Paylaş
İslamda yardımlaşmanın önemi
Question
İslamda Yardımlaşma
İslâm’da Yardımlaşma SORU: Yardımlaşmanın yeni bir olay olduğunu söylüyorlar, ancak ben, İslâm’ın temelinde yardımlaşma olduğuna inanıyorum. Bu konu*da görüşünüz nedir? Yeni asrın koymuş olduğu yardımlaşmanın temel-leriyle, İslâm’ın koymuş olduğu temeller arasındaki farklar nelerdir? CEVAP: Yardımlaşmanın yeni bir iktisadi sistem olup, ondokuzun-cu asrın başında meydana çıktığını söylüyorlar. Bunu nasıl söyleyebil*diklerini anlamıyorum. Zira İslâm, bin üçyüz sene önce insanları ger*çek anlamda yardımlaşmaya davet etmiştir. Kur’an-ı Kerim şöyle bu*yuruyor: İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlasın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmaym. (Maide/2) Rasûlullah da şöyle buyuruyor: Kul kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımcısıdır. Deniliyor ki yardımlaşmanın kurucusu 1858’de vefat eden Rober Evin’dir, uygulayıcısı da 1856’da ölen Velim Künc’tür. Halbuki gerçek şudur: İslâm yardımlaşmanın hem kurucusu ve hem de uygulayıcısıdır. Sosyal adaleti o tesis etmiştir. Toplumu birbirine hem zamin ve hem de kefil kılmıştır. Rober Evin yardımlaşma okullarını açarken onlara dini tedrisatı koymamış. Halbuki dini dersler yardımlaşmada diğerlerine nazaran daha fazla etkili olurlar. Bilhassa İslâm’ın öğretileri bu konuda daha da etkilidir. Bu nedenle din adamları Robert Evin’e eleştiri yö*neltmişlerdir. Yardımlaşma kanununda ferdin, topluma, toplumun da ferde ait olduğunu söylüyorlar. İslâm da buna çağırmış ve onu uzun zaman Ön*ce gerçekleştirmiştir. Rasûlullah şöyle buyuruyor: Mü’min, müm’in nazaran bir duvarın taşlan gibidir. Bir duvarın taşlan birbirlerine kenetlenirler öylece binayı meydana getirirler. Herkesin hayırlı insan olması ve başkasına yardımda bulunması gerekiyor. Hz. Peygamber şöyle diyor: İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır. Çağdaş insanlar, yardımlaşmanın benlik ve aile nizamı ile uyuş*madığını, yardım etme yerine topluma yararlı olmak ve toplumu ter*cih etmek gerektiğini söylüyorlar. Kur’an’sa Ensan methederek şöyle diyor: Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtulu*şa erenlerdir. (Haşr/9) Ve yine yardımlaşma kanununun özel mülkiyete saygılı olduğunu, bazı umumi mülkiyete de iştirak ettiğini süylüyorlar. İslâm bunu çok daha önceleri yapmıştır. Hz. Peygamber, özel mülkiyete değer verdiği*ni göstermek üzere şöyle buyurmuştur: Müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer müslümana haramdır. Umumi mülkiyete de işaret ederek Rasûlullah bu konuda şöyle buyuruyor: İnsanlar şu üç şey de ortaktırlar: su, otlaklar ve ateş. Ve yine deniliyor ki “yardımlaşma kanununda küçük ve büyük sermayenin donuk kalmayıp çalışması öngörülür.” İslâm da insanı ça*lışıp kazanmaya teşvik etmektedir. Bu iki şey insanın mallarının nema-lanmasına sebep olur. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde onlarca ke*sin hükümler vardır ki insanları çalışıp kazanmaya teşvik ediyorlar. İslâm, kişinin eliyle kazandığı şeyin kazançların en iyisi olduğunu söy*lüyor. Nitekim mallarını donduranlara da en büyük hücumda bulun*muştur: Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu işte onları elem verici bir azabla müjdele. (Bu paralar) cehen*nem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanlan ve sırtlan dağlanacağı gün (onlara denilir ki): “İşte bu kendiniz için biriktir*diğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) ta*dın!” (Tevbe/34-35) Ve yine yardımjaşma kanununun ihtikarı yasakladığını söylüyor*lar. Halbuki İslâm asırlar önce ihtikara savaş açmış ve Rasûlullah (s.a) müstekbirlerle savaşmıştır. Ve yine deniliyor ki yardımlaşma kanunu zayıfı korumuş ve onu takviye etmiştir. Halbuki İslâm bundan çok daha ilerisini yapmıştır. Hz. Peygamber (s.a) şöyle diyor: Zayıf kafilenin emiridir. Siz ancak zayıflarınız sayesinde yardıma mazhar olursunuz. Hz. Ebubekir de ilk hutbesinde şöyle diyor: Zayıf hakkını alıncaya kadar yanımda kuvvetlidir. Kuvvetli de za*yıfın hakkını kendisinden aldığım zamana kadar yanımda zayıftır. Ve yene diyorlar ki, yardımlaşma kanununun bir amacı da ihtiyaç sahiplerini çökerten, zenginleri şımartan riba sistemini ortadan kaldır*maktır. Halbuki İslâm, asırlarca önce ribayı kesinlikle yasaklamış, ona harp açmıştır. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır: Halbuki Allah, ahm-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. (Baka*ra/275) Allah faizi tüketir (faiz karışan malın bereketini giderir.) Sadaka*ları ise, bereketlendirir, (Bakara/276) Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. (Bakara/278) Faiz yiyenler (kabirlerinden) şeytan çarpmış kimselerin cinnet nö*betinden kalktığı gibi kalkarlar. (Bakara/275) Ve yine diyorlar ki çağdaş yardımlaşma kanunu nafakada iktisat ve itidali adet haline getiriyor. Kur’an şöyle buyuruyor: Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır (kaybettik*lerinin) hasretini çeker durursun. (İsra/29) Yiyin için, fakat israf etmeyin çünkü Allah israf edenleri sevmez. (A’raf/3) (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar. (Furkan/67) Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: İktisat eden fakir olmaz. Yine yardımlaşmanın temel ilkelerinden biri de içki ve kumarla mücadele etmektir, Kur’an-ı Kerim’de bunlar hakkında şöyle söyleni*yor: Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans oklan birer şeytan işi pisliktir, bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. (Maide/90) Yardımlaşma prensibine göre bir fert bir şeyi satın alınca bedelini hemen vermesi lazımdır. Hadis-i şerifte şöyle deniliyor: Yanında karşılığı olmayan bir malı satın alma! Yine ilmi yaymak da bu yardımlaşmaya giriyor. Halbuki İslâm bundan daha da ileridedir. Hz. Peygamber, on kişiye okuma-yazma öğ*retmeleri şartıyla Bedir savaşı esirlerini serbest bırakmış ve şöyle bu*yurmuştur: Ben ancak bir muallim olarak gönderildim. İlim talep etmek her inanan kadın ve erkeğe farzdır. İşçi ile işveren arasındaki nizaı kaldırmak da yardımlaşmanın ga-yelerindendir. Rasûlullah şöyle buyuruyor: Haset etmeyiniz, birbirinize kızmayınız, ey Allah’ın kulları kardeş olunuz. Yardımlaşma kanununun amaçlarından biri de insanları eşit hale getirmektir. Rasûlullah (s.a) buyuruyorlar ki: İnsanlar eşitlikte bir tarağın dişleri gibidirler. İşte ondokuzuncu asırda meydana çıkan yardımlaşma kanunu ile İslâm arasındaki far^ budur. Bu kanunlar sadece bu kuralları koymak*la yetinmiş, onu tatbikata geçirememiş. İslâm’da bunlar gibi kaideler ve nazariyeler çoktur. Bu yaklaşımdan da anlaşılıyor ki İslâm sadece nazariyatla yetinmeyip pratikte de bunun misallerini vermiştir. Şüphe*siz bu Allah’ın bir fazlıdır.
Benzeri konular:
- Kurban ibadetini, İslam’ın paylaşma ve yardımlaşmaya verdiği önem açısından değerlendiriniz.
- Kurban İbadetinin İslam’ın Paylaşma ve yardımlaşmaya Verdiği Önem
- İslam’da sosyal yardımlaşma ve dayanışma
- Sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın toplumumuzdaki önemi nedir?
- İslamiyette yardımlaşma
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
İslam’da yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem vermiştir. Zenginin malından fakirin hakkının olduğunu belirtmiş; zengine zekatı fakire vermek suretiyle farz kılmıştır.
Rabbimiz (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor;
İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlasın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmaym. (Maide/2) Rasûlullah da şöyle buyuruyor: Kul kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımcısıdır.