye uygun olan şeyi hazırlayan kim?

Farzedelim ki bu araştırmacı bir adım daha attı. Bu da dinin aley-hine bir delil olmaz, aksine dine bir delil olur. Biz hergün Kur’an’da şu ayeti okuyoruz:

Nihayet yeryüzü zinetini takınıp (rengarenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, gece veya gündüz ona emrimiz gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden kopararak biçilmiş bir hale getiririz… (Yunus/24)

İşte bu iktidar (onlar kudret sahibi olduklarını sanıyor) bir işarettir ki insanlar dik başlılık yaparak kendini aldatıyor, insana çok cüzi bir iktidar verilmiş, bunu tecavüz edince ona kötü bir netice kalır. O da yok olmak ve helak olmaktır.

Ama insan dışındaki suni döllenmeye gelince, diğer din mensupları gibi bizim de hayvan ve bitkilerde ona bir engel koymamamız gerekir. Bilakis ona teşvikte bulunmamız lazımdır. Çünkü bitki ve hayvanlarda çokluk aranır, nesep ve aile bağlan aranmaz. Onlarda beşeri alakalar da aranmaz.

Din adamı, hayvanat ve bitkiler aleminde suni döllenmeye rıza gösteriyorsa, bu makul olan bilimin gelişmesi sayılır ve insanoğlunun kemal seviyesini gösterir.

Ama, Allah’ın mükerrem yarattığı, bir çok hassalarla, duygularla, vicdanla donattığı, iffet ve fazilete teşvik ettiği, babalık ve anneliği üzerinde durduğu insan konusuna gelince burada durulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu kapı ancak zaruret durumunda açılmalı, seri yol*larla yapılmalıdır. O da karı ve koca arasında, şartlar elverirse suni döllenme yoluna gidilmesidir. Karı koca olmayanlar arasındaki döllenme ise, örtülü bir zina gibidir. Onunla nesebler bozulur ve aile bağları zayi olur. Allah hakkı söyler ve insanları doğru yola iletir.

Benzeri konular:

 

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Suni Döllenme Ve Din

    İslam’da yapay döllenme, yani tüp bebek uygulamaları ve suni döllenme konuları, farklı İslam alimleri ve fıkıh ekollerince farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Ancak genel olarak, bu konuların çoğunda temel endişe, İslam’ın evlilik, nesep (soy) ve ahlaki değerler üzerindeki etkileridir. Şimdi, yapay döllenme ve suni döllenme konusuna dair İslam’daki temel görüşleri inceleyelim:

    1. Yapay Döllenme (Tüp Bebek) ve Suni Döllenme
    Yapay döllenme, genel olarak spermin yumurtalıkla birleşmesi için laboratuvar ortamında yapılan bir işlem olarak tanımlanır. Bu işlemin İslam’da kabulü, kullanılan yönteme ve durumun koşullarına göre değişir.

    Evlilik İçindeki Çiftler: Evlilik içindeki çiftler, doğal yollarla çocuk sahibi olamıyorsa, tüp bebek gibi yöntemlerle çocuk sahibi olabileceklerine dair birçok İslam alimi fetva vermektedir. Bu durumda, eşlerin genetik materyallerinin (sperm ve yumurta) sadece onlar arasında kullanılması gerektiği vurgulanır.

    Sperm ve Yumurtalık Dışında Eşlerin Kullanımı: Suni döllenme işlemi sırasında, eğer bir başkasının spermi veya yumurtası kullanılıyorsa, bu durum evlilik dışı ilişkilerin doğmasına neden olabileceği için İslam’a göre caiz değildir. Yani, üçüncü şahısların genetik materyallerinin kullanılması yasaktır, çünkü nesep ve soy bağlarının karışması söz konusu olur.

    2. Suni Döllenmenin Dinî Yönü
    Suni döllenme, birçok İslam alimi tarafından sadece evli çiftlerin çocuk sahibi olmalarına yardımcı olacak bir yöntem olarak kabul edilir. Ancak, bu işlemin yapılması sırasında aşağıdaki kurallar genellikle önemlidir:

    Evlilik Bağları: Yapay döllenme ancak bir kadın ve erkeğin yasal ve geçerli bir evlilik ilişkisi içinde olmaları durumunda kabul edilebilir. Evlilik dışı bir ilişki ile yapılan tüp bebek uygulamaları, İslam’da haram sayılır.

    Nesep (Soy) Meselesi: İslam’da nesep, kişinin soyunun doğru şekilde belirlenmesi çok önemlidir. Başka kişilerin genetik materyali kullanıldığı takdirde, çocuk nesep yönünden belirsiz olabilir ve bu da İslam hukukuna aykırı olur.

    3. Fetvalar ve Alimlerin Görüşleri
    Farklı İslam alimlerinin ve fıkıh ekollerinin bu konudaki görüşleri farklılık gösterebilir. Bununla birlikte, bazı genel görüşler şunlardır:

    Hanefi ve Şafii Mezhepleri: Bu mezheplere göre, tüp bebek uygulamaları, eşlerin kendi genetik materyalleriyle sınırlı olmak kaydıyla caiz kabul edilebilir.

    Maliki ve Hanbeli Mezhepleri: Bu mezhepler, genetik materyallerin sadece evli çiftler arasında olmasının gerektiğini savunur. Başka birisinin genetik materyali kullanılması, nesep belirsizliğine yol açacağı için haram kabul edilir.

    Modern Alimler: Modern İslam alimlerinin çoğu, evli çiftler arasında yapılan yapay döllenmeyi genellikle caiz görmektedir, ancak nesep ve soy konusuna dikkat edilmesi gerektiği uyarısı yaparlar. Ayrıca, tüp bebek ve benzeri işlemlerin etik sınırlar içinde yapılması gerektiği vurgulanır.

    4. İslam’da Etik ve Ahlaki Boyut
    Suni döllenme, sadece biyolojik bir işlem olmanın ötesinde, İslam ahlakında bazı etik sorunlara da yol açabilir. Evlilik ve aile yapısının korunması, nesep karışıklığının önlenmesi ve çocukların haklarının güvence altına alınması gibi sorunlar, İslam’da oldukça önemlidir. Bu nedenle, tüp bebek ve suni döllenme gibi yöntemler, sadece etik çerçevede, aile içindeki bireylerin haklarına zarar vermemek kaydıyla uygulanabilir.

    Sonuç
    İslam’da yapay döllenme, genellikle evli çiftlerin kendi genetik materyallerini kullanmaları kaydıyla, belirli şartlar altında kabul edilebilir. Ancak, başkalarının genetik materyalinin kullanılması ve nesep karışıklığı yaratacak durumlar İslam’a aykırı kabul edilir. Bu konuda alınacak fetvalar ve kararlar, kullanılan yöntemlerin ve koşulların doğruluğuna bağlı olarak değişebilir.

    En iyi cevap

Cevapla