Paylaş
İslamın doğaya ve çevreye verdiği önem
Question
İslam Ve Doğa
Bütün bir kainat kendisine musahhar kılınan insanoğlu, bu mazhariyete eş bir sorumlulukla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu sorumluluk zerreden kürreye bütün mevcudata bir emanet gözüyle bakmak ve onlar hakkında her türlü aşırılıktan uzak durmaktır.
Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyuruyor: “(O öyle lutufkar) Allah’tır ki, gökleri ve yeri yarattı. Gökten suyu indirip onunlarızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleride sizin (faydalanmanız) için akıttı. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü istifadenize verdi. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allahın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!”(1)
Bütün bu nimetler karşısında nimetin kadrini bilmeyi ve şükrünü yerine getirmeyi başaran insan, imtihan sırrına vakıf insandır. Fakat bu şuurda olmayan insan kendisine verilen değeri anlamamış ve etrafındaki sayısız nimete karşılık nankörlük etmiş insandır. İnsanın bu zaafını bilen yüce Allah ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: ”Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın.”(2) Bunun içindir ki göklerin ve yerin sahibi olan yüce yaratıcımız bunların tasarrufunu insanoğluna verirken bunun bir imtihan vesilesi olduğunu ve bunlar üzerinde sınırsız değil ancak kendi koyduğu sınırlar çerçevesinde tasarrufumuzun olabileceğini beyan etmiştir.
İnsan kendisine ailesine, milletline, dünya ya, hatta kâinata karşı sorumluluklarını unutmamalı. Bununda ötesinde insan gelecek nesillere karşı sorumlu olduğu bilincini elden bırakmamalıdır. Evet sorumluyuz Etrafımızdaki güzelliklerin geleceğe aktarılmasından, sorumluyuz kainatı ifsad edecek işlerden kaçınmaktan sorumluyuz. Bu sorumluluktan ve sorumsuzluğun kötü sonuçlarından bahseden ayetlerde şöyle buyruluyor: “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.”(3) “Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.”(4)
Buraya adar okuduğumuz ayetlerden anlaşılıyor ki canlı cansız karşı karşıya olduğumuz bütün nimetlerden hesaba çekileceğiz. Bizler cennet misali vatanımızda bu nimetlerin en güzelleriyle karşı karşıyayız. Denizlerimiz, nehirlerimiz, dağlarımız, ormanlarımız ve türlü renk ve surette bitki ve hayvanlarıyla çevremiz. Bunların her biri şükrü ve sorumluluk bilinci gerektiren nimetlerdir.
Topraklarımızdaki hava kirliliği had safhada, bölgemizde yaşayan hayvan türlerinden olan ceylan, sırtlan, kelaynak, çizgili ishak, çöl varanının ve birçok kuş türünün nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Nefsi bir takım hazlar uğruna yapılan sınırsız avlanmalar bu hayvanların tükenmesine sebep olmaktadır. “Bir kadın, bir kediyi kapalı bir yere hapsetti. Kediye yiyecek, içecek vermedi. Dışarıda bir şey bulup yemesi için serbest de bırakmadı. Kedi öldü ve kadın da bu yüzden Cehenneme müstahak oldu.”(5) “Susuz bir mümin, kuyuya inip su içti. Bir köpek de kuyunun ağzında susuzluktan bitkin vaziyette bekliyordu. O kimse, bu hayvana acıyıp, ayakkabılarından birini çıkardı, onunla köpeğe su verdi. Bu hareketten Allahü teâlâ razı oldu. O kimseyi Cennete koydu.”(6) “Yeryüzündeki mahlûklara acımayana, göktekiler de acımaz.”(7) buyuran bir peygamberin ümmeti olan bizler en büyük zenginliklerimizden olan çevremize, bitkilere ve hayvanlara karşı daha duyarlı olmalıyız. Bölgemizde özveriyle çalışanlara destek vermeli ve onlarla beraber koruma çalışmalarını gerçekleştirmeliyiz. Onların varlık halkasındaki yerlerini ve taşıdıkları önemi kavramalı ve nesillerimize bu şuuru aktarmalıyız. Unutmamalıyız ki, hali hazırda faydalandığımız her bir nimet nesillerimizin bizlere emanetidir. Bu emaneti en güzel şekilde onlara ulaştırmak en önemli vazifelerimizdendir.
- İbrahim, 32-34.
- Rahman, 7-8 .
- Rum, 41 .
4.Araf, 56 .
- Buhari, Bed’ü’l-Halk 17.
- Müslim, Tevbe 166, (2245).
- Tirmizi, Birr 16, (1925)
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
İslam, yeryüzünün vekilharçları olarak insanların sorumluluğunu vurgulayarak doğaya ve çevreye büyük önem verir. İşte İslam’ın doğaya ve çevreye verdiği önemi vurgulayan bazı önemli noktalar:
İslam’ın doğa ve çevre hakkındaki öğretileri, Müslümanlara doğal dünyanın değerini tanımaları, vekil olarak görevlerini yerine getirmeleri ve çevreyi korumak ve korumak için sorumlu eylemlerde bulunmaları için kapsamlı bir çerçeve sağlar. Müslümanlar, sürdürülebilir uygulamaları benimseyerek, tüm canlılara saygı göstererek ve ekolojik denge için çabalayarak çevresel yükümlülüklerini yerine getirmeyi ve daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir gezegene katkıda bulunmayı amaçlar.